Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, bu hafta Şans Sohbetleri’nde enflasyona dair beklentileri ve piyasada sıkılaşan kredi koşullarını ele aldı. Ağaoğlu, ödeme sistemlerinin tehlikeye girmeye başladığını söylerken, Güldağ kredi sıkışmasının derin bir krize dönüşmemesi için acil tedbir alınması gerektiğini vurguladı.
İkili, piyasalardaki son Fed fiyatlamalarını da değerlendirdi. Uzun soluklu bir faiz artışı olmayacağına dair kanı oluşmaya başladığını kaydeden Ağaoğlu, küresel borsaların yılı pozitif kapatıp yeni yıla yeniden bakacağını aktardı. Ağaoğlu, Borsa İstanbul’da yükseliş potansiyelinin sürdüğünü belirterek, spot altında 1.725 seviyesine dikkat çekti.
Güldağ: TÜİK hesaplamalarına göre enflasyon eylülde yüzde 83,45’e yükseldi. Ben kasımdan itibaren yavaş yavaş gerileme başlar diye düşünüyorum. Bu arada tekrar hatırlatmakta fayda olacak; enflasyon düşüşünden kasıt, fiyat artış hızının yavaşlayacak olması. Çünkü vatandaş yine muhtemelen “Fiyatlar artıyor, neyin enflasyonu düştü” diyecektir.
Ağaoğlu: Ekim, okullar açıldıktan sonra genelde enflasyonun yüksek çıktığı bir ay. O yüzden ekimde de biz tekrar yükselişe devam ederiz gibi görünüyor. Buna karşılık aralıkta aylık 2 -3’lük bir rakam geldiğinde baz etkisiyle düşmüş gibi göreceğiz.
Güldağ: Yüzde 4 gibi yüksek bir aylık enflasyon oranı gelse bile…
Ağaoğlu: Evet. O yüzden kasımda bir zirve görür, aralıkta da geri çekilme başlamış gibi olur. Ama senin hatırlatmana katılıyorum. Enflasyon ile hayat pahalılığı farklı. Bunu derslerde de anlatıyordum ama yine fırsat bulmuşken tekrar edelim. Enflasyon 436 kalemin fiyatlarındaki aylık ve yıllık değişimlerini gösteriyor. Ama hayat pahalılığı aslında bizim bireyler olarak muhatap olduğumuz birebir tükettiğimiz mallardaki fiyat artışının bizim harcanabilir gelirimize olan yansımasıdır. Örneğin, enflasyon sepeti içinde kadın bağı ile tıraş bıçağı farkı. Bunların ikisi de sepetin içindeler ama benim kadın bağı fiyatıyla ilgili hiçbir ilgim yok, benim gelirimde hiçbir değişiklik yaratmıyor. Ama her sabah tıraş oluyorum, jilet fiyatları artıp azaldığı zaman beni etkiliyor. Yani enflasyon oranının düşmesi senin aldığın ürünün fiyatının düştüğü anlamına gelmeyebilir. Fiyatı önceki döneme göre daha az oranda artmıştır.
Güldağ: Verilerin gerçeği yansıtıp yansıtmaması hep tartışılıyor. Ama önümüzdeki dönemde açıklanacak rakamlara daha fazla bir güvensizlik oluşabilir. Bu işi ölçen kurumların her biri başka rakamlar açıklıyor.
Ağaoğlu: Bu konu son derece kritik ve önemli. Verilerin güvenirliği ile ilgili bazı sorunlar var. İTO’nun İstanbul için açıkladığı endeksle TÜİK’in açıklamış olduğu TÜFE arasındaki fark 24 puana çıktı. Bu normal değil. “İstanbul, Türkiye’nin geri kalanına göre çok fazla arttı, diğerleri az arttı yada artmadı” dediğiniz zaman bu çok inandırıcı olmaz. Çünkü, İstanbul, Türkiye ekonomisinin neredeyse beşte biri. Geçtim, Türkiye’nin geri kalanına yayılan malların çok önemli kısmı İstanbul’un havalesinden gidiyor. Şimdi böyle bir farklılık olmaması lazım, o yüzden de veri problemimiz var. Hatta hatırlarsın bu konuyu seninle konuşmuştuk, endeksin içindeki bazı mal ve hizmetlerin fiyatları ile ilgili yapılan yönlendirmelerin bizi ileride çok da iyi yere getirmeyeceğini söylemiştik, bugün geldiğimiz nokta tam da bu farkların oluştuğu yer. Bu farklılıkların oluşması sağlıklı karar almanıza müsaade etmez, yani veriniz sağlıklı olmazsa bunu yönetemezsiniz, şu andaki problem o.
Güldağ: Bu arada yüksek enflasyon devam ederken bir yandan da politika faizinin tek haneye doğru geleceğini anlıyoruz…
Ağaoğlu: Yüzde 9, 9,75 gibi bir yer olacak. İşgören faizi başka bir yerde. Aslında nerede olduğunu da bilmiyoruz. O yüzden finansal karar almak çok zorlaştı, sadece faizleri indirmekle maalesef ne yatırımı ne finansal kararları almamız kolaylaşmıyor. TL kredisi dövize gidecek algısıyla yılbaşından bu yana kısıtlamalara gidildi. Kredileri bu kadar sıkıştırdığımız ortamda ödeme sistemlerini çok ciddi tehlikeye atıyoruz. Devamında da ticaretin durması veya çok ama çok ciddi krizlere neden olabilir. Bunu mu istiyoruz? Eğer sadece kuru kontrol etmek içinse orası biraz muamma.
Güldağ: Banka kredisinin yanında piyasa kredisinde de vadelerin çok daraldığını duyuyoruz. En aykırı sektörlerde bile vade meselesinden dolayı sıkıntıların baş gösterdiğini, peşinin başladığını anlıyoruz. Piyasa kredisinin sıkışmasının senin de vurguladığın gibi krize neden olabilme ihtimali var. Kredi sıkışmasının bir krize dönüşmemesi için acil tedbir alınması, belki yeni finansal ürünlerin de bu anlamda devreye sokulması gerektiğini düşünüyorum.
Ağaoğlu: Yeni finansal ürünler niçin kullanılıyor? Biz çalışır bir piyasayı sıktık. Nerede, neyi kırdığımızı bilmiyoruz sıkarken. Politika yapıcıları piyasayı önüne katıp gitmemeli. Yüksek enflasyon aslında bir tür ahlaki erozyon doğurur. Herkes ödemelerini erteleme çabası içine girer. Herkes paradan para kazanma dediğimiz fiyattan maldan para kazanmaya çalışır. Dürüst olan dahi kredi bulamazsa sapla saman birbirine karışır. Teknik olarak stoklar korkar ya da peşin parayla çalışır. Peşin parayı da bulamıyorsunuz nasıl yapacaksınız? Basit bir çözüm var; mevcut kredinin temdit edilmesine izin verilsin, yeni kredi sayılmasın. Yeni faizle olabilir. Koşulları değişmesin, faizi değişsin. Özetle temdit koşulları düzenlenebilir. Bu nefes almak için gereken bir durum. Şu anda birçok işletme nefes almakta zorlanıyor.
Güldağ: En azından biz söyledik, gelişmeleri takip ederiz. Bu haftanın önemli haberlerinden biri de Rusya ile ilgili doğalgaz ödemesinin ertelenmesi.
Ağaoğlu: Senin duyumların nedir bilemiyorum ama erteleme talebinin varlığı bile ciddi soru işaretleri doğurur Türkiye için.
Güldağ: Uluslararası bir ajans bunu duyurdu, biz de oradan alarak kullandık. Gazprom veya BOTAŞ tarafından bir açıklama gelmedi henüz. Ama mantığa uygun, yapılabilir gibi geliyor bana. Rahip Brunson krizinde Rusya böyle bir öteleme yapmıştı bize. Erteleme Türkiye’nin işine yarar. BOTAŞ’ın da ödeme ve sıkıntıları olduğunu düşünmek için pek çok neden var. Son doğalgaz zammını aslında yapmak istemediklerini ama zorunlu kalındığını görüyoruz. Daha doğrusu bir zam da denmedi buna. Bir günlük referans fiyat uygulaması çerçevesinde, Avrupa’ya benzeyen bir fiyatlandırma yapacağımızı ifade ederek böyle bir yola doğru gidildi. Ama örtülü bir şekilde değişik sektörlere zamlar yansıdı. Metal sektörüne yüzde 35-37 civarında fiyat artışı yansımış oldu, seramik, demir çelik için yüzde 5’ler civarında kaldı.
