Burcu Göksüzoğlu / FİNANS SOHBETLERİ
• Bankaların sendikasyonlarında ne bekliyorsunuz?
Türkiye artık dış ticarette önemli ölçüde büyümüş bir ülke. Ülkenin dış ticaret hacmi arttıkça yabancı bankaları muhabir bankaları daha çok kullandıkça buradaki işlem limitleri bankacılık sisteminin doğal olarak artar. Son 1 yıla baktığımızda özellikle ithalat ve ihracattaki artış aslında kağıt üzerinde bizim sendikasyon limitlerimizin ya da sendikasyonla çevireceğimiz miktarın artmasını gerektiriyordu. Ancak hem dünya konjonktürü hem de içerideki özellikle cari açığın, ülkenin reytinginin düşmesinin getirdiği bazı risk unsurları ve son dönemde tercih edilen düşük faiz politikasının sıcak parayı getirmeye yönelik özendiriciliklerden uzak olması dolayısıyla bazı sıkıntılar var. Sadece bankacılık kesiminin son 1 yılda dış borçlanma ile (Sendikasyon, repo, teminatı farklı değişik fonlar vs) aldığı rakam kaba bir hesapla 175 milyar dolardan 100 milyar dolara düştü. Bu ne demek? Aslında ülkenin reyting koşullarından ya da içerde uygulanan ekonomik politika kaynaklı olarak bankaları çok fazla döviz tutmaya yöneltmemesi dolayısıyla sendikasyonlar bir süredir tam çevrilmiyor. Türkiye’nin notu ne olursa olsun önemli bir dış ticaret potansiyeline sahip olan bir ülke olduğu için yabancı bankaların bizim bankacılık kesimine özellikle dış ticarete yönelik işlemlerde fon verme tarafında iştahı hiçbir zaman sıfırlanmaz. Türkiye’de iç koşullarından dolayı bir miktar da yabancı para kaynak cinsinden kırılganlığı arttığı için önümüzdeki dönemde sendikasyonların genel anlamda çevrilmesinde sorun beklememekle beraber yüzde 75 ile yüzde 90 arası bir oranda roll edilmesini beklemekteyim. Bunu sadece kaynağı verenlerin iştahsızlığı değil, aslında kaynağı talep edenlerin de iştahsızlığı tarafından görmemiz gerekir. Realite Türk bankacılık sisteminde şu anda döviz borcu biriktirmesini gerektirecek bir durum yok.
• Türkiye’nin risk priminde yükseliş, not indirimi, sendikasyonların maliyetlerine nasıl yansıyacak?
Sendikasyon bankacılık sistemi için likidite özelliği dışında çok karlı bir borçlanma aracı değil. CDS’leri 700 ile 900 baz puan diye düşündüğünüzde ister istemez sendikasyonların fiyatlaması şu şekilde oluyor; ülkenin risk primi artı bir spread üzerinden gidiyor. Bir yıla yakın vadelerde, sendikasyon maliyetleri CDS’in seviyesi kadar artmış gibi gözüküyor, çift haneye çok yakın. Giydirilmiş tüm maliyetlere baktığımızda sendikasyon piyasası çift haneli rakamlara çok yakın bir maliyette.
• Tahvil tutma zorunluluğu banka bilançolarına nasıl yansıyacak?
Şu anda bir banka yöneticisi olmak istemezdim çünkü istediğiniz banka bilançosu yönetimini şu anda yapamıyorsunuz. Bankacılarla konuştuğumda özellikle bu bono uygulamasının getirdiği zaruret, yani yüzde 9-10 faizlerle 5-10 yıllık bonoların alınması zorunluluğu bankacılık kesimini son derece rahatsız eden bir yapıda. Bugün borsadaki performanslara baktığımızda bankalar çok güzel performans gösteriyor diyoruz ama özellikle içinde yabancı banka yöneticilerinin olduğu banka genel müdürlerinin ifadeleri şu: ‘Türkiye’de çok para kazandık diye günah keçisi oluyoruz, yüzde 9-10 gibi faizlerle bonoları almak zorunda bırakılıyoruz. Ama yabancı ortağımızla da enflasyon muhasebesi sonrası döviz cinsinden bir performans göstermediğimiz için onlardan da dayak yiyoruz’ diyorlar. Bankacılık bilançolarının kısa dönemde karlılığı sürecek. Eğer faiz rejiminde bir değişiklik olma senaryosunu dikkate alıyorsanız yüzde 10-11 gibi seviyelerden alınmış 10 yıllık bonoların kağıt üzerinde yüzde 23 mevduatla ya da yüzde 30-40 enflasyona yakın bir seviyede fonlandığını düşündüğümüzde aslında gizli bir kurumlar vergisi var bankaların üzerinde. Ve önümüzdeki yıllarda da bankalara gider olarak yansıyacak.
Seçime kadar KKM’de hava devam edebilir
• KKM’nin getirisi de düşüyor. Orda da bir çözülme olur mu?
Evet KKM’den birden fazla çıkma senaryosu var. KKM’den niçin çıkarsınız? Yarın öbür gün o dövizi bulamam senaryosu çok hakim olursa. Bu risk var mı, var. KKM’deki 100 milyar dolarlık büyüklüğün, Merkez Bankası’nda rezerv tarafında karşılığı şu anda yok. Dolayısıyla bu bir risk olarak kenarda duruyor. Bir de getiri gözüyle bakmak lazım. KKM çıktığından bu yana bu ay hariç 10 aydır KKM’deki paraların hepsi dövizin artışından faydalanarak dolar bazında paralarının seviyelerini korudular. Baktığımızda faizi yüzde 3-4 almış olsa bile KKM’nin üstünde getiride şu anda DTH sahipleri. Türkiye’deki mevduat faizi son düşüşten sonra 10,5’tan sonra 13,5’a geldi KKM’deki spread. Bu da caydırma unsuru olarak karşımıza çıkıyor. KKM’de kalanlar ilk defa bu ay dövizin çıkmamasından kaynaklı gelir elde ediyorlar. Ama önümüzdeki aylarda bu böyle devam eder mi? O yüzden benim derdim KKM’de bulunanları panik etmek değil. TL enstrümanların içerisinde şu anda en cazip enstrümanlardan bir tanesi gözüküyor. Borsa dışında ikinci sırada KKM geliyor çünkü TL’niz varsa yandınız. Tek çare borsa ve KKM gibi duruyor ama KKM’nin cazibesi gün geçtikçe azalıyor. Yine seçim vadesini işaret edeceğim. Seçimi mayıs ya da haziran düşündüğümüzde KKM’de olanların belki şubat, mart, nisanda seçim sonuçlarını nasıl yorumlarlarsa ona göre hamle yapmaları lazım. Ama birkaç ay daha orada hava devam edecek.
Krediyi bulabiliyorsanız almak için doğru zaman
• Kredi almak isteyenler politika faizinin tek haneye inmesini mi beklemeli?
Doğru zaman ne zaman? Kredi almak için en doğru zaman, neden? Çünkü enflasyonun 80, beklenen enflasyon 40-50 olduğu bir dönemde bırakalım tek haneli faizi 15 ile 16’yla bir kredi bulabiliyorsanız tüketime gitmesi dışındaki her türlü senaryoda enflasyonun altında maliyetle borçlanmanız anlamına geliyor. Önümüz seçim, hükümet politikalarını görüyoruz ki seçim ekonomisi diyebileceğimiz sinyaller var. Kredi bulabiliyorsanız, bireysel olarak da ticari olarak da doğru zaman bu zaman. Normal şartlarda düz bir piyasada kredi bulmak için kredibilitenizin yetmesi gerekiyor. Böyle piyasalar, seçim öncesi piyasalar genelde indirimli satışlar diyelim hani faizlerin sübvanse edildiği hükümet tarafından sübvanse edildiği dönemler olur, en azından bu dönem öyle gözüküyor. Bir kere esnafların bu yüzde 7,5 ödenen faizi bulması halinde hiç kaçırmadan, imkanları ne kadarsa almaları lazım. Önümüzde bir dünya resesyonu senaryosu varken işletme sermayesi ihtiyaçları artabilir, ek sermaye ihtiyacı önümüzdeki dönem daha da artabilir. Konut tarafına, bireysel tarafa dönelim. Özellikle kamu bankaları bu konuda muhabir banka oluyor, özel sektör bankalarının katılacağını hiç zannetmiyorum. 5 yıla 10 yıla 80 enflasyonun olduğu bir yerde kimse 10 ile 11’le kredi vermez. Seçim öncesi başta kamu bankaları olmak üzere özel paketler var ise bu fırsatın kaçırılmaması lazım.
Asıl dert seçim sonrası ekonomi politikaları
• Önümüzdeki dönem, Türkiye’nin dış borcunun çevrilmesinde bir sıkıntı yaşanır mı?
Türkiye’nin toplam dış borcu yüksek, toplam baktığınızda çevrilme senaryosunda her zaman bir risk kenarda duruyor ama bunun içindeki kamunun payı nispeten düşük. Bankacılık kesiminin yabancı para yükümlülükleri nispeten düşüyor ama reel sektörün yabancı para yükümlülükleri artıyor. Kamu borçlanmıyorsa, bankacılık kesimi borçlanmıyorsa bu riski özel sektör alıyor. Dolayısıyla bundan sonra özel sektörün borcunu çevirip, çevirememe riski… Özel sektör borçlarını çeviremediğinde bu bir ticari risktir. Ben seçime giden bir yapıda Türkiye’nin notu ne olursa olsun, yabancı para cinsinden line’larımızın özellikle reel sektöre kısılacağı kanaatinde değilim. Bu risk, bu kırılganlık var onu söyleyeyim. O notumuza da yansımış vaziyette. Ekonomik tarafta risk devam etmekle beraber, seçime giden yapıda seçim sonrası dönemde önlemi alınabilir varsayımıyla kreditörler seçim öncesi bu riski çok fazla kat etmezler. Asıl dert seçimden sonra oluşacak ekonomi politikaları. Eğer benzer günü kurtaran ya da 2-3 aylık süreç tahmin edilebilen ekonomi seti devam ederse, o zaman kırılganlığımız realize olmaya başlar. Yani seçime kadar çok aşırı riskli olduğunu düşünmüyorum burasının.