İhracat ve iç pazardaki canlanma, üretim tarafında yeterli kapasite ve sağlam bir İK yapısı olmadığında sıkıntılı bir sürece giriyor. Pandeminin hafiflediği haziran ayından itibaren, hem ihracatta hem de iç piyasada tahminlerin de ötesinde yükselen bir ivme yakalayan hazır giyim sektöründe de, son dönemde üretim sorunu yaşanıyor. Aslında bu, kronik bir sorun. Arz-talebe bağlı olarak yükselen atölye fiyatları, her zaman hem ihracatçı hem de iç pazarda faaliyet gösteren hazır giyim markalarını çıkmaza sokardı. Ancak bu kez, durum biraz daha farklı. Pandemi nedeniyle çok sayıda atölye kepenk indirdi. Çalışanlar farklı sektörlere dağıldı ya da yeniden tekstil işine dönmek istemiyor. Şimdi işler açıldı ama oyuna katılanların sayısı az. Bir de hammadde fiyatlarındaki yüksek artış da buna eklenince, üretim tarafının ihracat yapan firmalara yönelik çalışma tercihi, iç piyasa markalarını çaresiz bırakmaya başladı. Atölye fiyatlarına son dönemde pazardaki talepten dolayı yüzde 20-30 zam geldi. İhracata çalışan bazı firmalar atölye sıkıntısı yaşıyor ancak KOBİ boyutundaki iç pazar markalarının durumu daha vahim. Peki, bu sorunun çözümü ne? Konuya sektör temsilcileri ve marka yöneticilerinin farklı yaklaşımları var…
‘Anadolu’ya açılmak gerekiyor’
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe, ihracatın pandemi döneminde örme giyim ve spor giyimle birlikte önünün açık olduğunu, ancak iç piyasanın da haziranla birlikte devreye girmesiyle, atölye kapasitelerinin dolduğunu söyledi. Şu anda doluluk oranının yüzde 85-90 olduğuna dikkat çeken Gültepe, “Arz-talep dengesi değişince, bu durum üretimde fiyatlara da yansıdı. Atölye fiyatlarında yüzde 20-25 artış oldu. Sektörde sıkıntı var” dedi. Çözümün, 4-5 ve 6.Bölge’lere yatırım yapmak olduğunun altını çizen Gültepe şöyle devam etti: “Bu teşvikli bölgelere yatırım yapılıyor ama daha fazla olması lazım. Üreticilerin hem kapasiteyi artırma noktasında hem de eleman bulma noktasında Anadolu’ya açılmaları gerekiyor. Çünkü İstanbul’da yetişmiş eleman bulmakta zorluk var” dedi. Gültepe, kurlarla ilgili sıkıntı olmazsa, önümüzdeki dönemde bu alanda yeni yatırımların devreye girmesini beklediklerini dile getirerek, “Son bir yılda hazır giyimdeki istihdam 60-70 bin arttı. 2022 sonuna kadar, bir bu kadar daha istihdam yaratırız” diye konuştu.
‘Hammadde maliyetini yüklenmek şart’
Atölyeler, pazardaki talebi genellikle ihracattan yana kullanıyor. Vadelerin daha düşük olması ve kur riskinin olmamasından dolayı ihracatı tercih eden atölyelerin, iç piyasada tam tersi bir durum yaşadığını belirten sektör temsilcileri, bu durumu aşmanın da bazı yolları olduğunu söylüyor. TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, özellikle hazır giyimdeki ana pazar AB’den, pandemi sonrası açılmalar başlayınca Türkiye’ye çok yoğun bir talep geldiğini söyledi. Sanayicinin ise öncelikle ihracat talebini karşılamak istediğini belirten Fayat, önerisini şöyle açıklıyor: “Çok büyük perakende markaları, üreticilere kumaştan aksesuvara kadar tüm hammaddesini verip, bu maliyeti üstleniyor. Dolayısıyla üretici sadece işçilik ve genel giderlere odaklanıyor. Sistem bu şekilde ilerliyor. İç piyasada faaliyet gösteren hazır giyim markaları, bu formülle üretici sıkıntısını çözebilir.” İhracatçıya daha çok üretim yapmak isteyen atölyeler nedeniyle, kendi aksesuvarını, hammaddesini organize edip de üreticiye yollayamayan, o yapıyı kuramayanların, bu dönemde zorluk çekeceğini vurgulayan Fayat, “Bu sıkıntı, birkaç sene sürebilir. Onun için herkes tedbirini almalı” diyor.
İç piyasada haziran ayından itibaren büyük bir hareketlilik yaşanıyor. Bu dönemi verimli geçiren Türk hazır giyim markaları da, bu günlerde yeni sezona hazırlanıyor. Ancak üretim tarafındaki sıkıntı, hem ürün temininde hem de finansman tarafında ciddi bir problem yaratmış durumda. B&G Store’un sahibi Seyidullah Nebati, hammadde fiyatlarında ciddi bir artış olduğuna dikkat çekerek, atölyelerde sıra olduğunu, normalde 10 TL’ye dikilen bir ürün için 17-18 TL istendiğini söylüyor. Bu durumun iç piyasa markalarını olduğu kadar ihracatçıları da tehdit edeceğini belirten Nebati, “21 yıllık ticaret hayatımda böyle karmaşık bir dönem görmedim. Hiçbir şeyin fiyatı yok. Terminler 1-2 ay uzadı. Üretimde yığılma var ama talebi karşılayacak üretim tesisi yok” diyor. Eskiden iş yaptıkları 15-20 olan üretici sayısını, bu dönemde yeni bağlantılarla 30-40’a kadar çıkardıklarını açıklayan Nebati, bu soruna şöyle bir çözüm önerisi getiriyor: “Küçük işletmelere, şehirler fark etmez, özel teşvikler ve krediler çıkarılabilirse, üretim yapmak için ciddi bir arz oluşacaktır. İstanbul gibi büyük metropollerde de bu küçük işletmelere ihtiyacımız var. Herkes, büyük markalar gibi yüksek volümlü sipariş vermiyor. KOBİ boyutundaki markalar için butik üreticiler de gerekli.