GLOBALLEŞME
1980 li yıllar. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinden 82 yılında mezun olduğum, ayna gibi delikanlılık dönemim.
Ülkemiz 12 Eylül 1980 darbesinden çıkmış demokrasiye geçmek için gün sayıyor. Milliyetçi demokrasi partisi (Turgut Sunalp), Anavatan Partisi (Turgut Özal) ve Halkçı Parti (Necdet Calip) seçimlere hazırlanıyor. Orgeneral Kenan Evren de halk oylaması sonucunda cumhurbaşkanlığı görevine geliyor. Bir taraftan da TV lerde liderler açık oturumda “köprüyü sattırırım sattırmam” tartışmaları başta olmak üzere şu günlerde özlediğimiz liderler tartışmalarını izliyoruz.
Yaklaşan seçimlerde Turgut Sunalp’in asker kökenli olması sebebiyle kazanacağı dillerde dolaşıyor. Ancak seçimlerde Turgut Özal açık arayla kazanıyor.
Kenen Evren’in cumhurbaşkanlığı ve Turgut Özal’ın başbakanlığında hükümet kuruluyor ve göreve başlıyor. Turgut Özal devlet in neredeyse her kurumunda görev almış, 1980 öncesi hükümetlerde ekonomi yönetimini üstlenmiş bir devlet adamı olduğu için ekonomi alanında tecrübeli bir isim olarak başbakanlık görevini de üsleniyor.
Ülkemizde ise enflasyon almış başını gidiyor. İthalat kısıtlı şekilde gerçekleşiyor ve üretim istenen seviyede olmadığından arz talep dengesi de sağlanmakta güçlük çekiliyor. Dolayısıyla fiyat kontrol mekanizması istenen düzeyde değil.
Özal ilk iş olarak ithalatı serbest duruma getiriyor ve tabii ki döviz de serbest kalıyor. Bu konuda en geçerli sebep de sanayicilere yüksek fiyat konusunda gözdağı vererek fiyat dengesini sağlamak oluyor. Türkiye artık dışarıdan mal getirebilme serbestisi olan bir ülke konumuna geliyor ve bir takım özel mallar dışında her türlü mal ithalatı yapılabiliyor. İthalatın serbest kalması üretim yatırımlarının artmasına, ürün çeşidinin çoğalmasına sebep oluyor ve iş adamlarımız rekabetçi pazarlarda kendini gösteriyor ve ihracatımız hız kazanıyor. Dolayısıyla işsizlik azalıyor, istihdam rakamları da artıyor.
Arz talep dengesi istenen seviyede olmasa da bir yerlere gelerek dengede tutulmaya çalışılıyor. İthal girdiler çoğaldığı, üretimin arttığı bir piyasa ortamı oluştuğundan rekabet ortamı da kaçınılmaz duruma geliyor ve fiyat artışları frenlenmeye başlıyor.
Bildiğiniz gibi o yıllarda şehirlerarası veya milletlerarası telefon konuşmaları için 3 saat 5 saat beklediğimiz yıllardı. Ayrıca telefon hattı bulunmadığı için telefonlar karaborsa olarak satılırdı. Telekomünikasyon olaylarına da el atan Turgut Özal ilk olarak Türkiye’yi fax la tanıştırıyor ve globalleşme faxla başlıyor. Arkasından telefonda büyük adımlar atılıyor ve şehirlerarası veya milletlerarası gibi aramalar kurulan telefon santralleri sayesinde anında yapılmaya başlıyor.
Arkasında internetle tanışıyoruz ve hakikaten çağ atlıyoruz. İnternet, intenational Network kelimelerinin kısaltılmışıdır ve Türkçe anlamı uluslararası yazılım demektir. Adından da anlaşılacağı üzere uluslararası kullanım özelliği, dünyanın neresinde olursanız olun anında yazışma güzelliği, mesaj gönderme imkânı, araştırmayı kolaylaştıran sistem gibi birçok konuyu masamıza getirmekle kalmıyor istediğimiz her konuda bilgi sahibi olmamıza olanak sağlayan bir sistemi kullanmaya başlıyoruz. Yani GLOBALLEŞİYORUZ: Artık okullarımızda bilgisayar dersleri yerini alıyor. Nedeni çok açık. Bilgisayarlar gün geçtikçe yaşamımızın bir parçası haline geliyor.
Mobil telefonları da hizmetimize giriyor ve ileride çok büyük bir sektör olacağının sinyalleri veriliyor.
İş hayatımızda Globalleşmeyi ele alacak olursak internet sayesinde istediğimiz her malın her ülkede üretim şekillerini, fiyat aralıklarını, kalite durumunu öğrendiğimiz için gerçek ticaret hayatı da kendini gösteriyor. Artık her tüketici her konuda bilgi sahibi olduğu için eskiden olduğu gibi ne bulursam satarım dönemi biterek bilinçli tüketici başka bir deyişle ne istediğini ne ihtiyacı olduğunu bilen bir hedef kitle ile karşı karşıya kalıyoruz. Tabii ki bunun sonucu olarak kuralları üretici ve satıcının belirlediği dönem yerine alıcı odaklı bir ticari sistem gelişiyor. Tedarik formları yeniden şekil alıyor ve hedef kitle bundan çok yararlanmaya başlıyor.
Artık maliyetler de belirgin derecede düştüğünden ve üretim potansiyeli de yükseldiğinden arz fazlası teoremiyle fiyat yükselişlerinin önüne geçilebilecek bir ortam oluşuyor. Eskiden olduğu gibi Anadolu’dan müşteri gelmiyor ve müşterinin ayağına gidiliyor. Ödeme araçlarına bir de post makinası eklenerek hem satıcı hem alıcı lehine pozisyonlar gündeme geliyor.
Globalleşme sadece iş hayatımızda değil, hayatımızın bütün birimlerinde kendini gösteriyor. Artık öğrenciler bile tezlerini, ödevlerini, çalışmalarını internet vasıtasıyla yapabiliyor. Mobil telefonlar kullanılarak iletişim kolay ve hızlı bir şekilde sağlanabiliyor. Günlük hayatımız da telekomünikasyon sayesinde son derece kolay duruma geldi. Artık ajanda, not defteri, takvim, telefon rehberi hatta kol saati kullanımı bile tarihe karıştı. Günlük gazeteleri internet vasıtasıyla okuyabiliyoruz.
Salgın sürecinde olduğumuz şu günlerde evden çalışma oldukça yaygın hale geldi ve bir kısım çalışanın pandemiden sonra da evden çalışmaya devam edeceği söylentileri hâkim. İşte telekomünikasyonun önemi burada da ortaya çıkıyor.
Globalleşme sayesinde yabancı yatırımcıların ve iş adamlarının yurdumuza yatırım yapması konusunda kayda değer bir ilerleme kaydettik ve devam ediyoruz. Ülkeye döviz girdisi sağlamak, istihdam, vergi geliri, ihracat açısından yabancı yatırımcıların önemi tartışılmaz.
İnternetin veya teknolojik gelişmelerin faydaları saymakla bitmez.
(Ebediyete intikal edenleri rahmetle ve saygıyla anıyorum.)
Saygılarımla
ZAFER ÖZCİVAN