Mehmet Hanifi GÜLEL / İSTANBUL
Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) tarafından düzenlenen 8’inci Ortak Gelişim Kongresi ve eş zamanlı olarak Digital Netwok Alkaş platformunda online olarak dün İstanbul’da gerçekleştirildi. Bu yıl kongrenin teması, gıda arzında güvenliğin sağlanması ve sürdürülebilir kılınması amacıyla üretmenin önemine vurgu yapar şekilde “Şimdi Ekmek Zamanı” olarak belirlendi. Kongrede perakende sektörü ile tedarik zinciri paydaşları bir araya gelerek sadece sektörün değil tüm dünyanın önemli bir gündemini, gıda arzının güvenliğini değerlendirdi. Kongrede gıda arzındaki gelişmeler ele alınarak, tarımda ve üretimde daha verimli ve sürdürülebilir uygulamalar ile bu uygulamaların kurallı bir koordinasyonla hayata geçirilmesini sağlamak için yapılabilecekler tüm yönüyle masaya yatırıldı.
Gıda, yiyecek içecek ve temel ihtiyaç maddeleri harcamalarının, hanehalkı tüketim harcamalarının yüzde 50’sinden fazlasını oluşturduğuna dikkat çeken GPD Başkanı Galip Aykaç, “Dünyada her yıl 1,3 milyar, Türkiye’de ise ortalama 26 milyon ton gıda israf edilmekte. Bu gıdaların yıllık değeri 1 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Türkiye’de günde üretilen 121 milyon ekmeğin 12 milyonu israf ediliyor” dedi.
Artan maliyetler arzı negatif etkiliyor
Globalde yaşanan sıkıntılar neticesinde tüm sektörlerde üretim maliyetlerinin enflasyonist duruma yol açtığını anlatan Aykaç, bunlara bağlı olarak artan maliyetler de gıda arzını etkileyen sıkıntıların başında geldiğini söyledi. “Perakendeciler olarak, tüketicilerle ihtiyaçlarını maksimum seviyede karşılamak üzere kaliteli, hesaplı, güvenilir ürün ve hizmet sunarak, üretim ile tüketici arasındaki köprü vazifesini görüyoruz” diyen Aytaç, “Bu vazifemizi gerçekleştirirken de, tedarik zincirimizden gelen fiyat dalgalanmalarını tüketicimize en az düzeyde yansıtmak için kendi kaynaklarımızı da zorluyoruz. Ölçeğimizi de kullanarak sağladığımız fiyat avantajıyla da son fiyatlarımızı dengelemeye çalışıyoruz. Ana hammaddelerinin çoğunu yurt dışından alan, dolayısıyla maliyetleri farklı etmenlere de bağlı olan bir ülke doğal olarak bunlarla karşı karşıya kalacaktır. Bizler maliyet artışlarını özellikle pandemi döneminde baskılaya baskılaya bugüne geldik” diye konuştu.
Gıda arzı sisteminin, tarımsal üretim ile sanayi üretiminden başlayan, taşıma, depolama, perakende ve tüketime kadar uzanan çok büyük bir ekosistem olduğuna dikkat çeken Aykaç, gıda arzında güvenliğin sağlanması için tüm bu aşamalarda doğru ve verimli uygulamaların geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Sebze-meyvenin %15’i bizden alınıyor”
Perakendecilerin tedarik zincirindeki en son halka olduğunu anlatan Aykaç, fiyat hareketliliğin arz-talep dengesinin ne kadar güvenilir olursa tüketiciye yansıyan fiyatlar da istikrarlı bir biçimde optimumda kalabileceğini kaydetti. Sebze- meyve fiyatlarına da değinen Aykaç, “Türkiye’nin 55 milyon ton sebze-meyve üretimine sahip ve bunun yüzde 30-35 kadarının fire olarak ayrıldığını, kalan 35 ila 37 milyon ton arası tüketilebilir sebze-meyvenin yaklaşık yüzde 15’inin perakendeciler kanalıyla satılıyor. Bu durumda yüzde 15’lik satış payı ile perakendecilerin enflasyona bir etki edemez. Bu yanlış algıyı ortadan kaldırmamız lazım. Asıl mesele plansız üretim, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve dışa bağımlılığın azaltılamamasıdır” dedi.
Türkiye, FMCG pazarında pozitif ayrışıyor
NielsenIQ Türkiye Genel Müdürü ve Ortadoğu ve Afrika Analitik Lideri Didem Şekerel Erdoğan ve NielsenIQ Türkiye Perakende Hizmetleri Direktörü Serhat Sükan, “Yarının Dünyası İçin Bugünden Ekmek” başlıklı sunumları hızlı tüketim ürünleri pazarının güncel durumunu değerlendirdiler. Türkiye’de hızlı tüketim ürünleri (FMCG / Fast-Moving Consumer Goods) perakendesinin 2022-2021 ilk 8 ay kıyaslamasında yüzde 85 bü yü me kaydettiğini belirten Erdoğan, dünya genelinde FMCG pazarı hacimsel daralma kaydederken, Türkiye’nin pozitif hacim performansıyla diğer ülkelerden ayrıştığını vurguladı. Serhat Sükan ise E-ticaretin pandemi döneminde Türkiye’de 2020 yılında toplam FMCG içinde yüzde 4,0 olan ağırlığının 2021 yılında yüzde 5,7’ye çıkardığını söyledi.
“Hükümet değişse bile değişmeyecek bir tarım politikasına ihtiyacımız var”
Tarımsal Üretimde ve Tedarikte Verimlilik Nasıl Sağlanır? Adlı panelinde konuşan DÜNYA Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, verim kaybının hemen sonuç gidilip etiket üstünden tartışıldığına dikkat çekti. Türkiye’de 1990 yılında 27,8 milyon hektar olan ekim alanlarının bugün itibariyle 23,1 milyona kadar gerilediğini anlatan Yıldırım, “Bundan daha büyük kayıp olabilir mi? Ekonomideki büyümeler hep 7’nin üstünde ama tarım sektörü son 6 çeyrekte sadece 1 çeyrekte büyüdü, geri kalan 5 çeyrekte küçüldü” dedi. Verimsizlikte önemli nedenlerden bir tanesinin üretimdeki sıkıtılar olduğunu bildiren Yıldırım şunları kaydetti: “11. Kalkınma Planı’nda içinde bu nedenler açıkça sıralanmış. Ancak biz stratejiyi çok iyi yazıyoruz ama uygulamada yeterince yapamıyoruz. Biz burada yazılan yapabilsek birçok sorunumuz giderilmiş olacak. Bizim en büyük yanlışlarımız hep sonuçların tartışıyoruz. Aslında nedenleri tartışmak yerine gıda fiyatlarına bakıyoruz. Öyle olunca maalesef çözüm bulamıyoruz. Bizde bakan değiştikçe tarım politikası da değişiyor. Burada Bakan değil, Hükümet değişse bile değişmeyecek bir tarım politikasına ihtiyacımız var. Bunun için hep söylüyoruz ‘Tarım Üst Kurulu’ olsun. Hatta ‘Gıda Düzenleme ve Perakendecileri Kurulu’ gibi. Bildiğiniz 9 politika kurulunda tarım yok. Cumhurbaşkanı da buna değindi ve bunun kurulmasına dikkat çekti. Öncelikle buraların da özerk yapıda olması gerekiyor.”
“Küçük çiftçiler üretimde desteklenmeli”
Dünyada ve Türkiye’de Gıda Arzı: Fırsatlar ve Tehditler başlığı altında BM Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ve BM Gıda ve Tarım Örgütü Gıda Güvenliği Uzmanı Keigo Obara, Güzem Yılmaz Ertem’in moderatörlüğünde, dünyada ve ülkemizde gıda arzındaki mevcut durum ve gelecek projeksiyonlarının yanı sıra öngörülen fırsatlar ve tehditleri değerlendirdiler. Tarımın şoklara daha dirençli olması için küçük ölçekli çiftçilik desteklenmesi gerektiğini belirten Selışık, “Onlar bu sorunu çözecek potansiyele sahipler. Tabii ki onların üretimiyle dünyayı bir anda beslemek mümkün değil ama ülkeler kendi gıda güvenliğini güvence altına alabilir. Küçük çiftçilerin, üretimden vazgeçmemeleri için desteklemesi gerekiyor” dedi.