Türkiye’de UDY, 50’li yıllardan itibaren tarımsal teknoloji vurgusuyla gündeme gelse de politika metinlerine bir hedef bileşeni olarak 2000’li yıllarda girmiştir. 2001-2005 kalkınma planında UDY’den özellikle bahsedilmezken, 2007-2013 kalkınma planında “doğrudan yabancı yatırımların özendirileceği” ifadesi yer almıştır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda Türkiye’de UDY / GSYH oranı ortalama %0,5 ile sonraki yıllara kıyasla düşük seyretmiş, emsal ülkelerin gerisinde kalmıştır. Siyasi ve makroekonomik istikrarsızlık, kurumsal yetersizlik, plansız ve uyumsuz liberalleşme adımları bu zayıf performansta etkili olmuştur. 1989 yılındaki sermaye hareketleri serbestisi UDY akımlarını bir nebze hareketlendirmiş, 1990’lı yıllarda küresel UDY akımlarında görülen nispi hareketlilik ile kümülatif UDY tutarı, 1990 – 2000 yılları arasında 80-90 dönemine kıyasla 5 kat artarak 8,7 milyar dolara yükselmiş ancak görece oldukça düşük kalmıştır. 1996 yılında imzalanan Gümrük Birliği (GB) anlaşması ticarete katkı sağlamış, ancak UDY akımlarına etki edememiştir.

2000’li yıllar: AB ve reform kabiliyeti

Türkiye’de UDY trendi, 2000’li yılların ortasından itibaren sıçrama şeklinde yükselen bir grafik çizdikten sonra küresel krizden bu yana özellikle son 5 yılda yapısal, küresel ve yıla özgü sebeplerle düşüş eğilimindedir. Burada dikkat çekici olan, tarihsel olarak UDY performansının hangi etmenler ışığında bu seyri takip ettiğidir.

GB’nin etkisiyle 90’lı yılların ikinci yarısında uluslararası firmalar Türkiye’yi daha çok AB, Baltık Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetlere erişebilmek için dış ticaret olanakları öne çıkan bir üs olarak görmüştür. 2002 öncesi kurulan şirketlerin UDY motivasyonunda ticaret / gümrük uygulamaları ile pazar büyüklüğü öne çıkmakta iken, kur dalgalanmaları ve istikrarsızlık caydırıcı rol oynamıştır. Kur dalgalanmaları risk oluştursa da TL’nin değer kaybı tıpkı Asya krizindeki gibi hisseleri ucuzlatarak UDY cazibesi de yaratabilmektedir.

Beşerî sermaye kalitesi, liman altyapısı gibi faktörleri de Türkiye pazarının öne çıkan özellikleri iken, piyasaya giriş maliyetleri, bürokratik formaliteler, kronik yüksek enflasyon, ekonomik istikrarsızlık, fikri mülkiyet haklarının korunamaması, uluslararası muhasebe standartlarına uyumsuzluk ve altyapı sorunları 90’lı yılların ekonomik handikapları olarak gösterilmiştir. UDY tanıtım ve promosyon eksikliğinin yanında, ancak Lozan Anlaşması ile kaldırılabilen kapitülasyon antipatisi, sivil ve askeri bürokraside yabancı mevcudiyetine karşı olumsuz bakışa neden olmuştur. 90’lı yıllarda uluslararası bütünleşme ve AB üyelik sürecinin UDY için olumlu olabileceği görüşü, hukukun üstün olduğu bir iş ortamına vurgu yapmaktadır. Zira yatırımcılar mevzuata uyduğu halde iş süresince öngörülmeyen hukuki engel ve maliyetler ile karşılaştığında bu yatırım risk primini yükseltmekte ve caydırıcı olabilmektedir. Çalışma hayatında düzenleyici otoritenin tarafsız, mevzuatın açık, şeffaf ve güncel ihtiyaçlara cevap veren bir yapıda olması önemlidir. Serbest rekabet ortamını güçlendirecek politikalar, patent haklarının korunması, ticari uyuşmazlıkların kolay çözülmesi de kurumsal kapasitenin bileşenleridir. Bütünleşme ve reform gündemi sayesinde daha önce etki yaratamamış geniş pazar ve tüketim, altyapı, uluslararası pazarlara erişim gibi avantajlar da UDY alanında öne çıkabilmiş, 2005 yılında UDY serüveninin yönü değişmiştir (Grafik.1). 2000’li yıllar Türkiye’nin UDY potansiyelini hayata geçirdiği, dünyada UDY akımlarından aldığı payı ortalama %1 seviyesine çıkardığı bir dönemdir. AB üyelik sürecinin beraberinde getirdiği enerji, finansal ve sosyal hizmetler, rekabet, hukuk ve insan hakları alanlarındaki geniş çaplı reform/uyum takvimi UDY hamlesine katkı sağlamıştır. Bütçe disiplini, hâlihazırda faaliyet gösteren uluslararası sermayeli şirketler, yatırım teşvikleri, işgücü kalite ve maliyeti de ikincil görülen faktörlerdendir. 2005-2010 yılları arasında UDY artışının itici gücünün özelleştirmeler olduğu görüşünün aksine, bu dönemde özelleştirilen firmaların çoğu Türk firmalarca satın alınmıştır.

Türkiye’de UDY (Milyon $)

2010’lu yılların sürpriz UDY hikayesi: Gayrimenkul yatırımları

Türkiye’de UDY atılımı reel sektöre yönelen UDY bileşenini temsil eden sermaye bileşeni öncülüğünde gerçekleşmiştir. Küresel kriz sonrasında eski günlerine hâlen dönemeyen uluslararası UDY akımlarının bu dalgalı performansından Türkiye de etkilenmiştir. Özellikle 2012 itibarıyla gayrimenkul tipi yatırımların ağırlığının arttığı, son 5 yılda sermaye bileşenini geride bıraktığı görülmektedir (Grafik.2). Gayrimenkul alımlarındaki bu artışta, kurdaki değer kaybı, sektörün sunduğu cazibe ile gayrimenkul ediniminde karşılıklılık ilkesinin kaldırılması etkili olmuştur.

Yabancılara Konut Satış Adedi ve Döviz Kuru (3 Aylık Hareketli Ort.)

Küresel krizden sonra Türkiye’de UDY akımlarının kriz öncesi seviyelerin nispeten gerisinde kalmasında, AB’de yaşanan borç krizi, gelişen ülkelerdeki kırılganlıklar, jeopolitik gerginlikler, küresel ekonominin hızlı büyüme dönemini geride bırakması, AB müzakere sürecindeki aksama, orta vadeli büyüme görünümünün zayıflaması ve döviz kurundaki dalgalanma etkili olmuş görünmektedir. Bununla birlikte Asya’da bölgesel bütünleşme hareketleri ile yükselen UDY hacmine benzer bir tepkiyi Türkiye verememiş, 2018 sonrasında Batı Asya Bölgesi’ndeki liderliğini de kaybetmiştir. Her ne kadar küresel ve bölgesel pek çok faktörden etkilense de Türkiye’nin UDY performansı son yıllarda istenen seviyede değildir.

UDY’NİN SEKTÖRE DAĞILIMI

Dünya’daki genel eğilime paralel şekilde Türkiye’de de UDY akımlarının önemli bölümü hizmetler sektöründe gerçekleşmektedir. Kümülatif bazda hizmetler sektörü %62 ile ilk sırada yer alırken, imalat sektörü %24 ile ikinci sıradadır. Enerji sektörü %11 seviyesinde iken tarım ve madencilik alanlarındaki kümülatif UDY payı %3 seviyesindedir.

UDY akımlarının sektörel dağılımı (Milyon $)

Hizmetler sektörü UDY akımlarında her zaman lokomotif konumda iken, imalat sanayi yatırımlarının dalgalanmakla birlikte belirli bir seviyeyi koruduğu görülmektedir. Geçtiğimiz 5 yıldaki azalış trendi her iki sektöre de yansımıştır. 2009 sonrası canlanan enerji sektöründeki UDY ise son yıllarda durma noktasına gelmiştir.

Hizmetler Sektörü UDY Bileşenleri

Hizmetler sektörü yatırımlarının alt bileşenlerinde ilk olarak 2005, 2006 ve 2007 yıllarında gerçekleşen UDY artışının büyük ölçüde finans ve bilişim sektörlerinde gerçekleşen birleşme ve satın alma işlemlerinden kaynaklandığı göze çarpmaktadır.

Finans ve bilişim UDY akımlarını zirveye taşıyor

Bilişim sektöründe sektörün oligopol yapısından kaynaklı olarak 2005 ve 2006 yıllarında gerçekleşen büyük çaplı işlemler sonraki yıllarda devam etmediği için UDY doğal ortalamalarına dönmüştür. Bilişim sektöründe son yıllarda meydana gelen işlemler ise geçmiş yıllardaki oligopolistik firmalara yönelik ilgiden farklı olarak pazar ve marka avantajı olan firmalara yönelmiştir. Bu dönemde Digitürk, Trendyol, Gram Games, Peak Games firmalarında dikkate değer satın alma işlemleri olmuştur. Amazon Türkiye’nin kurulması, Hepsiburada’nın yabancı ortaklı oluşu ve Vodafone Türkiye’nin transferleri de öne çıkmıştır. UDY akımlarının eskiye kıyasla daha fazla dijital platformlarda gerçekleşmesi, Türkiye’yi de etkilemiştir.

Finans sektöründe Garanti Bankası, Finansbank ve Denizbank’taki satın almalar hem dönemsel hem de sonrasında müteakip transferleri ile öne çıkan uluslararası firmalardır. Finans alanında Akbank, ING Bank, Turkish Bank, Şeker Bank’ta da önemli UDY işlemleri görülmüş iken Vienna Insurance Group’un Ray Sigorta’yı, Mapre’nin ise Genel Sigorta’yı, Groupama’nın Güven Sigortayı, Zürih Finansal’ın TEB Sigorta’yı, Axa’nın ise Oyak sigortayı alması, Koç Allianz’ın kurulması ile sigorta sektöründe de azımsanmayacak UDY gerçekleşmiş ve bütün olarak finansal aracılık ciddi bir hacme ulaşmıştır. Türk finans sektöründeki dirençli yapı ve kâr fırsatları sektöre yönelen cazibenin önemli sebeplerindendir.

Toptan ve perakende ticaret sektöründe Migros ve Boyner’deki satın almalar ile P&G ve Unilever gruplarının sermaye transferleri, ulaştırma sektöründe ise Fina Liman ve TAV Havalimanı’ndaki satın almalar öne çıkmıştır.

İmalat yatırımları çeşitli ancak yavaşlıyor

İmalat sektöründe UDY küresel kriz öncesinde hareketlenmiş, krizden sonra yıllık 3-4 milyar dolar bandında seyretmiş ve sonrasında 2 milyar dolar seviyelerine kadar inmiştir.

İmalat sektörü UDY bileşenleri

İmalat sanayi alt sektörlerinde en fazla UDY (kümülatif yaklaşık %25) gıda ve içecek sektöründe gerçekleşmiştir, ancak hizmetler sektöründeki gibi bir yoğunlaşma görülmemektedir. İngiliz gıda devi Cadbury Schweppes’in Kent Gıda’yı, Mey İçki’yi önce Texas Pacific Group, sonra da Dünya’nın en büyük alkollü içki üreticilerinden İngiltere merkezli Diageo PLC’nin satın alması önemli işlemler arasındadır. Gıda ve içecek sektörü tarihindeki en büyük UDY işlemi 2012 yılında SABMiller’ın Rusya ve Ukrayna’daki bira faaliyetlerinin devralınması ve Anadolu Efes’in %24 hissesinin SABMiller’a devriyle gerçekleşmiştir. Bu işlem 2013 Dünya Yatırım Raporu’nda bile zikredilen büyük işlemlerden biridir. Ülker İçim grubunun Belçika’lı B.S.A. International’a satılması ile Ülker Bisküvi hisselerinin, %100 Ülker iştiraki olan İngiltere Menşeli Pladis Foods tarafından satın alınması (roundtrip), Ege Tavukçuluk firmasının Japon menşeli NH Foods’a satışı dikkat çekmiştir.

Gıda sektöründen sonra en fazla UDY çeken alt sektör olan kimya ve ilaç sektörü yıllar içinde hem satın alma hem de mevcut yabancı sermayeli şirketlerin operasyonlarını genişletmek için sermaye artırması sebebiyle yıllar içinde çok sayıda transfer gerçekleşmiştir. Söz konusu işlemler arasında Eczacıbaşı tarafından Zentiva’ya satılan hisseler, Dünya devi Recordati İlaç şirketinin Yeni İlaç’ı satın alarak pazara girmesi, Mustafa Nevzat İlaç’ı ABD’li Amgen Şirketi’nin satın alması gibi büyük çaplı pazara erişim motivasyonlu işlemler Kimya sektörünün lokomotifi konumundadır.

Kok kömür ve petrol imalatı alanında ise özellikle Socar Türkiye ve Tanap Doğalgaz’ın kuruluş ve sermaye artış işlemleri başta olmak üzere Fransız menşeli Air Liquide Gaz Şirketi’nin sermaye transferleri öne çıkmıştır. Ana metal sektöründe Demirdöküm firmasının Alman Vaillant’a, Ereğli Demir Çelik hisselerinin bir kısmının Dünya devi Arcelor Mittal’e, MMK Metalurji firmasının Rus menşeli OJSC Magnitogorsk firmasına satılması diğer önemli işlemlerdir.

2010’lu yıllarda yükselen enerji yatırımları son 3 yılda durma noktasında

Türkiye’de enerji sektörü alanındaki UDY emsal ülkelere kıyasla oldukça önemlidir, zira gelişen ülkelerde madencilik yatırımları fırsat sunarken, Türkiye’de petrol ve doğalgaz rezervleri sınırlı olmasına rağmen enerji alanındaki UDY bu dezavantajı nispeten telafi etmiştir. Enerji sektöründe UDY artışında, mevzuat ve yasal düzenlemeler ile EPDK’nın kurulması, AB’nin enerji güvenliği stratejisinde Türkiye’ye atfedilen önem ve özelleştirme süreci etkili olmuştur.

İşlem bazında Akkuyu Nükleer’in kurulması, Socar ve Tanap’taki sermaye transferleri, Petrol Ofisi’nin Avusturya’lı OMV tarafından, Emba Elektrik firmasının Çin’li Shangai Electric tarafından, Entek Elektrik firmasının AES tarafından satın alınması dikkat çekmiştir.