Enflasyon oranları her ay TÜİK tarafından kamuoyu ile paylaşılaktadır. Ancak TÜİK tarafından yapılan bu hesaplarda nelerin hangi fiyattan baz alındığını maalesef bilemiyoruz. Uzun süreden bu yana devam eden ve kamuoyunda tartışma konusu yapılan bu hesaplamalar hakkında maalesef detaylı bilgileri elde edemiyoruz. Daha da ötesi TÜİK konu hakkında mahkemelik olduğu halde açıklama yapmadığından konu sürekli havada kalmaktadır.
Bildiğim kadarıyla TÜİK bu hesaplamaları yaparken 438 ürün hakkında fiyat bilgisi toplayarak bunların ağırlıklı ortalamasını alarak sonuca gidiyor ve kamuoyu ile paylaşıyor. Hepimizin bildiği üzere açıklanan enflasyon oranları ile gerçek hayatta yaşadığımız enflasyon oranlarım arasında uçurum var ve hesaplamalarımızda TÜİK verileri baz alınıyor. Memur, emekli maaşları, asgari ücret için maaş artışları da TÜİK verilerine göre belirlenmektedir. Bu durumda milyonlarca vatandaşın maaşları gerçeğinden daha düşük hesaplanıyor ve bu durum ister istemez toplumda huzursuzluk yaratıyor.
Hesap ve mantığın bir arada olması gerçeği dikkate alınarak yapılan hesaplamaların ağırlıkları beslenme değerlerine göre yapılmalıdır. Çünkü beslenme insan olarak hepimizin ihtiyacı olduğu ve hayatımızı ikame ettirmemiz için olmazsa olmaz bir gerekçedir. Aynı zamanda halkın en çok kullandığı kira giderleri, sağlık, eğitim gibi yaşamın gerçek değerleri baz alınmalıdır ve bu hesaplamaların ağırlıklı ortalamaları hesaplanırken piyasanın gerçek fiyatları baz alınmalıdır. İşte halk arasında tartışma konusu olan konu da budur. Halkın tamamına yakın kesiminin ihtiyacı olan ürünler hesaplamalara konu olmalıdır. Örneğin sinema bilet fiyatları, ping pop topunun fiyatı hesaplamalarda çok az ağırlıklı olmalıdır. Çünkü içinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda sinemaya giden vatandaş sayısı veya ping pong topunun kullanımı son derece azdır.
Yapılan hesaplamalarda temel ihtiyaç ürünlerinin ağırlıkları düşük kalmakta, halkın büyük kesiminin ulaşamadığı ürünlerin ağırlıkları yüksek olduğunu tahmin etmek zor değildir. Çünkü yukarıda da bahsetmeye çalıştığım gibi gerçek enflasyonla açıklanan enflasyon oranları arasında önemli farklar ortaya çıkmaktadır. Ve zaten gelir adaletsizliği olan ülkemizde dağılım iyice bozuluyor. Birgün gazetesinin haberine göre, Sepette küçük paya sahip ürünlerdeki yüksek fiyat artışları, tüketici bütçelerine beklenenden daha fazla yük getirdi. Ancak bu enflasyona hissedildiği kadar yansımıyor. Birçok temel ürünün ağırlığı alt sırada kalırken dar gelirlinin sepetine girmeyen maddelerin ağırlığı üst sıralarda yer alıyor. Gündelikçi ücretinin sepetteki ağırlığı patates, şeker, pirinç, kuru baklagil gibi ürünlerden daha fazla.
Geçen yıl benzinli otomobil, TÜFE’de yüzde 7,08 ağırlığa sahip olurken kira yüzde 5,06 ağırlıkla yer aldı. Kira artışı, yüzde 44,4 olarak açıklanan yıllık enflasyonu katladı. Kiranın aralık ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 105,82 yükseldiği hesaplandı.
Temel gıda ürünü yumurtanın sepet içerisindeki ağırlığı da yüzde 0,68’di. TÜİK’in son enflasyon verilerine göre yumurtanın bir yıldaki fiyat artışı yüzde 39,51 oldu. Bu durum, dar gelirlilerin hissettiği gerçek enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı oranlar arasındaki farkı bir kez daha ortaya koyuyor.
1 Ocak itibarıyla yeniden değerleme oranında yapılan artış, birçok ürünün fiyatına zam olarak yansıdı. Bu artışların enflasyon oranına etkisi tartışılırken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Enflasyon sepetinde bir karşılığı olmayan ürünleri yeniden değerleme oranında artırdık, enflasyon sepetinde ağırlığı olan, karşılığı olan ürünleri ise enflasyon hedefiyle tutarlı bir şekilde, hatta onun altında artırdık” ifadelerini kullandı.
Bu açıklama, hükümetin fiyat artışlarını görünürdeki enflasyonu düşük göstermek için yönlendirdiğine dair eleştirileri beraberinde getirdi. 2025 yılı için madde sepeti ağırlıkları şubat ayının başında açıklanacak. Bu yılın da TÜİK’in resmi rakamlarının halkın gerçeklerini ne kadar yansıtabileceği büyük bir soru işareti olarak duruyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar