Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, , 52. TÜSİAD Olağan Genel Kurulu’nun açılışında yaptığı konuşmada, bugünkü Genel Kurul’da, son kez Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla hitap ettiğini bildirdi.
3 yıl önce üstlendiği bu görevin kendisine pek çok başka şeyin yanı sıra Türkiye’nin farklı yörelerindeki kıymetli insanları, her şartta sorumluluklarını yerine getirmeye çalışan sivil toplum gönüllülerini, bir zihinsel ve toplumsal dönüşümü kökleştirmeye çalışan kadınları, kabuklarını kırmaya çalışan gençleri, siyasi sistemin içinde faydalı işler yapmaya çalışan siyasetçileri ve bürokratları daha yakından tanıma imkânı sağladığını ifade eden Kaslowski, “Bu sayededir ki Türkiye’nin geleceğiyle ilgili umutlarımı diri tuttum. Dünya tarihinde yeni bir dönem başlarken, ülkemizin de kendisine layık bir konuma geleceğine yönelik inancım tüm ziyaretlerimde, temaslarımda tazelendi.” diye konuştu.
Kaslowski, görevi süresince TÜSİAD’daki çalışmalarını anımsatarak, Türkiye için önemli olduğuna inandıkları ilişkilerin derinleşmesine çalıştıklarını, iletişim çabalarını kesintisiz sürdürdüklerini, bu konularda kendilerinden görevi devralacaklara olumlu bir tablo bıraktıklarına inandığını söyledi.
“Yeni yol haritalarının çizilmesi gerekiyor”
Simone Kaslowski, Kovid-19 salgının ekonomideki yerleşik yaklaşımları, yapıları, iş bölümünü, küreselleşme anlayışını derinden sarstığı, iklim krizinin tüm ağırlığıyla insanlığın gündemine oturduğu, jeopolitik çatışmaların keskinleştiği bir sarsıntılı geçiş döneminde olunduğunu aktararak, “Kuzeyimizde sonuçları 10 yıllara yayılabilecek bir savaş sürüyor. Türkiye’nin önünde yapılması gereken önemli tercihler var. Yeni yol haritalarının çizilmesi gerekiyor.” dedi.
Ekonomik tabloya değinen Kaslowski, “Konuyla ilgili analizlerimizi, çözüm önerilerimizi, geçtiğimiz aylarda pek çok defa kamuoyu ile paylaştık. Önümüzdeki dönemde nelerin yapılması gerektiğiyle ilgili her biriniz şirketlerinizde çalışıyor, tedbirler alıyorsunuz. TÜSİAD da geleceği kurma çabalarına katkı veriyor, dünyayı takip ederek Türkiye’nin nasıl bir yol haritasına ihtiyacı olduğunu belirlemeye çalışıyor.” şeklinde konuştu.
3 yıl önce göreve geldiklerinde, “Bu yeni çağda her bir satırını emekle, kararlılıkla, başarıyla işleyeceğimiz yepyeni bir Türkiye hikayesi yazalım” dediklerini hatırlatan Kaslowski, “Yeni bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporunun da böyle bir arayışın sonucu olarak başladığını ve kamuoyuna sunulduğunu belirtti.
Kaslowski, raporda yeni Türkiye hikayesinin üç ayağını; insan, bilim ve kurumlar olarak koyduklarını anımsatarak, Türkiye’nin geleceğinin, bilimi ve insani gelişmeyi birinci sıraya koymaktan, kapsayıcı ve güvenilir kurumlar inşa etmekten geçeceğini, ayrıca başta eğitim politikaları olmak üzere dijitalleşme dalgasının yakalanması gerektiğini vurguladı.
“Değişimin köklü olacağından şüphemiz yok”
Kaslowski, salgın ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından, dünyada geçen 30-40 yıla hâkim olan anlayışların, yaklaşımların ve hatta dinamiklerin değişeceğinin görülebildiğini, değişimin köklü olacağından şüphe etmediklerini, bu değişimin unsurlarını doğru anlamak ve yönü iyi belirlemek zorunda olduklarını söyledi.
Ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin dünyadaki etkisinin daha da azalacağı bir yere doğru gidildiğine işaret eden Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aynı zamanda siyasi ve stratejik bakış açısıyla yapılan tercihlerin ekonomik hesapların önüne geçtiği tarihi bir küresel yeniden yapılanma anındayız. Jeopolitik kaygıların, ideolojik karşıtlıkların ve daha dışa kapalı ekonomik bölgeselleşme anlayışlarının ön plana çıkabileceği bir an bu. Kaygımız, Türkiye’nin bu dönüşüm anına ve dünya ekonomisinde gördüğümüz enflasyon artışına, tedarik zincirlerinin yeniden kurgulanmasına ve iklim değişikliğine karşı geliştirilen yeşil dönüşüm projelerinin taleplerine hazırlıksız yakalanması. Tüm dünyada, kalkınma politikalarında, dijitalleşme ile beraber çevreci ve kapsayıcı büyük bir dönüşüm gerçekleşiyor. TÜSİAD, bu konuyu hep gündemde tuttu ve yön gösterici raporlar yayımladı, çalışmalar gerçekleştirdi. Türkiye bu treni de yakalayabilir.”
Kaslowski, büyüme ile kalkınma arasındaki farklara işaret ederek, “Son dönemde Türkiye elindeki tüm rezervlerini hızla eritmekte. Bunların kısa sürede yeniden biriktirilmesi hiç de kolay olmayacak. Döviz rezervlerimizin yanı sıra su, orman, ağaç, zeytinlik ve insan kaynakları rezervlerimizi tüketiyoruz.” diye konuştu.
Susuzluğun yaratacağı göç, ormansızlığın getireceği çölleşme, en yetişkin ve beceriye sahip insanların yurt dışına gitmesiyle oluşacak çoraklaşmanın aslında ekonomiyi düşünürken en başta akla gelmesi gereken unsurlardan sayılması gerektiğini belirten Kaslowski, “Yüksek enflasyon beklentisi içinde, döviz kurundaki belirsizlik ve rezerv erimesi nedeniyle maliyet hesabı yapamayan, öngörüde bulunamayan bir özel sektör ancak acil durumla ilgilenebiliyor. Ama bunu aşmamız gerektiğine samimiyetle inanıyorum.” dedi.
Kaslowski, Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinde bir ekonomide, ucuz emeğe ve düşük standartlara dayalı ihracat yoluyla kalkınma modelinin uygulanamayacağını ifade ederek, 21. yüzyılın piyasa ve teknoloji gerçekleri ucuz emekten çok, yetişmiş ve iyi eğitimli iş gücü ile verimlilik üzerine inşa edilmiş ekonomileri öne çıkardığını dile getirdi.
“Belki de ‘dolar sonrası’ bir finans dünyasını tasavvur etmeye başlamamız gerekecek”
Simone Kaslowski, hemen herkesin Türkiye’nin gıdada kendine yeten dünyadaki 7 ülkeden birisi olduğunu duyarak ve bundan gururuyla büyüdüğünü aktararak, bugünkü gerçeğin o nedenle kendisine çok hazin geldiğini belirtti.
Gıda ürünlerindeki ithalata ve ailelerin gıda bütçesine olumsuz etkisine işaret eden Kaslowski, “Makroekonomik dengelerimizi bir an önce sağlıklı bir noktaya getirdikten sonra sanayide olduğu gibi tarımda da kapsamlı bir yeniden tasarım ve yapılanma çabası içine girmek zorundayız. ‘Dövizimiz var’ diyerek ithalatla sıkıntılarımızı giderme imkanlarımızın giderek daraldığı bir konjonktüre de zaten çoktan girdik. İyi ki Türkiye’nin reel kesimi bu derecede esnek ve dirayetli.” diye konuştu.
Rezervler üzerindeki tasarrufların uzun erimde, doların tahtını sarsmasının mümkün olabileceğine dair bir tartışma başladığına dikkati çeken Kaslowski, “Belki de ‘dolar sonrası’ bir finans dünyasını tasavvur etmeye başlamamız gerekecek.” dedi.
Kaslowski, Avrupa Birliği’nde yaşanan jeopolitik dönüşümün Türkiye açısından da önemli sonuçlar yaratacağını aktararak, şunları kaydetti:
“Ancak halen derin bir kriz içindeki AB-Türkiye ilişkilerinin yalnızca jeopolitik nedenlerle düzeleceğini beklemek yanlıştır. Yeni dönemin demokratik ve otoriter sistemler arasındaki rekabet ve hatta mücadelenin de derinleşeceği bir dönem olması ihtimali yüksektir. Bu durumda başta Avrupa Birliği olmak üzere, transatlantik ortaklarımız ile ilişkilerin gelişmesi için Türkiye’deki hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, bireysel haklar, düşünce ve ifade özgürlükleri gibi konularda silkinmek, hızla restorasyona gitmek ve ülke demokrasisini tahkim etmek gerekecektir.”
Avrupa Birliği üyeliğinin, stratejik hedef olarak korunma ve ilerletilmesi gerektiğini vurgulayan Kaslowski, “Bu üç yıl boyunca tüm çalışmalar, temaslar, edindiğim yeni dostlarla yaptığımız konuşmalar, zaten bildiğim bir gerçeği bana bir kez daha öğretti. Toplum olarak yaşadığımız derin duygusal dalgalanmalara rağmen Türkiye’nin yeri Batı dünyasındadır.” diye konuştu.
Kaslowski, Türkiye’nin Atatürk ilkeleri ışığında ilerlemesi ve gelişmesi yolunda çalışmasının, TÜSİAD’ın her zaman ana doğrultusu olacağını vurguladı.
Konuşmaların ardından TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, bugün görevi sona eren TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski’ye plaket takdim etti.
Daha sonra, TÜSİAD’ın Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimine geçildi.