Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte güçlü iç talep ve net ihracatın devam eden katkısıyla yüzde 7,6 büyüdü. TÜİK’in açıkladğı veriler, Türkiye’nin OECD ve G20 ülkeleri içerisinde yılın ikinci çeyreğinde en yüksek büyüme kaydeden ikinci ülke olduğunu ortaya koydu. İş dünyası da ikinci çeyrek büyüme performansından memnun.
MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı: Küresel ekonominin henüz COVID-19 şokunu tam anlamıyla atlatamadan Rusya-Ukrayna Savaşı’yla ciddi bir sarsıntı yaşadığı yılın ikinci çeyreğinde, Türkiye ekonomisinin yüzde 7,6 oranında büyüme kaydetmiş olmasını oldukça değerli buluyoruz. Yılın üçüncü çeyreğinde nispi bir yavaşlama gözlenen ekonomik aktivite, ekonomi yönetimi tarafından alınan son tedbirlerle birlikte ivme kazanmaktadır. Bu bağlamda Türkiye ekonomisinde pozitif büyüme sürecinin önümüzdeki dönemde de süreceğini ve OECD, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların ülkemize yönelik büyüme beklentilerini yukarı yönde revize etmek zorunda kalacaklarını tahmin ediyoruz.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan: Sanayimizin ilk çeyrekte 8,2 olan yıllık büyüme oranı ikinci çeyrekte yüzde 7,8’e gerilese de Türkiye büyümesine paralel bir seyir göstererek dirençli görünümünü koruduğunu söyleyebiliriz. Bu direnci, özellikle imalat sektöründe birinci çeyrekteki yüzde 8 olan büyümenin ikinci çeyrekte yüzde 9.1’e çıkmasında daha net görmekteyiz. Bu verilere bakarak sanayi sektörümüzün büyüme içindeki payını koruduğunu, sanayinin büyümeye değerli katkısını sürdürmekle birlikte, bir durağanlaşmanın da hafiften kendini göstermekte olduğunu söylememiz gerekiyor. Özellikle İSO olarak her ay açıkladığımız Türkiye İmalat PMI verileri ile Avrupa’dan gelen resesyon haberlerinin ihracatımızda yaratabileceği olası olumsuzluklar, ekonomimizin büyümesinde de bir ivme kaybı olabileceğini işaret etmektedir. İçinde bulunduğumuz çeyrekteki bu öncü göstergeler, bize sanayinin güncel sorun ve beklentilerinin bitirilebilmesinin, sanayimizin büyümeye istikrarlı katkısını sürdürebilmesi açısından ne kadar önem arz ettiğini ortaya koymaktadır.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: Küresel ekonominin yavaşladığı bir süreçte Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde elde ettiği yüzde 7,6’lık büyüme istihdam, üretim ve ihracatımızın geleceği adına umut vericidir. Hem çeyrekten çeyreğe hem de yıllık bazda gerçekleşen bu büyüme, istikrarlı bir gelişim patikasında ilerlediğimizin de ispatıdır. Bizi memnun eden asıl husus en yakın ticaret partnerimiz Avrupa’da işlerin durgunlaştığı bir dönemde dahi ekonomik büyümemizin yatırım ve ihracat kalemleri tarafından desteklenmesidir.
ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran: İkinci çeyrekte sağlanan yüzde 7,6’lık büyüme Türkiye ekonomisinin zorluklara karşı direnci ve reel sektörün dinamizmini göstermesi açısından çok önemli. Türkiye’nin büyüme, istihdam, yatırım, ihracat ve düşük faizi önceliklendiren ekonomi politikaları, bu süreçte küresel sorunlara karşı dayanıklılık sağlamıştır. Önümüzdeki süreçte enflasyonu düşürerek büyümeyi kalıcı ve sürdürülebilir hale getirerek toplumsal refahı sağlayabiliriz. İhracattaki başarımızı her ne kadar parite etkiliyor olsa da, bu süreçte Türkiye üretimi ve ihracatıyla küresel ekonomide önemli yer edindi. Dışarıda bu ivmeyi sürdürürken içeride de enflasyonla mücadelenin başarılı olması ekonomik hareketliliği artıracaktır. Dar gelirlilere yönelik yeni konut projesinin, uzun süre Türkiye’nin ekonomik büyümesinde lokomotif görev üstlenen inşaat sektörünün sıkıntılı sürecini atlatmasına katkı sağlamasını ve bunun da ekonomik büyümeye yansımasını bekliyoruz.
