Elif KARACA
JP Morgan Türkiye Genel Müdürü Mustafa Bağrıaçık Türk bankalarının dünyanın en iyi yönetilen bankaları arasında olduğunu söyledi. DÜNYA’ya konuşan Bağrıaçık, uzun vadeli bir bakış açısıyla Türk bankacılık sektöründe muazzam bir potansiyel gördüklerini ifade etti. JP Morgan Kurumsal Bankacılık Global Başkanı Sjoerd Leenart da yüksek faiz oranları ve güçlü kredi kalitesinin şu anda banka gelirlerine önemli katkı sağladığını, orta vadede ise bankaların resesyon ve kredi zararı endişelerinden etkilenmesini beklediklerini belirtti.
JP Morgan Türkiye Genel Müdürü Mustafa Bağrıaçık Türk bankalarının dünyanın en iyi yönetilen bankaları arasında olduğunu, uzun vadeli bir bakış açısıyla Türk bankacılık sektöründe muazzam bir potansiyel görmeye devam ettiklerini söyledi. DÜNYA’ya konuşan Bağrıaçık, Türk bankalarının hem küresel arenada hem de yurtiçinde artan dalgalanmaya rağmen, bilançolarını ihtiyatlı bir şekilde yönettiklerini, güçlü kazanç artışı sağladıklarını ve sermayelerini koruduklarını ifade etti.
JP Morgan Kurumsal Bankacılık Global Başkanı Sjoerd Leenart da yüksek faiz oranları ve güçlü kredi kalitesinin şu anda banka gelirlerine önemli bir katkı sağladığını, orta vadede ise, bankaların resesyon ve kredi zararı endişelerinden etkilenmesini beklediklerini belirtti. Bankacılık sektöründeki küresel görünüm ve beklentileri ortak söyleşide DÜNYA’ya değerlendiren Leenart bankaların küresel finansal sistemdeki rolünün, belirli finansal hizmetlerin sunulmasında geleneksel bankalarla rekabet eden, ancak bankacılık düzenleme sistemlerinin dışında kalan ödeme şirketleri ve fintech’ler gibi banka dışı kuruluşların olağanüstü büyüklüğünden dolayı azaldığına da dikkat çekti. Küresel ekonomiye ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Leenart ABD’de kısa vadede resesyon riskinin düşük olduğunu, çünkü özel sektörün oldukça dirençli göründüğünü, manşet enflasyondaki düşüşün kırılganlıktan çok esnekliğe işaret ettiğini söyledi.
-Türk bankacılık sektörünün son dönemdeki performansı hakkında genel bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Mustafa Bağrıaçık: Türk bankaları, dünyanın en iyi yönetilen bankaları arasında. Geçtiğimiz on yıllar boyunca birçok kez makroekonomik zorlukların üstesinden gelmeyi başaran Türk bankaları için bu yıl bir istisna değil. Hem küresel arenada hem de yurtiçinde artan dalgalanmaya rağmen, Türk bankaları bilançolarını ihtiyatlı bir şekilde yönettiler, güçlü kazanç artışı sağladılar ve sermayelerini korudular. Uzun vadeli bir bakış açısıyla Türk bankacılık sektöründe muazzam bir potansiyel görmeye devam ediyoruz.
-Küresel ekonominin durumuna bağlı kırılganlıklar, finans sektöründeki riskler ve resesyon beklentileri dikkate alındığında, küresel bankacılık sisteminin önümüzdeki dönemde görünümü sizce nasıl olacak?
Sjoerd Leenart: Büyük bankalar, küresel sistemik önemli bankaların (GSIBs) güçlü Q3 sonuçlarının da katkısıyla S&P 500 ortalamasının üzerinde performans gösterdi. Bölgesel bankalardaki durumda ise biraz daha ayrışmalar söz konusu. Yüksek faiz oranları ve güçlü kredi kalitesi şu anda banka gelirlerine önemli bir katkı sağlıyor. Orta vadede ise, bankaların resesyon ve kredi zararı endişelerinden etkilenmesini bekliyoruz. Artan kredi zararı karşılıkları, kredi büyümesinde yavaşlama ve zayıf piyasalar, ilave faiz artışlarının sağlayacağı katkıyı dengeleyeceği için bazı beklentilerimizi aşağı çekiyoruz. Sermaye piyasalarındaki duruma rağmen ticari kredi büyümesi yavaşlayacak gibi görünüyor. Sermaye piyasalarındaki aktiviteye ilişkin sıkıntılar devam ediyor. Kredi kalitesi ise genel olarak güçlü görünüyor. Bankalar, bir miktar artan sermaye rasyolarıyla, sermaye bakımından iyi durumdalar.
-Küresel bankacılık sistemi, pandemi sonrası ve savaş kaynaklı krize karşı gösterdiği direnç bakımından 2009’daki küresel kriz dönemiyle kıyaslandığında sizce daha güçlü bir durumda mı?
Sjoerd Leenart: Bankalar, COVID-19 krizi sırasında muhteşem bir performans sergiledi. ABD hükümeti, COVID-19’un dünya ekonomilerinin büyük bölümünü fiilen kapatacak bir salgın olduğunu fark ettikten birkaç gün sonra benzeri görülmemiş bir hızla harekete geçti. Küresel Ekonomik Kriz’dekinden farklı olarak bankaların büyük bölümü çözümün bir parçası oldu. Ve yine Küresel Ekonomik Kriz’dekinden farklı olarak ABD ekonomisi COVID-19 durgunluğuna girerken iyi bir durumdaydı. Evet, elbette, büyük hükümet eylemlerinin bireylere, şirketlere (bankalar dahil) ve genel olarak ekonomiye önemli ölçüde yardımcı olduğu doğrudur. Ancak bankaların COVID-19 krizi sırasında muhteşem bir performans gösterdiğini de belirtmek gerekiyor. Stres testlerinin sonuçları, bankaların ekonomiyi finanse ederken bu olağanüstü koşullara da dayanabileceğini gösterdi.
-ABD’de Fed, Avrupa’da ECB yüksek enflasyonla mücadele ediyor. Ekonomilerini derin bir durgunluğa sokmadan bunu başarabilecekler mi?
Sjoerd Leenart: ABD’de kısa vadede yani önümüzdeki altı ayda resesyon riski düşük, çünkü özel sektör oldukça dirençli ve manşet enflasyondaki düşüş kırılganlıktan çok esnekliğe işaret ediyor. Bununla birlikte, finansal sıkılaştırma riskleri, öngörülmesi zor alanlarda doğrudan strese dönüşüyor ve en büyük risk, daha ilerideki bir zamanda (muhtemelen bundan 12-18 ay sonra) şekillenecek olan merkez bankası kaynaklı bir durgunluk gibi görünüyor.
ABD’nin üçüncü çeyrekteki GSYH büyümesi, ABD ve gelişmiş ekonomilerdeki güçlü tüketici harcamaları güçlü istihdam kazançları ve ücretlerdeki artışın yüksek tüketici fiyatlarını dengelemesiyle %2,5 – %3 arasında seyrediyor. Bununla birlikte, fiyat ve ücret belirlemesini etkileyen sıkı işgücü piyasası koşullarının önderliğinde enflasyon süreci değişiyor ve enflasyonun kusursuz bir şekilde düşürülmesi pek mümkün görünmüyor. Parasal aktarım mekanizması uzun ve değişken gecikmelerle ilerlediğinden, Fed, %5 seviyelerine ulaşılana kadar faiz artırımlarını duraklatamayabilir. Sabırsız ve sonuç odaklı bir Fed’in uygun sıkılaştırma seviyesini aşma riski artıyor. Batı Avrupa ekonomisinin 2023’ün ilk yarısında %0,6 oranında daralmasını bekliyoruz, çünkü bu yılın son çeyreğinde enerji fiyat şoku nedeniyle büyüme dururken manşet enflasyon aşağı inmiyor. Uygulanan maliye politikası darbeleri yumuşattığı için bunu bir resesyondan çok daralma olarak görüyoruz. Almanya, hane halkı ve KOBİ’ler için aralık ayı gaz faturalarını tamamen karşılayacak ve ardından Mart 2023’ten itibaren bir yıl boyunca normal kullanımın %80’ini sübvanse edecek bir paket açıkladı. Politika yapıcıların yük paylaşımı konusunda on yıl öncesine kıyasla farklı düşünmesiyle bölge genelindeki esneklik yayılma riskini sınırlandırırken, Birleşik Krallık örneğini kendine özgü olarak görüyoruz.
“Bankaların küresel finansal sistemdeki rolü azalıyor”
Sjoerd Leenart: Bankaların küresel finansal sistemdeki rolünün, belirli finansal hizmetlerin sunulmasında geleneksel bankalarla rekabet eden, ancak bankacılık düzenleme sistemlerinin dışında kalan, ödeme şirketleri ve fintech’lerden borsalara ve Big Tech’e kadar banka dışı kuruluşların olağanüstü büyüklüğünden dolayı azaldığına da dikkat çekmek gerekiyor. Şu anda %100 dijital olan büyük teknoloji şirketlerinin yüz milyonlarca müşterisi, muazzam veri kaynakları ve tescilli sistemleri var ve bunların tümü onlara olağanüstü bir rekabet avantajı sağlıyor. Amerika’nın 4.000’den fazla bankası arasında birçok birleşme gerçekleşebilir. Diğer şirketler, banka-fintech birleşmeleri veya sadece fintech’ler arasındaki birleşmeler dahil olmak üzere farklı stratejiler deneyecek. Kazananların yanı sıra çok sayıda zayiat olacak, hepsinin iyi performans göstermesi mümkün değil.