Ağaoğlu: Macaristan böyle bir 6 aylık erteleme almış durumda. Sanıyorum bunu referans olarak kullanıp böyle bir talebimiz olabilir. Sektörel anlamda sübvansiyonların farklılık göstermesine bir itirazım olacak. Sıfırdan yeni kurulmakta olan bir sektör için böyle bir desteği baştan verirsiniz onlar ayağa kalkar, hatta ileride koşmaya başlarlar, sonra çekilirsiniz. Ama yolda böyle bir işi yaptığımız takdirde, bu aradaki farkı kim sübvanse ediyor diye baktığımda, kamuya yüklenir bu fark BOTAŞ üzerinden.
İşin bu tarafını unutmamak gerek. Ben piyasanın çok fazla yeknesaklaşmaktan uzaklaşmaması gerektiğini düşünüyorum. Yarın öbür farklı sektörler “ben de istiyorum” diyebilir. Kime, hangi ölçekte yapacaksınız ve bu ne kadar sürdürülebilir olacak? Bu arada doğalgazda konutlarda yüzde 80’e yakın sübvansiyon var. Yılbaşında yine asgari ücret ve diğer ücretlere müthiş zamlar gelecek. Nominal gelirler artacak fakat bireylerin ve hane halkının harcanabilir gelirinin artması lazım. İki ayı geçmez çok büyük ihtimalle enflasyon beklentileri bozulduğu için bizim o vereceğimiz zamların hepsi geçmişi kapatacaklar, geleceği karşılayamayacaklar. BOTAŞ’ta olduğu gibi maliyet kısmını olabildiğince aşağı indirmek lazım. Ulaşımımı, ısınmamı, internetimi, telefonumu, suyumu yani yaşam maliyetlerimi azaltarak da ben gelirimi artırabilirim. Bu yönde adımlar atılması gerekiyor.
Güldağ: Yeknesaklık tarafı doğru. Ama talebin sektörlere göre farklılık göstermesi konusunda aklıma eşitlik ve adaleti gösteren karikatür geldi. Bir tahta perde, çit var. Baba karşı tarafı rahatlıkla görebildiğinden üstüne çıkmak için sandığa gerek duymuyor. Büyük oğlunun üstüne çıktığı bir sandık var. Küçük çocuğun görebilmesi içinse iki sandığa ihtiyacı var. Duruma bu açısından da bakabiliriz.
Borsalar yılı pozitif kapatıp, yeni yıla bakar
Güldağ: ABD’den gelen veriler, Fed’in yol haritasına ilişkin ipuçları için yakından izleniyor. Bu haftaki göstergeler para politikası duruşuna ilişkin görüşlerin değişmesine neden oldu. Küresel borsalarda dalgalı bir görünüm var.
Ağaoğlu: ‘Faiz artışları belli bir tarihte sona erecek, sonra duruma tekrardan bakılacak’ görüşü var. Uzun soluklu bir faiz artışı olmayacağına dair kanı oluşmaya başladı. Bu yorumlar, piyasaları bir parça rahatlattı. Yıl sonuna doğru geliyoruz. Birçok fonun kasım ayı yıl kapanışıdır. O yüzden aşağıda bir endeksle para kaybettik deyip ikramiye veya komisyon alma şanslarının azaldığı bir yerde piyasayı yukarı ittirmek isteyeceklerdir. Herhalde, buraya kadar düşüşü Fed’e bağlayıp ondan sonra Fed de zamana yayacak vesaire deyip kasım ve aralık ayına kadar daha sakin bir borsa seyri izleyeceğiz diye düşünüyorum yurtdışında. En azından Fed’in iskonto edildiğini söyleyecekler ama ben Fed’in 2023’ü bir hatta iki faiz artışıyla karşılayacağını düşünen taraftayım. O yüzden piyasalar yılı pozitif kapatıp yeni yılda yeniden bakacaklar duruma diye düşünüyorum.