ASKON Genel Başkanı Orhan Aydın: Şu anki gidişat ve verilere bakıldığında istikrarlı gidişatını sürdüren ve güven ortamını sağlayabilen Türkiye 2022 yılında ekonomisini büyütebilen nadide ülkelerden biri olacaktır. Ekonomimizin büyüyerek refah seviyemizin artması için istikrar ve güven ortamının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyoruz. Bizi başarıya götürecek yol istikrar ve güven ortamından geçmektedir. Savaşlar, virüsler, enerji krizi, iklim değişikliği gibi büyük sıkıntıların olduğu bir ortamda hükümetimiz özellikle ekonomide güven ortamını artırıcı tedbirleri sağlamaya çalışırken, bazı çevrelerin seçim propagandaları güçlendirmek adına iş insanlarını tehdit etmeleri, piyasaları durdurmaya yönelik beyanatları güçlü ekonomi, güçlü Türkiye çabalarımızla ters düşmekte ve ülke ekonomimize zarar vermektedir. Bu nedenle özellikle bu iki hususa dikkat edilmesini önemle belirtiyor, ülke ekonomimizin büyümesinde emeği geçen tüm paydaşlara iş dünyası adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister: İhracat lideri olarak kimya sektörümüz ikinci çeyrekte 2021 yılı ikinci çeyreğine göre yüzde 38,59 büyüdü ve 9,27 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Bu yılın ilk çeyreğine göre de yaklaşık yüzde 23’ün üzerinde bir ihracat artışı söz konusu. Kimya sektörü olarak ihracat performansımızı istikrarlı devam ettirmek için çalışıyoruz. Diğer yandan enflasyon baskısı, parite ve kur dalgalanmaları, emtia fiyatları ile yakın coğrafyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. İhracatçılarımızın en çok finansmana ulaşım konusunda beklentileri bulunuyor. Resesyon riskine karşı alternatif Pazar çalışmaları ve yüksek katma değerli üretim yatırımları önem arz ediyor. Tüm sektörlere girdi temin eden kimya sektörüne yapılacak yatırımlar ve teşvikler ile ülkemizin büyümesi hızlanacaktır. Bunun için biz de İKMİB olarak sektörümüzün geleceğini inşa edecek Kimya Teknoloji Merkezi’ni faaliyete geçirmek için çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz.
İSTİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kopuz: Tüm dünyanın sıkıntılar ile boğuştuğu, Avrupa ve ABD’de resesyon korkusunun yaşandığı, enerji ve gıda krizinin kapıda olduğu bir dönemde beklentilerin de üzerinde elde edilen bu büyüme rakamları çok olumlu. İş gücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içerisindeki payı 2022 yılı ilk çeyreğinde yüzde 31,5 iken bu oran ikinci çeyrekte yüzde 25,4’e düşmüş. Büyümenin etkilerinin her kesimde hissedilmesi için bu oranın artması gerekir. Tarımda yüzde 2,9’luk bir daralmaya şahit olduk ama bu daralma büyük oranda mevsimsel. Önümüzdeki dönemde hasat mevsiminin etkisi tarımda büyümeye geçeriz. Avrupa’daki olağanüstü kuraklık dolayısıyla doğabilecek talep fazlasını karşılamak için şimdiden çalışmakta da fayda olduğunu düşünüyorum. Öte yandan Eylül ayında açıklanacak olan Orta Vadeli Program ile daha olumlu bir sürece gireceğimize de inanıyorum.