Anlamlı bir atasözü ile başlayalım: Parayla saadet olmaz. Ancak günümüzde bu söz geçerliliğini koruyor mu? bir tartışma konusu durumundadır. İçinde bulunduğumuz süreçte enflasyon yüksekliği, hayat pahalılığı, işsizlik, geçim sıkıntısı vd. gibi kriz yaşıyoruz. Günümüzde tek maaşla geçinmek neredeyse imkânsız olduğu gerçektir ve daha da ötesi çalışan çiftler de geçim zorluğu içindedirler.

Bizler Türk toplumu olarak manevi değerlere, aile yaşamına, birbirimize bağlılığımıza karşılıklı sevgi ve saygıya oldukça önem veririz ve bu değerlerden taviz vermemeye çalışmaktayız.

Bu bağlamda aile yapımızın değerlendirilmesi konusunda Türkiye istatistik kurumu tarafından her yıl araştırılmalar yapılmaktadır. Aile yapımızın özelliklerini ve detaylarını açıklayan bu rapor, geçtiğimiz günlerde 2021 yılı için açıklandı. Yapılan çalışmalarda görüldü ki en fazla eşler arasında sorun ekonomik gerekçeler olarak görülüyor. Hatta boşanmaların %98 inin sebebi olarak ekonomik kriz gerekçe gösteriliyor.

Türkiye aile yapısı araştırmasının soruları aile ve sosyal hizmetler bakanlığı tarafından açıklandı. Ve çalışma 16 Ağustos-15 Kasım tarihleri arasında Tüik tarafından yapıldı. Araştırma sonuçlarına göre;

*Ev işlerini bir kişi yapıyor: Tahmini zor olmadığı gibi ev işlerinin çoğunluğunu (tamir, onarım hariç) hane halkının kendisi tarafından yapılıyor. Kadınlar en fazla yüzde 94,4 ile çocuk bakımı, yüzde 85,6 ile çamaşır ve bulaşık yıkama (makineyle bile olsa), yüzde 85,4 ile yemek yapma ve evin günlük toplanması ve temizlenmesi işlerini üstlendi. Bizim zaten yapımız gereği özellikle kırsal kesimde tüm işleri kadınlar üstlenirler. Tarla bahçe işlerinin bile çoğunluğu kadınlara yüklenmiştir ve erkekler kadınlara göre tembeldir. Ancak şehir yaşamında bu durum neredeyse yoktur. Özellikle çalışan çiftler evdeki işleri paylaşmakta ve mümkün olduğu kadar birbirleriyle paylaşmaktadır. Olması gereken de budur.

*Ortak karar alınıyor: Hanede ortak karar verilen seçilmiş konular incelendiğinde, en yüksek oranın sırasıyla yüzde 94,7 ile tatil biçimi ve yeri konusunda, yüzde 94,2 ile ailece ev dışında yapılan yeme içme ve eğlence gibi etkinliklerde ve yüzde 93,3 ile akrabalarla ilişkilerde olduğu görüldü.

Hanede seçilmiş konularda tek başına karar veren fertler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin tek başına kadınlara göre daha fazla oranla karar verdiği konular yüzde 8,2 ile harcamaların önceliklendirilmesinde ve yüzde 2,9 ile tatil biçimi ve yeri konusunda olduğu görüldü.

Kadınların erkeklere göre tek başına daha fazla oranla karar verdiği konuların ilk üçünün yüzde 27,7 ile evde ne pişirileceği/yeneceği konusunda, yüzde 14,7 ile günlük alışveriş konularında ve yüzde 11,7 ile çocukların kılık kıyafet gibi ihtiyaçları konusunda olduğu görüldü.

Burada bir değerlendirme yapmak gerekirse ekonomik olarak aile fertleri ev ekonomisine katkıda bulunmaktadır ve özellikle maddi konularda ortak karar alınması son derece önemlidir. Kaldı ki karşılıklı birbirine saygı ve güven açısından düşündüğümüzde de ortak karar en akılcı yoldur. Yukarıda da sözü edildiği gibi tatil kararı, aile ilişkileri, ortak değerlerin kullanımı konusu ancak ortak kararla mümkündür.

*Hafta sonu yemeklerinde birliktelik: Günümüzde ailenin her ferdi neredeyse hepsi birden çalışmak zorunda olduklarından zaman fakirliği öne çıkmaktadır.

Hane halkı fertlerinin hafta içi ve hafta sonu öğünlerde hangi sıklıkla bir araya geldikleri incelendiğinde, en fazla hafta sonu ve hafta içi akşam yemeklerinde bir araya geldikleri görüldü. Hane halkı fertlerinin hafta sonu akşam yemeğinde bir araya gelme oranı yüzde 81,9 iken hafta içi akşam yemeğinde bir araya gelme oranı yüzde 77,1 oldu.

Gelişen teknoloji çağında yaşadığımız gerçeğinden hareketle hatta pandeminin hayatımızın her dilimini etkilediği günümüzde eşlerin bir araya gelmesi de çalışma koşullarına bağlı duruma gelmiştir. İş hayatında da bildiğiniz gibi mesai saatleri de değişken olabilmektedir. Çünkü işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde işsizlerin iş seçme gibi bir alternatifleri oldukça kısıtlıdır.

*İlk evliliklerin üçte biri 20-24 yaş aralığında: Evli, eşi ölmüş ve boşanmış bireylerin ilk evlenme yaşları incelendiğinde, ilk evliliklerin yüzde 36,9’unun 20-24 yaş aralığında, yüzde 23,5’inin 25-29 yaş aralığında ve yüzde 16,5’inin 18-19 yaş aralığında gerçekleştiği görüldü.

İlk evlenme yaşı cinsiyete göre incelendiğinde, kadınların erkeklere göre daha erken yaşlarda evlendiği görüldü. Evliliğini 18 yaşından önce yapan erkeklerin oranı yüzde 4,4 iken kadınların oranı yüzde 24,2 oldu. İlk evliliğini 18-19 yaş aralığında yapan erkeklerin oranı yüzde 8,9 iken kadınların oranı yüzde 23,0 oldu. İlk evliliğini 20-24 yaş aralığında yapan erkeklerin oranı yüzde 39,6 iken kadınların oranı yüzde 34,6 oldu.

Günümüzde evlilik de ekonomik krizden olumsuz yönde etkilenmiştir. Öyle ki maddi imkansızlıklar evlilikleri de ötelenmesini gündeme getirmiştir. Evlilik artık görücü usulünden uzaklaşmış, genellikle eşlerin birbirilerini tanımaları ve daha sonra karar vermeleri şeklindedir.

*Kadınlar için uygun evlenme yaşı 25-29: Bireylerin kadın ve erkek için uygun gördükleri ilk evlenme yaşları incelendiğinde, erkekler için uygun görülen ilk evlenme yaşı yüzde 51,0 ile, kadınlar için uygun görülen ilk evlenme yaşı yüzde 47,8 ile 25-29 yaş aralığı olarak belirtildi.

Evlilik yaşı eşlerin evliliğe hazır olmaları, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları ile doğru orantılıdır. Artık eskiden olduğu gibi ebeveynlerle birlikte yaşamak tarihe karışmıştır.

*Evliliklerin yarısından çoğu görücü usulü: Evliliklerin yüzde 46,1’i görücü usulü ve kendi rızasıyla, yüzde 34,9’u kendi kararı ve ailesinin rızasıyla, yüzde 10,7’si görücü usulü ve kendi görüşü sorulmadan aile kararıyla, yüzde 5,3’ü kaçma/kaçırılma ve yüzde 2,7’si kendi kararı ve ailesinin rızası dışında gerçekleştiği görüldü. Bir okul bitirmeyenlerin içinde kendi kararı ve ailesinin rızası ile evlenen bireylerin oranı yüzde 10,3 iken yüksekokul, fakülte, üniversite, yüksek lisans/doktora mezunu bireylerin içinde kendi kararı ve ailesinin rızası ile evlenen bireylerin oranı ise yüzde 71,7 oldu.

Bu kriter, adayların tahsil durumuna göre değişkenlik sergilemektedir. Çünkü günümüzde yüksek tahsil yapma oranı her geçen zaman arttığından görücü usulü evlilikler genelde tahsilsiz toplumlarda görülmektedir ve gittikçe azalmaktadır ve normali de azalmasıdır.

*Evlilik sözleşmesi oranı %1,4: Evlenirken yapılan törenler incelendiğinde, kız isteme yüzde 89,9, söz kesme yüzde 86,1, nişan yüzde 81,8, kına gecesi yüzde 84,4, gelin alma yüzde 84,0, gelin/damat hamamı yüzde 8,4, başlık parası verme/alma yüzde 13,3, düğün yüzde 87,7, bekarlığa veda partisi yüzde 3,0, çeyiz serme yüzde 60,3 ve bohça hazırlama yüzde 64,5 oranında yapıldı. Evlilik sözleşmesi oranı ise yüzde 1,4 oldu.

