Sabiha TOPRAK, Narin DEMİRCİ / KOCAELİ
● Türkiye’nin, ihracatının yüzde 55’ini gerçekleştirdiği Avrupa’da iklim değişikliğine karşı çözüm arayışının sonucunda başlatılan Yeşil Mutabakat, iş dünyası ve kamunun başlıca gündem maddelerinden birini oluşturuyor. Bu konuda atılması gereken adımlar, Kocaeli Sanayi Odası ve DÜNYA gazetesi işbirliğiyle “İkiz Dönüşüm ve Yeşil Mutabakat” panelinde ele alındı.
● KSO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, yeşil dönüşümü, ancak tüm paydaşların bir arada gerçekleştirebileceğini vurgulayarak, “Yeşil dönüşümü tüm sektörlerimizle birlikte başarmalıyız” dedi. Panelde konuşan Ticaret, Sanayi ve Teknoloji ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlıklarının temsilcileri de yeşil dönüşüm için yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Kocaeli Sanayi Odası (KSO) ve DÜNYA gazetesi işbirliğiyle “İkiz Dönüşüm ve Yeşil Mutabakat” paneli düzenlendi. DÜNYA Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, KSO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Ticaret Uzmanı Demet Işıl Karakurt, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürü Dr. Mehmet Yurdal Şahin, Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Dr. Çiğdem Nas konuşmacı olarak yer aldı.
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren KSO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, “Yeşil dönüşümü, ancak tüm paydaşlar bir arada gerçekleştirebilir. Yeşil dönüşümü tüm sektörlerimizle birlikte başarmalıyız” dedi. Zeytinoğlu, iklim değişikliği etkilerinin son yıllarda küresel ölçekte gözlenmesiyle Yeşil Mutabakat ve dijital gündemin AB için en temel iki öncelik haline geldiğini belirtti. AB pazarının Türkiye için önemine dikkat çeken Zeytinoğlu, “AB, Türkiye’nin birinci; Türkiye ise AB’nin 6’ncı ticaret partneri. Avrupa pazarına olan ihracatımız, toplam ihracatımızın yüzde 55’ine denk geliyor. Ayrıca 271 milyar dolarlık toplam mal ithalatımızın 85 milyar dolarlık kısmını AB’den gerçekleştirdik. AB, geçen yıl 93 milyar dolar ile ihracatımızdan yüzde 41,3 oranında pay alarak, toplam ihracatımızda ilk sırada yer aldı. AB tarafından açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile öngörülen kapsamlı değişikliklere hızlıca uyum sağlamamız, ülkemizin küresel tedarik zincirlerine sağladığı entegrasyonun güçlendirilmesi ve yeşil yatırımların ülkemize çekilmesi bakımından büyük önem arz ediyor” dedi.
“ENERJİ VERİMLİLİĞİ KONUSUNDA KOBİ’LERE DESTEK OLUYORUZ”
Yeşil Mutabakat’a yönelik hazırlıklarından bahseden Zeytinoğlu, “Eylem planı kapsamında yer alan hedef ve faaliyetlerin etkin bir şekilde yürütülmesi önemli. Biz de TOBB olarak bu sürece özel sektörü temsilen katkı vermeye devam ediyoruz. Ayrıca, geçtiğimiz süreçte, Paris İklim Anlaşması’nın meclisimizde onaylanması ve 2053 yılı için iklim nötr olma hedefinin kabul edilmesi de ülkemiz için sevindirici bir gelişme oldu” dedi. “Gündeme gelmeden önce de Valon bölgesiyle Belçika’yla anlaşma yaparak enerji verimliliği konusunda 10 KOBİ’mize çalışma yaptık” diyen Zeytinoğlu, “Bunları çoğaltma çalışmalarımız var. Ayrıca odamızda oluşturduğumuz bir merkezde enerji verimliliği konusunda KOBİ’lere destek oluyoruz. Odalar birliğinde de hem dijital dönüşüm hem de Yeşil Mutabakat konusunda tüm odaların dâhil olduğu bir çalışma grubumuz var. Bu konuda sürekli çalışıyoruz” diye konuştu.
