Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde bu hafta, Türkiye’nin en önemli ticaret pazarı olan Avrupa’da izlenecek para politikasını ele aldı. Paritede 1,04 seviyesine dikkat çeken Ağaoğlu, ihracatçı şirketler için daha ince hesap kitap yapılması gereken döneme girildiğini vurguladı.
İkili, yeni konut finansman paketinin olası yansımalarını değerlendirdi. Güldağ, döviz ve altın bozdurmaya yönelik devam eden beklentiye işaret ederken Ağaoğlu, paketin parası olana yarayacağını söyledi. Güldağ ve Ağaoğlu, yükselişe geçen dolar ve CDS’e yönelik beklentileri de ele aldı.
Güldağ: Yeni konut finansman paketi, döviz kurlarındaki hareket, yükselen CDS ve gecelik kredi faizleri… Ben, açıkçası telefonumun susmadığı bir hafta yaşadım. İstersen konut kredileri ile başlayalım. 3 ayaklı finansman paketi açıklandı. Ekspertiz değeri azami 2 milyon liraya kadar olan sıfır konut için yüzde 0,99 faiz ve 120 ay vade ile kredi verilecek. Bir de genişletilmiş konut kredisi var, ki asıl ana hikaye burada diye düşünüyorum. Konut değerinin en az yarısının 1 Nisan 2022 öncesinde döviz ve/veya altın hesaplarında bulunması şartı. Bu kez faiz yüzde 0,89 tabii. Paketin bir ayağı da yarım kalmış işlere dönük olarak müteahhitlere 20 milyar liralık kredi sunulması. Ama ana hikaye sanki; bozdurmayan vatandaştan alalım dövizi, bu işleri dengeleyelim çabası… Diğeri işin sosu, müteahhitlere de işlerini bitirmesi için destek.
Ağaoğlu: Sorun nerede biliyor musun; yine önce inşaat! İkinci sorun da şu: Yüzde 0,89 lafını telaff uz ettiğin andan itibaren, yüzde 8,5 politika faizinin olduğu dönemdeki gibi, ikinci el araç fiyatlarının birinci el araç fiyatlarını geçtiği, insanların kredi alabilmek için adeta birbirlerinin üzerine çıktıkları dönem düşüncesi hasıl olur insanlarda.
Güldağ: Son paket enflasyonu körükleyecek mi tartışması da yarattı ister istemez…
Ağaoğlu: Bu, enflasyonu azdırır mı sorusunu yine bir ekonomist bakış açısıyla değerlendirelim. Kafalara bir faiz oranı nakşettiğiniz andan itibaren onu gerçek zannedecek insanlar veya gösterge olarak onu kullanacaklar. Onun üzerine her türlü kararı almaya başlayacaklar. Bu arada yüzde 0,99’u değil, 0,89’u baz alacaklar. Yüzde 0,89’u söylediğin andan itibaren “her şeye verilecek” gibi bir algı oluşuyor. Faiz düştüğü için tüketime gidelim düşüncesine giriliyor. Daha fazla fiyatı artacak, önceden alayım gibi bir talep doğuyor. Bunların hepsinin ötesinde liralaşma teşvikin temelinde iki şey olur. İlki TL’ye olan güveni artırıcı önlemler alırsınız, bunlar yok. İki; faizle derdinizi anlatırsınız, bu da yok.
Güldağ: Açıklanan kredi paketi anında satılık konut ilanlarına yansıdı. Bir anda yüzde 20 artan konut fiyatları paylaşıldı sosyal medyada.
Ağaoğlu: Düşük faizden yararlanmak isteyenlerin yaratacağı talep veya bu talep gelecek diye öncesinde müteahhitlerin veya ev sahiplerinin fiyatları artırması, sonuçta o düşük faiz pek bir işe yaramayacak. Geçtim, çok sıkça sorduğum bir soruyu sorayım; bu ve benzeri faiz indirimleri veya teşvikler kime yarar?
Güldağ: Esas olarak satıcıya yarar.
Ağaoğlu: Yani bu şekilde teşvikler sadece parası olana yarıyor. İkinci soruyu sorayım; 4,250 lira asgari ücretin olduğu bir yerde 2 milyon lira kredi ile kaç kişi ev alabilecek peşinatı yaptırabilme kapasitesine sahip? Bu tür paketlerin sosyal adaleti ve dengeyi koruyacak şekilde bir bakış açısıyla hazırlanması çok daha sağlıklı olacak diye düşünüyorum. Birlikte yaşamamızın zorlaşmasını istemeyiz.
