Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, “Ekonomi politikasının bir numaralı önceliği, enflasyonun kalıcı olarak tek hanelere indirilmesi olmalı” dedi. TÜSİAD YİK Toplantısı’nda konuşan Özilhan, üretim yapısını değiştirmeden, ithalata bağımlılığı azaltmadan, ihracatın katma değer içeriğini yükseltmeden, yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmadan döviz sorununun çözülemeyeceğini söyleyerek Özilhan, “Döviz sorununu çözemezsek enflasyonu düşüremeyiz” diye konuştu.
Enflasyonun bir ekonomideki bütün parametreleri bozan en büyük sorun olduğuna işaret eden Özilhan, “Enflasyonu tek haneli düzeylere indiremezsek büyümeyi kalıcı olarak hızlandıramayız, istihdam yaratamayız, refah artışı sağlayamayız, gelir adaletsizliklerini düzeltemeyiz. Bu nedenle ekonomi politikasının bir numaralı önceliği enflasyonun kalıcı olarak tek hanelere indirilmesi olmalı. Yüksek enflasyon tüm dengeleri bozuyor. Yüksek enflasyon ortamında tasarrufların hızla eriyecek olması insanları tüketime yönlendiriyor. Tasarruflar ve dolayısıyla yatırımlar azalıyor” açıklamasını yaptı.
Bu yılın ilk yarısındaki yüzde 7.5’lük büyümenin bir rahatlatmayı getirmediğini ve ekonominin hızla yavaşladığını dile getiren Özilhan, “Oysa önemli olan yüksek büyümeyi sürdürebilmek. Ekonomi politikasının da esas hedefi yüksek büyümeyi sürekli kılmak üzere bünyeyi güçlendirmek olmalı. Yüksek büyüme hızı gerileyerek üçüncü çeyrekte yüzde 4’ün altına indi. 2023 tahminlerini açıklayan birçok kuruluşa göre gelecek sene en fazla yüzde 3 büyüyebileceğiz.” diye konuştu.
“Yabancı sermaye gelmiyor”
Doğru fiyatlama ve yatırım finansmanı sağlandığı takdirde sanayi sektörünün, rüzgar ve güneş enerjilerine daha fazla yatırım yapmaya hazır olduğunu vurgulayan Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cari açık ve açığın finansmanı dün olduğu gibi bugün de ekonomimizin yumuşak karnı olmayı sürdürüyor. Cari açık ise üretim yapısından kaynaklanıyor. Bu yapıyı dönüştürmeden, yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli bir ürün desenine geçmeden, sadece kurun yarattığı ucuzlatma etkisiyle cari açık sorunu çözülmüyor. Türk lirasının yüksek değer kaybına rağmen dış açık vermeye devam ediyoruz. Ekonomideki belirsizliklerin, sene başından bu yana sayısı 200’ü aşan mevzuat değişikliklerinin doğurduğu tedirginliklerin yanında hukuk ve adalet sistemine ilişkin sıkıntıların da etkisiyle yabancı sermaye yatırımları gelmiyor, gelen de yeni üretim yatırımlarına değil, gayrimenkule geliyor. Enflasyon-faiz makasının hiç olmadığı kadar açılmış olduğu bir ortamda, üstelik birçok merkez bankası faiz oranlarını artırıyorken yurt dışından sermaye girişinin de zemini olmuyor. Bu koşullar altında cari açığın finansmanı için elde Merkez Bankası rezervleri, bazı ülkelerin sağladığı imkanlar ve kaynağı belirsiz net hata ve noksan kalemi kalıyor. Bu tür finansmanın devam edip etmeyeceği ekonomiyle ilgili değil. Bu nedenle önümüzdeki aylarda cari açığın finansman koşullarının ne olacağını bilemiyoruz.”
