T.C. Merkez bankası para politikaları kurulu eylül ayı toplantısında politika faizi yüzde 150 daha düşürülerek yüzde 10.5 a çekildi. Yıl başında verilen 8 aylık aradan sonra tekrar başlanan indirim ile son üç ayda toplan yüzde 3.5 indirim yapılmış oldu.

Sn. Cumhurbaşkanımızın faize karşı olan tutumu hepimiz tarafından bilinmektedir. Açıklamalara göre yıl sonuna kadar politika faiz oranı tek haneye kadar düşecek. Piyasalardabeklenen 100 baz puan geri gelinmesi şeklinde idi ama öyle olmadı 150 baz puan geri çekildi.

Para Politikası Kurulu’ndan faiz kararına ilişkin yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

“Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisi artarak sürmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin küresel büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellenmeye devam etmekte ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olduğu değerlendirmeleri yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğilimi sürmektedir.

Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğu ile işgücü piyasalarındaki katılıklara bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini vurgulamaktadırlar. Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir. Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü gözlenmektedir.

Faiz indirimi bir yılı aşkın bir süreden bu yana devam etmesine rağmen enflasyon oranları yükselmeye devam ediyor. Hükümet, enflasyonla büyümeyi tercih etmişti ama halkın yaşam koşulları her geçen gün zorlanmaktadır. Dünyada ve Türkiye’de ekonomik olarak böyle bir modelin başarı sağlayamayacağı yani enflasyonun aşağı yönlü harekete geçemeyeceği ekonomistler tarafından ifade edilmektedir. Hiçbir vatandaşımız faizin yüksek olmasını istemez hatta sıfıra inmesini arzular. Ancak ekonomideki dengeler açısından bu mümkün değildir.Sn. Cumhurbaşkanımızın “faiz sebep enflasyon neticedir” tezi bir anlamda doğrudur. Çünkü satın aldığımız her üründe; domateste, kıyafette, bilgisayarda, mobilyada mutlaka ve mutlaka üretim maliyetleri arasında faiz gideri vardır. Bizler ise ödediğimiz parayı dikkate aldığımızdan ödediğimiz faiz gizli kalmaktadır ve farkında olmadan maliyetin içinde faiz vardır.

Üretim işletmelerinin neredeyse hepsi kredi kullanmak zorundadır. Ekonomik olarak büyümek, ihracat rakamlarını yükseltmek, istihdam sağlamak gibi ekonomik alanda gelişmek için mutlaka ek kaynak kullanımı yapılacaktır. İştebu ek kaynak kullanılan kredilerdir ve mutlaka bir faiz bedeli vardır ve üretim işletmeleri ödedikleri kredi giderlerini üretim maliyetlerine ilave etmek zorundadır. İlave edilen faiz gideri de satış fiyatının içinde olduğuna göre enflasyon da bu yüzden yükselecektir.

Buraya kadar her şey doğru ve mantıklı gözüküyor. Ancakuygulama sırasında faiz oranları yüksek seyrediyor. Politikafaizlerinin düşürme amacı, uygulamaya konulan üretim ve ihracat odaklı büyüme hedefli ekonomik modelin bir parçasıdır. TCMB son bir yılda politika faizini yüzde 19’dan yüzde 10,5’e indirirken, resmi tüketici enflasyonu yüzde 19’dan yüzde 83’e yükseldi. Bu dönemde dolar/TL de 8,30’dan 18,60’a yükseldi.

Kur korumalı mevduat hesaplarındaki birikim her geçen gün artıyor ve politika faizlerinin düşürülmesi bankaların karını daha da çoğaltacaktır. Çünkü bankanın maliyeti düşecek, hazinenin maliyeti ise yükselecektir. Bir taraftan faizleri düşürürken diğer taraftan zengin, parası olan vatandaşlara, hazineden faiz parası ödüyoruz. Yani fakirden alıp zengine veriyoruz. Ortada bir dengesizlik olduğu kesindir. Örneğinyerli ve milli paramız bir yılda yüzde 40 değer kaybettiği zaman yüzde 13.5 bankalar, %26.5 da hazineden ödenecektir. Yani TL ne kadar az değer kaybederse hazinenin yükü de o kadar az olacaktır.

T.C. Merkez bankasının politika faizlerini düşürmesinden sonra ticari kredi faizlerinde düşme görüldü. TCMB verilerine göre, temmuzda yüzde 30’a dayanan ortalama ticari kredi faizleri, geçen hafta yüzde 18,72’ye kadar geriledi.

Yaz aylarında TCMB’nin politika faizi yüzde 14 iken birçok şirket özel bankalarda yüzde 50’ye ulaşan ticari kredi faizleri ile karşılaşmış, reel sektörün tepkisini çeken bu durum üzerine TCMB, ticari kredi faizlerinin politika faizine endeksleyen bir düzenleme getirmişti.

TCMB ekim ayı için kurumsal kredi maliyetlerinde de belirleyici olan referans faiz oranını yüzde 13,96 olarak ilan etmişti. Bazı ticari kredilerde yüzde 19,54’ün üzerinde maliyet varsa bankanın kredilerin yüzde 20’si, yüzde 25,13’ün üzerinde maliyet varsa kredilerin yüzde 90’ı oranında tahvil karşılık ayırması gerekiyor.

Faiz indirimlerine rağmen birçok şirket, krediye erişim sorununun devam ettiğini belirtiyor.

TCMB ağustos ayında bir yandan ticari kredi faizlerini düşürmek için adım atarken, bir yandan da kredi büyümesini sınırlayacak da adım atmıştı. 30 Aralık 2022 tarihi itibarıyla 29 Temmuz 2022 tarihine göre yüzde 10 kredi büyüme oranını aşan bankalar, kredi tutarı kadar menkul kıymet bir yıl boyunca tesis etmek zorunda kalacak.

İhtiyaç kredisinde ortalama faiz geçen hafta yüzde 31,73 oldu. Temmuzda görülen yüzde 35’lik orana göre gerileme olsa da ticari kredi faizleri ile ihtiyaç kredisi arasındaki fark giderek açılıyor.

Ortalama faiz taşıt kredisinde yüzde 26,54, konut kredisinde yüzde 20,97 seviyesinde bulunuyor.

Birçok vatandaş, bankalara başvurduğunda TCMB’nin duyurduğu ortalama oranların çok üzerinde faiz oranlarıyla karşılaşıyor. Krediye erişimde sorunlar yaşanıyor.

Dün politika faizi yüzde 10,50’ye indiren TCMB’nin gelecek ay 150 baz puanın üzerinde indirimle faizi tek haneye çekmesi bekleniyor. Uzun süreden bu yana beklenen piyasa kredi faiz oranlarının düşme beklentisi gerçekleşmiş gibi gözüküyor. Ancak önemli olan düşük faizli kredilerin üretime yansımasıdır. Çünkü üretim girdi maliyetleri ucuz kredisayesinde aşağı yönlü harekete geçmesiyle enflasyon da yükselmesini durduracaktır.

Diğer taraftan bütçede görülen faiz giderleri önemli ölçüde yüksek gözüküyor.2021 bütçesinde 181milyar TL olan faiz gideri 2022 yılında 330 milyar TL ye yükseldi. Bu rakamlara kur korumalı mevduata hazineden ödene tutar dahil değildir. Bir taraftan faiz indiriyoruz diğer taraftan faiz giderlerimiz sürekli artıyor.

Faiz indirim kararının öncelikli olarak bankalara yarayacağı açık. 1 trilyon 443 milyar liraya ulaşan kur korumalı mevduat miktarını düşününce, 150 baz puanlık faiz indiriminin bankalar açısından ne kadar yarar sağladığı ortada.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist