Maruf BUZCUGİL – Mehmet KAYA
Rekabet Kurumu Başkanı Birol Küle, dijitalleşmenin hızla yaygınlaştığı ekonomik ortamda, Kurum’un önemli kararlara imza attığını, TBMM’ye sunulmaya hazırlanan yasa değişikliğine ilişkin olarak (Google, Trendyol, Facebook gibi) büyük sayısal teknoloji şirketlerine “geçit bekçisi”(Gate Keeper) kavramını önerdiklerini açıkladı.
Zincir marketlere yönelik ilkinden daha büyük, ikinci soruşturmanın ilerlediğini, üç büyük grubun uzlaşma başvurularını reddettiklerini ilk kez DÜNYA’ya açıklayan Birol Küle, fiyat artışlarından günümüz ekonomik ortamında Rekabet otoritelerinin rolüne, start-up’ların öldürücü devralınmasından KOBİ’lerin ortak alım platformlarına, tarımsal birlik önerilerine kadar DÜNYA Gazetesi Ankara Temsilcisi Maruf Buzcugil ve Ekonomi Muhabiri Mehmet Kaya’nın sorularını yanıtladı.
Dijtalleşme ve bağlı olarak e-ticaret, e-pazaryerleri günümüzün gerçeği. Bu alandaki şirketlere yönelik ciddi kararlar aldınız. Rekabet Kurumu’nun bu alana bakışını nasıl anlatırsınız?
E-ticarette oyun kurucu durumundayız. Çok iyi işler çıkarıyor arkadaşlar, referans kararlar alıyoruz. Facebook soruşturma raporumuz bitti, ikinci yazılı savunma sürecini yaşıyoruz, ardından süreç işleyecek. O da, Alman otoritesinin bitirdiği soruşturmanın çok daha ötesinde bir soruşturma olacak sonuçlarıyla.
Ben geldiğimde Rekabet Kurumu içinde dijital alan bir dairenin altındaki sektörlerden biriydi. Şimdi, 1. Denetim Uygulama Dairesi sadece dijitale bakıyor ve orada ihtisaslaşıyorlar. Hukukçular, iktisatçılar yetişiyor, Bilişim Teknolojileri Dairemizi çok ciddi eğitimlere tabi tutuyoruz.
Bir soruşturmada geleneksel yöntemle denetimde tabiri caizse elimiz boş döndük. Bir parça ürküttü bu durum ama sonra Bilişim Teknolojileri Dairemizi devreye soktuk, algoritma incelemesi yaptık, 3 vardiya 2,5 gün sürdü. Verileri alıp analiz ettik. Müthiş! Bilişim Teknolojileri Dairesi desteğiyle çok sayıda geçici tedbir kararı aldığımız sonuçlara ulaştık. Bu alana çok yatırım yaptık.
Özetle, dijital sektörlere karşı kendimizi geliştirmemiz, kendimizi aşmamız gerekiyor, oradaki inovasyon, oradaki gelişim ne ise Rekabet Otoritesi olarak en az onlar kadar inovatif davranmak zorundayız. Yoksa, dijital sektörün rekabet boyutunda, rekabeti kısıtlayıcı eylemlerine karşı duramayız.
Dünyada neredeyiz derseniz, geçen sene aldığımız iki Google kararı, Global Competition Review (GCR)’da yılın kararı adayı oldu. Eğer siz referans kararlar alamıyorsanız, -bunun altyapısı soruşturma raporudur- siz referans soruşturma raporunu yazamıyorsanız, hiç kimse sizi aday göstermez. Dolayısıyla dijitalde iyi bir yerdeyiz.
“DİJİTAL ALANDA PAZAR TANIMI ÇOK ÖNEMLİ”
Dijital alanda rekabet ihlalleriyle ilgili gözleminiz var mı?
Öyle bir zaman yaşıyoruz ki, COVID salgını ve yakınımızdaki savaşlarla beraber konvansiyonel sektörlerde sıkıntı yaşanıyor. Enflasyonist ortam var. Enflasyondaki sıkıntı maliyetten mi, talepten mi yoksa rekabet ihlallerinden mi kaynaklanıyor, bunun cevabını vermek çok kolay değil. Dolayısıyla son zamanlarda karşımıza gelen ihlallerde dijital taraf mı, konvansiyonel taraf mı ağırlıklı yanıtı bizi doğru sonuca götürmeyebilir.
Ancak şu husus var: Dijital sektör yeni oluştu, pazarı yeni tanımlıyoruz. Bir soruşturmada en önemli şeylerden biri pazar tanımıdır. Bir platformda on binlerce satıcı var. Platform bazılarını dışlıyor mu, sıralamada bir sorun yaşanıyor mu? Diğer platform iştirakleriyle ilişkileri nasıl kuruluyor, komisyon oranları nedir? Bunlar konvansiyonel sektörden farklı bir bakış açısıyla bakmamız, tanımlamamamız ve rekabet ihlallerine müdahale etmemiz gereken konular. Örneğin pazara girişin engellenmesi bütün dünyanın problemi.
Google Shopping kararında mesela; karşılaştırma sitelerinin Google’ın ücretlendirerek kutucukları yerleştirmesine mutlaka yer vermesi gerektiğini karar verdik. Google bunun karşılığında müzakere etti ancak sonuç alamayacağını görünce shopping uygulamasını Türkiye’den kaldırdı.
Google vb. siteleri biz bedavaya kullanmıyoruz, kendi verilerimizle ödememizi yapıyoruz. O verilerle birlikte hedefl i reklamlar devreye giriyor. Sanıyorum 2020 yılında dijital reklamlar TV reklamlarının üzerine çıktı. Bu reklam paralarının büyük kısmı yurt dışına gidiyor. Bu arada, çevrimiçi Reklamcılık Sektör Araştırma Raporunu hemen hemen bitirdik, e-pazaryerleriyle de ilgili bir sektör araştırmasını da yayımladık.
“GATE KEEPER KAVRAMI, TÜRK REKABET HUKUKUNA DA GİRMEYE HAZIRLANIYOR”
Yasal değişiklik de gündemde değil mi?
Raporumuz hazır, bir yasa önerisi hazırladık, elbette takdir Meclis’in. Düzenlemeyi, yasanın içine dercedecek şekilde (4054 iyi bir yasa, gayet anlaşılır) önerdik, yasanın niteliğini korumaya çalıştık. Raporumuzda, “Geçit Bekçisi” (Gate Keeper) dediğimiz, “önemli pazar gücüne sahip teşebbüslere yönelik bir denetim ve düzenleme var. “Gate Keeper” dediğimiz şirketler, dünyada Google, Facebook, bizde Trendyol bu nitelikte, başkaları da olabilir. Daha detaylı düzenlemeyi Ticaret Bakanlığımız yapıyor.
Dijital deyince, hemen akla start-up şirketlerin satışı geliyor. Rekabet otoritesi olarak bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
Bu konuda geleceğe dair en önemli endişelerimizden birisi, start-up’larımızın öldürücü devralmalar yoluyla pasifize edilmesi. Sadece start-up’ların satın alınarak büyütülmesi aklınıza gelmesin, bazıları devralınıp pasifize ediliyor. Mesela ilaç sektöründe neredeyse bir patent mezarlığı var. Alıp pasifize ediyorlar.
Stratejik bir yaklaşıma işaret ettiniz?
Aslında bütün dünya rekabet otoriteleri, son yıllarda rekabet hukuku alanında daha farklı politikalar geliştirmeye çalışıyor. Geçmişte piyasaların kendi kendine dengelerini bulacağını söyleyen görüşler varken, bugün tabiri caizse kazın ayağının öyle olmadığı ortaya çıkıyor.
Yerleşik firmalar, büyüdükçe pazar güçlerini daha da artırdıkça, pazara girişleri ciddi şekilde engelledikçe kendilerine potansiyel rakip olabilecek start-up’ları devralıp pasifize ettikçe, piyasaların hiç de kendi kendine geri gelmediği görülüyor. O nedenle Avrupa’daki son yasa, Ekim ayında sanırım yürürlüğe girecek, ABD’deki çalışma ve bizim yapmış olduğumuz çalışmalar bu anlamda çok aydınlatıcı.
Rekabet hukuku ve politikaları, ülkelerin belki de önem derecesine göre, politika geliştirirken bir numaralı aracı haline gelecek. Para ve maliye politikaları elbette çok önemli ancak dilediğiniz kadar etkin kullanmaya çalışın, piyasalarda rekabet anlayışı, adil rekabet sistemi yoksa, para ve maliye politikalarından fayda ummanız, onların gerçekten efektif karşılığının olması mümkün değil.
“NORMAL DIŞI FİYAT ARTIŞLARI HAMMADDELERDE DE VAR”
Fiyat artışlarının enflasyon dışında olan kısmını belirlemek rekabet otoritesinin alanında dediniz, zincir market soruşturmalarında ne aşamadasınız?
Bizim uykumuzu kaçıran bir durum. Bütün dünyada emtia fiyatları artıyor, gelişmiş ülkeler dahi enflasyonla karşı karşıya kaldılar. Biz Rekabet Kurumu çalışanları, rekabet savunucuları, uzmanları olarak şuna bakıyoruz: Maliyet enflasyonu, talep kaynaklı enflasyon olabilir ama fiyat artışının tamamı mı maliyet ve talepten kaynaklanıyor, yoksa bunun içinde rekabet ihlalinden kaynaklı kısım var mı ve ne kadar?
Hangi alanlarda rekabet ihlali sayılabilecek artış görüyorsunuz?
Şu anda gıdada ve hızlı tüketim maddelerinde çok belirgin ama sadece o da değil. Diğer yarı mamul ve hammaddelerde de var. Çimento, demir, diğer sektörler. Mobilya sektörünün hammaddesini oluşturan sunta-ağaç ürünlerinde var. Rekabet Kurumu burada enflasyonun içinde kendisine ait olan payı minimize etmek zorunda. Bu sorumlulukla çalışıyoruz.
“PERAKENDE SEKTÖRÜNDE İKİNCİ SORUŞTURMA DAHA BÜYÜK, UZLAŞMA REDDEDİLDİ”
Peki çok gündemde olan zincir market soruşturmaları ne aşamada?
Aslında pandeminin başlarında 2020 Ocak ayı gibi fiyatlardaki hareketliliği gördük ve zincir market incelemelerine başladık ama inceleme uzun sürdü çünkü kabul edersiniz ki müthiş bir büyüklük, çok veri var. Biz sadece 5 büyük zincir marketle başlamamıştık. Burada belirteyim, bizde karşı incelemeler de başladı. Henüz gizliliği olan bir incelemede delillere ulaştık, o deliller bizi başka sektöre götürdü, daha büyük bir tablo ortaya çıktı.
Perakende sektöründe birinci soruşturmamız, -gerekçeli kararını da açıkladık- bence çok önemli bir rekabet savunuculuğu. Daha önce biz kartellerde firmaların birbiriyle ilişkisine bakıyorduk şimdi gördük ki; doğrudan birbirleriyle ilişki kurmadan, bir aracı vasıtasıyla iletişim kurabiliyor. Düşünün bu fiyat geçişlerini, promosyon türlerini, zamanlarını, kampanya zamanlarını, indirim zamanlarını birbirleriyle iletişim olmadan, münferiden yapsalar, inanın tüketiciye çok büyük faydası olur.
Devam eden ikinci soruşturma birinci soruşturmadan daha önemli, Nisanda raporu bitecek. Orada 15 büyük tedarikçi, çok büyük şirketler var. Hatta üç büyük şirket uzlaşma için geldiler ama uzlaşmalarını kabul etmedik. Meclisimizin yasa gerekçesi çok açık; O yasanın ruhuna uygun başvuru yapmadılar, biz de ‘uzlaşma talebinizi reddediyoruz’ dedik. İkinci süren soruşturma çok daha kapsamlı, orada hem yeniden satış fiyatlarını belirleme ihlali, hem de kartel iddiaları var. Tabii bunlar soruşturma heyetinin yaptığı raporlama ve iddiadır.
Birleşme ve devralmalar da da yaklaşım değişti bildiğimiz kadarıyla?