Sınırda karbon düzenlemesi konusundaki önerilerinden de bahseden Zeytinoğlu, “İhracatımızda rekabetçiliğimizin korunması noktasında, Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde bizi en çok etkileyen uygulamalardan birinin de sınırda karbon düzenlemesi. Buna göre 5 ürün grubunda (elektrik, alüminyum, çelik, çimento, gübre) AB’ye yapılan ihracat 2026’dan itibaren karbon sertifikasına tabi olacak. Bunun maliyeti de AB ETS sistemindeki fiyatlara göre belirlenecek” dedi. Düşük karbonlu üretime geçiş sürecinde, Türkiye’nin pazar ve rekabet kaybı yaşamaması için AB ile uyumlu bir emisyon ticaret sistemi (ETS) ve yatırım teşvik sisteminin tasarlanmasına ihtiyaçları olduğunu kaydeden Zeytinoğlu, “Türkiye’nin kendi içinde milli bir karbon fiyatlama sistemi oluşturması, aynı zamanda ek maliyetlerin de ülkemiz içinde dönüşüme aktarılmasına imkan sağlayacaktır. KSO da, Avrupa Yeşil Mutabakatı konusunda ilk günden beri farkındalık ve bilgilendirme çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda düzenlediğimiz sektörel eğitimlerle firmalarımıza karbon ayak izinin nasıl ölçüleceğini anlatıyoruz. Ayrıca önümüzdeki dönemde üyelerimiz için daha avantajlı karbon ayak izi hesaplanması ve doğrulaması hizmeti de vermeye başlayacağız. Son dönemde 3 düşünce kuruluşu -İKV, TEPAV ve İPM- olarak Türkiye’nin iklim politikasına yönelik açıklama ve çağrılarımız oldu. Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını onaylaması özellikle elektrik üretiminde kömürden çıkış takvimi belirlemesi ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında sera gazı azaltım hedefl erini içeren ulusal katkı beyanının güncellenmesi konularında önerilerde bulunduk. Bu çalışmalarımızı Türkiye’nin AB üyelik hedefi ve Türkiye- AB gümrük birliğinin güncellenme çalışmaları bağlamında yoğun bir şekilde sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı.
“GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN KAPSAMININ GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR”
Türk sanayinin yeşil ve dijital dönüşümü, aynı zamanda, AB pazarının Yeşil Mutabakat hedeflerine uyumu açısından büyük önem taşıdığına değinen Zeytinoğlu, “Gümrük Birliği’nin güncellenme sürecinin de bir an önce başlatılarak, gümrük birliğinin işleyişinin ve kapsamının geliştirilmesi gerekiyor. Eğer bu süreç yakın tarihte başlatılabilirse, mutlaka Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında bazı unsurlar da güncelleme çalışmaları kapsamına dahil edilecektir” dedi. Türkiye’nin AB pazarındaki konumunu koruması, geliştirmesi ve sektörlerin değer zincirlerindeki rollerinin sürdürülebilirliği açısından karbonsuzlaşma gündemini ön sıraya almasının önemine değinen Zeytinoğlu, “Yeşil dönüşüm, gezegenin ve insanlığın geleceğini ilgilendirdiği gibi ancak tüm paydaşların bir arada gerçekleştirebileceği bir dönüşümdür. Ülkemizin dünyada hak ettiği yeri alması, insanlarımızın refahının artması ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın gerçekleşmesi için yeşil dönüşümü tüm sektörlerimizle birlikte başarmalıyız” dedi.
“GÜNDEMİMİZDE SINIRDA KARBON DÜZENLEMESİ VAR”
Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü Ticaret Uzmanı Demet Işıl Karakurt, AB’nin 2030 yılında mevcut sera gazı emisyonlarını yüzde 55 azaltma hedefiyle yola çıkmış olduğunun altını çizerek, “Bu hedef çerçevesinde ekonomisini sürdürülebilirlik ekseninde yeniden şekillendiriyor. Avrupa, Yeşil Mutabakatıyla sanayi üretiminden tarım üretimine, enerji yönetimine, ulaştırmadan bina yönetimine kadar birçok alanı kurgulayan bir yapıda ilerliyor. Sanayisini daha sürdürebilir, karbon emisyonu daha az, ürün üretimini tasarımdan nihai atık yönetimine kadar döngüsel, yaşam boyu analizleri dikkate alarak tekrar şekillendiriyor. Bizim gündemimizin en önemli bölümünü meşgul eden kısım Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’na ilişkin tasarı” dedi.
Karakurt, “Bu pakette, kendi içinde karbon fiyatlandırmasını yaptığı emisyon ticaret sistemini daha iddialı bir hale getirerek karbon emisyon hedeflerine ulaşmak noktasındaki tüzüğün değiştirilmesi, enerji alanında vergilendirme konuları, yenilenebilir enerji sektörünün geliştirilmesi, enerji verimliliğinin artırılması gibi birçok mevzuat çalışmasını, ulaştırmada kombine taşımacılık, tren yolu taşımacılığı, havacılık ve gemicilik sektöründe alternatif yakıtlara geçilmesi gibi emisyonları azaltıcı birçok tedbiri getirdiğini görüyoruz. Diğer yandan biyoçeşitliliğin korunması adına ormansızlaştırma ve atık yönetimi konusunda çalışıyorlar. Bunlar emisyonların azaltılması konusunda yapılanlar” diye konuştu.
Sınırda karbon düzenlemesiyle ilgili de bilgi veren Karakurt, “AB’nin mevzuat yapma usullerine göre komisyonun da dahil olduğu konsey ve parlemento arasında bu tüzüğün sonlandırılması için başlatılmış bir müzakere içindeyiz. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) tüzüğü, emisyon ticaret sistemi içinde sanayinin katlandığı maliyetler nedeniyle yatırımların, iklim değişikliği hedefleri AB kadar olmayan ülkelere kaymasını önlemek amacıyla getirilen, bir yandan da diğer ülkeleri bu tür önlemleri almaya teşvik eden Avrupa sanayinin rekabetçiliğini korumaya yönelik bir düzenleme. Ürünün barındırdığı emisyon değerleri üzerinden bir karbon fiyatlandırmasına gidilmesi ve ithalatta belirli ürün grupları için bir SKDM sertifikası kapsamında ithalat yapılmasını öngörüyor. Burada ithalatı yapacak kişiler AB’de yerleşik ithalatçılardır” görüşünü dile getirdi.
“2027’DE GÖMÜLÜ EMİSYONLAR ÜZERİNDEN ÜCRETLENDİRME BAŞLAYACAK”
Emisyonların gerçek hayatta ölçülmüş emisyonlar olmasının hedeflendiğine dikkat çeken Karakurt, “Bunu doğrulaması için de şu an için öngörü, AB’de yerleşik uygunluk değerlendirme kuruluşları üzerinden doğrulamanın yapılması şeklinde. Ancak SKDM’nin ana unsurları üzerinde henüz tam anlamıyla netlik sağlanmış değil. Komisyonun önerisi biraz daha yavaş ve ılıman bir geçişle bu süreci açmak. İlk açıkladığı demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrikte emisyon yoğunluğunun ve yatırımların Avrupa dışına kaçma ihtimalinin daha yüksek görüldüğü sektörler. 2023- 2026 dönemi, emisyonların sadece raporlanacağı bir geçiş dönemi olacak. 2027 itibariyle de gömülü emisyonlar üzerinden ücretlendirmenin başlayacağı ve mali yükümlülüklerin doğacağı bir dönem başlayacak” açıklamasını yaptı.
Sınırda karbon düzenlemesinin sanayi için önemine vurgu yapan Karakurt, “Demirçelik ve alüminyum sektörleri bu düzenlemeden en çok etkilenecek sektörler. Üretim metotları itibariyle AB’den daha modern metotlara sahibiz. Doğrudan emisyon hesaplamalarımızla kıyasla daha iyi durumdayız. Üstleneceğimiz yükümlülükler azalabiliyor. Fakat elektrikten kaynaklan emisyonlar devreye girdiğinde bizi zorlayacak bir sürecin oluşacağını görüyoruz. Bütün tedarik zincirinin gözden geçirilmesini gerektirecek yapıya doğru evriliyoruz. Ölçümleme nasıl yapılacak, kuruluşlar nasıl yetkilendirilecek, üçüncü ülkelere uygunluk değerlendirme anlamında yetki verilecek mi gibi hususlar tartışmalı. Biz bu süreci gümrük birliği yükümlülüklerimiz anlamında malların serbest dolaşımı ilkesine halel getirmeyecek şekilde sistemin düzenlenmesi için AB ile görüşüyor ve kaygılarımızı aktarmaya devam ediyoruz” diye konuştu.
Sanayicilere ve firma sahiplerine seslenen Karakurt şöyle devam etti, “Birçoğunuzda emisyonlarımızı nasıl ölçeceğiz, hangi yöntemlerle ölçeceğiz, nasıl sertifikalandıracağız diye düşünebilirsiniz. Sadece şunun altını çizmek isterim ki metodoloji tam anlamıyla net olarak önümüzde değil. AB’nin emisyon ticaret sistemi kapsamındaki uygulamalar bize yol gösterici olabilir. Ama bu mekanizma onun aynası olacak şekilde tasarlanmaya çalışılıyor. Durumun netleşmesini beklemekte fayda var.”
YEŞİL MUTABAKATIN ÖNEMLİ AYAKLARINDAN BİRİ DE FİNANSAL DESTEK”
Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, Kocaeli’nin üretim üssü olduğundan bahsederek, “Türkiye’nin en önemli şirketlerinin yer aldığı bir kent. Dijital dönüşüm ve Yeşil Mutabakatı en sağlıklı tartışabileceğimiz kentlerden biri Kocaeli. AB’de yaşanacak bir dönüşüm en fazla sanayiciyi ve üreticiyi etkiliyor. Dolayısıyla en fazla etkilenecek şehirlerden biri de Kocaeli. Yeşil Mutabakatın en önemli ayaklarından biri de finansal destek. AB’nin Yeşil Mutabakatı ilan edene kadar ortalama yıllık bütçesi 150-160 milyar Euro civarındaydı. Yeşil dönüşüm AB’nin finansal anlamda da dönüşüm yarattığı bir çalışma oldu. Yedi yıllık yaklaşık bir trilyon Euro’luk bütçesini iki trilyon Euro’ya çıkardı. Türkiye olarak bu iki trilyonluk pastadan üye ülkeler gibi faydalanamıyoruz” diye konuştu.
Özcan, “AB, 2 trilyon Euro’luk bütçenin içerisinde aday ülkelere 12,4 milyar Euro’luk bir kaynak ayırdı. Yeşil Mutabakat ve dijital dönüşümün desteklenmesi için, içinde Türkiye’nin de olduğu Sırbistan, Arnavutluk, Kosova, Bosna Hersek ve Karadağ gibi ülkelere 12,4 milyar Euro’luk kaynak ayrıldı. Biz Türkiye olarak 2021’de 208,5 milyon euro, 2022’de 222 milyon Euro’luk kaynağı tahsis ettik ve projelendirdik. İlk etapta yaklaşık 450 milyon euro’luk bir kaynağı bu dönemde almış bulunuyoruz. Bunun da yaklaşık yüzde 70’ini yeşil mutabakata ve dijital dönüşüme tanımlamış ve bu projelerin finansmanına aktarmış bulunuyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Uluslararası finans kuruluşlarının kriteri, yatırımda yeşil dönüşüm”
İşletmelerin yatırım finansmanı için ilk kapısını çaldığı yerin devlet teşvikleri olduğunu ifade eden Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, şunları söyledi: “Özellikle ihracatçılar açısından uluslararası finansman da bir alternatif. Burada en önemli unsur, uluslararası finans kuruluşlarının bütün kredi programlarını dizayn ederken yeşil dönüşüme, dijital dönüşüme ve sürdürülebilirliğe vermiş olduğu atıf. Bundan sonraki süreçte kredilerde bu unsur ana belirleyici olacak. Belki ana akım dünyayı kirleten ve bu anlamda da herhangi bir adım atmayan sektörlerin kredi ve finans bulması zorlaşacak. Odaların ve firmaların, finans kuruluşlarının karşısına nasıl bir hazırlıkla çıkması gerektiği konusunda mentorluk, eğitim ve eşleştirmeler gibi birçok destek var. Firmaların, gerek Türkiye’deki gerekse uluslararası finans kuruluşlarının karşısına çıkmadan önce mutlaka yol haritasını belirlemesi gerekir. Yeşil dönüşümü iyi anlatabilecekleri bir hazırlık önemli. Çünkü önümüzdeki dönemde devlet teşviklerinde de aynı şey söz konusu olacak.”
“20 MİLYON EURO’LUK KAYNAK ALDIK”
“2014-2020 döneminde de Yeşil Mutabakat bizim için önemliydi” diyen Özcan, “Bu süreci bugünlerde yoğun tartışıyoruz ama AB fonlarını bu alanda kullanmaya daha önceki dönemlerde başladık. İçerisinde enerjiden ulaştırmaya, tarımdan rekabetçiliğe ve doğrudan çevre ve iklimle ilgili yaklaşık 111 milyon Euro’luk toplamda 24 proje finanse edildi. Proje örnekleri olarak baktığınız zaman birçok farklı kurumun projesi var. Proje uygulamasının yüzde 90’ı tamamlandı. Yeni dönemde bizim kullanacağımız öncelikli alanlar var. Bunların içinde yeşil dönüşüm elbette ki en önemlisi. Yeşil dönüşüm sadece sanayi ve sanayiciyi ilgilendirmiyor. Kentsel dönüşüm ve akıllı şehirler de önemli. O yüzden yerel düzeyde iklim değişikliği ve yeşil dönüşümü destekleyecek belediyelerin projeleri önemliydi. 20 milyon Euro’luk bir kaynak aldık. Buna 300 milyon Euro’luk uluslararası finansman ekledik ve belediyelerin yeşil dönüşüm ve afetlerle ilgili ihtiyaç duyacağı finansmanı sağlayacağı paket geliştirdik” dedi.
Kamu binalarında enerji verimliliğini sağlayacak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın projesi olduğundan bahseden Özcan, “İhracatçı meclisimizin kimya ve tekstil sektörlerinde karbon emisyonlarını azaltacak 6 milyon Euro’luk bir projesi oldu. Tekstil sektörüne sonradan lojistik ve ulaştırmayı da ekledik. Bu kapsamda özellikle bu sektörlerde yol haritası çıkarılması, firmalara koçluk, mentorluk ve stratejik planlama yapma konusunda destek olunması ve bu sektörlerde firmaların veya ihracatçı meclisin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin ihracatçı birliklerin üzerinden sağlanması konusunda bir projeydi. Bunlar 2023’ün başından itibaren uygulamaya geçecek. AB’nin açıkladığı paketin içerisinde Türkiye de var” bilgisini verdi.
TOBB’un odalar arası diyalog projesi olduğunu da kaydeden Özcan, “Bu da katılım öncesi mali yardımın altında finanse edilecek bir proje. Hazırlıkları tamamlandı. Yıl sonu itibariyle uygulamaya başlayacak. Ticaret odalarına, sanayi odalarına, ticaret ve sanayi odalarına, ticaret borsalarına, deniz ticaret odalarına dijital ve yeşil dönüşümü AB dışı ülkelerdeki odalarla beraber üyelerine yönelik hizmet sunmaları ve deneyim paylaşımında bulunmaları, son güncel gelişmeleri bu kapsamda bilgi akışını temin edebilmeleri açısından hibe vereceğiz. Bunun 2023 yılında duyurusu yapılacak” şeklinde konuştu.
