Son zamanlarda sık sık okuduğumuz veya duyduğumuz bir kelime durumuna gelen liyakat genellikle kamu ve özel sektörlerde işe alım sürecinde karşımıza çıkmakta ve kamuoyunda tartışma konuları arasında yerini almıştır.

Liyakat sözcüğü Arapçadan dilimize gelmiş bir kelimedir. Uygun olma, yaraşır olma layık olma anlamına gelmektedir. Bizde genellikle işe uyumluluk, işi benimseme gibi anlamlarda kullanılır.

Liyakatli bir kişi aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır.

*Eğitim durumu: Kişinin eğitimi yapacağı işle uyumlu olmalıdır. İlahiyatçı bir akademisyen hukuk fakültesinde yönetici olamaz veya olmamalıdır.

*İş tecrübesi: Tecrübe yaşanarak elde edilen bir süreçtir. Eğitim veya öğrenimle sağlanamaz. Örneğin bir satış elemanının ikna kabiliyeti, müşteri portföyü gibi etkenler önemlidir.

*Görev ve sorumluluk bilinci: Bir çalışan aldığı sorumluluğu tamamen yerine getirmek, konu ile ilgili önemli çalışmalar yapmalıdır. Aldığı görevi kemdi işiymiş gibi sonuçlandırmaya çalışmalıdır.

*Hiyerarşik yapıya uygunluğu: Liyakatli bir çalışan, her şeyden önce işletme prensiplerine uyum sağlamalı, as ve üs ilişkilerini saygı ve sevgi çerçevesinde organize etmelidir.

*İletişim becerisi: Günümüzde en son teknolojinin kullanıldığı işletmelerde iletişim kuralları değişkenlik göstermekte, çeşitli türlerde iletişim ağları ortaya çıkmaktadır. Bunları şirket lehine en iyi şekilde kullanmak çalışanın asli görevlerinin arasındadır.

Liyakatli kimselerin çalıştığı işletmelerde başarı şansı son derece yüksektir ve yeniliğe açık, gelecek endişesi olmayan, büyümeyi daha kolay sağlayan ve rekabet gücü daha fazla olan işletmelerdir. Tabii ki burada patronların veya üst düzey yöneticilerin tutumu olumlu olmalıdır. Tabiri caizse insan kaynaklarının doğru kullanımı bazı patronlar tarafından çok optimal şekilde uygulanmakta bazı patronlar için ise oldukça güç bir uygulamadır.

Genellikle bazı aile şirketlerinde istisnalar hariç liyakat sistemi esas alınmamaktadır. Çünkü personelin birçoğu patronun yakınlarından oluşmakta ve dolayısıyla kariyer şansı bu kimseler haricinde oldukça zayıftır. Diğer çalışanlar arasında bu tutum huzursuzluk yaratmakta, çalışma düzeni, sorumluluk bilinci zayıf kalmakta nasıl olsa ben yükselemem mantığı ile görevi askıya alma sonuçlarını doğurmaktadır.

Özel sektörde olduğu gibi kamu sektöründe de benzer olaylar söz konusudur. Devlet memuru olabilmek için kısa adı KPSS olan kamu personeli seçme sınavı uygulaması yapılmaktadır. İlk etapta sınavda başarı sağlayarak mülakat sınavını da geçmek esas alınmaktadır. Ancak kamuoyunda mülakat sınavlarında adaletli davranılmadığı daha çok eş dost tavsiyesinin geçerli olduğu da bir gerçektir. Toplum mülakat sınavlarının kamera ile yapılmasını benimsemektedir. Çünkü günümüzde KPSS’den dereceye girmiş gençler mülakat sınavında başarısız olmuşlar ve devlet memuru olamamışlardır. Belirli bir kesim de mülakatın kaldırılmasını tercih etmektedir. Bazı birimlerde mülakat sınavı mutlaka yapılmalıdır. Örneğin konuşması bozuk bir kişinin öğretmenlik yapması beklenemez. Veya bilgisayar programlarını bilmeyen bir kişi muhasebede çalışamaz ama özelliklere göre başka işlere tayini yapılabilir.

Liyakat sistemi olmayan işletmelerin başarı şansı son derece azdır. Çünkü işletmede verimli bir çalışma sistemi uygulanamaz ve personel sürekli kendi geleceğinden emin değildir ve her an için görevden alınma endişesini taşıdığından kendi işine konsantre olması oldukça zordur ve sorumluluk bilinci oluşmamıştır. Personel kariyerinde yükselmek için sürekli iş değişimi konusunda mesai harcayacaktır.

Ülkemizde maalesef liyakat sistemi uygulanmayan pozisyonlar bulunmaktadır. İstanbul büyükşehir belediyesinde 557 kişinin terörle bağlı olduğu iddiası Sn. İçişleri bakanlığı tarafından açıklandıktan sonra hukuki süreç başlatılmıştır. İse alım süreçleri yasayla belirlenmiştir ve kurallara uymayan kişiler işe alınmamalıdır. Eğer böyle bir konu varsa teröre katılan kişiler kadar işe alanların da sorumluluğu altındadır. İse girişlerde yanlış bilmiyorsam sabıka kaydı alınmaktadır. İBB gibi büyük bir organize, bu yükümlülüğünden ödün vermesi olanaksızdır ve eğer böyle ise sorumlular gereken cezayı almalıdır. Söz konusu 557 kişi hakkında ortaya atılan iddia doğru ise (ki içişleri bakanlığı tarafından açıklandığı için bilgi ve belge mevcut olmalı), hiç zaman kaybetmeden adı geçen kişiler hakkında cezai işlem başlatılmalıdır.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist