Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde bu hafta, yüksek enerji ve hammadde maliyetlerine maruz kalınan bir süreçte verimlilik artışının önemine vurgu yaptı. İkili, yeniden kurulacak bir Milli Prodüktivite Merkezi ile Türkiye’nin önemli kazanımlar elde edeceği görüşünde hem fikir.
Güldağ, ABD’de yüzde 3’e dayanan 10 yıllık tahvil getirisine dikkat çekerken, Ağaoğlu, Fed’e yönelik 75 baz puan artış beklentilerinin fiyatlandığını söyledi. Ekonomist Ağaoğlu, bazı raporlara giren petrolde 180 dolar beklentisi için “Gerçekleşmesi dünyayı durdurur” yorumunu yaptı.
Güldağ: Piyasalarda Fed’e yönelik fiyatlamaların yine öne çıktığını görüyoruz. Şimdi faiz artışına ilişkin beklentiler 50 puana çıktı. İki kez üst üste 50 puan faiz artırımı yapılacak beklentisi var. Hatta 75 baz puanlık faiz artışları da konuşuluyor. Enflasyondaki seyir Amerikan 10 yıllık tahvil getirilerinin de epey yükselmesine yol açtı…
Ağaoğlu: Hatırlarsan bir ara “Fed’e de vurmak lazım” diye sohbetimiz olmuştu. Yani bu kadar diline, açıklamalarına kelime kelime dikkat eden Fed bu süreçte iyi sınav veremedi. Hem ABD’de hem dünyada enflasyon artıyor.
Güldağ: Parayı o kadar uzun süre çekmediler ki, emtiaya yöneldi…
Ağaoğlu: Aynen. Navlun tarafında fiyatlar düşmesine düştü ama Çin’deki bu kapanmalar vs. sebebiyle kamyonların mallarını yükleyip boşaltmada yaşadıkları sorunlar nedeniyle gemi trafiğinde yığılmalar başladı. Şimdi bu döngü yeniden navlunlara yansıyacak. Bunu niye anlatıyorum; bu durum da enflasyonu artırıcı unsurlardan biri. Yani enflasyon artmaya devam ediyor. Şimdi bunları görmeyip 25 baz puan artırıp sonra “bekleyin 1 buçuk ay sonra duruma bakarız” demek Fed’e yakışmıyor. Nitekim bahsettiğin tartışmada ben oyumu artık 75 puandan yana kullanmaya başladım. Amerikan 10 yıllıkları yüzde 3’e merdiven dayamışken artık Fed 75 puan artıracak beklentisi piyasalarda fiyatlanmaya başladı.
Güldağ: 75 baz puan gelirse, Fed 21. yüzyılda ilk kez bu oranda faiz artırmış olacak. Bizi ve diğer gelişen ülkeleri nasıl etkiler bu durum?
Ağaoğlu: Bizim kendi dertlerimiz bize yetiyor ama bir de üstüne üstlük Fed’den gelen bir baz etkisi ortaya çıkmaya başladı. Geçen sene ağustos ayında yüzde 1,11’lerde olan Amerikan 10 yıllık tahvil getirileri -ki krizin dibinde 0,51’lere kadar geri gelmişti- şimdi yüzde 3’e dayandı. Bu büyük artışın bizim için baz etkisi durumu var. Türkiye’nin risk primi diyelim ki 600. Risk primimiz sabit kalsa bile baz etkisi yukarı çektiği için toplam maliyetiniz artacak. 0,50’ye göre 6 buçukta borçlanan Türkiye, şimdi yüzde 3’e göre 9’la borçlanmak durumunda kalacak. Yani bu dönemi maalesef yüksek maliyetlerle geçirmek zorunda kalacağız. Diğer ülkeleri daha az etkiliyor. Bunun geleceğini gördükleri için politika faizlerini artırmışlardı. Biz değil artırmak düşürdük. Garip bir deneme içindeyiz. Bu deneme ne zaman sona erecek, ne zaman makul olacak, ne zaman asıl olan faizdir deyip mevduat, kredi ve enflasyonu en azından aynı platoda buluşturabileceğiz bilmiyorum. Ama net olan bir şey var ki, Türkiye’nin toplam fonlama maliyeti artıyor.
Güldağ: Son dönemde hafif de olsa yabancı girişi oldu gibi duyuyoruz borsaya. Ama swap işi çözülmeden de tam bir yabancı girişini beklememiz çok doğru olmayacak gibi görünüyor.
Ağaoğlu: Yabancı girişinden kastettiğimiz şeyin ne olduğunu biraz ayıralım. Kısa vadeli sermaye piyasalarına giren para için, köprüleri 3 defa yerle yeksan ettik. O yüzden buraya gelecek olan kişilerin geçecekleri bir köprü yok. Yani swap . O köprüyü yıkıp yeniden inşa etmeye kalksanız, bugün içeride uyguladığımız politikalarla çelişecektir. Bildiğimiz ortodoks yöntemlere geri dönmediğimiz sürece o köprüyü yeniden inşa etmek fırsatçılık olarak görülür. O fırsatçılığı sanıyorum yabancı yatırımcılar çok pozitif algılayıp “hadi fırsat açıldı, köprü yeniden inşa edildi, biz de buraya girelim” demezler. Çünkü birincisinde girdiler, canları yandı çekildiler, ikincide yine canları yandı, çekildiler, üçüncüde de canları yanınca dördüncüsünde geleceklerinden çok emin değilim.
Güldağ: Peki doğrudan yatırımlar tarafında umut var mı?
Ağaoğlu: Bence önemli bir değişim başladı dünyada. Gerek COVID süreci, gerekse Rusya- Ukrayna savaşı sonrası, daha bölgesel üretim merkezleri ortaya çıkmaya başlayacak. Özellikle tarımsal üretim tarafında bu çok daha yatkın olacak. Rusya-Ukrayna savaşı başka riskleri de ortaya çıkardığı için Türkiye bu konuda bence şanslı ülkelerden biri. Çünkü bizim gerçekten üretim yeteneğimiz var. Evet, teknoloji üretme konusunda değil belki ama üretilmiş teknoloji ile daha iyi üretme konusunda hiç fena değil, yaratıcı beyinlerimiz var. Türkiye’nin bence esas problemi verimlilik tarafında, artık bunu biraz daha ciddiye ele almamız lazım. Bu konuda adımlar atarsak Türkiye hakikaten iyi üretim üslerinden biri olmaya aday. Doğrudan yatırım açısından bakarsak; Rusya’dan çıkan bazı şirketlerin gerek üretim gerek pazarlama konusunda yeni üslerinden biri Türkiye olabilir. Buna uygun ortam hazırlamamız lazım. Ortam henüz hazır değil.
Güldağ: Gazetemizde ağırladığımız bir iş insanı “milli prodüktivite merkezinin yeniden kurulması şart. Fabrikaların verimliliğini yeniden ölçmeye başlamamız lazım” dedi. Mutlaka bilimsel tarafta bu işi ölçerek hareket etmemiz rekabet gücümüz açısından çok önemli.
Bu arada Çin meselesi de çok konuşuluyor. Bakıyorum Batı basınında yer almaya başladı. Acaba Çin yeterince güvenli bir tedarik merkezi olmaktan çıkıyor mu? gibi bir yaklaşım var. Özellikle bu son dönemdeki kapanmalar da bunu biraz daha gündeme getiriyor. Bir de sermaye çıkışı olduğunu da yazıyorlar Çin tarafından. Bunlar da zannediyorum, biraz önce söylediklerini destekler nitelikte ama Türkiye’nin de yatırım yapması lazım. Yatırım yapmadan bu kapasitelerini artırmadan, buradan gelebilecek fırsatı değerlendirmekte zorlanacak.
Ağaoğlu: Milli prodüktivite merkezi önerisine katılıyorum, tam zamanı. Prodüktivite veya verimlilik dediğimiz şey birbirinden daha fazla getiri veya ürün elde etme işi. Yani bir birim üretebilmek için teknik olarak baktığımızda 2 birim elektrik, 1 birim hammadde kullanıyorsunuz. 2 birim elektrik, 1 birim hammadde koyduğunuzda 1 birim değil, mümkünse 3 birim almanız lazım. Bunun için de zihniyet değişimi gerekiyor. Bütün sanayi için konuşuyorum. Tabii hizmet sektörü için de geçerli ama orada biz maaşları, ücretleri düşük tutarak verimliliği artırdığımızı düşünüyoruz, bence yanılıyoruz. Ama sanayide özellikle enerji kullanımı, hammadde kullanımındaki verimlilikle çok daha önemli yollar kat edebiliriz. Verimlilik artışı bize çok önemli avantaj sağlar.
Güldağ: Sanırım ilk yapılacak işlerden biri, enerjide verimliliğini artırmak.
Ağaoğlu: Sanayiye enerji ve hatta su kullanımı ile ilgili çok ciddi destek verilmesi lazım. Biz birçok fırsatı kaçırdık. Mesela 2008 yılında “enerjide kendi kendimize yeterli olmak için bütün çabamızı sarf etmemiz lazım” dememe rağmen ben söyledim ben dinledim. İlk bedava para döneminde… O gün o yatırımları yapmış olsaydık bugün 2022’ye geldiğimizde çok daha rahat olur, enerji arz güvenliği ile ilgili en azından problemimiz olmazdı. O yüzden bu kadar pahalı hammaddenin ve yüksek maliyetli enerjinin olduğu dönemde, en önemli yapmamız gereken işlerden biri verimlilik konusu.
Petrolde 180 dolar dünyayı durdurur
Güldağ: Petrol için Goldman Sachs’ın 180 dolar beklentisi için ne dersin? Kendi kendini kanıtlayan kehanet gibi bir yere doğru mu götürmeye çalışılıyor bu iş?
Ağaoğlu: Goldman Sachs, büyük emtia manipülasyonu dediğim 2008 yılında petrol 130’a geldiğinde 200 dolar olacak demişti. Eksi 40 dolar oldu petrol bir ara. Bir yıl içinde 180 dolar bana göre çok mümkün değil Goldman ile aynı fikirde değilim. Sadece rapor yazarak “ben demiştim” diyerek oraya çıkarttığınızda bunun arkasındaki etkileri de unutmamalıyız. 180 dolar olacak bir petrol bütün dünyayı durdurur.
Euro’da değer kaybı sürebilir
Güldağ: Emflasyon başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın da derdi. Parite ile birlikte nasıl yorumlarsın?
Ağaoğlu: Son toplantıda Avrupa Merkez Bankası yine havanda su dövdü diyebiliriz. Amerika’daki faiz yükselişi devam ettikçe fark açılıyor. Beraberinde dolara olan ittifak artıyor. Görünen o ki Euro bir miktar daha değer kaybedecek. Değersiz Euro enflasyon ithal etmek anlamına geliyor Avrupa için, evet ihracat için iyi ama bir tek Almanya için, diğerleri için çok iyi değil.
Altında Fed kaynaklı hareket düşük olasılık
Güldağ: Özellikle Fed beklentileri çerçevesinde gümüş ve altın için öngörün ne?
Ağaoğlu: Fed’den 50 yada 75 baz puan artış gelse, çok majör bir hareket olmasını beklemem. Altında 1970 hedeflemiştim, 1998, yani 2000’e ramak kalmıştı. Sanıyorum aşırı alım bölgesine geçti veya öyle bir dalga geldi. Çok kalıcı olacağını düşünmüyorum. Gümüşte de görülen 24,84 seviyesi 50 günlük hareketli ortalama. Tam oraya kadar geldi. Buranın aşağı kırılması durumunda düşüş biraz hızlanır. Gümüşte 26,35 ve altında 1970’ler haftalık kapanışlar bazında kritik eşikler diye düşünüyorum… Bunların üzerinde kapanışlar olmadığı takdirde çok majör yukarı hareketi beklemiyorum.
Bitcoinde ‘80 bin dolar’ inandırıcı değil
Güldağ: Bu hafta Bitcoin hareketliydi. Yılı 80 bin dolara yakın kapatabilir beklentileri de okudum…
Ağaoğlu: Eldeki düşmüş Bitcoin’i nasıl satacaksın birisine? 1 milyon dolar olacak diyorlardı Bitcoin ne oldu?
Güldağ: Hava satmak gibi değil mi bu?
Ağaoğlu: Hava oyunları kitabını okuyun, çok güzel kitaptır. Tarihten ders almıyoruz. Eğer ders alınsaydı tekerrür eder miydi demiş Mehmet Akif. Ama şurada anlaşalım 80 bin dolar olacak mı sorusunun benim için hiçbir anlamı yok. 1 ay içinde 1 yıl içinde, 3 yıl içinde 10 yıl içinde olacak soruları benim için anlamlı. Yani bana 1 ay veya sene sonu içinde 80 bin dolar olacak derseniz olmayacak derim.