Evlilik sözleşmesi bizim topluma uygun olmadığı halde düşük düzeyde de olsa günümüzde uygulanmaktadır. Bunun sebebi mal varlığının paylaşılması olduğu için genellikle eşlerin boşanma durumunda yapacakları paylaşımın esasları belirlenir. Ancak hiçbir evlilik boşanmak için yapılmadığına göre böyle bir anlaşmanın gereği olup olmadığı tartışılmalıdır. Çünkü yasalarımız her konuyu değerlendirmektedir.

*Eşler en fazla harcamalar konusunda sorun yaşadı: Eşi ile sorun yaşadığını belirten evli bireylerin sorun yaşadıkları seçilmiş konular incelendiğinde, bireylerin yüzde 5,6’sı harcamalar, yüzde 5,5’i ailece birlikte vakit geçirmeme, yüzde 4,9’u gelirinin yeterli olmaması, yüzde 3,7’si ev ile ilgili sorumluluklar ve yüzde 3,6’sı sigara alışkanlığı ile ilgili konularda sıklıkla veya her zaman sorun yaşadı.

Eşler arasında her konuda olmasa da bazı detaylarda frekans yakalamak sorunların yaşanmaması açısından oldukça önemli bir etkendir. Evliliğin tanımını yapmak gerekirse” verilen kredilerin doğru kullanma sanatıdır” en güzel tanımdır. Evlilik başka bir ifade ile karşılıklı fedakârlık gerektiren bir kurumdur. Daha da ötesi birtakım alışkanlıklardan da vazgeçilmesini gerektirebilir.

*En önemli boşanma nedenleri: En az bir kez boşanmış bireylerin (görüşme sırasındaki medeni durumuna bakılmaksızın ve birden fazla boşanmış bireylerin son boşanma olayına göre) boşanma nedenleri incelendiğinde, yüzde 32,2 ile sorumsuz ve ilgisiz davranma ilk sırada yer aldı. Bu boşanma nedenini yüzde 14,1 ile aldatma, yüzde 9,8 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama ve yüzde 8,1 ile dayak/kötü muamele izledi.

Boşanma nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, boşanmış erkeklere ve kadınlara göre en önemli boşanma nedeni eşlerinin sorumsuz ve ilgisiz davranması oldu. Bu oran, erkeklere göre yüzde 41,2, kadınlara göre yüzde 24,2 oldu. Erkeklere göre sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri yüzde 11,0 ile aile büyüklerinin aile içi ilişkilere karışması ve yüzde 9,7 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama oldu. Kadınlara göre sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri ise yüzde 19,3 ile aldatma ve yüzde 14,6 ile dayak/kötü muamele oldu

Kadın hakları ve kadın cinayetleri ülkemizin temel sorunlarından biridir. Bu konuda alınan önlemler yetersiz mi kalıyor veya cezalar yetersiz mi kalıyor araştırılması gereken bir konudur. Ekonomik sebepler de geçim sıkıntısı da boşanma sebebi olabilmekte bunun yanında yukarıdaki etkenler de eşlerin ayrılmasına sebep olabilmektedir.

*İstediği halde okuyamayan kadın oranı yüzde 10,6: Eğitime devam etmek istemesine rağmen (üniversite dahil) eğitimini yarıda bırakan bireylerin oranı yüzde 11,6 oldu. Erkeklerde bu oranın yüzde 12,7, kadınlarda ise yüzde 10,6 olduğu görüldü.

*Çocuklar yaşlı ana babaya bakmalı: Çocuk ile ilgili bireylerin algıları incelendiğinde, bireylerin yüzde 83,1’i çocukların anne ve babasına yaşlılıklarında bakması gerektiğini düşündü. Çocuğun anne ve babanın itibarını artırdığını düşünen bireylerin oranı yüzde 80,4, çocuğun bir işi olduğunda anne ve babasına maddi katkı sağlaması gerektiğini düşünen bireylerin oranı yüzde 66,9 ve neslin (soyun) devamının sadece erkek çocuk ile sağlandığını düşünen bireylerin oranı ise yüzde 28,8 oldu.

Çocukları ile aynı evde yaşamayan 60 ve daha yukarı yaştaki bireylerin çocukları tarafından ziyaret edilme sıklığı incelendiğinde, haftada birkaç kez ziyaret edilme oranı yüzde 56,7 iken hiçbir zaman ziyaret edilmeme oranı yüzde 1,4 oldu.

Bu konu günümüzün en başta gelen problemlerinden biridir. Yaşlılar, hepimiz için önemli bir değerdir ve bizleri nasıl yetiştirdikleri bilinen bir gerçektir. Ancak yaşadığımız süreçte bazı anne ve babalarımız huzur evlerine terk edilmektedir.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist