Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ Şans Sohbetleri’nde finansmana erişim problemini ele aldı. Güldağ, krediye erişimde ciddi sorunlar yaşayan sanayicilerin taleplerine dikkat çekti. Sistemin yanlış kurgulandığına vurgu yapan Ağaoğlu, paranın maliyetinin kestirilemediğini, faizlerin aynı referanstan çıkılarak hesaplanması gerektiğini söyledi.
İkili, resesyon fiyatlamalarını konuştu. Ağaoğlu, bol para dönemindeki önce spekülatif ardından manipülatif yükselişlerin yerini düşüşlere bırakmasının normal olduğunu belirtti. Güldağ, Euro/ Dolar’daki düşüşe dikkat çekerken, Ağaoğlu ECB’nin güçlü faiz adımı atması durumunda toparlanma olabileceğini kaydetti.
Güldağ: Finansmana erişim ciddi bir sorun haline geldi. Yaşanan bu darboğazı “Aradığınız reeskont kredisine şu anda ulaşılamıyor” başlığıyla gazete manşetimize taşıdık. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan da çözüm getirilmediği takdirde ihracat rakamlarında ekonomiyi olumsuz etkileyecek gelişmeler yaşanabileceği uyarısında bulundu. Merkez Bankası “Reeskontta sorun yok” diyor. Sendikasyon tarafının da riskli duruma gelebileceği konuşuluyor. Yabancı bankaların “Ekonomi yönetimi yasaklarsa sizdeki kredimi derhal geri isterim” uyarıları varmış. Bu arada Merkez Bankası’ndan bazı ihracatçılara “İhracatınız çok iyi gidiyor, biraz döviz bozdursanız” telefonları geldiğini de iş dünyasından duyuyoruz.
Ağaoğlu: Sıkıntı gerçekten büyük. Birden fazla ciddi soruna işaret ettin ama aslında sorun ortak. Merkez Bankası’nın kredi tavrı “Benim verdiğim reeskont kredisiyle döviz alıyorlar” tavrı. Eximbank üzerinden verilen reeskont kredilerinde teşviklerle yüzde 14 politika faizinin de altında, yüzde 10’lara inen faiz oranı var. Çok güzel tabelada duruyor. Kullanan kim var, ben henüz rastlamadım.
Güldağ: Yani bana göre bugünkü modelin bir yere gitme imkanı yok gibi görünüyor. Eylül’de 16’lar civarında bir enflasyon ve 15-18 arası bir faizden, bugün faizleri düşürerek geldiğimiz nokta yüzde 45-50 faizler oldu. Politika faizimiz daha iner mi diye kaygılanan insanlar var. Bazı işletmeler “Yüzde 35’ten bulabiliyorum kredi” diyor. Bir ay öncesinde 20’li idi bu oranlar.
Ağaoğlu: Teşhis-tedavi meselesidir aslında bakarsan biraz. Siz teşhisi doğru koymadığınız sürece tedavi de hatalı oluyor. 2000 Kasım, 2001 Şubat krizlerini kıyaslayarak basit olarak söyleyeyim. Birincisi likidite kriziydi döviz krizi zannedildi, ona göre müdahale edildi. İkincisi döviz kriziydi likidite krizi zannedildi ona göre müdahale edildi. İkisi de patladı. Teşhis ve tedaviyi doğru yapmadığınız sürece, kaçınılmaz olarak attığınız adımlar ve uyguladığınız tedavi sonuç vermediği gibi, olayı çok daha kötü noktalara götürebiliyor. Bugün de bir teşhis tedavi problemi var. TL ticari kredi için döviz şartı düzenlemesi de bunun son örneği.
Güldağ: Evet, net olarak da çözüme kavuşmuş değil. BDDK Başkanı Akben kurallarda bazı esneklikler getirebiliriz açıklaması yapmıştı…
Ağaoğlu: BDDK’nın 3 koşulu birden yerine getirmen gerek dediği şartların hepsi zor. Bankalar ‘polislik görevini’ şirketlere yüklüyorlar. “Koşullara uyacağınıza dair taahhütname verin. Krediyi kullandığınız ayın ilk 10 gününde bana denetim raporuyla gelin” diyor. Şaka gibi. Gerçekten iş dünyası tarafına geçsin birileri ve bunun uygulanıp uygulanamayacağını bir görsün. Çünkü 10 günde bilanço çıkmaz mümkün değil. Onun için biz kredi KDV’lerini 25’inde tahsil ediyoruz. Yani ay boyunca ancak toparlanıyor şirketler. Ben krediye ‘x’ faiz ödüyorum, bir de ‘y’ denetim maliyeti mi binecek üzerine? Hani biz kredileri ucuzlatacaktık hani aradaki aracılık faaliyetlerini ve maliyetlerini azaltacaktık.
Güldağ: Yani dövizi kontrol edelim diye taşlı tarlaya sürdük arabayı bir türlü çıkaramıyoruz. Peki nasıl çıkarırız, en azından kısa vadede?
Ağaoğlu: İlla dövize gitmesinler diyorsanız, net döviz pozisyonu tanımı getirin. Eximbank tarafındaki hatayı da söyleyeyim. İhracat gelirinin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na, yüzde 30’unu ticari bankalara satacaksın ve bir ay boyunca döviz almayacaksın. Tamam arkadaşım diyorum, yapalım yapmasına da bunu sadece o kullandığım kredi tutarı ve kredi vadesi süresince kredi kadarlık ihracat için yapalım. Tasarımların doğru olması lazım. Çünkü bunlara bir süre sonra uyamayacak şirketler, yetişemiyorlar.
Güldağ: Bu nedenle yukarıdaki örnekleri verdim. Reel sektörden kimle konuşsam dertli ve çözüm için adım atılmasını talep ediyor.
Ağaoğlu: Sayın Güldağ, paranın maliyeti Türkiye’de bilinmiyor. Türk lirası için de döviz için de. Bugün Türk lirası 24’ler, 17’ler, 35’ler, 48’ler ama buna karşılık enflasyon teorik olarak 70’lerde, o rakama da şimdi güven azaldığı için.
Güldağ: 80’e dayandı…
Ağaoğlu: Benim kendi enflasyon endeksim olan Ispanak-Ceviz Endeksi’ni de söyleyeyim. İlk 6 aylık yüzde 88. Hem Türk lirası hem dövizde vadeler çok kısaldı. Yani bir yıllık krediyi bulmanız neredeyse imkanınız. Geçtim 1-2 aylık kedilerde bile 9-10’lardan bahsediliyor. Şimdi dolar bazında 9-10 dediğiniz yer hakikaten çok yüksek. Yıllık bazda konuşsak bile yüzde 10 marj yapabilen şirket çok az, bunları kim, nasıl finanse edecek? Paranın maliyetini bilemediğimiz için hesap kitap yapamıyoruz. Senin kredibiliten ile benim kredibilitem arasında fark olabilir ama faiz seviyesi diyelim ki yüzde 50; bana 52 verirler, sana 58 verirler veya bana 54 verirler, sana 51 verirler. Ama 50’dir referans. Yani yeknesaklaşması lazım bu faiz ortamının. Yeknesaklaşmasından kastım faizlerin aynı referanstan çıkılarak hesaplanması lazım. Şimdi bütün faizler farklı referanslardan türetiliyor. Ama bir tane Türk lirası var. Tek bir para var ve bu paranın da tek ihracatçı bankası orada yüzde 14 diyor, KKM yüzde 17, mevduat faizi 22-24’ler arasına çıkmış.
Güldağ: Ben duruma Eylül itibariyle bakma eğilimindeyim. Az önce bu yüzden Eylül’den örnek verdim. Çünkü tam o sırada işin şirazesini kaydı diye düşünüyorum. Dünyada bu tartışmaların henüz ortaya çıkmadığı bir dönemdi. Yani biz kendi kendimize çok şey yaptık bu süreçte. Hiç başkasına yüklemeyelim. Dünyanın etkisi açık var. Ama “bizim elimizden gelen bir şey yok” durumuna getirdiğimizde senin ilk söylediğin noktaya geri dönmüş oluyoruz. Teşhisi yanlışsa tedavisi hiç olamıyor. Zaten ortada bence bir teşhis de yok. Sorunları ‘pansuman’ etme çabası var. Sanki enflasyon kendi kendine geldi buralara…
Ağaoğlu: “Umut bir strateji değil” sözü vardı, katılıyorum. Hakikaten bir stratejinizin olması lazım. Metodolojinin olması lazım ve bunu daha önceden denenmişleri de kullanan bir yaklaşımla yapalım. Umarım buradan da dönülür.