YEŞİL DÖNÜŞÜM HİBELERİ DUYURULACAK
Yeşil dönüşüm hibelerini önümüzdeki dönemde duyuracaklarını kaydeden Özcan, şöyle devam etti: “Şehirlerimizin de yine eşleştirme projeleri yapmalarını istiyoruz. Şu anda 75 şehrin projesi hazır. Bunlardan 25 tanesini seçeceğiz. Burada da şehirler benzer çalışmaları yapacak. STK’ların da benzer çalışmaları yapmasını istiyoruz. Yakında bununla ilgili duyuruya çıkacağız. Sadece iş dünyasını değil toplumun farklı kesimlerindeki kuruluşları da yeşil dönüşüme hazırlayacak hibeleri önümüzdeki dönemde duyuracağız. İş dünyasının yeşil dönüşümle ihtiyaç duyduğu finansman ihtiyacını çeşitlendirebileceğimiz ve adına Türkiye Yatırım Platformu dediğimiz bir modele gittik. AB ile müzakere ettik ve çalışmalarını geçen yıl tamamladık. Bu yıl itibariyle de faaliyete geçirdik. AB komisyonu bu yılın başında uluslararası finans kuruluşlarına yönelik duyuruya çıktı. Önümüzdeki günlerde AB ile müzakeresini yapacağız. Paketlerin içerisine bizler de bakacağız. Özellikle özel sektörün ihtiyaç duyduğu kredi paketlerinin oluşturulmasıyla ilgili çalışma olacak. Bunu AB hibeleriyle de destekleyeceğiz. Türkiye’de uluslararası finans kuruluşları doğrudan sanayi kuruluşlarına kredi sağlayacak ve uluslararası finans kuruluşları Türkiye’deki aracı finans kuruluşlarıyla yani Türkiye’deki bankacılık sektörü üzerinden banka kredileriyle özel sektörü finanse edecek paketler geliştirecekler. Bunların Enerji Verimliliği Paketi, Yenilenebilir Enerji Paketi, Karbon Sıfır Emilsiyon Paketi ve Yeşil Mutabakatı Destek Paketi gibi çok farklı mekanizmalar geliştirilecek. Bu bir açılım getirecek. Üreticilerin kredi hacimlerini genişletmeye çalışıyoruz. Buraya kulak kabartmalarını istiyorum. Hem Türkiye’deki finansal sektörle hem de uluslararası finans sektörüyle irtibatta olmalarını ve çağrılarını takip etmelerini tavsiye ediyorum.”
DÜNYANIN EN BÜYÜK SİVİL AR-GE PROGRAMI: UFUK AVRUPA
Yeşil dönüşümle ilgili en büyük birlik programının Ufuk Avrupa Programı olduğunun altını çizen Özcan, “Bu program 95,5 milyar Euro’luk bütçeye sahip dünyanın en büyük sivil Ar-Ge programı. Özellikle yeşil dönüşümün teknoloji ve inovasyon anlamında ihtiyaçları karşılayacak ve karşılıksız hibe olan bir program. Kanada, Norveç, İsrail gibi 30’dan fazla farklı ülke katılıyor. Merkezi bir program. Brüksel’den yönetiliyor. Bir nevi şampiyonlar ligi ve Avrupa’da oynuyorsunuz. O yüzden bütün Avrupa da sizi takip ediyor. Teknoloji ve inovasyonun önemli aktörleri bu süreci takip ediyor. Bu projenin içinde olmak önemli. Türkiye’de TÜBİTAK tarafından yönetiliyor. Ancak başvurular Brüksel’e yapılıyor. Burada özel sektörü ilgilendiren noktalar var. Proje ortaklıkları ve mutlaka projelerde KOBİ’ler, sanayi kuruluşları olması isteniyor. Yani irili ufaklı özel sektör kuruluşlarının bu projenin bir parçası olması isteniyor. Bu yüzden Ufuk Avrupa programını iyi takip etmemiz lazım. Şu anda 135 proje duyurusu var. Bunun 81 tanesi doğrudan yeşil mutabakat ve dijital dönüşümle ilgili. Hemen hemen tamamı da işletme ve firmaların katılımını istiyor. Önümüzdeki yıl her sektörde 100 milyon euro’luk bir çağrı olacak. Yine teknoloji ve inovasyon bunun göbeğinde yer alacak” dedi.
“10 YILDA 29 KARAR, 14 TEBLİĞ DEĞİŞİKLİĞİ YAPTIK”
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürü Dr. Mehmet Yurdal Şahin, “2012 yılından bu yana 29 adet karar ve 14 adet tebliğ değişikliği yaptık. Bu değişikliklerin tamamı yatırımcıların lehine. Bunların içinde yeşil mutabakatla ilgili, ona uyum sağlayabilecek çevre kaygısı ya da çevre yatırımlarını daha ön plana çıkaracak düzenlemeler de var. Sistemin omurgası dediğimiz yatırımlarda devlet yardımı hakkında karar kendi içinde 4 ana bileşen. Bölgesel teşvik uygulamaları, öncelikli yatırım konuları, stratejik yatırımlar ve genel teşvik uygulamaları. Sistemde 8 destek unsurumuz var. Belirli sabit yatırım tutarları arıyoruz. Belirli bir büyüklükte olması gerekiyor. Bu bölgede sabit yatırımın en az 3 milyon lira olması gerekiyor. Stratejik yatırımlarda ise en az 50 milyon” dedi.
“ÖNCELİKLİ YATIRIMLARDA FAİZ DESTEĞİ VERİYORUZ”
“Az gelişmiş bölgelerde daha fazla destek veriliyor. Ama çevre yatırımları gibi belli konularda birinci bölge Kocaeli’de de yapılsa Erzurum, Bayburt, Kahramanmaraş’ta yapılmış gibi daha fazla destek veriyoruz” diyen Şahin, “Kocaeli birinci bölgede faiz desteği yok diye düşünüyoruz ama bu yatırımların çevre dahil öncelikli yatırımların hepsinde faiz desteği veriyoruz. Öncelikli yatırım konuları bizim için önemli. Burada bazı yatırım konularının 4 bölgede yapılması halinde 5’inci bölge desteğiyle destekliyoruz. Bir tesisteki atık ısıdan geri kazanım yolu ile elektrik üretimine yönelik yatırımlar yeşil mutabakata hizmet eden bir yatırım. Bu yapılırsa 5’inci bölge desteğiyle destekliyoruz. Kocaeli ve İstanbul dahil. Yine OECD teknoloji yoğunluk tanımına göre yüksek teknolojili ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar Ar-Ge ve yüksek teknolojik yatırımlar da yine 5’inci bölge desteği alan yatırımlar. Çevre izin ve lisans yönetmeliği kapsamında çevre lisansına tabii yatırımlar da Kocaeli’nde yapıldığı takdirde 5’inci bölge desteğiyle desteklenir” yorumunda bulundu.
Stratejik yatırımların daha çok teknolojiyle ilgili olduğunu kaydeden Şahin, “Ülkemizin dışa bağımlı olduğu, yurt içinde üretilmesini istediğimiz katma değeri yüksek teknolojik yatırımları içeriyor. 4 temel kriterimiz var. Bu kriterleri sağlayan imalat sektöründeki yatırımları İstanbul’u da Hakkari’yi de aynı desteklerle destekliyoruz. Sadece 6’ıncı bölgede bir istisnamız var. Proje bazlı teşvik sisteminde de yatırımcıyla istişare ediyoruz ve hangi yatırımın ülkemizde yapılmasını istiyorsak onun yapılması şartıyla beraber müzakere ederek belirlediğimiz önemli bir yatırım konusu. Ülkemizde bu güne kadar yapılmayan değişik nedenlerle maliyeti yüksek gerekçelerle yapılmayan yatırımları bu kapsamda yaptırmaya başladık ve ciddi şekilde verim aldık. 14 destek havuzu var. Bu destek havuzunun hangisinde hangi oranda isteniyorsa yatırımcıyla karar veriyoruz. Enerjinin yüzde 50’sine kadar 10 yıl boyunca veriyoruz. Nitelikli personelin maaşını, brüt asgari ücretin 20 katına kadar veriyoruz. Hibe verme hakkımız var. Ayrıca devletin sermaye katkısıyla ortaklık hakkı da var” ifadelerini kullandı.
Vergi kapsamına aldıkları dijital dönüşüme yönelik her türlü makine ve teçhizatı, üretime yönelik her türlü yazılım ve donanımı teşvik sistemleri kapsamında değerlendirdiklerini ifade eden Şahin, “Önceden yazılımları alamıyorduk. OECD teknoloji yoğunluk tanımına göre yüksek teknolojili ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar, asgari 5 bin metrekare beyaz alan şartını sağlayan veri merkezli yatırımları, asgari yatırım tutarı şartı aranmaksızın ihtisas serbest bölgelerinde gerçekleştirilecek yazılım ve bilişim ürünleri üretimi yatırımları ve Ar-Ge projeleri neticesinde elde edilen ürünlerin üretilmesine yönelik yatırımların yapılması halinde 5’inci bölge desteğiyle desteklediğimiz konular” dedi.
Şahin, “Yeşil dönüşümle ilgili mevcut tesislerde yüzde 15 enerji tasarrufu sağlayacak yatırımları, atık ısı kaynaklı olarak bir tesisteki atık ısıdan geri kazanım yolu ile elektrik üretimine yönelik yatırımlar, yenilenebilir enerji üretimine yönelik türbin ve jeneratör imalatı ile RES kapsamındaki kanat imalatı yatırımları, çevre yatırımları, çevre lisansına tabii yatırımlar ve fotovoltarik güneş paneli imalatı da Kocaeli’de yapıldığı takdirde 5’inci bölge desteğiyle destekliyoruz” dedi. Biyokütle, GES, RES, HES, JES yatırımlarının da genel teşvik sistemi kapsamında desteklendiğini ifade eden Şahin, “24 Şubat’ta yaptığımız bir düzenlemeyle firmaların kendi ihtiyaçlarını karşılayacak lisanssız güneş enerjisi yatırımlarını 4’üncü bölge desteğiyle destekliyoruz. Teşvik sistemimizin içerisinde, bu dinamik yapıda ihtiyaç olan ne ise biz bu yeşil mutabakat eylem planı içerisinde yatırımcılarımızın rekabetinin geri kalmaması için, yatırımlarını özellikle bu eylem planı içerisinde ve bu mutabakat çerçevesinde nasıl destekleyeceğimiz konusunda çalışmalarımızı yapıyoruz” diye konuştu.
“Enerji krizini geçici olarak düşünmemek lazım”
İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Dr. Çiğdem Nas, yeşil dönüşümün AB için hayati bir konu olduğunu söyledi. “Enerji krizi sebebiyle bundan vazgeçilebileceğini düşünmüyorum. Aslında enerji krizi Yeşil Mutabakatın neden bu kadar önemli olduğunu da ortaya koymuş oldu” diyen Nas, “Bazı geri adımlar atıldı, özellikle çevre açısından bu konuya yaklaşanlar açısından geri adım olarak ele alınmıştı. Enerji krizinin de yarattığı ortamda, birçok ülkenin kömür enerjisine dönmesi ve Azerbaycan gibi yeni doğalgaz tedarik kaynaklarının araştırılması aslında fosil yakıtlara olan bağımlılığın devamı anlamına geldi. Ama bununla eş zamanlı olarak AB’nin enerji tasarrufuyla ilgili önlemler aldığını görüyoruz. Bunun yanında da yeni bir enerjiye geçiş takviminde hızlanmayı görüyoruz. 2030 yılına kadar yüzde 45 oranında yenilenebilir enerjiye geçiş öngörülmüştü. Son dönemde yine Baltık ülkelerinin inisiyatif içinde bir araya geldiklerini gördük. Rüzgâr ve güneş enerjisinin hızlandırılmasıyla ilgili çeşitli hedefler belirlendi. AB bu geçiş sürecini atlatabilirse ana gündem tekrar yenilenebilir enerjilere geçiş olacak diye düşünüyorum” dedi.
Enerji krizinin sadece Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle de ortaya çıkmadığını belirten Nas, “İklim değişikliğinin de yaz aylarında Avrupa için zorluklar yarattığını gördük. Fransa’da nükleer santraller fonksiyonunu göremedi. Hidroelektrik gücünde azalma oldu. O yüzden enerji krizini geçici olarak düşünmemek lazım. Yeşil Mutabakatı doğuran iklim değişikliğinin de enerji krizine yol açtığını ve aslında buna da en temel çözümün yenilenebilir, çevre dostu enerjiye geçiş olduğunu da görmek lazım. Fosil yakıtçıların da bunu fırsat olarak gördüğünü biliyoruz” diye konuştu. “AB’nin yeşil dönüşüm ve dijital dönüşümle birlikte Avrupa sosyal piyasa ekonomisini ayakta tutabilmek, Avrupa’yı dünyada daha etkin bir aktör yapabilmek ve Avrupa hayat tarzını korumak gibi hedefleri var” diyen Nas, şöyle devam etti, “İkiz dönüşümü bu bağlamda değerlendirmek ve bunu bir gücün devamı olarak düşünmek lazım. O yüzden kolay vazgeçilebilir hedefler değil. AB’nin son dönemlerdeki atılımlarına baktığımızda Avrupa pazarının tamamen şekil değiştirmekte olduğunu görüyoruz. Bunun bir yanını yeşil teknolojilere geçiş, diğer yanını da dijitalleşme oluşturuyor. Bunlar Avrupa pazarının kurallarını değiştiriyor. Türkiye’nin de bu değişimin içinde yer alması gerekiyor.”