Bu konuya çok ciddi bakıyoruz. Daha önce basit bir hakim durum testi yapıyorduk. Şimdi hakim durum testini bıraktık, etkin rekabet gücünün azaltılması testini uyguluyoruz. Bir birleşme devralmada hakim duruma geçmeyebilir ama etkin bir pazar gücüne sahip olur ve o etkin pazar gücü rekabeti azaltabilir, pazarı bozabilir. Biz zarar teorilerimizi oluştururuz izin verebiliriz, vermeyebiliriz. Bu bakışla nihai incelemede olanlar var, daha önce çok nihai incelememiz olmazdı bizim.
Birleşme ve devralmalarda yerli firmaların satışına yönelik endişeler dile getiriliyor, rekabet otoritesi bu konuya nasıl yaklaşır?
Ben her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yerli ve milli duygulara sahip olmasını isterim ama rekabet hukukunu uygularken böyle bir aracımız yok. Rekabet hukuku evrenseldir. Aksi yaklaşım adil, tarafsız, objektifl iği bozabilir. Biz rekabetçi endişeyle, rekabet hukuku açısından bakarız, başka bir bakış halinde bütün kararlarımız zaten yargıya açık, yargı düzeltir.
KOBİ tedarik şirketleri için muafiyet yolu var
KOBİ’ler ortak tedarik yapma yönünde girişimler kuruyor, bunların rekabet ihlali olabileceği endişeleri var, aynı bağlamda KOBİ’lerin birleşmesi, tarımsal üreticilerin birleşmelerine ilişkin de konu gündemde?
Bu konuyla ilgili muafiyet ve menfi tespit dosyalarımız var. Muafiyet nedir? İlk başta bakıyorsunuz rekabet ihlali olarak geliyor. O ihlalin doğurduğu negatif etki karşılığında eğer ekonomi için ve tüketiciler için daha büyük artı değer oluşturuluyorsa biz orada “sen bunu yapabilirsin, muafsın” diyoruz. Dolayısıyla KOBİ’ler ülke ekonomisine katkı bulunmak amacıyla, tüketicilerin daha kaliteli ürüne daha uygun fiyatla, daha fazla seçenekle muhatap olmalarını sağlamaları halinde, böyle bir model getirseler biz bunu muafiyet kapsamına alırız ancak bu birlikteliğin, koordinasyonun, iletişimin, ilişkinin ilk başta rekabet ihlali olarak gelecek tablonun karşılığında, olası zararının daha üstünde bir yararla ekonomiye ve tüketiciye döneceğini ispat ederlerse biz de o çalışmalarımızda bunu teyit edersek muafiyet veriyoruz. Küçük şirketlerin birleşmesi vb. biz zaten bunu önerdik. Tarım Sektör Raporunda biz üretici birliklerini savunuyoruz, diyoruz ki; Tarımda yapısal reforma ihtiyacımız var, bu reformun cüzlerinden biri de üretici birlikleri. Biz aslında bunu biz savunuyoruz. Belli sektörlerde bu olabilir.
Müdahale hissetmedim, karşılaşmadım bile
Rekabet Kurumu bağımsız bir kurum ama zaman zaman bu kurumların bağımsızlığı tartışmaya açılıyor, nasıl değerlendirirsiniz?
Ben 2 sene 4 aydır bu kurumun başkanıyım ve o kadar bağımsız hissediyorum ki, bir keresinde dahi herhangi bir müdahale hissetmedim. Karşılaşmadım demiyorum, hissetmedim bile. Devletin başı olduğu için Sayın Cumhurbaşkanı ile zaman zaman görüşmemiz oluyor. Tek talimatı aynı zamanda yetki de içeren sözü şu: Hukuk içinde kalın, kamu yararını gözetin. Dolayısıyla üst kurullar gerçekten bağımsız. Şu kadarını söyleyeyim: Son Rusya-Ukrayna savaşında batılı kurumların siyasetle ne kadar içli-dışlı olduğunu gördük. Buradan şu çıkarımı da yapabilirsiniz, eğer bu kurumlar, özelde Rekabet Kurumu başarısızsa bu kendi başarısızlığıdır, hiçbir bahane bizi kurtaramaz.
Şöyle bir konu da var, mevzuatla her şey bitmiyor. Bürokrasinin, çalışanların, sadece Rekabet Kurumu için söylemiyorum, başkandan uzman yardımcılarına kadar herkesin sorumluluk hissetmesi ve elini taşın altına koyması lazım.