Ahmet USMAN-İZMİR
Türkiye enerji sektörü, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) Türkiye ile DÜNYA Gazetesi iş birliğinde düzenlenen Sektörlerde Ufuk Turu Paneli’nde masaya yatırıldı. Moderatörlüğü DÜNYA Gazetesi (NBE) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ve DÜNYA Gazetesi Koordinatörü Didem Eryar Ünlü tarafından yapılan panelde; Türkiye’nin en büyük cari açığı enerji sektöründe verdiğini hatırlatan konuşmacılar, son dönemde başta rüzgâr ve güneş olmak üzere yenilenebilir enerji üretim ve sanayisinde yakalanan başarı, Avrupa’da yaşanan enerji krizi ve hidrojen enerjisi konusundaki gelişmeler sayesinde, Türkiye’nin enerjide ihracatçı ülke haline gelmesinin hayal olmaktan çıktığını vurguladılar.
GÜNYAR: TÜRKİYE VE ALMANYA, ORTAK HİDROJEN ÜRETECEK
Ateş Çelik ev sahipliğinde gerçekleştirilen panelin açılış konuşmasını yapan AHK Enerji Çalışma Grubu Üyesi ve Enercon Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika Bölge Müdürü Arif Günyar, AHK’nın 92 ülkede 141 temsilcilikle hizmet verdiğini belirterek, “Türkiye’de İstanbul, İzmir ve Ankara’da ofisleri var. Çoğu imalat sanayinde olmak üzere bine yakın üyesi bulunuyor” diye konuştu. Türkiye enerji piyasasında toplam kurulu gücün 100 GW’ın üzerinde olduğunu belirten Günyar, “Bundan, rüzgâr santralleri yüzde 10’unun üzerinde, güneş santralleri ise yüzde 8-9 civarında pay alıyor. Bu rakamlar giderek de artıyor. Enerjide Türk-Alman işbirliğini geliştirmek için 2011’de AHK bünyesinde enerji çalışma grubu oluşturuldu. 2012’de Türk-Alman Enerji Forumu adı altında bir platform kuruldu. Kamunun ve özel sektörün iştirak ettiği bu platformda çok önemli adımlar atıldı. Bu platformun 4’üncüsü 11 Ekim’de Almanya’da gerçekleştirildi. Burada Türkiye ile Almanya arasında yeşil hidrojen üretiminin başlaması ve hızlandırılmasıyla ilgili bir mutabakat da imzalandı. Almanya’nın mevcut konjonktürden dolayı bu projeye ihtiyacı olması ve bu yeşil projede ithal eden taraf olarak bulunması önemli” diye konuştu.
Enercon’un bir rüzgâr türbini üreticisi olarak sektördeki fırsatı 30-35 sene öncesinden gördüğünü anlatan Günyar, “Son olarak EnerjiSa ile bin MW’lık bir sözleşme imzaladık. Türkiye şu an dünyada bir başarı hikâyesi yazıyor. Biz de Türkiye’ye ilk inanan ve ilk türbin kuran şirketiz. Türkiye’deki iştiraklerimizle şu anda 250’nin üzerinde bir tedarik zinciri oluşturduk. Bu ekosistemde 30 bine yakın çalışan var. Artık Türkiye rüzgâr enerjisinde gelişecek değil, gelişmiş bir ülke. Bunun devamı için yıllık bir hacim gerekiyor. Bu yıl Almanya2030’a kadar şu andaki yenilenebilir enerji kaynağı oranını yüzde 100 artıracağını, yüzde 40’tan yüzde 80’e çıkaracağını deklare etti. Bu, her yıl 10 GW’lık proje potansiyeli demek. Türkiye’de yatırım yapan bu işe gönül vermiş insanlar olarak, Türkiye’nin hem bir üretim merkezi, hem yatırımcılarımızın Avrupa içinde yatırım yapmaları anlamında, kamunun da bizimle hareket edip bu yatırımların yapılmasına hizmet edeceğini düşünüyoruz” dedi. Şu an sektörde fırsatların sayısının tehditlerin sayısından çok fazla olduğunu vurgulayan Günyar, “Çok dinamik bir dünyadayız. Bu süreci en iyi şekilde yöneten şirketler ayakta kalıyor. Biz Türkiye’de buna alışığız ama Avrupalılar alışık olmadıkları için tek haneli enflasyonla mücadele için bize danışıyorlar. Enercon olarak Türkiye’yi sadece pazar olarak görmedik, üretim üssü haline getirdik. Prototipleri ve yeni teknolojileri getirmek için çalışmalarımız var. Ama Türkiye’de bununla ilgili bir mevzuat yok. Sadece üreten değil geliştiren bir ülke olmalıyız” diye konuştu.
SERDAR: TÜRKİYE TARİHİ FIRSATIN ORTASINDA
Dünyanın en büyük bağımsız kanat üreticisi ABD’li TPI Composites’in EMEA ve Hindistan Başkan Yardımcısı Gökhan Serdar ise Türkiye’yi üretim merkezi olarak konumlandırdıklarını ifade ederek, “İzmir’de 2 fabrikamızda 4 bin 250 çalışanımızla yıllık yaklaşık bin tirbünlük yani 3 binden fazla kanat üretiyoruz. Türkiye’deki rüzgâr pazarı son 10 yılda sanayi için de müthiş bir fırsat yarattı. Kanat, kule, jeneratör başta olmak üzere birçok komponent Türkiye’de yapılır duruma geldi. Önceleri yeşil dönüşüm bir entelektüel işi ya da romantiklik olarak görülüyordu. Enerji krizi yeşil dönüşümün kaçınılmaz olduğunu gösterdi. Türkiye’de sanayi olarak da ciddi fırsatımız var. Çünkü Türkiye’de rüzgârda mevcudun 4-5 katı potansiyelimiz olması yanında Avrupa’da da büyüyen bir pazar var” dedi. Türkiye’nin tarihi fırsatın ortasında olduğunu anlatan Serdar, “Almanya 2030’a kadar 10 bin MW rüzgâr santrali kuracak, Avrupa da kurulumlarını 4’e, 5’e katlayacak. Bu türbinlerin parçalarının Avrupa’da üretilebilmesi kolay değil, Asya’da iyi bir seçenek olarak görülmüyor. Biz işin merkezindeyiz. Şu an rüzgar ve güneşte 20 bin MW kurulu gücümüz bulunuyor ama bunun en az 10 katı potansiyelimiz var. Avrupa’nın hidrojene ihtiyacı olacak. Biz hidrojen ihracatçısı da olabiliriz. Ya da elektrik olarak da ihraç edebiliriz. Çünkü hidrojeni üretmek için de yeşil enerjiye ihtiyaç var. Bu ülke olarak kaderimizi değiştirecek bir konu. Bu yüzden hep beraber teşvik mekanizmalarını, altyapılarımızı daha güçlendirerek, kurulumları artırarak buna odaklanmalıyız. Bakanlık ve bürokraside de bunu görüyoruz. Bu odağı sonuca çevirmemiz lazım” görüşünü savundu.
BAYÇÖL: RÜZG R ENERJİSİ STRATEJİ BELGESİ BU AY ÇIKACAK
EnerjiSa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl de 22 santralde toplam 3 bin 700 MW kurulu güce sahip olduklarını, bunların yüzde 56’sını yerli ve yenilebilir kaynaklardan sağladıklarını anlattı. Türkiye tüketiminin yaklaşık yüzde 5’ini karşıladıklarına dikkat çeken Bayçöl, “Pazarda lideriz ama bununla yetinmiyoruz. Hedefimiz bin 500 MW’ı rüzgârdan olmak üzere 5 bin MW’ın üzerinde kurulu güce ulaşmak. YEKA 2’nin tamamının yatırım sorumluluğunu üstlendik ve Enercon ile sözleşme imzaladık. Böylelikle Türkiye’nin rüzgâr kurulu gücünü yüzde 10’a yakın artıracağız. Rüzgâr ve güneşteki gücümüzü etkin şekilde kullanamıyoruz. Türkiye’nin minimum 40 bin MW rüzgâr potansiyeli var. Almanya’nın 60 bin MW güneş santrali var. Bu rakamı kendimize istikamet olarak alabiliriz. Bir yandan yenilenebilir enerji yatırımlarında ivmeyi artırırken, bir yandan da yeşil hidrojende Avrupa’nın çözüm ortağı haline gelmemiz lazım. Biz, hep enerjiyi dışarıdan alan bir ülkeyiz. İlk defa dışarıya enerji verme fırsatı çok somut bir şekilde önümüzde. Bu fırsatı kaçırmamalıyız Türkiye yenilenebilir kapasitesini hayata geçirir, yeşil hidrojende dünyada bir oyuncu haline gelir, tüm dünyanın rüzgâr teknolojilerinde çözüm ve tedarik merkezi olur, böylece birkaç başlıkta kazan-kazan sonucuna ulaşabiliriz. Bu da heyecan verici” diye konuştu. Bu ay sonunda Enerji Bakanlığı’nın Rüzgâr Enerjisi Strateji Belgesi’ni yayınlayacağını dile getiren Bayçöl, “Bunun eksikliğini hissediyorduk. 10, 20, 30 yıllık hedefler ortaya konursa, biz de kendimizi ona göre konumlandırırız. Ne hedef koyarsak koyalım bunları ancak insanla yapabiliriz. Maalesef son bir yıldır yetişmiş insanlarımızı yurtdışına kaptırıyoruz. Batarya, yeşil hidrojen ve yenilebilir enerji konusunda yapılan çalışmalar Türkiye’yi önemli bir konuma getirebilir. Sadece kendisi için değil yakın coğrafyaya da enerji tedarik edebilir. Bu yolda odaklanılması gereken konular olarak da insan gücü, finansman unsurları ve şebekenin yeni gelebilecek santralleri kabul edebilmesi öne çıkıyor” dedi.
GÜLDAĞ: CARİ AÇIĞIN NEDENİ, TÜRKİYE’NİN ŞANSI OLABİLİR
Türkiye’de pek çok alanda belirsizlikler yaşanırken yeşil enerji konusunda geleceğin çok net olduğunu anlatan DÜNYA Gazetesi (NBE) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, “Cari açığın bir numaralı nedeni olarak gördüğümüz enerji, Türkiye’nin şansı olmaya aday. Çünkü zamanın ruhunu yakalamamız açısından büyük bir imkân sunuyor. Cari açığı azalttığı gibi enerjide fazla vermemize imkân sağlayacak gibi görünüyor. Yarın öbür gün kur hassasiyetinin azaldığı bir ortamda enerjide atacağımız doğru adımlarla bunu sağlayabiliriz. Rekabet canlı, inovasyon sürüyor. Potansiyelleri kinetik enerjiye yenilenebilir enerji üzerinden çevirmek çok mümkün” görüşünü ifade etti.
KUYTAK: RÜZGARDAKİ BAŞARI FİNANSE EDİLEBİLİR PROJELERİN OLMASI
Alman devletinin finans kuruluşu KfW IPEX-Bank’ın Türkiye Temsilcilik Ofisi Direktörü Yasemin Kuytak, daha çok proje finansmanı alanında faaliyet gösterdiklerine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Bu açıdan yenilenebilir enerji sektörü bizim için çok önemli. Tüm dünyada olduğu gibi burada da çok yüksek tutarlı kredilerle sektöre destek verdik. Bunları, Avrupa’daki ihracat kredisi kuruluşlarının destekleriyle yapıyoruz. Özellikle Alman Hermes ve Danimarkalı EKF iki öncü kuruluş olarak bizi desteklediler. Türkiye’deki portföyümüz yaklaşık 1 milyar Euro. Bunun yarısından fazlası da yenilenebilir enerji projelerinden oluşuyor. 27 kalkınma bankasının oluşturduğu bir finansman kulübü var, 2021’de bunların enerji dönüşümüne toplam 224 milyar euroluk katkıları olmuş. Bunun 50 milyar euroluk kısmı da KfW’ye ait.” Türkiye’nin rüzgârda gelişmesinin en önemli nedenini finanse edilebilir projelerinin olması şeklinde özetleyen Kuytak, “Bu durum şu anda yavaşlamaya başladı, finanse edilebilir proje stoğu çok azaldı. Eskiden YEKDEM’de (Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması) alım garantisi dolar ile idi. Bu değiştirildi. Bankacılar açısından kolay finanse edilebilir bir durum yaratmıyor. Kur riski almanız gerekiyor. Projelerde şu ana kadar sorun yaşayan banka olmadı ama olmayacağı anlamına gelmez. Belki tekrar kur riskini bertaraf edecek yapılarda devam etmek daha faydalı olacaktır. Doğru proje doğru yatırımcılarla her zaman finanse edilebilir” dedi.
