Forum İstanbul, bu yıl çevrimiçi olarak 21’inci kez düzenleniyor. İklim krizi ile karşı karşıya kalan dünyanın 2050 Karbon Nötr hedefini de işaret eden “2023’e Doğru, 2050 Ufku” ana temasıyla düzenlenen zirve, Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açılış konuşmaları ile başladı.
Dünya Gazetesi yayın sponsorluğu ile dijital platformlardan eş zamanlı olarak canlı yayınlanan zirvenin açılış konuşmasını yapan Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, bir hayalle yola çıkıldığını belirterek, bu hayalin 100’üncü kuruluş yıl dönümünü olan 2023’ü hedeflediğini belirtti.
Forum İstanbul’un yeni hedefi 2050
Zirvenin düzenlendiği ilk günden bugüne 21 yıllık süreç içerisinde 2023 vizyonunun toplumun tüm kesimlerinde bir karşılık bulduğunu belirten Acar, “2023’e bir yıl kaldı. Biz de Forum İstanbul enstitüsü olarak daha ileriyi düşünmek istedik, bu kapsamda yeni hedefimiz 2050 yılı olarak belirledik. “Ufukta neler var?” sorusundan hareket ettik. “2023’e Doğru, 2050 Ufku” başlıklı zirvemizde sıfır karbon dünya hedefiyle, iklim, temiz enerji, yeşil üretim, tarım 5.0: tarım ve gıda teknolojilerinin geleceği gibi konuları masaya yatırarak tohumlar ekmenin yanı sıra Türkiye’nin dijital devrimini, ekonomide banka ve fintechlerin yeni stratejilerini konuşalım istedik. Bu yılki zirvede 2050 ufkuyla konuşulacak her konunun topluma, kurumlara ayna tutacağına ve yeni stratejilerin, yeni vizyonların doğumuna vesile olacağına inanıyoruz” dedi.
İnsanlık tarihinin en baştan itibaren insanların hayal ederek, merak ederek, soru sorarak, tartışarak, amaçları ve hedeflerine ulaştığını belirten Acar, “Forum İstanbul Enstitüsü olarak bizlerin de çabamız dönüşüm stratejini temel taşlarının zamanında ortaya çıkmasına ve uygulanmasına aracı olmaktır. Toplantılarımızın genç kuşaklarımız için de bir umut ve gelecek vizyonu olması için büyük önem taşıdığına da inanıyoruz” diye konuştu.
Gülle: İhracattaki ivme, 2023 beklentilerini artırdı
Son 2 yılda küresel ticarette yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin ihracat önderliğinde bir yol haritası belirlemesinin önünü açtığını belirten TİM Başkanı İsmail Gülle, küresel ticarette yaşanan krizlerin, hız ve fiyat yerine güveni önceleyen bir anlayışa yönelmeye sebep olduğuna dikkat çekti.
Bu süreçte Türkiye’nin, ihracat merkezli bir büyüme modelini benimseyerek üretimde, istihdamda ve ihracatta öne çıktığına dikkat çeken Gülle, “2021 yılında yıllık 200 milyar dolar ihracat barajını aşıp yılı 225 milyar dolarla kapatmayı bildik. Küresel ticaret yüzde 23 artarken ihracatımız yüzde 33 arttı. Sadece bu veri bile, ihracatımızın küresel ticaretteki gelişmelerden pozitif ayrıştığına, ihracatta yakalanan ivmenin arttığına delil olarak yeter. Bildiğiniz gibi 2026 yılı için 300 milyar dolar ihracat hedefi koymuştuk. Ancak ihracatçılarımızın gösterdiği başarı ile bu hedefi 2023 yılına çektik” dedi.
Nebati: Türkiye, yüksek katma değerli yatırımları teşvik ediyor
Geleceğe yön verme iddiası taşıyan vizyoner insanlarımız 21 yıldır bu etkinliği istikrarlı bir şekilde sürdürdüğüne, bunun ülkemiz için çok kıymetli olduğunu vurgulayan Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati, “Yükselen emtia fiyatları, tedarik kanallarındaki aksamalar ve nakliye maliyetleri, tüm dünyada yüksek enflasyonu tetikledi. Diğer yandan dijitalleşme, teknolojik ve yeşil dönüşüm gibi konularda politika yapıcılar başta olmak üzere iş ve akademi dünyasının ajandasında üst sıralarda yerini aldı. Önümüzdeki dönemde tüm bu zorlukları aşarak değişimin getirdiği fırsat alanlarını en iyi şekilde değerlendiren ülkeler ve kurumların öne plana çıkacağının farkındayız” dedi.
Nebati, son 20 yılda hızla kalkınan Türkiye’nin ihracat ve yüksek katma değer odaklı büyümesini daha da güçlendirmek için tüm paydaşlarla koordinasyon içerisinde çalışmaların sürdüğünü altını çizdi.
Türkiye’nin ilk çeyrek büyümesi ile 2021 yılı başından itibaren gerçekleşen dengeli büyüme kompozisyonunun 2022 yılının ilk çeyreğinde de devam ettiğini belirten Nebati, “Türkiye üretiyor, ihraç ediyor, istihdam oluşturuyor. Daha da önemlisi bunu dengeli sürdürülebilir bir şekilde yaparak küresel değer zincirindeki konumunu giderek güçlendiriyor ve pekiştiriyor. Tüm bunları makro ekonomik ve finansal istikrarı güçlendirerek, yüksek katma değerli yatırımları teşvik eden Türkiye Ekonomi Modelimizle başarıyoruz” dedi.
Nebati, politikalarını küresel eğilim ve fırsatları da dikkate alarak oluşturduklarını belirterek, teknolojik gelişmeler, dijital dönüşüm, iklim değişikliği ve küresel ısınmadan bahsetti. Dr. Nebati, “Bu gelişmeler karşısında, gereken tüm adımları atıyor, tarımdan sanayiye, enerjiden çevreye ve finans sektörüne kadar tüm boyutlarıyla yeşil dönüşümü destekliyoruz. Diğer yandan bu dönüşümün gerekli kıldığı yatırımları finanse etmek, ülkemizdeki yeşil finansman ekosisteminin uluslararası standartlarla uyumunu artırmak üzere gereken tüm aksiyonları alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve dünyanın sınavları: Susuzluk, kuraklık ve göç
Açılış konuşmalarının ardından bu yıl ilk defa uygulanan, “Türk Kahvesi Sohbetleri” kapsamında ilk olarak “İklim: Uygarlığın Büyük Sınavı” başlıklı oturum gerçekleştirildi.
TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç’ın sunumunda UNSDSN (BM Sürdürülebilir Çözümler Ağı) Türkiye Koordinatörü Bahar Özay sonuçlarının artık neredeyse her gün hissettiğimiz iklim değişikliğinin etkilerinin ülkemiz sınırlarından nasıl azaltılabileceğini konuştu.
Türkiye’nin ve Akdeniz havzasının iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerden bir tanesi olduğunu hatırlatan Ataç, yapılan modellemelerin ilerleyen yıllarda Türkiye için hiç kolay geçmeyeceğine işaret ettiğini hatırlattı.
Bu doğrultuda susuzluk ve kuraklığın Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olduğuna dikkat çeken UNSDSN Türkiye Koordinatörü Bahar Özay, dünyanın da karşılaştığı en önemli risklerden birinin yine kuraklık olduğuna dikkat çekti. 2022 Sayılarla Kuraklık Raporu’nu hatırlatan Özay, “Rapor, dünyanın yaşayacağı en önemli riskin kuraklık olduğuna dikkat çekiyor. Kuraklık nedeniyle 250 milyon kişinin göç edeceğini bize bildiriyor. Bu bizim kendimizin, ülke topraklarının yaşayacağı sorunların üstüne bir de göç sorunuyla uğraşmamız gerekecek” dedi.
