Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde bu hafta KDV düzenlemesini ele aldı. Güldağ atılan adımlar noktasında üreticilerin serzenişlerini paylaşırken, Ağaoğlu ‘işletme sermayesi’ riskine dikkat çekti. İkili, vergi indirimlerinde tüketici ve üretici ayağının birlikte düşünülmesi gerektiği görüşünde birleşti.
Güldağ ve Ağağoğlu, yatırım araçlarının bu haftaki performansına da değindi. İyimser havaya işaret ederek değerli metallerde düşüş potansiyelinin daha fazla olduğunu ifade eden Ağaoğlu, altının 1850-1875 dolar seviyelerine kadar çekilebileceğini kaydetti. Euro/Dolar paritesinde 1,1185 seviyesinin önemine işaret eden Ağaoğlu, Euro’nun değer kazanma ihtimalini yüksek gördüğünü aktardı.
Güldağ: Ukrayna-Rusya savaşının ekonomik etkileri tüm dünyayı ama en çok da Türkiye’yi etkiliyor. Emtiada dalgalanmalar sürüyor. Belki emtia üreticisi ülkeler mutlu ama bizim gibi ithalatçısı olanlar da sıkıntıda. Turizmi hiç söylemiyorum. Artık iyiden iyiye ortaya çıkıyor ki, bu yıl 42 milyon turist, 35 milyar dolar gelir mümkün görünmüyor. Dış ticarette Ukrayna tarafı durdu ister istemez. Rusya tarafında ticaret bakımından hem olumlu hem olumsuz haberler var. Sebze-meyve ihracatçılarımız, “Biz gönderiyoruz sorun yok’ diyor.
Geçen gün FOYDER’in ‘Reel Sektörün Dönüşümü’ panelinde TOBB Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat ile birlikteydik, “Rusya’da hazır giyime talep katlanmış” dediğimde, “Sanıldığı gibi değil, belli bir talep var ama ihracatımız yarı yarıya düştü” dedi. Bir iplik tüccarımız da son bir haftadır sektörün talebinde bir durulma olduğunu anlatıyordu. Sektörler de farklı etkileniyor anlaşılan.
HISİAD Başkanı Çetin Tecdelioğlu, gazeteye ziyaretimize gelmişti, “Bizim sektörlerimizde Rusya’ya ihracatta son 3 günde artış var. Gemilerimiz de, TIR’larımız da pazara ulaşıyor. Cıvata ve mutfak endüstrisi ürünleri ihracatımızda sorun yok” diye bilgi verdi. Pek çok sanayicimiz talep artışının sürdüğünü ancak halen lojistik açından problemler yaşandığını anlatıyor. Bir taraftan da Ukrayna-Rusya görüşmeleri Türkiye’nin de katkılarıyla sürüyor. İlk etapta piyasalara olumlu yansımasını gördük. Petrol fiyatları aşağıya indi. Sonra Biden yönetiminin ‘görüşmelerde gündem gerçeği yansıtmıyor’ değerlendirmesi biraz piyasaların moralini bozdu. Biraz uzun bir giriş oldu bu kez. Söz sende…
Ağaoğlu: ‘Son görüşmeden çok net bir şey çıkmadığı’ izlenimine katılmıyorum. 6 haftalık savaş sadece Ukrayna’yı değil, Rusya’yı da yordu. Artık ayrılıkların olduğu noktalardan detaylara doğru inilmeye başlanıldı. Bizim açımızdan iyi haberse, 6 görüşmenin 2’si Türkiye’de oldu. Ukrayna’nın bizim garantörlüğümüzü istemesi, çok doğru görünmemekle birlikte, şartlar zorunlu tutarsa olabilir. Heyetler görüşüyor. Kolay bir süreç değil, böyle bir anlaşmanın hayata geçmesi için de zaman tanımak lazım. Benzer bir durum aslında İran’ın nükleer anlaşmasında da var. Mesela İran’ın uranyum zenginleştirmesi, nerede depolanacak, saklanacak gibi konular bitmiş, Devrim Muhafızları’nın terörist sayılıp sayılmayacağına gelmiş nokta. Orada da herhalde İran eskiye oranla daha fazlasını talep eder hale geldi. Anlaşılır bir şey, bu taraflar için pazarlık sürecidir sonuçta. O anlaşma bence çok uzak olmayan bir gelecekte imzalanacak.
Güldağ: Yani o dağılan masa toplandı tekrar.
Ağaoğlu: Evet. Bence kolay kolay dağılmayacak o masa, İran için önemli.
Güldağ: Bu kritik iki başlığa dair gelişmelerin petrol fiyatlarına yansımasını nasıl yorumlarsın?
Ağaoğlu: Çok kötümser değerlendirmiyorum. ABD’nin stratejik petrol rezervlerinden 180 milyon varil daha satmayı değerlendirmesi sonrasında 105 dolar seviyelerine gelindi. Bunlar teknik açıdan baktığımızda iyi haberler. Yavaş yavaş yumuşamaya doğru meyilli fiyatlamalara başladığını söylüyor. Bunu destekleyen bence önemli indikatörlerden biri de buğday. Buğdayda ABD’deki kontrat fiyatlarının 1100’lerden 922’ye kadar gerilediğini gördük. Teknik olarak o yüksek ve endişeli dönemin bittiği sinyalini veriyor. Ama henüz daha bahsettiğin lojistik sorunlar başta olmak üzere akışkanlığın çok da net olmadığı opak bir dönem içindeyiz. Ama çok da kötü bir durumda değiliz. Rusya’ya maliyet çok ciddi artıyor. Rusya’nın önümüzdeki 5 sene için işi gerçekten çok zor olacak. O yüzden bunu sonlandırmak her iki tarafın da lehine olacak diye düşünüyorum. Özellikle Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması koşulu Rusya’nın bu konudaki en önemli kazanımlarından biri. Herhalde onu da aldılar. Daha sonrası detaya kalıyor.
Güldağ: Bizim iç gündemimizdeki KDV meselesine gelelim. KDV temel ihtiyaç maddelerinde düşürüldü ancak sanayicilerin bu noktada itirazları da artmaya başladı. Türkiye’nin önde gelen deterjan üreticilerinden bir sanayicimiz telefon açtı; “Ne olacak bu KDV indirimlerinin sonu” diye sordu. “Eğer tüketim tarafında KDV’yi yüzde 8’e indiriyorsak, üretim tarafında da yüzde 8’e indirmemiz lazım” diyor. Üretirken kullanılan malzemenin, ara malın yüzde 18 KDV ile alınması ile satarken KDV arasındaki 10 puanlık farkın çok ciddi sıkıntı yaratacağını vurguluyor. KDV alacaklarının devletten çok zorlukla alındığı bir ortamda, KDV’deki bu dengesizliğin zaten zor çevrilen işletme sermayelerini 6 ay içerisinde eriteceğini belirtiyor. “Bir noktadan sonra firmalar üretimlerini ya kısar ya durdurma noktasına gelirler. Merdiven altı ön plana çıkar” diyor. Bu tip kararların alınırken, mutlaka sektörlerin çeşitli paydaşlarına danışılması, istişare ile bu kararların alınması gerektiğini söylüyor. İyi bir şey yapılmak istenirken, bir başka mekanizmanın tamir edilemeyecek şekilde bozulduğunun altını çiziyor. Ciddi bir sorun. Ayrıca devletin de gelir kaybına uğrayacağına da dikkat çekti. Tabii, konu bir çok sektörü ve sanayi kolunu ilgilendirirken, devletin de bütçe tarafında gözetmesi gereken bir konu. Önceki Hazine Müsteşarlarımızdan Nevzat Saygılıoğlu gazetemizde kaleme aldığı yazısında da bu konuyu vurguluyordu.
Ağaoğlu: İndirimler teknik olarak bir enflasyon, bir satın alma gücünün erimesi etkisini devletin bir şekilde yerine koyma veya bu erimeyi durdurma çabası. Bu belli oranda anlaşılabilir bir şey. Dönem dönem başvurulabilir. Ama KDV’yi indirip sürekli hale getirdiğinizde şirketlerin mahsuplaşamama durumu işletme sermayesinin erimesine yol açar. Neden yol açıyor diye baktığımızda üretimin sıfır noktasında KDV’nin mantığı neydi? Herkes yaratmış olduğu KDV’yi bir sonrakine aktarıyor, onlar birbirine aktara aktara ödediği KDV’yi bir sonrakine mahsup ederek işletme sermayesini teknik olarak koruyorlardı. Fakat üretici tarafı yüzde 18 KDV’lik bir mal alıp bunu yüzde 1’le sattığında bu firmanın yüzde 18 ödediği KDV’nin 17’sini tahsil edemediği bir durum. Ya da aynı KDV’yi tahsil etmesi için 17 kat satması lazım ama bir seferde. Bu kez de 16 kat ödeyeceği bir önceki KDV’yi yine tahsil edemiyor.
Güldağ: Aslında yeni, bugünün bir problemi de değil bu… Ama bir türlü bir strateji belirleyip, çözemedik…
Ağaoğlu: Devletin şu anda elinde tahsil edip mahsup edilmemiş, bir anlamda şirketler üzerinden sıfır faizle fonlama sağladığı müthiş bir stok var. En son iki sene önce 200 milyar lira civarındaydı. Reelde düştü desek bile yine de şirketler için ciddi bir fonlama yükü, bir işletme sermayesi erozyonu sorunu yarattı bu. Kamu bu indirimi yapıyorsa arada ortaya çıkan KDV dezavantajını veya işletme sermayesini erozyona uğratan kısmını bir an evvel geri ödemesi lazım. Ki o şirket ödemeye devam edebilsin. Çünkü devlet bir önceki üreticiden yüzde 18 tahsil ediyor 17 devletin cebinde kalıyor. Devletin bunu ödemesi lazım. Mahsupla da olmuyor bu iş yanlış anlaşılmasın, mahsup ederiz şundan bundan dediğinizde şirketlere bir finans maliyeti doğuyor.
Güldağ: Doğuyor ama şirketlerin eli kolu bağlı…
Ağaoğlu: Ama ölümü görüp sıtmaya razı olduğunuzda nominal olarak 17’lik farkı devlet bize geri ödesin diyor. Şirket “Devletten almam gerekeni alamıyorum, alamadığım anda benim bu işi üretebilecek param kalmayacak” diyor, ki haklı. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Devletin tahsil ettiği KDV’yi ödemesi lazım, ben üste para ödemesinden söz etmiyorum. Aksi taktirde iki risk ortaya çıkıyor; merdiven altı ve kara borsa. Bu dengeleri hakikaten dikkatli kurmak lazım. Benim böyle durumlarda aklıma gelen; “bilmiyorsanız kurcalamayın, bozarsınız.” Burada da bilmiyorsunuz demeyeceğim ama çok fazla karıştırırsanız bozuyorsunuz, kurcalamayın. Bunu tamir etmeyle uğraşacağız. Nihai tüketiciyi korumaya uğraşıyoruz evet. Ama bunu böyle yapmayalım. Tüketiciyi korurken o nihai tüketicinin satın aldığı malın üretilememe riskini ortaya çıkarıyoruz. Kamu olarak da bunun yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunun bence net bir şekilde ortaya konulup çözülmesi lazım.
Güldağ: Her seferinde ne düzenleme yapılırsa yapılsın mutlaka bir KDV düzenlemesi de işin içine sokulabiliyor. Artık bunu yönetmesi de güçleşti. Peki para sıkışıklığı meselesine ne dersin? Böyle sıkışıklığa doğru gittiğimizi görüyor musun?
Ağaoğlu: Para her zaman vardır da fiyatı nedir diye sormak lazım. Şu anda bence paranın fiyatında iş gören faizlerde bir gariplik var. Neden kısa vadeler düşük, neden Kur Korumalı Mevduat’ın bankacılık sisteminde yaratmış olduğu bir likidite fazlası var. Onu bankalar o maliyete razı olarak veriyorlar ama KKM bitince ne yapacağız, mecburen onu da uzatacağız galiba, görünen o. O zaman da garip bir dünyaya gidiyoruz. Sistem tamamen dolarize olmuş oluyor. Sayın Bakanın da söylediği gibi politika faizi anlamsızlaştı ama TL tasarruf etmek de aynı oranda anlamsızlaştı. Bu durumda hemen herkes dolarize oldu, dolar tasarruf ediyor.
Güldağ: Ama ana politikamız liralaşma. Nedense bir süredir sayın bakanımız bu konuda açıklama yapmıyor.
Ağaoğlu: Artık amaçlara ulaşıldı diye varsayalım. Umuyorum ve diliyorum ki öyle olsun daha fazla büyütmeye gerek yok dediler herhalde. Çünkü burada nihayetinde TL’den kur koruması alanlar için avantajdı. Ama dövizden kur korumasına geçenler için gün gelir bu dövizi talep ederler mi? Şu anda ilk başlayanların vadeleri doluyor. Dönüyorlar mıdır bilmiyorum ama şu anda o ilk başlayanlar için ciddi bir getiri söz konusu oldu. Kur tarafından baktığımız zaman faiz olarak yıl sonu kuruna bile baksanız yüzde 50 faize yakın getiri elde ettiler yıllık bazda.