Güldağ: Borsa İstanbul, geçtiğimiz haftalarda yaşanan dalgalanmaların ardından dengeye oturmaya başladı gibi. Rakipsiz bir yatırım aracı olduğu için, yükseliş potansiyeli de sürüyor…
Ağaoğlu: Hatırlarsan ‘mekanik arıza var’ demiştik. İşlemlerin bir kısmı manipülatif olarak kabul edildi ve tutuklamalar oldu. Bu süreçte Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Murat Zaman da gerçekten ciddi çaba sarf etti. Sistem kırılmadan dökülmeden bugünlere getirildi. Bu ikisi iyi haber. Takasbank’ın üzerinde bazı hisse senetlerinden doğan riskler var ama orada sigorta fonu kullanılmadan halledildiği için halen daha sistemdeki sorunu aracı kurumlar üzerinden çözme yönünde bir süreç ilerliyor. Önümüzdeki dönemde ben de yakından izliyor olacağım. İnşallah fazla bir hasar olmadan atlatmış oluruz. Çarşamba günü itibarıyla görece olarak daha dengeli bir seyir izlenmeye başladı. Hafif bir kar realizasyonu geliyor arada düzeltmeler oluyor. Enflasyon böyleyken doğal olarak şirketlerin karları ‘nominal olarak’ artıyor. O yüzden de enflasyondan kendini koruyamamış veya korumak isteyenlerin şu anda ellerindeki en iyi adres ne yazık ki borsa kalmış durumda. Ben o düşüşlerde de söylemiştim ana trendinde çok büyük bir değişiklik olmayacaktır. Enflasyona paralel birtakım getirilerin elde edilebileceği nadir yerlerden biri borsa, o yüzden para oraya gidiyor.
Güldağ: Altını baskı altına alma çabası var. Birçok oyuncuya bir anlamda altın ithalatı yasağı getirilmiş oldu. Bankaların yapma imkanı vardı. Dediler ki hurdayı bitirin, bırakın artık para gidiyor. Külçe ne olacak? Onu bankalar yapacak. Ama şimdi bu cephede de bir sıkışma olduğu anlaşılıyor.
Ağaoğlu: Altının uluslararası fiyatıyla yurtiçi fiyatı arasında dönem dönem farklar oluşabiliyor. Bu farkların en temel sebebi fiziki altının aslında masraflı olması. Masraflarından kasıt ne? Bunun taşıması var, güvenliği var, sigortası var, çalınma riskinin yarattığı psikolojik baskılar var. Bu riskler fiyatlamalarda bazı anormalliklere neden olabilir. İnanılmaz bir satış geliyor, elde o kadar nakit olmadığı zaman düşük fiyatla… Sonuçta fiziki altınla bizim kağıt altın diyebileceğimiz borsadaki kontratlar arasındaki fark buradan kaynaklanıyor. Ben o yüzden bireysel yatırımcılara, özellikle borsada işlem gören altın ve gümüş fonları var, onlar üzerinden işlem yapmayı tavsiye ediyorum. Eğer illa kasanıza altın koymayacaksanız. Eğer bir finansal yatırım alternatifi olarak düşünüyorsanız altını, buyurun borsada bunun çok güzel fonları var. Rahatlıkla likit şeklinde alıp satabiliyorsunuz, oradan işlem yapın diyorum.
Gümüş yoruldu, altın 1.725 eşiğinde zorlanabilir
Güldağ: Altının onsu yeniden 1700 doların üzerinde. Senin altın için yakından izlediğin gümüşte de hareketlilik yaşanıyor. Nasıl yorumluyorsun son fiyatlamaları?
Ağaoğlu: AGU, altının ons fiyatının gümüşün ons fiyatına bölünmesiyle bulduğum basit bir parite. Geçtiğimiz eylülün başında 96’lara kadar çıkmıştı ve bu hafta 82’lere kadar geri geldi. Gümüşteki hızlı hareket beraberinde altını da çekti. Altın geçtiğimiz hafta 1,623’leri görmüştü şimdi 1,725’e kadar çıktı. Aslında 50 günlük ortalamasına geldi. 1,725 kritik eşik. Altının buraları kırıp gitmesi biraz zor, çünkü gümüş yoruldu. Buralardan bir geri çekilme, bir düzeltme gelebilir. Fakat iyi haber; Fed’in faiz artışlarının o çok yakıcı etkisi yavaş yavaş azalıyor. Bunu borsalarda da görüyoruz altın -gümüşte de görüyoruz. Ben yavaş yavaş diplere yaklaşıldığı fikrindeyim. Böyle kırılıp dökülecek bir şey olması durumunda altın 1,500’lü rakamlara iniyor, ki orası şimdilik benim ne grafiklerimde görünüyor ne ufkumda. O yüzden bu yükseliş biraz satış fırsatı kısa vadede ihtiyacı olanlar için. Dipten almış olanlar için zaten iyi bir satış fırsatı onu söyleyeyim. Yani 1,625 – 1,725 deseniz 100 dolar altının onsunda çok önemli bir para. Gümüşte daha da yüksek bu oran. Gümüşte biraz daha yukarıda o kritik eşik 21,95. Ama 21,95-22,25’i aşmasını beklemiyorum.