Mehmet KARA / HABER ANALİZ
Pandemi sonrası yaşanan arz-talep dengesizliği ile başlayan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası devam eden doğalgaz ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar sürüyor. Bu dalgalanmalar, bölgesinin, hatta dünyanın en büyük enerji ithalatçılarından biri durumundaki Türkiye’yi doğrudan, hem de katmerli şekilde etkiliyor. Çünkü söz konusu ülke Türkiye olunca, dünyadaki ürün fiyatı artışlarının yanı sıra kur hareketleri de içerideki fiyatlar üzerinde sert yansımalara yol açıyor. Yani dolar bazındaki fiyat artışları ile dolar ve Euro’daki zaman zaman iki katı aşan yükseliş, içerideki ürün fiyatlarının sert zamlara konu olmasını da beraberinde getiriyor. Örneğin benzin ve motorin başta olmak üzere petrol türevi ürünlerin fiyatları son bir yılda dörde katlanıverdi.
Vatandaş durumu faturasında görüyor
Doğalgazda yaşananlarda da benzeri bir durumdan söz edebiliriz. 2021 yılının son çeyreğine doğru küresel piyasalardaki sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) fiyatlarının 8’e, 10’a katlandığına tanık olmuştuk. Bu artışların, Türkiye’nin en önemli enerji ithalatı kalemlerinden doğalgazın faturasını ne kadar yükseltebileceğini tahmin etmek için enerji ya da ekonomi uzmanı olmaya gerek yok. Zaten uzman olmasanız da bunu günlük hayat lafı hiç dolandırmadan size doğrudan söyleyiveriyor. Elektrik faturalarınızın ve kullanıyorsanız doğalgaz faturanızın nasıl arttığını en iyi siz biliyorsunuz. Elektrik fiyatları deyince, kömürü de unutmamak lazım. Çünkü elektrik üretiminde kömür en büyük paya sahip kaynaklardan biri. Diğerleri doğalgaz ve su, yani hidroelektrik santraller. Doğalgaz kullanmayanların da ısınma ve pişirme amaçlı gaz tüketim maliyetinin yükselişini, likit petrol gazı (tüpgaz) alırken gördüğünü biliyoruz.
Petrol ve akaryakıtta ikili fiyat yapısı
Bu arada son dönemde küresel ham petrol piyasalarında ikili bir fiyat yapısı devrede. Önceden planlanmış bir durum değil bu, fiili bir durum. Batılı ülkeler, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya karşı yaptırımları ağırlaştırma yoluna gidince, Rus petrolü, brent petrole göre yüzde 25-30 daha iskontolu fiyatlanmaya başladı. Brent petrol 110 dolarlar seviyesindeyken, Rus petrolü kargoları 80 dolarlar seviyesinde fiyatlardan el değiştirebiliyordu. Petroldeki ikili fiyat yapısı, Rusya çıkışlı benzin ve motorin için de geçerli. Bu durum halen de devam ediyor. Bu arada ambargonun etkisiz kalmaması için ABD’nin Rus petrol ve akaryakıtının izini sürmek ve uygulamayı by-pass edenleri de yaptırımlar kapsamına alabilmek için çeşitli yol ve yöntemler geliştirmekte olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama işlerinin kolay olduğunu söylemek de zor. Hayat boşluk tanımaz, enerji de de öyle. Alıcı ürünü en ucuza nerede bulursa almanın yoluna bakar.
Türkiye ucuz Rus petrolü ithal ediyor
Her neyse, ABD ve Batı bunda ne derece ciddi davranır ve petroldeki mevcut ikili yapı tam olarak ne kadar sürer bilemiyoruz ama Türkiye bundan yararlanmanın yoluna bakmalı. Ki aslında bakıyor da… Son dönemde Türkiye’nin ithalatında Rus petrolünün ağırlığı artmış durumda. Öyle ya, hangi rafineri aynı fiyattan satacağı benzini daha ucuza elde etmeyi istemez ki? Aynı şekilde, hangi akaryakıt ana dağıtım şirketi, fiyatı devlet eliyle belirlenen aynı benzini ve motorini daha ucuza ithal etmeyi istemez ki?
Ülkenin ithalat faturası azalıyor ama…
Eee, şimdi ham petrol ithalatçısı rafineri şirketleri ile akaryakıt ithalatçısı ana dağıtım şirketleri ikili fiyat yapısından yararlanıyorsa Türkiye’de bundan yararlanmış mı oluyor? Olaya sadece makro ekonomi penceresinden bakarsak, evet öyle. Aynı miktardaki ham petrol ile yine aynı miktarlardaki motorin ve benzini ithal edebilmek için ülkeden daha az döviz çıkmış oluyor. Peki bunun kime ne faydası var? İthalatçı şirketler daha çok kâr edecek ve belki Maliye de daha yüksek vergi geliri sağlayacak diyebilirsiniz.
Ucuzlama vatandaşa yansıtılmıyor
İyi de vatandaşa bir faydası var mı bu vergi geliri artışının? Mevcut vergi gelirleriyle ne kadar adil hizmet dağıtılıyorsa o kadar. Hem de çok uzun iş o. Yani araziyi bir dikenli telle çevireceğiz de, koyunlar geçerken yünlerinden bir kısmı tellere takılacak da, onları toplayıp ipliğe çevireceğiz de, sonra ipten kazak örüp pazara süreceğiz de, sentetik elyaftan üretilmiş muadilleriyle rekabet edebilirsek satacağız da, cüzdanımız para görecek de, biz de artan elektrik ve doğalgaz faturalarımızı ödemekte kullanacağız bunu, öyle mi?
Pompa fiyatı yüksek piyasaya endeksli
Her neyse, o yüzden, suyu daha adil dağıtabilmek için ırmağın yukarısına müdahale etmek en iyisi… Ne demek istiyoruz? Anlatmaya çalışalım. Türkiye’de akaryakıt ürün fiyatları, Akdeniz havzasına/piyasasına (İtalya Lavera/Genova) ve doların TL karşısındaki değerine bakılarak belirleniyor. Peki bu fiyatlardan satılmak üzere ama İtalya’dakinden daha ucuza ithal edilebilen ya da elde edilebilen benzin ve motorin niye vatandaşa daha ucuza satılmasın? “Vatandaş daha ucuza benzin alsın” gibi popülist bir gerekçeyle, 13 bine yakın akaryakıt istasyonunun kâr marjını kısabilen hükümet/idare (Bu görevi onlar adına yerine getiren Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu – EPDK), şimdi savaş/yaptırım etkisiyle yaşanan ucuzluktan vatandaşı yararlandırmayı niye düşünmüyor? Devasa rafineri şirketleri ile büyük ölçekli ana akaryakıt dağıtıcılarının canı can da, zam üstüne zam geldiği için artan işletme sermayesi ihtiyacını karşılayamayan bazılarının kapısına kilit vurulan akaryakıt istasyonlarınınki patlıcan mı?
Bayramda tatilci sayısı azaldı
Kamudaki ilgili otoriteler neyi bekliyor? Uzun bayram tatilini memleketine gitmek amacıyla değerlendirme eğilimini bile azaltacak ölçüdeki yüksek akaryakıt fiyatlarını düşürmeyip ana dağıtıcı ve rafinericiler iyice bayram etsin mi isteniyor? Tamam, piyasa, kurumun adında da geçen bir kelime olduğundan, piyasaya müdahale etmeyelim diyebilirsiniz. Ama kimileri esnaf ölçeğindeki istasyoncuların kâr marjını düşürmek piyasaya müdahale olmuyor da ucuzlamış Rus motorini ve petrolü sayesinde kârını katlayan rafinerici ve ithalatçı/ana dağıtıcı büyük akaryakıt firmalarının büyük ölçüde ‘savaş sayesinde’ denilebilecek artan kârının hiç olmazsa bir kısmını vatandaşa pay etmek mi piyasaya müdahale olacak?
Muhalefet harekete geçti ama…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ve EPDK’nın bu konunun farkında olmadıklarını mı düşünüyorsunuz? Ben öyle düşünmüyorum. Vatandaş farkında değilse bu biz gazetecilerin suçu ama idareci ve politikacılar bunu bilmek zorunda. Ki geçtiğimiz günlerde bir siyasi parti genel başkanı, Altılı Masa tabir edilen muhalefet blokunun adı en az duyulan üyelerinden Demokrat Parti (DP Genel Başkanı Gültekin Uysal ve arkadaşları) bu konuda Meclis’e bir kanun teklifi sundu. Medyada çok az yer bulması başlı başına bir sorun ve ben kendi adıma eksikliğimi kabul ederim. Ama gerek hükümetin gerekse bürokrasinin/ idarenin, vatandaşın cebini doğrudan etkileyen bu kadar ciddi bir konuda harekete geçmek için ille de muhalif görünümlü altı boş popülist sloganlar yayan mecralarda yer bulmasını mı beklemesi gerekiyor?
Altılı Masa’da konuşmak yetmez
Altılı Masa’dakilere de bir çift laf edelim isterseniz. Kim aday olacak, hangi prensiplerle hareket edeceğiz sorularına cevap aramak çok mantıklı evet ama hayat da akıyor. Muhalefetteyken bile etkili olabildiğinizi gösterebilmek için, içinizdeki partilerden birinin geliştirdiği öneriyi ortaklaşa sahiplenip gücünüzü gösterip vatandaşa da güven verseniz herkes için daha iyi olabilir. Ve böylesi bir adım, yapıcı bir muhalefet örneği olarak da takdir toplayacaktır. Hadi kolay gelsin.
Rekabet Kurumu devreye girmeli
Rekabet Kurumu’na da bir çift lafımız olsun. Şimdi petrol ve akaryakıt ithalat faturası bu kadar ucuzlamasına rağmen, neden pompaya yansımadığını herhalde Rekabet uzmanları da merak ediyor olmalı. Öyle ya, ithalatçılardan hiç olmazsa bir kaçının bunu enflasyon üzerinde önemli ağırlığı bulunan akaryakıt pompa satış fiyatlarına yansıtması beklenir değil mi? Oysa ne tüketici ne de enerji editörü ya da muhabiri olarak böyle bir izlenim edindiğimi söyleyemem. O halde bir çağrı da Rekabet Kurumu’na gelsin. Akaryakıt fiyatlarını düşürmek sizin elinizde, haydi görev başına.
Petrol ithalatı liginde Rusya liderliği yakaladı
Türkiye’nin ham petrol ve petrol ürünleri ithalatının ülkeler bazındaki dağılımı son dönemde belirgin bir şekilde değişti. Ocak, Şubat ve Mart aylarında en çok petrol ve işlenmiş ürünü ithalatı yapılan ülkeler liginde yüzde 32 payla Irak ilk sırada yer alırken, Nisan ayında Rusya yüzde 35.4’lük payla liderliğe yerleşti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Mayıs ve Haziran ayı verilerini açıkladığında Rusya’nın liderliğini güçlendirerek sürdürdüğünü görmek şaşırtıcı olmayacak. Zira piyasadan gelen sinyaller ve uluslararası veri kaynakları, Rusya’dan fosil yakıt ithalatında Türkiye’nin öne çıkmaya devam ettiğinin işaretlerini sunuyor.
Türkiye en çok fosil Rus yakıtı alan ülkeler liginde
Türkiye, Rusya’dan en çok enerji ithal eden ülkeler arasında yer alıyor. İthal edilen enerji kaynaklarında doğalgaz başı çekerken, Türkiye Rusya’dan petrol, akaryakıt ve kömürü de alıp kullanıyor. Türkiye, Ukrayna’da Rus işgalinin başladığı 24 Şubat ile 4 Haziran tarihleri arasını kapsayan 100 günde, Rusya’dan en çok enerji ithal eden ülkeler liginde üst sıralarda bulunuyor. Rusya’dan fosil yakıt ithalatı yapan ülkeler sıralamasında Çin birinci, Almanya ikinci, İtalya üçüncü, Hollanda dördüncü, Türkiye ise beşinci durumda. Rusya’nın bu dönemde toplam 97 milyar dolarlık fosil yakıt ihracat geliri elde etti. Bu gelirde en büyük pay 48.3 milyar dolar ile ham petrolden geldi. Rusya bu dönemde 25.2 milyar dolarlık doğalgaz (boru gazı) ihracatı yaparken, 13.68 milyar dolarlık petrol ürünleri satışı gerçekleştirdi. Bu dönemde Rusya’nın 5.4 milyar dolarlık sıvılaştırılmış doğalgaz, 5.0 milyar dolarlık da kömür ihracat geliri var.