Güldağ: Hesaplar yüzde 90’ı gösteriyor, tabii aynı devam ederse…
Ağaoğlu: Şimdi, yok kuru 11’den alırsak… Evet, ben yıl sonu kapanış kuruna bakarak söyledim. Orada bile dedim. Bile, yani yıl sonu kuru yüksek. Onun daha altında bir yerde başlamış olan için yüzde 106’ya kadar çıkan getiriler söz konusu yıllık bazda. Tabii aynı oranları tekrar bileşik faizle çalıştırmanız lazım. Varsayım olarak biz o zaman 19’dan 25’e çıkarsaydık belki hiç bunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktık. O gün attığımız taşların sonunda fazla kurbağa ürkütmediğini görüyoruz. Böyle bir dönem, geçecek inşallah diye bakıyoruz.
Değerli metallerde aşağı yönlü potansiyel daha fazla
Güldağ: Geleneksel olarak altın ve gümüşü sorayım. Bu hafta aşağı yönlü bir seyir gördük, devamını bekler misin?
Ağaoğlu: İyimserlikle birlikte bu hafta gümüş 24 doların altını gördü. Altın hakeza 1890’lara kadar geldi. Barış görüşmesi ortamı devam ettiği sürece altının 1970 seviyelerinin üstüne çok çıkmasını beklemiyordum, beni yanıltmadı. Altının 1850-1875 arasına kadar halen gerileyebileceğini düşünüyorum. Gümüşte de aynı seyir izlenebilir. Gümüşte kritik eşik 24,25’lerdi, aşağı indi. 23,95’te 200 günlük hareketli ortalama var. Oraya kadar gelip geri döndü. Fakat bir parça daha düşme ihtimali var, ki burada 23,80-23,90 bandına tekrar gümüşün geri geleceğini düşünüyorum. Değerli metaller tarafında aşağı yönlü potansiyelin daha fazla olduğu kanaatindeyim.
Güldağ: Paritenin hareketi için ne dersin?
Ağaoğlu: Yaşanan iyimserlikle birlikte Euro/Dolar da değer kaybetti. İnsanların güvenli liman algısı içindeki haletiruhiyesinden söz ediyorum. Euro/Dolar için de 1,1185 seviyesi önemli. Bu seviye 50 günlük hareketli ortalama. Cuma günü bu seviyenin üzerinde kapanacak olursak bence değerli metaller de başta olmak üzere gerileme ihtimali artacak. Euro/Dolar paritesinde Euro biraz daha değer kazanacak diye düşünüyorum. Benim beklentim o yönde.
Kriptoda ‘güvenli liman’ çalışmadı
Güldağ: Bahsettiğin iyimserlik kripto cephesine nasıl yansıyor peki?
Ağaoğlu: Savaş sürecinde kripto cephesi ‘güvenli liman, insanların servetlerini saklayabilecekleri bir alan’ gibi düşünüldü. Böyle bir sistem çalışmadı. Yani güvenli liman görevi yapamadılar. Fakat Ukrayna-Rusya savaşının yavaş yavaş ateşkese doğru yaklaşması karşısında kripto dünyası dedi ki “hayat bizim için eskiye dönecek, biz oyuna devam edelim”. Bence önemli dipler görüldü. Bitcoin 24 Ocak’ta 41 bine gelmiş, 24 Şubat’ta 38 binlere kadar düşmüştü. Şimdi 48 binlere kadar geldi. Ama “bu oyun devam edecek, her şey normale döndü” düşüncelerine ben şu an çok katılamıyorum. Yine de Euro/Dolar paritesi 1,12’lerin üzerine çıktığında ve altının da 1900’ün altına inildiğinde normalleşme havası daha ağırlık kazanacak. Bu arada ABD borsaları da fırsattan istifade etti ve çok önemli bir düzeltme yaptı. Eğer normalleşecek olursa orası bir çıt daha yukarı gidebilir. O yüzden Euro/Dolar paritesinde 1,12 ve altında 1,900’ün altı piyasaların artık gergin ortamdan uzaklaşmaya başladığının iyi indikatörleri olacaktır.