Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, katıldığı canlı yayında yaptığı açıklamasında “Faiz tek haneye inecek, adımlar atılacak. Enerji fiyatlarının düşmesiyle Türkiye bu dengeye ulaşacaktır.” dedi. Enflasyona yönelik yaptığı açıklamasında Nebati, “Enflasyonun en büyük sebeplerinden biri kurdaki artış” ifadelerini kullandı.
Sn. Bakanımızın enflasyon teşhisi son derece doğrudur. Çünkü ülkemizde cari fiyatlar dolar kuru baz alınarak değerlendirilmektedir. İthal veya yerli fark etmeksizin tüm emtia fiyatları kur yükselişlerinde anında yükselmesine rağmen kurda düşüşler yaşandığında bir türlü indirim yapılmamaktadır. Demek ki bu konuda denetim eksikliği söz konusudur. İşin en ilginç tarafı en küçük esnaf veya işletme dolarla ilgisi olsun veya olmasın zam konusu gündeme geldiğinde dolar kurunu sebep olarak göstermektedir. Dolar kurunun artma nedenlerinden biri de halkın enflasyondan korunmak için dövize yatırım yapmasıdır. Tasarruf sahipleri haklı olarak hem enflasyondan korunmak hem de kendisine en çok getiri sağlayabilecek finansal faktörlere yönelmektedir. Arz talep kanununa göre dolara olan talep yoğunluğu sonucu döviz arzının azalmasından dolayı kur fiyatları yükselme eğilimine girmektedir.
Diğer yandan ülkemiz ekonomisi çift para ile yönetilmeye başlamıştır. Her ne kadar dolarizasyona karşı olsak da dövize olan talebi azaltmaya çalışsak da döviz hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Döviz kurlarının kontrol alınması ise bildiğiniz gibi T.C. Merkez bankasının görevidir. Gerekli gördüğü dönemlerde diğer bankalar vasıtasıyla piyasaya müdahale eder ve kurları kontrol altına alabilir. Ancak T.C. Merkez bankasının bu fonksiyonu yerine getirebilmesi döviz rezervlerinin yeterli olması ile mümkündür. Merkez bankasında yeterli miktarda döviz yoksa bu görevi de yerine getirmesi zorlaşacaktır. Örneğin bugün için piyasaya 50 milyar dolar sürülme imkânı olsa döviz kurları kendiliğinden düşecektir. Çünkü arz ve talep kanununa göre piyasada döviz bolluğu oluşacağından kur fiyatları aşağı yönlü harekete geçecektir.
Döviz rezervlerini yükselmesi için öncelikle ihracat yapılarak ülkeye döviz girdisi sağlanması ve yabancı yatırımcıların ülkeye yatırım yapması gerekir. İhracat yapabilmek veya mevcut durumdan daha fazla ihracat potansiyeli oluşturabilmek için üretim faktörlerinin doğru kullanılması, ürün gamının çoğaltılması, ithal ikame ürünlerinin üretimine hız verilmesi gerekir. Bugün ülkemizde yapılan üretim hammadde ve ara mallarının yaklaşık yüzde ellisi ithal yoluyla tedarik edilmektedir. Dolayısıyla kur fiyatları yüksek olunca üretimde girdi maliyetleri de yükselmekte, yükselen maliyetler zorunlu olarak fiyatlara yansıyacağından enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla ithal ikame ürün üretimine bir an önce geçmek zorundayız. Ayrıca katma değeri yüksek ve teknolojik ürünler üretimine önem vermeliyiz. Yerli araç, uçak sanayi buna bir örnektir ve bu konularda ülkemizde epeyce yol alınmıştır.
İşte hükümetin uygulamaya koyduğu ve Türkiye modeli adını verdiği üretim ve ihracat odaklı büyüme hedefi doğrudur ama gidilen yol tartışmaya açıktır. Ülkemizde üretim arttığı taktirde ihracatımız da artacak, döviz girdilerinin çoğalmasıyla birlikte T.C. Merkez bankasının döviz rezervleri yükselecek döviz rezervleri yükselince piyasaya diğer bankalar aracılığıyla piyasaya müdahale etmesi kolaylaşacak ve kurlar kontrol altına alınmış olacaktır. Kurlar kontrol altına alınınca da enflasyon yükselişi duracak önce dezenflasyon sonra da belki de deflasyon olacaktır. Kur fiyatları düştüğünde dışa bağımlı olduğumuz akaryakıt, enerji ve doğalgaz gibi temel ürünlere ödeyeceğimiz paralar da daha az olacak ve dış ticaret açığımız da minimuma inecektir. Daha da ötesi kur fiyatlarının istikrarlı bir seyir izlemesi yerli sanayicilerimiz için güven ortamı oluşmasını sağlayacağından yatırım artacak ve üretim çoğalacaktır. Düşük faiz politikasının temel amacı da üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve üretim seferberliğinin başlatılmasıdır.
Enflasyonun artmasında önemli nedenlerden biri de üretim miktarının yetersiz olmasıdır. Çünkü üretim artınca piyasaya satışa sunulan ürün miktarı da artacağından oluşacak arz fazlası nedeniyle fiyatlar düşme eğilimine girecektir.
Enflasyondan en olumsuz şekilde etkilenen kesim dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız olmuştur. Özellikle gıda fiyatlarının sürekli artması, hayat pahalılığının yükselmesi ve alım gücünün düşmesi halkı yoksulluğa sürüklemiştir. Yılbaşı’nda yapılacak ücret ve maaşlardaki artışın enflasyonun üstünde olacağı bakanlarımız tarafından açıklanmıştır ve inşallah şimdiye kadar olduğu gibi enflasyon karşısında eriyip gitmez.
Enflasyon sadece bizim değil tüm dünya ülkelerinin sorunu haline gelmiştir. Üç yılı aşkın bir süredir tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs salgını ve arkasından yaklaşık yedi aydan beri devem eden ve ne zaman biteceği belli olmayan Rusya-Ukrayna savaşının getirdiği ekonomik olumsuzluklar dünyayı etkilemiş durumdadır. Ancak bizdeki enflasyon oranı Avrupa ülkelerinin enflasyon oranından sekiz on kat daha fazladır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist