Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Millet Kütüphanesi’nde düzenlenen “Diplomatik İlişkilerin 30. Yılında Türkiye-Kazakistan Eğitim İşbirliği ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Çalıştayı”na katıldı.
Burada konuşan Kalın, Türk dünyasının birleşmesine, canlanmasına, aynı ufka yönelmesine büyük katkılar veren 30 yaşındaki Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin, kültür, düşünce, eğitim ve irfan tarihinin önemli halkalarından birisi olduğunu söyledi.
Tarihin büyük akışına bakıldığında 30 yılın bir milletin, medeniyetin tarihinde çok kısa bir süre olduğunu belirten Kalın, “Ama 30 yılı inşa eden ruh, geriye doğru yüzyıllara sari bir şekilde hem geçmişi inşa etmiştir hem de bugünü ve yarını inşa edecek gücü ve potansiyeli bize sunmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Bu anlamda Yesevi yolunun sunduğu imkanları hem akademik, ilmi hem de siyasi alana taşıyacak bir ruhla kuşanmanın, bugüne ve geleceğe ilişkin önemli imkanlar sunacağına işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
“Özellikle son dönemde, Türk dünyasının yeniden toparlanmaya başladığı, çok stratejik, tarihi, kritik bir süreçten geçiyoruz. Türk dünyası yeniden birleşiyor, yeni bir ufka açılıyor. Türk Devletleri Teşkilatı olarak yeniden tanımlanan, teşkil, organize edilen teşkilatımızın ortaya koyduğu siyasi vizyon da bunun en somut neticelerinden bir tanesidir. Uzun yıllardır, özellikle soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Türk dünyasının nereye gideceği, hangi istikamete yöneleceği, Türkiye ile ilişkisinin ve dünyanın kalan kısımlarıyla münasebetlerinin ne olacağı konusu önemli bir siyasi, stratejik soruydu, meseleydi. Son yıllarda özellikle Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan ve diğer Türk Cumhuriyetlerinin, hassaten Özbekistan’da yaşanan gelişmeler neticesinde Türk dünyasının birlik ve beraberliği sadece bir imkan olmaktan çıktı, artık bir stratejik zorunluluk ve büyük bir yeni sayfa, yeni bir siyasi ufuk haline geldi. Özellikle son dönemde, 44 günlük Karabağ Zaferi, Türk dünyasına, bir olursak, birlikte olursak, beraber hareket edersek, stratejik imkan ve kabiliyetlerimizi bir araya getirirsek neler başarabileceğimizi gösteren çok önemli bir gurur, umut kaynağı oldu.”
Karabağ Zaferi’nin, sadece Türkiye ile Azerbaycan’da değil, tüm Türk dünyasında, Orta Asya’da da canıgönülden kutlandığını dile getiren Kalın, “Daha da önemlisi, bundan sonra birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimizde, neleri başarabileceğimize dair bize çok önemli bir öz güven aşıladı, bir ufuk perspektifi ortaya koydu” diye konuştu.
“Türk dünyası kritik rol oynayacak”
Savunma sanayi alanında son yıllarda özellikle Türkiye’nin yaptığı hamlelerin, Türk dünyası tarafından da yakından takip edildiğine dikkati çeken Kalın, Türk dünyasının da Türk cumhuriyetlerinin de bu alanda önemli adımlar atmaya başladığını söyledi. Kalın, şunları ifade etti:
“Daha da önemlisi, son dönemde yaşanan gelişmeler, özellikle Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan enerji ve gıda krizinde, Türk dünyasının ve Orta Asya’nın bundan sonra hayati bir rol oynamaya devam edeceğini gösteriyor. Çünkü dünya enerji rezervlerinin çok önemli bir bölümü, bizim Türk coğrafyamızda bulunuyor. Dünyanın iki tane büyük enerji rezervi var, birisi Orta Doğu, ikincisi de Türk dünyasıdır. Bir de buna belki Venezuella gibi ülkeleri ekleyebiliriz ama asıl doğudan batıya doğru yeni enerji haritalarının şekillendiği bu dönemde, Türk dünyası önümüzdeki 10 yıllarda çok kritik, hayati bir rol oynamaya devam edecek. Liderlerimizin ortaya koyduğu vizyon sayesinde, son 10-15 yılda bu enerji altyapısı büyük oranda oluşturuldu. Özellikle TANAP ile bizim inşa ettiğimiz enerji koridoru, bugün sadece Azerbaycan gazının Avrupa’ya aktarılması noktasında değil, aynı zamanda Türkmenistan’ın, belki ileride Kazakistan’ın enerji kaynaklarının dünya pazarlarına ulaştırılması noktasında çok hayati ve kritik bir rol oynayacak.”
Bu ayın ortasında yapılacak Türkiye-Türkmenistan-Azerbaycan üçlü toplantısının bu sürecin en kritik aşamalarından birini teşkil ettiğini belirten Kalın, Türk Devletleri Teşkilatı’nın yeniden organize olup, yeni zirveler yapmasının, yeni toplantılarda, yeni kararlar almasının, bu kararlılığın en somut göstergelerinden bir tanesi olduğuna işaret etti.
Kalın, orta vadede dünya gıda güvenliğinin sağlanmasında Türk coğrafyasının kritik rol oynamaya devam edeceğini vurguladı.
“Bununla hepimiz gurur duymalıyız”
Türk Devletleri Teşkilatı’nın Semerkant’ta yapılan zirvede KKTC’yi gözlemci üye olarak kabul ettiğini hatırlatan Kalın, bunun, hem Türk Devletleri Teşkilatı’nda hem KKTC tarihinde hem de Türk dünyasının yakın siyasi tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olduğunun altını çizdi.
Kazakistan’a, KKTC’nin tam ismi ve resmi unvanıyla Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edilmesinde verdiği destek için teşekkür eden Kalın, bunun, Kıbrıs davasına sahip çıkılmasının çok önemli aşamalarından birisini temsil ettiğini vurguladı.
Türk dünyasının, bütün davalarına ve meselelerine bir bütün olarak sahip çıkmasının, bu yöndeki güçlü siyasi iradenin en güzel örneklerinden olduğuna işaret eden Kalın, şunları kaydetti:
“Bununla hepimiz gurur duymalıyız. Kıbrıs halkına, Kıbrıs’a yapılan haksızlıkların, uygulanan ambargoların, blokajların hem uluslararası hukuk hem tarihi gerçekler açısından ne kadar haksız, ne kadar hukuka aykırı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bu davayı, mücadeleyi sadece Kıbrıslı kardeşlerimiz veremez. Bu mücadeleyi sadece Türkiye’deki kardeşlerimiz veremez. Kıbrıs davası tüm Türk dünyasının davasıdır. Aslında Kıbrıs davası, bir hak, hukuk ve adalet davasıdır. Bir toprak, yönetim meselesi olmaktan öte, temel hak ve hukukun, uluslararası normların hayata geçirilmesini bize hatırlatan bir meseledir. Bu manada da Türk dünyasının Kıbrıs meselesine sahip çıkması bizim için ayrıca önem arz ediyor. Bununla hep birlikte, hepimizin gurur duyması gerekir. Bundan sonra devamı mahiyetinde de sadece Kıbrıs Türklerinin değil, dünyanın neresinde olursa olsun, Türk ve akraba topluluklarının bulunduğu her yerde onlara sahip çıkmak, onların yalnız olmadığını göstermek de Türk dünyasının, Türk devletlerinin en önemli misyonudur.”
“Türkiye, Kazakistan devleti ve halkının yanında”
Dünyanın siyasi-ekonomik akış aksının yatağının, tarihin merkezinin doğuya kaydığının konuşulduğu bir dönemde, Türk dünyasının da bundan payını alacağına işaret eden Kalın, bu payın, enerjide, sağlıkta, gıdada, ticarette, savunma sanayisinde, güvenlikte, eğitim ve diğer alanlarda olacağını belirtti.
Tarihin akışının doğuya kayışını sadece Çin eksenli bir ekonomik büyüme modeliyle sınırlamanın eksiklik kalacağını dile getiren Kalın, “Tam tersine, o coğrafyanın kilit, merkez ülkeleri olan Türk Cumhuriyetleri de bundan mutlaka payını alacaktır. Önümüzdeki 30, 40, 50 yıllık bir perspektifle düşündüğümüz zaman, bunun potansiyelini görüyorum.” dedi.
Kazakistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan devlet olarak Türkiye’nin bundan her zaman gurur duyduğunu kaydeden Kalın, iyi günde, kötü günde Türkiye’nin her zaman Kazakistan devletinin ve halkının yanında olduğunu hatırlattı.
Bundan sonra da bu ivmeyle Kazakistan ile ilişkileri sürdürmeye devam edeceklerinin altını çizen Kalın, Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in bu süreçte sağladığı tarihi katkıları hayırla yad etti.
Nazarbayev’in, Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanmasında, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kazak halkını bir arada tutup, onlara bir vizyon ve liderlik göstermesinde oynadığı rolü hiç kimsenin inkar edemeyeceğini vurgulayan Kalın, “Nazarbayev’in rolü sadece Kazakistan ile sınırlı olmadı hiçbir zaman. Gücü ve imkanı ölçüsünde komşu ülkelere ve Türk dünyasına da onların bir arada bulunmasına, birlik, beraberliğine de çok ciddi katıklarda bulundu.” diye konuştu.
“Kazakistan ile yakın çalışmaya devam edeceğiz”
Nazarbayev ile bir anısını anlatan Kalın, şunları kaydetti:
“Bizim, Rus uçağının düşürülmesinden sonra, Rusya ile yaşadığımız krizin aşılmasında Sayın Nazarbayev bizzat, çok tarihi, kritik bir rol oynadı. Sayın Putin ile son görüşmeyi o yaptı. Benim, Cumhurbaşkanı’mızdan alıp, bizzat elden Sayın Putin’e götürdüğüm mektubun Putin’e takdim edilmesinde Nazarbayev’in bizatihi, şahsi rolünün olduğunu teslim etmek isterim. Bu, bir tarihi gerçek. O geceyi de hiç unutmuyorum, bir gece vakti gelen telefonla ‘İbrahim, acilen Cumhurbaşkanı’yla görüşelim, mektubu alın, gelin Taşkent’te yapılan Şanghay Beşlisi Zirvesi’ne yetiştirilmek üzere…’ Ve onun, o krizin aşılmasında gerçekten çok önemli bir rolü oldu. En önemli misyonu, rolü o dönemde Sayın Nazarbayev’in oynadığını ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla bir devlet adamı sıfatıyla da bölgesel ve küresel meselelere gösterdiği ilgi, ihtimamın da takdir edilmesini ifade etmek istiyorum.”
Kazakistan’ın yeni Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile de Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin çok yeni ufuklara açılmaya başladığını belirten Kalın, özellikle Tokayev’in geçen yıl Türkiye’ye yaptığı ziyarette, Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin, Geliştirilmiş Stratejik Ortaklık düzeyine taşınmasının bu vizyonun en önemli ifadelerinden olduğunu söyledi.
Kalın, son ziyaretlerinde, ikili ilişkiler bağlamında imzalanan yeni anlaşmaların, Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin ahdi zeminini daha da güçlendirdiğinin altını çizerek, bundan sonra da Kazakistan ile her alanda yakın çalışmaya devam edeceklerini dile getirdi.
“Bu beraberlikten kimse korkmasın”
Salgının bütün sıkıntılarına rağmen, küresel ticaretin daraldığı, gerilediği bir dönemde dahi geçen yıl Kazakistan ile ticaret hacminin 7 milyar doları aştığına dikkati çeken Kalın, 10 milyar dolarlık ticaret hacmine en kısa zamanda ulaşılacağını, bu noktada siyasi liderlerin ve ilgili kurumların iradesinin tam olduğunu ifade etti.
Bu çalıştayın, Türk dünyası, Türkiye-Kazakistan ilişkileri için hayırlara vesile olmasını dileyen Kalın, benzer çalışmaları, Türk dünyasının her noktasında yeni perspektiflerle yapmaya devam edeceklerini kaydetti.
Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin, bölgesel ve küresel barışa ve istikrara katkı sağlayan bir süreç olduğuna işaret eden Kalın, “Bu birlikten, beraberlikten kimse korkmasın, çekinmesin. Bu birlik ve beraberlik, hiçbir üçüncü tarafın, üçüncü bölgenin güvenliğine tehdit teşkil etmez.” dedi.
Kalın, Orta Asya’da Türk dünyasında yaşanacak birlik ve beraberliğin, Türkiye’den Kafkaslar’a, Orta Asya’dan Çin sınırına kadar, dünyanın barış ve huzuruna, istikrarına, enerji, gıda güvenliğine ve diğer alanlardaki stratejik çıkarlarına hizmet edeceğini vurguladı.
“Demirel ‘bir baraj az yaparız’ dedi”
Çalıştaya, 30 yıl önce Türkiye’nin Kazakistan’ı tanıması ve Ahmet Yesevi Üniversitesinin kurulmasında imzası bulunan eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin de katıldı.
Bütün bu gelişmelere tanıklık eden bir bakan olarak kendisini şanslı bulduğunu belirten Çetin, Türkiye- Kazakistan ilişkilerinin önemine vurgu yaptı.
O zaman, hükümet olarak bütün Türk Cumhuriyetlerinden 2 bin öğrenciye kadar burs verme kararı aldıklarını anlatan Çetin, “Toplantıda konuşulurken, Maliye Bakanı’mız itiraz eder gibi oldu, ‘Bu kadar büyük bir projeyi nasıl yapacağız?’ diye. Sayın Demirel, ‘Bir baraj az yaparız ama bunu yapmak zorundayız.’ dedi. Birçok ülke kullandı” dedi.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam da Ahmet Yesevi Üniversitesinin çok önemli atılımlar, çabalar içinde olduğunu belirterek, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak gönül dünyası ile ilişkilerin, kültürel diplomasinin geliştirilmesinde önemli çalışmalar yaptıklarını aktardı.
Program sonrası çalıştaya katılanlara hediye takdim edildi.