Öngörülebilir gelecek belirsizliklere işaret ediyor
“Global Bakış: Dünya ve Türkiye” başlıklı günün ilk oturumunda öncelikle konuk konuşmacı Uluslararası Finans Enstitüsü Başkanı (IIF) Timothy Adams söz aldı. Enerji ve gıda fiyatlarındaki artış ile tedarik zincirinde halen süren birtakım problemler olduğuna dikkat çeken Adams, “Çin’in kaynaklı üretim sıkıntıları da söz konusu. Son derece sıkıntılı durumlarla karşı karşıyayız. İyi olan gelişmeler var anca, soru işareti sayısı hala oldukça fazla. Dünya çapında artık daha yavaş büyümeler, daha yüksek fiyatlandırmalar söz konusu. Ukrayna ve Rusya savaşı da farklı konuları karşımıza çıkarıyor. Dünyadaki buğdayın neredeyse yarısını üreten Ukrayna ve Rusya’nın içinde bulunduğu durum, gıda kapasitesi ile ilgili bir başka sorunu daha önümüze çıkarıyor. Bu da gıda fiyatlarının artışını beraberinde getirecek” dedi.
Belirsizlik süreçlerinin devam ettiğine vurgu yapan Adams, “Bu durum da, mevcut durumlar ekseninde nihai tüketicinin etkilenmesi ihtimalini artırıyor. Yanı sıra, ithal edilen emtiaya bağlı olan ülkelerin de birçok farklı sıkıntı ile karşılaşabileceğini söyleyebiliriz. Öngörülebilir gelecekte bir rahatlama maalesef görülemiyor” dedi.
Forum İstanbul Enstitüsü Onursal Başkanı Yavuz Canevi’nin yönetimindeki oturumda TÜSİAD YK Üyesi Perihan İnci, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, Dünya Bankası Baş Ekonomist ve Beklentiler Grubu Direktörü M. Ayhan Köse, Uluslararası Siyasi Bilimler Derneği eski Başkanı ve Forum İstanbul Onursal Başkan Yardımcısı Emeritus Prof. Dr. İlter Turan, “Global Bakış: Dünya ve Türkiye” başlığında aşağıdaki sorulara yanıt aradılar:
• Değişen yeni dengeler ile küreselleşme eğilimi nasıl bir yol izleyecek?
• Küresel finans sektörü enflasyon, faiz oranları, likidite ve riskler açısından nereye gidiyor? Ukrayna-Rusya savaşı bu gelişmelerin gidişatını ciddi şekilde değiştirdi mi?
• “IMF ve Dünya Bankası gibi Bretton Woods kurumlarının yeniden yapılandırılmasına” ihtiyaç var mı?
• AB-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz? Ukrayna-Rusya savaşı bu ilişkilerde “yeni bir dönemin başlangıcı” olabilir mi?
• Savunma, enerji, üretim zinciri ve yeşil ekonomi alanları ön plana çıkar mı?
• Türk iş dünyası dünyadaki gelişmelere nasıl bakıyor?
Dünya Bankası’ndan krize 170 milyar dolarlık destek
İlk olarak söz alan Dünya Bankası Baş Ekonomist ve Beklentiler Grubu Direktörü M. Ayhan Köse, dünya çapında etkisini gösteren yüksek enflasyon nedeniyle merkez bankalarındaki faiz artışlarına ilişkin hareket ve beklentilere dikkat çekti. Bu durumun, dünya ekonomisinde 1970’lerde yaşanan stagflasyon riskini yeniden gündeme getirdiğini hatırlatan Köse, “Büyük bir testten geçiyoruz. Bu testin sonunda 1980’li yılların başındaki gibi bir kriz olmadan dünya ekonomisini daha düşük enflasyon, daha yüksek büyüme kulvarına koyabilirsek başarılı olacağız” dedi.
Dünya Bankası’nın geçen zaman içerisinde küresel değişikliklere ayak uyduran bir kurum olduğuna dikkat çeken Köse, “Dünya Bankası için biz önümüzdeki 15 ayda 170 milyar dolarlık bir paket masanın üzerine koyuyoruz ve bu paketi çok hızlı bir şekilde ihtiyacı olan ülkelere yardım şeklinde, düşük faizli borç şeklinde vereceğiz.” sözleri ile krize karşı atılacak bir diğer adımı açıkladı.
İnci, iş dünyasının beklentilerine dikkat çekti
Ardından söz alan İnci ise küresel ekonomide önemli bir döngü değişimi yaşandığını; dijitalleşme, iklim değişikliği ve arz zincirlerinin değişmesinin söz konusu olduğunu belirtti.
Öncelikle enflasyonla doğru yöntemlerle mücadele ederek sorunu çözüp, ardından Türkiye’nin küresel yarışta yerini hızla yeniden alması gerektiğini belirten İnci, “Ancak, Türk iş dünyası olarak biz her gün yeni bir şeye uyanıyoruz ve çok fazla gerçekten. Globalin de getirdiği yük, dengelerin değişmesi, sistemde olan gerginlikler…. Bizim işlerimizi daha da, yani içeride birtakım şeyleri, dinamik idare etmemiz gerekirken özellikle ihracat yapan firmalar için hammadde konusu çok ciddi boyutta, onları da ele alıp bir yandan onun fiyatlaması; çünkü orada da fiyatlar çok değişken, orada da enflasyon var. Biraz kıskaca girmiş görünüyoruz” dedi.
“Türkiye’nin yakın geleceği yeniden, 21.Yüzyıl sürümüyle Avrasya’da”
Batı’nın, Avrupa’nın Avrasya’ya açılan bir merkezi olma pozisyonunun Türkiye’yi her alanda başarılı kıldığını, aksinde ise Batı nezdinde zayıfladığını, yakın tarihte bunun defalarca teyit edildiğine dikkat çeken Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, “Şimdi Türkiye’nin de bu algoritmayı belki bir 21’inci Yüzyıl sürümüyle tekrardan kurgulaması gereken bir dönemdeyiz. Dolayısıyla, Türkiye’nin de yakın geleceğini belki de yine bu denklemde, bu eksen de aramakta çok doğru olabilir.” dedi.
Dr. Kaleağası, Türkiye’nin geleceği açısından Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’de alınan kararların, Transatlantik yani ABD ile olan ilişkilerin, Berlin yani Almanya ile ilişkilerin, Brexit sonrası dönemin ile Balkanlar, Karadeniz ve Pekin ilişkilerinin önemli olduğuna vurgu yaptı.
Gelişmiş ekonomilerin göç ikilemi
Tamamen siyaseti gözetmeyen ve sadece iktisadi mantıkla bir iktisadi karar alınamadığını, bu nedenle de esas meselenin siyasal ekonomi olduğuna dikkat çeken Emeritus Prof. Dr. İlter Turan, mevcut gelişmeler ekseninde artık en az iki kutuplu bir dünyanın yolunun açıldığına dikkat çekti.
Rusya’nın içinde bulunduğu savaş halinin ülkenin aslında zayıflamış bir ülke olduğunu gösterdiğini, sonuç ne olursa olsun zayıflamış olarak çıkacağını belirten Prof. Dr. Turan, “Göç bir insan gücünün sınırları aşması değil; kültürlerin, inançların, yaşam biçimlerinin de sınırları zorlaması anlamına geliyor. Dünyada rahat yaşamış ülkeler göçmen karşısında kendilerini tehdit edilmiş görüyorlar, bunu sınırlamaya çalışıyorlar. Bir yandan da muhtaçlar. Demografi, birçok gelişmiş ülkedeki doğurganlık ve nüfus artışı oranlarının, refahlarını koruyabilmek için yeterli olmadığını gösteriyor. O nedenle göçe muhtaçlar” sözleri ile gittikçe öne çıkan göç konusuyla ilgili yaşanan ikilemi hatırlattı.