Yüksek enflasyon en basit anlatımla cebimizden daha çok paranın çıkması anlamındadır. İnsan olarak yaşamımızım idame ettirebilmemiz için barınma, beslenme, korunma kılık kıyafet vd. gibi ihtiyaçlarımız hayatımız boyunca devam etmekte ve bunları gelir düzeyimize göre bazı kesimler son drece rahat, büyük bir çoğunluk ise günümüzde son derece zor karşılamaktadır. %20 lik beş gelir grubunun enflasyon oranlarına bakıldığında hepsinde oran farklıdır. Çünkü gelir grupları ayrıdır ve harcamalar da buna paralel olarak değişkenlik göstermektedir. Örneğin en çok gelire sahip olan %20 lik kesim milli gelirden %48,5 pay aldığı halde en düşük %20 gelire sahip kesim ise %6,2 pay almaktadır. Durum böyle olunca gelir dağılımının bozuk olduğu ortadadır.
Enflasyon yüksek seyrettiği süre boyunca yukarıda dediğim gibi cebimizden çıkan para artmaktadır ve aile bütçelerimiz sıkıntıyla sonuçlanmaktadır. Aynı şekilde dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız da başta en düşük maaş alan emekliler ve asgari ücretliler olmak üzere maaşlarının alım gücü düşmekte ve maddi kayıplar yaşamaktadır.
Devletlerin de birbirlerine doğal olarak borçları veya alacakları olabilir. Önemli olan devletin borçlanması değil, alınan borcun nereye nasıl kullanıldığıdır. Yani borçlanan ülke, elde ettiği borç kaynağını en verimli şekilde kullanması gerekir. Ülkemizde enflasyon yüksek kaldığı sürece dış borçlarımız dövize endeksli olduğu için borçlarımız da yükselmektedir. Ancak geçtiğimiz yılda 800’e kadar yükselen CDS primi günümüzde 250 ye kadar gerilemiştir.CDS primi ülkelerin borçlanmasında borcun geri ödenme riskine karşı uygulanan bir orandır. Yani bir ülkeden borç alırken normal faizi %3 ise buna CDS primi de eklenerek faiz uygulanır, başka bir ifade sigorta primi şeklinde düşünülebilir.
Ülkemizde yap işlet devret projeleri dış borçların artmasına verilebilecek en güzel örnektir. Vatandaş olarak hepimiz köprü, yol, tünel, hastane gibi yatırımların yapılmasını isteriz. Çünkü yapılan bu yatırımlar bizim kullanmamız içindir. Ancak nasıl yapıldığı, maliyeti, ödeme koşulları bizim için son derece önemlidir. Yapılan ihalelerin bedeller garanti verilerek yapılmış olup neredeyse torunlarımız bile borç altına alınmıştır. Hâlbuki ödenecek rakamların toplamının maliyetinin en az üç katı olduğunu yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Kendi yaptığımız yatırımlar bizim için çok daha verimli olacağı kesindir. Merhum Süleyman Demirel döneminde yapılan 15 Temmuz şehitler köprüsü, merhum Turgut Özal döneminde yapılan Fatih Sultan Mehmet köprüsü, Ankara İstanbul oto yolu, son dönemde sayıları hızla artan raylı sistem toplu taşıma araçları tamamen hükümet tarafından yapılmıştır ve ulaşım sorunu büyük ölçüde çözülmüştür. İşte yap işlet devret projeleri de kendi kaynaklarımızla yapılması gerekirdi. Çünkü enflasyon döviz kurları ile paralel gittiğinden dış borçlarınız enflasyon yükseldikçe artmaktadır. Aren dış ticaret açığı veren bir ülke olduğumuz için bu borçların ödenmesi de problem olmaktan çıkabilir.
Yüksek enflasyonun işçinin veya ücretlilerin maaşlarını da erittiği hepimiz tarafından bilinmektedir. Aşağıda DİSK-AR tarafından yapılan enflasyon faturası bilgilerini aynen paylaşıyorum.
DİSK-Ar’ın Şubat 2025 Ücret Kayıpları İzleme Raporu’na göre, Ocak 2025’te işçi, memur ve emeklilerin toplam gelir kaybı yaklaşık 70 milyar TL oldu. Asgari ücret daha işçinin cebine girmeden bin 112 TL erirken, en düşük memur maaşı 4 bin 389 TL, en düşük emekli aylığı ise 728 TL değer kaybetti.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan Ücret Kayıpları İzleme Raporu, yüksek enflasyon ve adaletsiz vergi politikalarının vatandaşların gelirlerinde yarattığı kayıpları ortaya koydu. Rapora göre, Ocak 2025’te çalışanların ve emeklilerin toplam gelir kaybı 70 milyar TL’ye yaklaştı.
Rapora göre, 2025 yılı için belirlenen asgari ücret daha işçinin eline geçmeden bin 112 TL değer kaybetti. Ücretin enflasyon karşısındaki toplam kaybı ise 5 bin TL’yi aştı. Asgari ücretin 1,5 katı düzeyinde maaş alan bir çalışanın kaybı bin 579 TL, asgari ücretin üç katı maaş alan bir çalışanın kaybı ise 3 bin TL’yi buldu.
OCAK AYINDA ÇALIŞANLARIN TOPLAM KAYIPLARI
İşçilerin toplam kaybı: 37,8 milyar TL
Memurların toplam kaybı: 17,7 milyar TL
Emeklilerin toplam kaybı: 14,3 milyar TL
Genel toplam: 69,8 milyar TL
Raporda en düşük memur maaşının Ocak 2025’te 4 bin 389 TL değer kaybettiği, en düşük emekli aylığının ise 728 TL eridiği vurgulandı. En düşük emekli aylığının 14 bin 469 TL’ye yükseltilmesine rağmen enflasyon karşısında alım gücünün düştüğü belirtildi.
DİSK-AR raporu, vergi politikalarının düşük gelirli çalışanlar aleyhine işlediğini ve yıl içinde artan vergi dilimlerinin işçilerin eline geçen net ücretleri düşürdüğünü ortaya koydu. Brüt ücretten yapılan kesintiler ve enflasyon kayıpları sonucunda işçiler, maaşlarının dörtte birini daha almadan kaybetti.
Raporda, mevcut ekonomi politikalarının ücretleri ve alım gücünü baskılamaya odaklandığı ve enflasyonla mücadelenin maliyetinin büyük ölçüde çalışanlara yüklendiği vurgulandı.
Kaynak: DİSK-AR
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar