Türkiye’deki ilk basit örneklerini kurumsal ikinci el şirketlerinde gördüğümüz yenilenmiş ikinci el araç pazarında işler büyüyor. Otomotiv devi Renault, Fransa ve İspanya’da ‘Refactory’ ismiyle hizmet veren fabrika çıkışlı ikinci el araç satışı modelini resmen Türkiye’ye getiriyor. Konuyla ilgili daha önce “Değerlendirme aşamasındayız” diyen Renault Group CEO’su Hakan Doğu, 2023 yılında faaliyetlerin başlayacağını belirterek, “Artık son aşamadayız. Teknolojik olarak yatırımlarımızın kararını verdik. Türkiye’de ikinci elin kaderini değiştireceğiz. Yeni bir oyun kuracağız. Muhtemelen diğer üreticiler bizi taklit edecek. Çünkü, otomobile doğru ulaşma yöntemi bu olacak. 10 yıl boyunca aracı sürekli yenileyip garantiler vererek, halkın güvenerek kullanacağı uygun fiyatlı araçlar yapacağız” dedi.
MOTOR DAHİL YENİLEME
Uluslararası Paris Otomobil Fuarı’nda MAİS A.Ş. Genel Müdürü Dr. Berk Çağdaş ile birlikte sorularımızı yanıtlayan Renault Group Türkiye CEO’su Doğu, fabrika çıkışlı ikinci el hizmetiyle ilgili ilk ayrıntıları, “Yenileme merkezi Bursa’daki Oyak Renault fabrikasının içerisinde olacak. Başlangıçta 6 yaşına kadar araçlar yenilecek sonrasında bunu 10 yaşa kadar uzatmayı planlıyoruz. Motor da dahil her şey yenilenebilecek. 2 yıl da garanti sunulacak” sözleriyle paylaştı. Peki, bu araçların alım ve satım işlemleri nasıl yapılacak? Bu noktada devreye Türkiye’deki geniş Renault bayi ağı girecek. Konuyla ilgili bilgiler veren Dr. Berk Çağdaş, Refactory’nin Türkiye için çok önemli bir proje olduğunu belirterek, “İlk etapta yenilenmiş ikinci el araç alım ve satış işlemlerini şubelerimiz kanalıyla yapmak istiyoruz” dedi.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Renault ilk ‘Refactory’ yani YENİLEME merkezini 2020 yılında Fransa’da Micra ve Zoe’yi ürettiği Flins fabrikasında devreye aldı. Bu fabrikada Renault, Peugeot, Dacia ve Toyota markalı otomobillerin yenileme işlemleri gerçekleşiyor. Sadece 800 çalışan bu işlemler için özel olarak istihdam ediliyor. Genelde 3-4 yaşında araçlar kabul ediliyor ve yenilemenin ardından 6 ay ila 1 sene arasında garanti veriliyor. Tüketici, kendi aracını yeniliyor ve kullanmaya devam ediyor veya yenilenmiş ikinci el araçları satın alabiliyor. Türkiye’de ise Hakan Doğu’nun da belirttiği gibi hem yaş aralığı hem de garanti süreleri daha uzun olacak. Sistemin ilk etapta Renault ve Dacia markalı otomobiller için geçerli olacağı tahmin edilse de asıl detaylar kısa süre içerisinde netleşecek. Bu adımın Türkiye’deki diğer üreticileri de harekete geçirmesi bekleniyor.
‘OTOMOTİVİN APPLE’I OLMAK İSTİYORUZ’
Türkiye’de iki-üç yıl içerisinde bir Ar-Ge merkezi kuracaklarının bilgisini de paylaşan Hakan Doğu, Dr. Berk Çağdaş ile birlikte Türk tüketicilerinin karşısında yakında birçok yenilikle çıkacaklarını bildirdi. Doğu, “Berk Bey ile birlikte yakında 4-5 inovatif proje açıklayacağız. Servisiyle, bağlantılı araç çözümleriyle, teknolojisiyle Türkiye’de hiç kimsenin yapmadığı klasiğin dışında işler yapmak istiyoruz. Dünya değişiyor, otomotiv değişiyor. Türkiye’de otomotivin Apple’ı olmak gibi kendimize hedef koyduk. 53 yıllık köklü ortaklığımız (Renault-Oyak Grubu) var. Bu ülkenin otomotiv sektörü için kurucu babalarıyız. Türkiye’de tekrardan otomotiv ekosistemini kurmayı kendimize misyon edindik. Bu zamana kadar yatırım yapmaktan kaçınmadık” ifadelerini kullandı.
BURSA’DAKİ FABRİKAYA ‘YENİ MODEL’ GELİYOR
Doğu, Oyak Grubu ile Renault’nun 53 yıldır süren köklü ortaklığının güçlü bir şekilde devam ettiğini vurgularken, fabrikada üretilecek yeni modeller ve dönüşümle ilgili karar aşamasında olduklarını söyledi. Doğu, özetle şu şekilde konuştu: “Sedan mı üretmeliyiz yoksa SUV mu, içten yanmalı motorlarla Renault’u Türkiye’de devam ettirebilir miyiz veya ettirmeli miyiz. Bunun gibi birçok stratejik kararı değerlendirme aşamasındayız. Önümüzdeki 10 yıl için fabrikayı tamamen doldurup hem iç pazar hem de ihracata uygun bir üretim altyapısı kurmaya çalışıyoruz. Kararlarımızı 2023’in ilk çeyreği içerisinde duyurabiliriz.” Bu arada, Oyak Renault fabrikalarında CMF-B platformu üzerine Clio’nun içten yanmalı ve hibrit versiyonlarının üretimine devam ediliyor. Yakında aynı platformda Mitsubishi Colt’un da üretileceği ise kısa süre önce duyuruldu.
İZLENİM
OTOMOBİL FUARLARININ MODASI GEÇİYOR MU?
Aslında bu soru pandemi öncesinde sorulmaya başlanmıştı. Geçtiğimiz hafta yerinde takip ettiğim Paris Otomobil Fuarı ise malumun ilanı oldu. Teknolojinin otomobillerin içerisine daha çok girmesiyle birçok üretici otomobil fuarlarının modasının geçtiğini düşünüyordu. Markalar Cenevre, Frankfurt ve Paris otomobil fuarları yerine tüketici elektroniği fuarlarına katılmayı tercih ediyorlardı. Örneğin, Togg’un da dünya sahnesine çıktığı Las Vegas’taki CES (Tüketici Elektroniği Fuarı) pandemi etkisinde yapılmasına rağmen Ocak 2022’de 44 bin katılımcıyı ağırladı. Bu fuarda 10 büyük otomobil üreticisi dahil 160’tan fazla otomotiv teknoloji şirketi boy gösterdi.
1.5 SALON ANCA DOLDU
İşte geçtiğimiz hafta düzenlenen Paris Otomobil Fuarı hem bu tartışmaların hem de enerji, enflasyon, tedarik kriziyle birlikte Avrupa’da yükselen resesyon seslerinin gölgesinde kapılarını açtı. Cenevre Fuarı’nın ertelenmesinin ardından Avrupa’nın bu yılki ilk ve tek otomobil fuarı olacak organizasyona çok az markanın katılması dikkatimi çeken ilk şey oldu. Adeta stant stant gezerek marka aradım. Ancak, ev sahipleri Renault, Dacia, Peugeot, DS gibi Fransız markalar ile Avrupa pazarında iddialı olmak isteyen Çinli BYD ve Great Wall ile Vietnamlı Vinfest dışında neredeyse büyük üretici yok gibiydi. Katılım o kadar azdı ki geçmişte 10 büyük salonu dolduran şov neredeyse 1.5 salona sığmıştı. Yine 2018’de 1 milyonu bulan ziyaretçi sayısının da 400 bine ancak ulaşağı tahmin ediliyordu.
3 TEMEL NEDENİ VAR
Fuarın Genel Müdürü Serge Gachot, düşük katılımın 3 temel sebebini şu sözlerle açıkladı:
1- Otomobil fuarlarının modasının geçtiğini düşünen markalar var. Fuara katılmıyorlar ama çoğu da basın gününe gelmek istiyor!
2- Çip ve tedarik krizi nedeniyle siparişleri yetiştirememekten çekinen üreticiler bu yılki fuarı pas geçmek istedi.
3- Rusya-Ukrayna savaşının doğurduğu sonuçlardan etkilenen üreticiler oldu. Bu markalar fuara katılmak üzereyken savaşın ardından kararından vazgeçti.
Opel, Peugeot, Citroen, Fiat gibi markaları temsil eden Stellantis’in CEO’su Carlos Tavarez de, “Üreticiler şovlardan elde edilen yatırımın geri dönüşü konusunda artık çok daha seçiçi. Ayrıca, elektrifikasyonun artan maliyetleri nedeniyle markalar çeşitli şekillerde tasarruf etmeye çalışıyor” sözleriyle olaya farklı bir bakış açısı getirdi. Gachot ve Tavarez’in dediği gibi bu yıl şovun sönük geçmesinde birçok etken var ancak her şey normale döndüğünde bile Cenevre, Paris ve Frankfurt otomobil fuarları muhtemelen ‘uluslararası’ olmak yerine daha ‘bölgesel’ fuarlar olarak yoluna devam edecek.
DIŞARIDA BENZİN KUYRUĞU İÇERİDE HİDROJEN GÖSTERİSİ
Az sayıda katılımcıya ve kapıda tedarik krizinden ötürü uzayıp giden akaryakıt kuyruklarına rağmen Paris Otomobil Fuarı, heyecan verici gelişmelere de sahne oldu. Bunlardan ilki, hidrojen yakıt hücresiyle çalışan otomobiller, diğeri ise mikro araçlar diye tabir edilen şehiriçinde ihtiyaca yönelik küçük araçlardı. Hopium, Renault, Namx ve Hydromotors hidrojenle çalışan konsept otomobilleriyle fuara damga vurdu. Özellikle Namx’ın değiştirilebilir hidrojen kartuşları büyük ilgi çekti. 3-4 dakikada dolabilen bu kartuşlarla otomobil 1000 km menzile sahip olabiliyordu. Tabii ki, hidrojen yakıt hücresinin henüz üzerine çalışılan maliyetli bir teknoloji olduğunu hatırlatmakta fayda var.
‘İNSANLAR ARTIK OTOMOBİLE FAZLA ÖDEMEK İSTEMİYOR’
Bu sözler Paris Otomobil Fuarı’nın 17 Ekim’deki basın gününde bir araya geldiğimiz Dacia CEO’su Denis Le Vot’a ait. Geçtiğimiz haftalarda yeni logosu ve MANIFESTO isimli konsept otomobilini tanıtan marka “sade ama havalı, dayanıklı, uygun fiyatlı ve çevreci” bir otomobil üreticisi vizyonuyla hareket edeceğini paylaşmıştı. Denis Le Vot, görüşmemizde markanın bu dönüşümüne sık sık vurgu yaptı. Elektrifikasyon, artan hammadde fiyatları ve enerji krizi gibi sebeplerden, araçların gelecekte daha pahalı olacağını ancak insanların da artık otomobile gereğinden fazla para ödemek istemediğini söyleyen Vot, “Tam burada Dacia onlara hitap ediyor” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üzerinde çalıştığımız şey basit ve daha güvenilir araçlar üretmek. Bu noktada, Dacia olarak farklı markalardan da müşteri çekmeye başladık. Artık Dacia’lar yüksek donanımlarla tercih ediliyor. Yani üst segmentlerde müşteriler geliyor ve yüksek donanımlı araçlara Dacia’nın sunduğu mantıklı fiyatlara ulaşabiliyorlar.”
Markanın uygun fiyatlı elektrikli otomobili Spring’in 2023 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye’de satışa sunulacağını belirten Denis Le Vot, modelin aylık 5 bin adetlik satış rakamını geride bıraktığını da söyledi. Türkiye’de kasım itibarıyla satışa çıkacak 7 kişilik Jogger’ın da gerek fiyatı gerekse sunduğu özelliklerle başarılı satış rakamlarına ulaşacağını ifade eden Vot, “Normal bir 7 koltuklu otomobil 25 bin iken Jogger yalnızca 16 bin Euro” dedi. Vot ayrıca, Jogger’ın yakında hibrit motorlu ve otomatik vites seçeneğiyle tüketicilerin karşısına çıkacağını da bildirdi.