“Çözüm görünür sorunu bandajlamak değildir”
Kamu harcamalarında itaatli olmakta fayda olduğunu, liyakat ve şeffaflıkla ekonomi alanında olumlu adımların atılacağını belirten Özilhan sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de ne zaman serbest piyasa ekonomisinden sapıldıysa sonuç sıkıntılı olmuştur. Serbest piyasa ekonomisinden sapılması iki şeye yol açar. İlk olarak güven azalır. Bilindik kuralların çalışmadığı bir düzen yaratır. Güvensizlik ve belirsizlik risk yaratır. Serbest piyasanın dışına çıkılması bir alanla sınırlı kalmaz, zincirleme etki yaratır ve başka sorunlar yaratır. Bir yerden başlayan iradi müdahale ekonominin geneline yansır. Ekonomide en iyi çözüm görünür sorunu bandajlamak değildir.“
“Böyle giderse ithalat yapamayacağız”
Bankacılık sektörüne dönük yoğun regülasyonların reel sektörün finansmana erişimini güçleştirdiğini ifade eden Özilhan, kredilerin vadesinin kısaldığını, iş dünyasının çok sayıda düzenlemeyi takip etmekte, anlamakta ve uyum göstermekte zorlandığını, krediye ulaşmadaki zorlukların üretimi etkilediğini, böyle giderse üreticilerin ithalat yapamayacağını, üretemez hale geleceğini aktardı. Özilhan, izlenmekte olan para politikasının piyasalar üzerindeki etki gücü zayıfken kullanılabilecek ekonomi politikası araçlarının da hızla daraldığını belirterek, kamu harcamalarındaki artış konusunda ihtiyatlı olmakta çok büyük yarar gördüklerini bildirdi.
“Altı doldurulmayan iddiaları istemiyoruz”
“Önümüzdeki seçimlere hazırlanırken iktidar ve muhalefetten de beklentimiz ülkemizin yüksek potansiyelini nasıl gerçekleştirebileceği konusundaki görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaları” diyen Özilhan şunları kaydetti: “Siyasi partilerden duymak istediklerimiz: Kişi başı gelir itibariyle zengin ülkeler arasına girmek, dijital devrimi yakalamak, net sıfır emisyona dönüşümü tamamlamak, toplumsal gelir adaletini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için hangi hedefleri koydukları ve bu hedefleri gerçekleştirmek için hangi politikaları önerdikleri; hamaset, karşılıklı suçlamalar ve altı doldurulamayan iddialar değil.”
TÜSİAD’dan tartışma platformu
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Dernek olarak yeni bir proje uygulamaya alacaklarını belirterek, “Tüm toplumu ilgilendiren sorulara yanıt aramak üzere, yerelde paydaşları bir araya getireceğimiz ve yıl boyunca sürecek bir tartışma platformu başlatıyoruz.” dedi. “2023 cumhuriyetimizin yüzüncü yılı. Bir yüzyılı arkada bırakmanın özgüveniyle yen bir yüzyıla giriyoruz” ifadeleriyle sözlerine başlayan Turan, şunları söyledi: “TÜSİAD olarak 100’üncü yılımızda yeni bir proje başlatıyoruz. Tüm toplumu ilgilendiren sorulara yanıt aramak üzere, yerelde paydaşları bir araya getireceğimiz ve yıl boyunca sürecek bir tartışma platformu başlatıyoruz. Hangi inançtan, hangi etnik kimlikten, hangi sınıftan, hangi cinsiyetten, hangi toplumsal gruptan olursak olalım, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılı için Türkiye hayalimizi hep birlikte konuşmaya başlayalım. Konuşarak, birbirimizi dinleyerek, anlayarak, her kesimin umut ve hayallerini içeren ortak bir gelecek noktasında birleşelim” dedi.
Ekonomi alanındaki sorunlara değinen Turan, “100 yıllık cumhuriyetimizin birikimiyle adım atacağımız yüz yıldan ne bekliyoruz” diye sordu. Birinci dünya savaşının ardından göç hareketleri olduğunu, bugün Türkiye’de yaşanan “göç sorununun” jeopolitik ve demografik riskler taşıdığını söyledi, “İkinci yüzyıla girerken hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı tartışmasının geride bırakılmasını istiyoruz. Kadınlara şiddet uygulanmadığı, küçük yaşlarda çocuk evliliklerine izin verilmemesi talebini maalesef günümüzde korumak durumunda kalıyoruz” dedi.