Güldağ: Faizleri hayata, piyasa gerçeklerine uygun bir platoda eşitlememiz gerektiğin görüşüne katılıyorum.
Güçlü faiz artışı pariteyi uçurumdan alır
Güldağ: İhracatımız açısından bizi yakından ilgilendiren Avrupa’da durgunlaşma var, siparişler azalıyor. Öte yandan Euro/Dolar 1,0116 ile 20 yılın en düşük seviyelerine geldi. Bu iki gelişme perspektifinde neler söylersin?
Ağaoğlu: Pariteyi konuştuğumuz zamanlarda 1,0375, 1,0425 önemli bir destek diye konuşmuştuk. Son iki günde bu destekler hızlı kırıldı. Dolar endeksinde ciddi hareketler gördük. Önümüzdeki günlerde piyasayı bir anlamda bana göre yönlendirici dolar endeksi olacak. 106,80’lerdeyiz. 112’ler dediğimiz zaman benim Euro için tahminim 1’lerin görüleceği kaçınılmaz olur. Yani 1,00 görülür ama 1,00 teknik sebeplerden dolayı aşağıya kırılmaz, orada eminim çok opsiyonlar vardır. Onları korumak isteyeceklerdir. Bir şekilde orası korunur. Eğer Avrupa Merkez Bankası faiz artışına razı olursa, ki bence olmak zorunda. Bu enflasyonun karşısında yapacağı hiçbir şey yok. İşi biraz daha acele edecek noktaya getirirlerse Euro’nun en azından uçurumdan aşağı düşmesini engellerler. Biraz daha hızlı ve güçlü faiz artışı gelirse Euro’da tekrar bir toparlanma olur diye düşünüyorum. 1,0850, 1,09’lara kadar bile sürebilecek bir toparlama yani bu bahsettiğim 3-9 aylık bölgeden bahsediyorum. Eğer olmazsa 1 kırılırsa ne olur? sorusunun da buradan yanıtını vermiş olayım. 0,9250’ye gidiyor Euro. Eğer 1,00 korunamaz ise. Bu Türkiye açısından, ihracatçımız açısından hiç iyi haber değil. Bir de hem miktar olarak talep düşecek hem de aynı miktarı satsanız bile elde edeceğiniz birimi düşecek.
Avrupa bu kış çok üşüyecek
Güldağ: Resesyon kaygıları bir süredir fiyatlanıyordu ama bu hafta petrolden pariteye tüm enstrümanlarda sert hareketler gördük. Petrolde 10 dolarlık düşüşler yaşandı. IMF Başkanı durgunluğun enerji tarafından başlayan bir adımla hissedileceğini söyledi.
Ağaoğlu: Resesyon beklentisi herkese sirayet etti ama ben yine “anlamadım” diyeceğim. Bol parayı siz zamanında düzgün ve kontrollü bir şekilde çekmediğiniz için fiyatlar olması gerekenin çok daha üzerine çıktı. Çünkü servet hesaplamaları yapılmaya başlandı. Ben buraya kadar para kazandım zannedildi, aslında bu kazanılan paranın hepsinin de onun olmadığını kimse kimseye anlatmadı. Önce spekülatifti, sonra manipülatif hale geldi, şimdi bunların geri çekilmesi de sert olduğunda vay efendim resesyon. Senin işaret ettiğin IMF uyarısı doğru, enerji tarafı sıkıntılı. Enerji konusunda, yaptırımların ikinci, üçüncü, dördüncü versiyonlarının etkisiyle Avrupa’yı soğuk bir kış bekliyor.
Güldağ: Avrupa bu sene biraz üşür diyorsun.
Ağaoğlu: Donmasa bile çok üşüyecek. Bu enerji denklemi tartışılırken petrol tek başına yukarıda kalmıştı. Diğer bütün hepsi resesyon fiyatlamaya başladığında, aslına bakarsan petrol de son demlerini oynuyordu diyeyim. Bir gereksiz stres vardı. Finans piyasalarındaki hareketin petrol piyasasına bu kadar sirayet etmiş olması buna bağlı.