GÜLDOĞAN: RÜZGARDA ÇİFT HANELİ KAR EDEN İŞLETME YOK
Rüzgâr santralleri için jeneratör ve kule üretimi yaptıklarını anlatan Ateş Wind Power Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Güldoğan, “Bugüne kadar 320’nin üzerinde jeneratörü dünyanın pek çok yerine gönderdik. Yıllık 1 GW’a yakın kapasiteye sahibiz. Yıllık 1.5GW’a hizmet edebilecek kuleler üretiyoruz. Bergama OSB’de inşaatı süren iki büyük yatırımımız daha var. Rüzgâr enerjisi Türkiye’de birçok sektöre model olabilecek bir konu. Yerli kaynaklarımızla kendi enerjimizi üretirken, öte yandan teknolojimizi sanayimizi istihdamı geliştiren bir model bu. Sektörde fırsatlar tehditlerden çok fazla. En önemli tehdit belki de enerjiye erişimde. O yüzden fırsatların peşinde koşarken tehditleri de göz ucuyla takip etmeliyiz” diye konuştu. Sektörün cari açığı azaltma, enerji fiyatlarını düşürme, sanayi üretimini artırma, istihdam yaratma, yurtdışından finansman sağlama, temiz enerjiyle dünyaya katkıda bulunma gibi pek çok iyiyi, inanılması güç şekilde bir araya getirdiğini belirten Güldoğan, “Elbet tehditler de çok. Yarın ne olacağını göremiyoruz. Dünyadaki bu belirsizlikler Demokles’in kılıcı gibi tepemizde. Bunlar için kamu ile öyle şeff af bir iletişim yürütmeli ki her gün karşımıza çıkacak yeni belirsizliği çözebilir olalım. Kamu da bunu algılamış durumda. Rüzgâr, en ucuz enerji kaynağı. Bundan dolayı müthiş bir rekabet var. Maliyet baskısı altında çalışıyoruz. Hiçbir işletme iki haneli karları göremiyor. Yılda 5 hafta üretim yapmazsak zarara geçiyoruz. Potansiyel projelerin olması, canlı kalması, gerçekçi olması gerekiyor. Türkiye’deki projeler olmazsa, yeni teknolojiler de gelmiyor. Bu da ihracat için önemli. Bizim yatırım kabiliyetimiz insan kaynağı ile sınırlı. Yerli proje altyapımızın güçlü kalması, lojistik imkanlarımızın geliştirilmesi gerekiyor” dedi.
Enerji konulu toplantıda; (soldan sağa) DÜNYA Gazetesi (NBE) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, TPI Composites EMEA ve Hindistan Başkan Yardımcısı Gökhan Serdar, EnerjiSa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl, Ateş WindPower Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Güldoğan, KfW IPEX-Bank Türkiye Temsilcilik Ofisi Direktörü Yasemin Kuytak, AHK Enerji Çalışma Grubu Üyesi ve Enercon Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika Bölge Müdürü Arif Günyar ve DÜNYA Gazetesi Koordinatörü Didem Eryar Ünlü sektörle ilgili görüşlerini paylaştı.