Güldağ: Dolar/TL, dört ayı aşkın süreden sonra 15 lira sınırını aştı, 15.40’lara geldi. Kurlardaki hareket bir takım tedbirleri de beraberinde getirmiş gibi görünüyor. Bankalara, “işlemleri saat 10 ile 16 arasında yapın” denildi. Güvenilir kaynaklardan duyduğum için söyleyeceğim “büyük şirketlere 10 milyon doların üzerinde günlük işlem yapılmasın” gibi telefonlar açılıyormuş. Rotatif kredilere de bir fren gelmiş gibi anlaşılıyor. Sermaye yeterliliği rasyolarında bazı sektörlerde oynamalar oldu. Kimisi 7 buçuktan 24,5’e çıkmış, kimisi 12’den 24’lere çıktı. Swap faizi 60’a geldi, CDS’ler de 700 seviyelerinde. Sanayiciler ile konuşuyorum, tüm bunlar “Ne oluyor?” sorusuna yol açıyor. Birçok sektör “Bizim işlerimizi engeller, rekabetçiliğimizi de ciddi anlamda törpüleyebilir, maliyetlerimiz giderek artıyor” noktasındalar. “Maliyetlerimiz yüzde 120, hatta bunun üzerinde arttı ama kurlardaki artışı yüzde 8-10’u bulmuyordu. Biraz bırakılması lazımdı, o tarafıyla iyi oldu. Ama, bu belirsizlik çok kötü, acaba kaça çıkar ne olur? 16,50 deniyor, siz ne diyorsunuz?” diye sorularla muhatap oluyoruz ve ben de aynı soruları sana sorayım.
Ağaoğlu: Türkiye’nin risk primi (CDS) 700 baz puanın üzerine çıktı. 500’ün üzerine çıkması bir dertti, 600’ün üzerine çıkması teknik olarak bazı şeyleri tetikliyor. Tetiklediği için 700’e hızlı geldik. 700’e neden geldik sorusunun yanıtı için dışarıdan gelen etkiler dersek, çok doğru olmayacak. İçeriden gelen ne var da bu oldu deyince; 0,89’luk paket önemli sebeplerden bir tanesi. Enflasyon yüzde 70’e dayanmışken, yeniden enflasyonu tetikleyecek tarzda politikalar izlerseniz, “burası dikiş tutmaz” diyen insanlar Türkiye’nin risk primini artırır. Riski almak isteyenlerden daha yüksek sigorta primi ister hale gelirler. Bu priminin düşmesi lazım. Yani şöyle düşün; alınan kararlar, atılan adımlar, izlenen politikalar ve yeni gelen önlemlerin hangisi Türkiye’nin küresel rekabetinde destekleyici hamleler? Lütfen herkes şapkasını önüne koyup bir düşünsün.
Güldağ: Enflasyonla mücadele öncelikli değil; net bir şekilde anlaşıldı bu üçlü paketle. İkinci olarak da “sermaye kontrolleri çok uzak değil” algısı arttı. Görünen o ki döviz piyasası ile yeterince başa çıkamıyoruz. Çıkamadığımız noktada gidip sarıldığımız şey de para politikasından ziyade daha çok kontrolcü bir yaklaşım oluyor. Bu iki algının CDS’leri çok olumsuz etkilediğini düşünüyorum, çünkü birdenbire çok ciddi bir sıçrama yaptı. Peki çok sorulan sorulardan biri tabii bunu kestirmek bilmek çok zor ama bu hareket devam eder mi, ederse nerelere kadar eder? Yeni bir soluklanma seviyesi ortaya çıkacak mı, yoksa daha mı fazla tedirgin olmalıyız? Ne düşünüyorsun? Tedirginlikten kastım, kurların yükselişi…
Ağaoğlu: Teknik analizi Türkiye’de en eski kullananlardan ve en fazla inanmaya başlayanlardanım. Yani işe yaradığına inanıyorum daha doğrusu. Diyelim ki 5 milyon lira sermayeli ve her yıl 1,5 milyon lira zarar etmiş bir şirket bilançosu var. Bu şirketin hisse senedinin değeri 0,10 lira veya 10 kuruş olması gerekirken 1.000 lira oluyorsa, ben o şirketin teknik analizine bakmam. Teknik analizin temel varsayımı serbest fiyatların oluştuğu ve bu fiyatın da bütün bilgileri içerdiği yönündedir. Şu anda Türk lirasının serbest ticaretinin yapıldığı ve bütün bilgilerin fiyatın içine girdiği bir ortam olduğunu düşünmüyorum. O yüzden de sadece teknik analizine bakarak bir şey söylemek ne yazık ki mümkün değil. Bir anlamda yönlendirilen, yönetilen bir kur politikası izlendiği için, teknik analizle söylenenlere çok fazla prim veremiyorum. Amma velakin istatistikte denir ki “rakamlara yeterince işkence edersen sana istediğini söylerler”. Ben de aynı şeyi grafikler için söylüyorum. Grafiklere yeterince işkence edersem bana istediğimi söylerler.
Güldağ: Böyle bir grafik ne der peki?
Ağaoğlu: Yeterince işkence etmeden hafif bir işkence ile baktığımızda 15,95 ara seviyelerden biri. Ama asıl söylemek istediğim şu olur. Liralaşma denilen politika Türk lirasının değerini artırıcı yönde midir, azaltıcı yönde mi? Yani Türk lirası kazanmaya mı daha meyilli, değer kaybetmeye mi? Maalesef değer kaybetmeye daha meyilli görünüyor. Değer kazanması için ne gibi önlemler alındı diye sorduğumuzda sayacak çok fazla bir şey bulamıyoruz. Ama değer kaybetmesine neden olabilecek çok şey var.
Güldağ: Biraz önce konuştuklarımız da dahil.
Ağaoğlu: Aynen öyle. O nedenle buradan geriye gidecektir, yani teknik analizin söylediği şu anda hiçbir şey olmasa 14.73’e geri dönmesi lazım diye görüyorum ben burada. Döner mi, birlikte cevap verelim.
Güldağ: Ben hiç teknik analizden anlamıyorum ama bu hafta dönme ihtimali yok gibi görünüyor.
Ağaoğlu: Bir arkadaşımın söylediği ilginç bir şey var. “TÜFE endeksli ya da TÜFEX diyebileceğimiz enflasyona endeksli tahvil çıkarılacak. İnsanlar dövizlerini satacaklar, TÜFE’ye endeksli tahvili alacaklar. Bu döviz satışıyla birlikte dolar 9 lira olacak” diyor. İki açıdan bakalım. A) 9 liraya giderken yolda kim, ne kadar döviz alır? Hesaplarsak bayağı bir rakam çıkar diye düşünüyorum. B) TÜFEX veya TÜFE’ye endeksli bir tahvili almak için döviz satacak insanlar şimdiye kadar neden kur korumalı için satmadılar. Gerçi 25 milyar dolar satıldığı açıklaması var. Satmasına sattılar da bizim brüt rezervlerimiz 107,5 milyar dolarda, uluslararası tanıma göre yapılan rezervle hesabımız 14 milyar dolarda. Buna karşılık net rezervimiz, swapları da dahil ettiğimiz zaman eksi 37 milyar dolarda. Şimdi biz buna 55 milyar dolarda başlamıştık. 25 milyar dolar kur korumalı aldığımız takdirde 30 milyar dolara düşmesi lazımdı. Bunun üzerine yaklaşık 100 milyar dolar ihracatın karşılığında 40 milyar dolar, hadi 35 milyar dolar diyelim. Yani 5 milyar dolar artıya geçmiş olması gerekirken net rezervler, halen daha eksi 37’deyse, kim hangi dövizi satacak da kuru 9’a indirecek? sorusunun yanıtı bende yok.
Güldağ: Birçok sorunun yanıtı zaten şu sıralar pek yok, manzara ortada. Çukur, kazmayı sonlandırmamız lazım ki bu işlerden bir sıyrılabilelim. Ama geçen gün Güven Sak yazıyordu, “çukur kazmayı bırakmak da sonuç itibariyle çukurdan çıktığınız anlamına gelmiyor”. Yani yapılması gereken çok şey var. İki önemli konuyu değerlendirdik diye düşünüyorum. Doğrusu kurlarının seyri ile ilgili de güzel bir bilgi vermiş oldum okuyucularımız adına teşekkür ediyorum.
Paritede 1,04-1,0425 bandı hala kritik eşik
Güldağ: Almanya’da enflasyon yüzde 7,4’e çıktı. Yüksek enflasyon ECB’yi de ikna etmiş görünüyor. Başkan Lagarde temmuzda bir faiz artışı olabileceği sinyali verdi. Paritenin seyri ve bizim ihracatçılarımıza etkisi için ne dersin?
Ağaoğlu: Avrupa Merkez Bankası’nın sıkılaştırmayı biraz hızlandırması gerektiğini düşünüyorum. Faizin eksi olması ile sıfır olması arasında materyal bir fark kalmıyor. Bu da Euro’nun daha aşağı inmesini şimdilik engeller diye düşünüyorum. Euro’da 1,04-1,0425 bandı halen kritik eşik. Ama Euro’dan orta ve uzun vadede büyük bir başarı beklemiyorum. Belki yılın sonunda 1,12’lere kadar geliriz ama Rusya savaşından sonra Euro oldukça zorlanacağı bir sürece girmiş durumda. Özellikle Avrupa Birliği’ne ihracat yapan şirketlerimiz için biraz daha ince hesap kitap yapmaları gereken döneme girdik diye düşünüyorum. Kârlarını koruyabilmek için de hedge etmeyi ciddi olarak düşünsünler. Daha önceki yaptıkları ihracat için geç ama bundan sonra yapacakları ihracat için önlem almalarında fayda var.