Yaşı 50 ve daha üzeri olan vatandaşlar hatırlayacaklardır.1970 li yılların özellikle ikinci yarısında enflasyon şimdikinden beter şekilde astronomik boyutlara ulaşmıştı. Ülkemiz, kısa süreli koalisyon hükümetleri tarafından yönetilmekteydi. Diğer taraftan da sanayileşme yeni başlamış ve kalkınma hamleleri döneminde idik. Yapılaşma şimdiki olduğu gibi siteler, rezidanslar şeklinde değil apartman şeklinde yapılardan oluşmaktaydı. Öte yandan ülkemizde anarşi oldukça tehlikeli boyutlara ulaştığından neredeyse sokağa çıkamaz duruma gelmiştik.

Sanayileşme de yeni başladığından ülkede mal kıtlığı olduğunu söylemek abartı olmaz. Çünkü faizler kontrol altında, fiyatlar devlet kontrolünde, ithalat kendi vatandaşlarımıza yasak ama yabancı uyruklu vatandaşlara serbest olduğundan ticaret yabancı vatandaşlar odaklıydı. Konut sorunu olabildiğince problem haline gelmişti ve kooperatifleşmenin temelleri atılıyordu.

1977 yılında atıldığım ticaret hayatımdan biliyorum. Ülkede kayıt dışı ekonomi, yurda kaçak yollardan mal girişi fazlaca yapılıyordu. Mal bulmak olabildiğince sorundu. Tabiri caiz ise mal kapanın elinde kalıyor ve fiyat değişimleri çok hareketli olduğundan fiyat mal bulduktan sonra satıcı tarafından belirlenmekteydi. Yani arz talep kanunu uygulaması çok zordu. Arz oldukça az, talep de bir o kadar fazlaydı. Tabii ki bu durumun doğal sonucu olarak arz talep kanununa göre fiyat hiç yerinde durmuyor sürekli yükseliyordu. Yerli ve milli paramızın konvertibilitesi (başka ülke para birimi ile değişimi) söz konusu değildi ve döviz girişi veya taşınması yasaktı. Şimdiki gibi gözümüz kur yükselişinde veya düşüşünde değildi. Sadece TL geçerli idi ve bütün hesaplar TL cinsinden yapılmaktaydı. Ticaret hayatı ise şimdiki gibi müşterinin ayağına giderek değil, müşterinin satın almaya gelmesi şeklinde gerçekleşiyordu.

Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi ülkemiz bir taraftan enflasyon canavarı ile uğraşırken diğer taraftan da anarşi ile mücadele etmek zorunda kalmıştı ve her ikisi de gün geçtikçe yükselişini sürdürmekteydi. Koalisyon hükümetlerinin biri gidiyor, diğeri geliyordu ama sorunlar bir türlü çözülemiyordu.

1980 yılında merhum Sn. Süleyman Demirel’in başbakanlığı, merhum Turgut Özal’ın ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı döneminde Türkiye tarihi bir karara imza attı. Turgut Özal faizleri serbest bıraktığı gibi, Türk vatandaşlarının ithalat yapmasına kısmi de olsa hak tanımıştı. Böylece döviz serbest bırakılmış, TL de konvertibl duruma gelmişti. Ekonomi tarihine “24 Ocak kararları” diye bilinen bu karar bugüne kadar uygulanmıştır ve bu modele de “SERBEST PİYASA EKONOMİSİ” denilmiştir. Artık fiyatları sanayi bakanlığı değil arz talep kanunu belirlemektedir. Yani alıcı ile satıcının anlaşabildiği noktada fiyat oluşmaktadır. Ülkede yükselen fiyatlar karşısında kalitenin gerektiği yerde olmaması, haksız rekabetin çoğalması sonucu alınan bu kararlardan sonra ülkede sanayi devrimi hız kazanmış, ithalat yoluyla gelen mal miktarı ve çeşidi çoğalmış ve bir nebze olsun fiyatlar rekabet ortamında kendiliğinden kontrol altına alınmıştır.

Yukarıdaki kararlar bir yerde “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sözleriyle anılmaya başlamıştır. Ekonomik faaliyetler tam rekabet ortamında serbestçe yapılmakta, fiyatlar ise ekonomi yönetimi tarafından değil, piyasa kuralları ile belirlenmektedir.

Serbest piyasa koşullarında özel sektör ve rekabet odaklı, resmi müdahaleler devlet tarafından yapılmadan, kamunun milli hasıla içindeki payı azalmıştır. Ve devlet yatırımları daha çok alt yapı hizmetleri ve güvenlik için yapılmaktadır.

1980 yılında işsizliğin, enflasyonun sürekli artması hatta enflasyonun üç haneli rakamlara ulaşması bu kararların alınmasında etkili olmuştur.

Serbest piyasa ekonomisinde devletin ekonomiye müdahalesi söz konusu olmadığı gibi, fiyatlar arz talep kanununa göre belirlenmektedir.

Ülkemiz 1983 yılından itibaren serbest piyasa rejiminde birtakım esneklikler getirmiştir. Bu kararlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir.

*Yabancı sermayenin girişi kolaylaştırılmıştır.

*TL. nin konvertibilitesi için girişimler yapılmıştır.

*Yerli ve milli paramızın korunmasına yönelik kararname çıkarılmıştır.

*Döviz kurlarının günlük ayarlamasına devam edilmiştir.

*İthalat konusunda kolaylıklar sağlanmış, yasaklar ve kısıtlamalar minimuma indirgenmiştir.

İthalatın serbest bırakılması bir taraftan sakıncalı durumların yaşanmasına sebep olmuştur. Öncelikle milli paramız yurt dışına gidiyor ve ülkemize düşük kaliteli her türlü mal gelmeye başlamıştı.

Bugünlerde ise hükümet tarafından üretim, istihdam, ihracat odaklı büyüme hedefliyoruz. Yani ihracatı arttırıp ithalatı azaltarak yıllardan bu yana devam eden dış ticaret açığını kapatarak cari fazla vermeye çalışmaktayız.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist