Okumak öğrenmenin ilk şartı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak günlük hayatta bazılarımız gerek iş yoğunluğu gerek başka sebepler yüzünden yeterince okumaya zaman ayıramıyoruz. Fakat okumanın çok önemli olduğu günümüzde bu konuya yeterli zaman gerektiğini gerekirse uykumuzdan fedakârlık yaparak okumak ve öğrenmek için zaman sağlamamız gerektiği kanaatindeyim.
Toplumda hepimiz aynı fikre sahip olmak veya aynı fikri benimsemek durumunda değiliz. Hepimizin dünya görüşleri farklı olabilir. Ancak okuduğumuz her metin bizlere ana fikir olarak bilgi dağarcığımızı genişletecek, genel kültürümüzü arttıracak, ufkumuzu açarak ileriye dönük düşüncelerimize katkıda bulunacaktır. Okumanın faydaları saymakla bitmez. Basitçe ifade etmek gerekirse; ekonomi, siyaset alanı, aktüel olaylar, ülkemizde ve dünyada olup bitenler, kişiliğimizin gelişmesi vb. faydalar okuma sayesinde gelişecektir.
Ülkemizde okuma oranı %7-10 seviyesinde tahmin etsem de ben bu orana kendim de inanmıyorum. Çünkü kitap fiyatları biraz yüksek olduğundan satın alınan bir kitap, bir kişi tarafından değil birkaç kişi tarafından okunduğuna inanıyorum.
Bildiğimiz atasözü “okumanın yaşı yoktur” ne kadar anlamlıdır. Her yaş ve her kişiye göre okunacak birçok materyal bulunur. Bunları okumak ve birbirimizle bilgi alışverişi yapmak bazen dünya görüşümüzü bile etkilemektedir.
Günümüzde internet kullanımının hızla yayılmasından dolayı artık okumanın azaldığı, dijital ortamda okumanın arttığı da savunulmaktadır. Ancak okumak hiçbir zaman günlük hayatımızdan çıkmaz. Ne çıkarsa çıksın okuma kültürümüzden ödün vermemeliyiz.
Öğrenim hayatımızda ilkokuldan başlayan okuma kültürü eğitimi tahsil hayatımızın sonuna kadar devam etmekte; Türkçe ve edebiyat derslerinin önemini maalesef sonradan anlamaktayız. Hâlbuki çocukluk yıllarından alınan okuma eğitimi hayat boyu devam edecek ve iyi bir alışkanlık kazanacağız.
Okuma sağladığı bilgilere ek olarak güzel konuşma, dilimizi iyi kullanma, hitap etme, dinleme gibi faydaları da beraberinde bizlere kazandırır.
Mesleğimiz ne olursa olsun okumanın faydalarını iş hayatımızda da görürüz ve elde ettiğimiz bilgileri kullanırız. Örneğin bir satış elemanının müşterisine sen veya siz diye hitap etmesi arasında çok büyük fark vardır. Siz diye hitap edilen müşteri, kendisine değer verildiğinin farkında olacak ve yapılacak iş birliği için bir adım öte gidilecektir.
Okumanın faydalarının bir kısmını da görsel basından edinebiliriz. Geçerli olan yazılı ve görsel basını birlikte takip edebilmektir.
Edindiğimiz okuma alışkanlığını küçük yaştan itibaren gelecek nesillere, çocuklarımıza aşılamalıyız. Okumadan öğrenim mümkün olmadığına göre az okuyarak veya ezbere dayalı öğrenim gelecek için faydalı olmayıp kısa sürede unutulacaktır. Dolayısıyla çocuklarımıza okuduklarını anlamaları için yetiştirmeliyiz.
Bir diğer konu da okumaya bağlı olarak eleştiri anlayışımızdır. Dünyanın en kolay işi eleştiri yapmaktır. Herkes her konuda eleştiri yapma hakkına sahiptir. Ancak eleştiri de bilinçli ve olumlu yapılmalıdır.
Toplumda herkes özellikle ekonomi ve spor konusunda bilgili olduklarını sanarak birbirlerine eğitim verircesine eleştiri yaparlar. Örneğin bir futbol maçı konuşulurken teknik direktörün yanlış oyuncular seçtiğini, defansa X kişinin oyuncu olmasının galibiyet getireceğini, hakemin yanlış karar verdiğini vb. savunur. Ancak teknik direktörün oyuncu sıkıntısı çektiğini önümüzdeki süreçte önemli maç için oyuncuyu oynatmasını, futbol kuralları gereği hakemin kararının doğru olduğunu bilmeden konuşur. Bu eksikleri gidermek ise ancak okumayla mümkündür. Eleştiri yapan kişi, edece görsel değil, yazılı basını da takip etse idi daha olumlu eleştirileri doğru bir şekilde yapacaktı ama maalesef okumadan, araştırmadan konuşmakta ısrar ederler.
Aynı şekilde ekonomi de de benzer eleştiriler söz konusudur. Ülkede enflasyonun neden arttığını, döviz kurları hakkında bilgi sahibi olmadan ilgili metinleri okumadan ekonomi yönetiminin suçlandığını, yapılan köprünün yüksek veya geniş yapıldığını boş olarak eleştirenlere şahit oluyoruz. Hâlbuki köprü altından tren geçeceği için yüksek yapıldığını, iklim şartları nedeniyle boyutlarının belirlendiğini okumadıkları için bilemezler ama çok bilmiş gibi konuşurlar.
Gördüğüm bir yazıyı yazmadan geçemeyeceğim. Tahtakale’de bir esnaf dükkanının görünür bir yerine “spor ve siyaset konuşmak yasaktır” yazısını yazmış ve asmış. Anlaşılıyor ki anlamsız sohbetler ve eleştiriler personeli ve kendisini meşgul ediyor veya zaman kaybettiriyor. Bu tür olaylar da okuma eksikliğinden oluşmaktadır.
Yukarıda değindiğim gibi dünyanın en kolay işi eleştiri yapmaktır. Ancak içi boş eleştiriler yerine okuyarak araştırılarak yapılan eleştiri son derece faydalı olacaktır.
Ülkemizde gazetelerin tirajları hakkında euronews in araştırmasını aşağıda paylaşıyorum.
Türkiye’de yazılı basın hızla kan kaybederken 2021 yılında ulusal gazetelerin günlük ortalama tiraj toplamı 2 milyonun altına düştü. 2016-2021 yılları arasını kapsayan son 5 yılda ulusal gazetelerin tirajı yüzde 45 düştü. Gazete ve dergilerin yayın bölümünde çalışanların sayısı son 9 yılda yüzde 51 azaldı. 2021 yılında yayın bölümünde çalışanların yüzde 35’i üniversite mezunu değil.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yazılı medya istatistikleri gazete tirajlarının hızla düşmeye devam ettiğini gösterirken gazeteci sayısı da benzer şekilde azalıyor.
Gazete ve dergi sayısı 2021 yılında 2020 yılına göre yüzde 6 azalarak 4 bin 460 oldu. Bu yayınların yüzde 54’ünü dergiler oluşturdu. Gazete sayısı 2 bin 71 olurken bunların sadece 145’i ulusal çapta yayın yapıyor. Gazete sayısı 2011 yılında 2 bin 905 iken 2013 yılında 3 bin 100’e kadar yükselmişti. Buna göre gazete sayısı son 10 yılda yüzde 29 azaldı.
Kaynak: TÜİK
10 yılda gazetelerin tirajı yüzde 59 düştü
Gazete ve dergilerin tirajı ise 2021 yılında 2020 yılına göre yüzde 7,2 azaldı. 2021 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 925 milyon 56 bin olurken bunun %95’ini gazeteler oluşturdu.
Gazetelerin yıllık tiraj toplamı 881,2 milyon oldu. 2011 yılında gazetelerin yıllık tirajı 2 milyar 130 milyon idi. Bu da son 10 yılda tiraj toplamının yüzde 59 düşmesi demek.
Kaynak: TÜİK
Ulusal gazetelerin günlük tiraj toplamın 2 milyonun altına indi
En önemli gelişmelerden birisi ise ulusal gazetelerin günlük ortalama toplam tirajının 2 milyonun altına inmesi oldu. 145 ulusal gazetenin günlük ortalama tiraj toplamı 1 milyon 990 bin oldu. Bu sayı 2011 yılında 4 milyon 717 bin idi. 2015 yılında 4 milyon 592 bin olan tiraj toplamı 2016 yılında bazı gazetelerin kapatılmasının ardından 3 milyon 603 bine gerilemişti.
Kaynak: TÜİK
Tiraj kaybı 2016’dan bu yana da sürüyor. 2016-2021 yılları arasını kapsayan son 5 yılda ulusal gazetelerin tirajı yüzde 45 düştü. 2011-2021 arasındaki 10 yılda ise ulusal gazetelerin tirajı yüzde 58 düştü.
Gazeteci sayısı da hızla düşüyor: 5 yılda yüzde 34 azaldı
Gazete ve dergilerin yayın bölümünde çalışanların sayısı büyük bir düşüş içinde. 2011 yılında 50 bin 720 kişi yayında çalışırken bu sayı 2012’de 54 bin 798’e kadar yükselmişti. 2021 yılında ise sadece 26 bin 593 kişi gazete ve dergilerin yayın bölümünde çalışıyor. Bu da son 5 yılda yüzde 34; son 9 yılda ise yüzde 51 düşüş demek.
Kaynak: TÜİK (Her yıl Kasım itibariyle)
Kadın gazeteci oranı artıyor
Öte yandan yayın bölümünde çalışanlar içinde kadın oranı artış eğiliminde. 2011 yılında gazete ve dergilerin yayın bölümünde çalışanların yüzde 35’i kadın iken bu oran 2018’de yüzde 40,4’e kadar çıktı. 2021 ise bu oran yüzde 39 oldu.
Gazetecilerin yüzde 35’i üniversite mezunu değil
TÜİK verilerine göre yazılı medyada yayın bölümünde çalışanların yüzde 35’i üniversite mezunu değil.
Kaynak: TÜİK (Yüzde)
2021 yılında yayın bölümündekilerin eğitim seviyesi şöyle oldu: Lise altı yüzde 6, lise ve dengi yüzde 21, ön lisans yüzde 8, lisans yüzde 44 ve yüksek lisans veya doktora yüzde 20.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist