Bun sorunun cevabını duyar gibi oluyorum. Hepiniz veya bir çoğunuz diyeceksiniz ki: Sn. Cumhurbaşkanımız böyle istediği için düşürülüyor. Hayır öyle devil’s. Cumhurbaşkanı faizlerin düşmesini neden istiyor? İrdeleyelim.
Faiz, her ülkenin ekonomisi için hem vazgeçilmezi hem de en problem olan ögesidir. Çünkü her üretimin maliyet hesaplarında mutlaka bir faiz gideri mevcuttur ve biz vatandaşlar yaptığımız her alışverişte ödediğimiz bedelin içinde bir miktar faiz vardır. Alışveriş yaparken biz bunun farkında olmadan sadece aldığımız ürünün fiyatı ile ilgileniriz.
Sanayi sektörlerinin neredeyse tamamında kredi kullanımı söz konusudur. Çünkü işletmelerin temel amaçları arasında büyümek, üretim çeşitliliğini arttırmak, daha büyük Pazar payına sahip olmak gibi esaslar mevcuttur. İşte büyümek için ise ek kaynak zaruriyeti hakimdir. Ek kaynak ise kredi yoluyla sağlanmaktadır.
Üretimde kredi maliyetleri ne kadar az olursa üretim maliyeti de o kadar az olacaktır ve son tüketiciye ulaşıncaya kadar ucuz maliyetin getirisi yansıtılacaktır. Böylece enflasyonun da yükselmesi önlenecektir. Aksi durumda ise yani kredi faizlerinin yüksek olması üretim ve satış maliyetlerinin artmasına sebep olacak ve enflasyon da yükselecektir.
Politika faizinin düşürülmesinde esas olan ise özellikle üretim işletmelerinin üretim maliyetlerini düşürerek enflasyonun yükselmesine engel olmaktır. Bildiğiniz gibi politika faizi, diğer bankaların T.C. Merkez bankasından ihtiyaçları oranında aldıkları paraya uygulanan faiz oranıdır. Bankalar merkez bankasından aldıkları veya vatandaşlardan topladıkları mevduatları şahıs, kurum, şirketlere kredi olarak satarlar.
Politika faizlerinin düşürülmeye başlandığı Eylül 2021’den buyana tam bir yıl geçti. Bu geçirdiğimiz bir yılda enflasyon %19 dan %80 e; dolar 7.5 TL’den 18 TL ye çıktı. Ancak politika faizlerinin düşmesi ile beklenen sanayi ve ticari kredilerde düşüş görülmedi yani faizlerin düşmesi amacına ulaşmadı. Çünkü bankalar, merkez bankası veya vatandaşlardan topladıkları ucuz maliyetli parayı kredili müşterilerine yansıtmadılar. %13-14’le aldıkları parayı %25-30 aralığında faiz oranıyla müşterilerine satmaya devam ettiler. Şimdi ise merkez bankasından %12 ile para alacaklar. Hal böyle olunca bankalar %500 civarında astronomik karlar elde ettiler ve dönemin en karlı sektörü oldular.2022 yılının ikinci çeyreğinde yakaladığımız %7.6 büyüme içindeki en büyük pay da finans sektörüne aittir.
Faizlerin düşürülmesinin amaçlarının içinde ve devamı niteliğinde olan yurtta üretim seferberliğinin başlaması, ihracatın artması, işsizliğin azalması, cari açığın kapanması hatta cari fazlaya ulaşılması, merkez bankasının döviz rezervlerinin yükselmesi gibi olumlu gelişmeler düşük faiz ile elde edilecekti. Ama maalesef beklenen bir türlü gerçekleşmedi.
Bundan bir süre önce Hazine ve Maliye bakanlığı kredi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla bankaların zorunlu karşılık ayırmaları konusunda birtakım düzenlemelere gitti. Zorunlu karşılık oranları bankaların verdikleri kredi faiz oranları baz alınarak belirlendi. Bu karardan sonra kredi faizleri az da olsa düşme eğilimine girdi ama yeterli değildir. Demek ki kredi faizlerini düşürmeleri için bankalara daha etkili yaptırımlar yapmak gerekiyor.
Döviz kurlarının yükselmesi ihracatçılar açısından olumludur. Ancak ülkemiz nüfusu 84 milyon olduğu gerçeği ile sadece ihracatçı veya büyük holdinglerin kazançlı olması çözüm değildir. Önemli olan milli gelirden tüm vatandaşların pay alabilmesidir.
Bir diğer önemli bilgi ise ucuz maliyetle alınan kredilerin amacına uygun kullanılmayarak dövize yatırıldığı şeklinde bilgiler okuyoruz. Ülkemizin son derece ihtiyacı olduğu bir dönemde eğer bu söylentiler gerçekse (ben gerçek olduğuna inanıyorum.) bunu yapanlar vatan hainidir ve kendileri hakkında derhal işlem başlatılmalıdır.
Ekonomi, çeşitli bileşenlerden oluşan ve entegre çalışan bir bilim dalıdır. Yani ekonomik dengelerden birini bozduğunuzda başka dengelerin de bozulmasını kabul etmiş olursunuz. Faiz indiriminin tek başına çözüm olmadığını yaşadığımız son bir yılda gördük. Öncelikle enflasyon, faiz, döviz kuru üçlüsü arasındaki dengeyi iyi ayarlamak gereklidir. Bu üçlüden ilk önce döviz kurlarının düşürülmesi ile işlemler başlamalıdır. Çünkü ülkemizde enflasyon, döviz kurlarına paralel olarak yükselmektedir. İster ithal ister yerli olsun tüm ürünlerin fiyatları döviz kurlarına endekslidir. Dolayısıyla enflasyonun düşmesi de döviz kurlarının düşmesine bağlıdır. Döviz kurlarını düşürmek de merkez bankasının döviz rezervlerinin yüksek olması ve gerekli gördüğünde bankalar aracılığıyla piyasaya müdahale etmesi ile sağlanabilir veya kurlar kontrol altına alınabilir. Bu da ancak yabancı yatırımcının ülkemize gelerek yatırım yapması ve ihracat rakamlarımızın yükselmesi ile mümkün olacaktır.
İşte hükümetin de uygulamaya koyduğu ekonomik model de ihracat odaklı ekonomik büyüme sağlamaktır. Bunun için de sanayicilerimizin düşük faizli kredi kullanarak üretimin önü açılması mantığı söz konusudur. Politika faizinin düşürülme sebebi budur.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist