İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin ağustos ayı olağan toplantısı, ‘Enerji Arzındaki Gelişmelerin Avrupa ve Türkiye’ye Etkileri’ ana gündemiyle Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve bunun neticesinde Rusya’nın Avrupa’ya gaz sevkiyatını azaltması sonucu, konunun Avrupa’da tam bir enerji krizine dönüştüğüne tanık olunduğuna dikkat çekti.
Bahçıvan, son günlerde, Avrupalı bazı sanayi firmalarının enerji maliyetleri nedeniyle üretime ara verdiğini, dar gelirli ailelerin kışı soğukta geçireceklerini, enerji firmalarının iflas ediyor olduğu yönündeki kritik haberlerin de gündeme damga vurduğunun altını çizdi.
50 yıl önce yaşanan petrol şokunun jeopolitik gerilimlerden kaynaklandığını anımsatan Bahçıvan, “Bugün yaşamakta olduğumuz kriz ise pandemi sonrası tedarik zincirindeki aksamalar ve stok erimesi sebebiyle arzın talebi karşılayamaması sonucu tetiklendi. Uygulanan yaptırımlar nedeniyle Rusya’nın Avrupa’ya enerji arzını azaltması da krizin derinleşmesinde önemli rol oynadı ve oynamaya da devam ediyor.” dedi.
Yaşanan krizin ana nedenlerinden bir diğerini ise son yıllarda enerji sektöründeki arama ve yatırımların azalması olarak gösteren Bahçıvan, “Yakın geçmişe baktığımızda, 1980’lerden başlayarak hızla özelleştirilen enerji sektörünün, sabit yatırım üzerinden kar etmeye çalıştığını ve kapasite artırmadığını görüyoruz. Bununla birlikte bankaların fosil yakıtlı santrallere kredi vermekte isteksiz davranması da arama ve yatırımlara ket vuran önemli bir faktör olmuştur. Bugün, Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre 2022’de enerji yatırımlarının ağırlıklı bir şekilde temiz enerji olmak üzere yüzde 8 artarak 2,4 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Ancak bu yatırımların ne geleceğin beklentilerini ne de günümüz enerji krizini karşılamaktan oldukça uzakta olduğu bir gerçek.” değerlendirmesini yaptı.
“Enerji kaynaklı toplumsal yük artacak”
Enerji krizinin iklim krizi ile etkileşiminin de dünyayı içinden çıkılamaz bir duruma getirdiğini belirten Bahçıvan, devamında şunları söyledi: “Fosil yakıtlar iklim krizinin ana sebebi olarak görülürken enerji krizi sebebiyle Avrupa ve Asya’da kömürden elektrik üretiminin canlandırılması, karbon emisyonlarının artmasını da beraberinde getiriyor. Öte yandan iklim değişikliği etkisiyle aşırı sıcaklar, enerji tüketimini artırırken nükleer santrallerde soğutma suyu sebebiyle verim yüzde 30 oranında düşüyor. Biraz önce ifade ettiğim gibi Rusya’ya yönelik uygulamaya konan ekonomik ve finansal yaptırımlara karşılık Rusya da gazı bir koz olarak kullanmakta. Bu şekilde siyasallaşan enerji krizinin, önümüzdeki dönemde toplumsal yükleri artıracağı da kaçınılmaz görünüyor. Öyle ki küresel ölçekte yaşanmakta olan yüksek enerji ve gıda fiyatları nedeniyle toplumlarda yükselmeye başlayan olumsuz sesler de buna işaret ediyor. Bu olumsuz toplumsal sesler karşısında dünya devletleri de harekete geçmeye başladı. Fransa, elektrik sistemini kamulaştırmayı, nükleer enerji santrallerini yenilemeyi planlarken; İngiltere’de enerji şirketlerinin kârlarına ek ve büyük vergiler getirilmesi tartışılıyor. Almanya ve Belçika nükleer enerjiden vazgeçme planlarını rafa kaldırıyor. Fransa, Hollanda ve Danimarka’da elektrik kısıntısı ve ışık söndürme kampanyaları başlatılıyor.”
Enerjide bağımsızlık vurgusu
“Yaşamakta olduğumuz enerji krizinin bizlere gösterdiği en önemli gerçek, enerjide ülkelerin kendi kendilerine yetebilmelerinin, bağımlı olmamanın ne kadar önemli olduğudur.” ifadesini kullanan Bahçıvan, şöyle konuştu: “Bu amaçla ülkemizde doğalgaz ve petrol kaynaklarına yönelik arama çalışmalarını ve gaz depolama kapasitemizin artırılmasına ve farklı enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine yönelik faaliyetleri takdirle izliyoruz. Enerjide kendi kendimize yetebilmemiz için zengin güneş, rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına sahibiz. ‘Enerjide Yeşil Dönüşüm’ü gerçekleştirebilmemiz için gerekli yenilenebilir enerji yatırımlarının en güçlü enstrümanlar ile sürekli olarak teşvik edilmesi gerekiyor. Mayıs 2019’da yayımlanan lisanssız yönetmeliği, sanayicilerimizi çatılarına güneş enerjisi yatırımı yapmaya teşvik etmiş, üretilen enerjinin ihtiyaç fazlasının satılabilmesine de olanak sağlamıştı. Ancak, 11 Ağustos’ta yayımlanan karar ile satışı yapılabilecek elektrik miktarı tüketilen miktar ile sınırlandırılmıştır. Bu uygulama mevcut ve yeni yatırımları olumsuz etkileyebilecektir. Enerjiye yönelik yatırımların uzun vadeli yatırımlar olduğunu, yatırımlara yönelik politika ve teşviklerin bu bakış açısı ile belirlenmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.”