Ülkemizde özellikle çok uzun yıllardan bu yana ekonomik anlamda en çok ezilen, en çok sıkıntı çeken, alım gücü sürekli düşen, hayat pahalılığını en çok yaşayan kesim emekliler olmuştur. Dolayısıyla en büyük yaşam fedakarlığı yapmak da zorunlu olarak emeklilere kalmaktadır.

Yaptığım araştırmalarda 222 ayın sadece 8’inde emekli en düşük maaşı, asgari ücreti geçmektedir. Sadece bu oran bile emeklilere yaşatılan adaletsizliğin somut bir örneğidir. Asgari ücret, adı üstünde bir ailenin geçinebilmesi için verilmesi gereken en düşük ücrettir. Hâl böyle iken günümüzde asgari ücret 17002 TL, en düşük emekli maaşı 10000 TL’dir. Bunun hesap ve mantıkla açıklanması mümkün değildir.

2023 Mayıs ayında yapılan genel seçimler öncesi 5500 TL olan en düşük emekli maaşı seçim yatırımı olarak 7500 TL ye yükseltilmişti ve yılda iki defa yapılan emekli maaş zammı temmuzda ise büyük beklentiler oluşmuştu. Ancak 7500 TL ye çıkan en düşük emeklilikten sonra bir de kök maaş kavramı çıktı ve maaş artış oranları kök maaş üzerinden verilmeye başladı. Ayrıca memurlara 8700 TL seyyanen yapılan zam da emeklilerin temmuz için umudunu yükseltmişti. Ancak temmuz zamları açıklandığında ise kök maaşa yapılan zamlardan sonra beklenen oranlar gerçekleşmedi, seyyanen zam da yapılmadı sadece memur emeklilerine verilen zam oranı olan %49,25 uygulanmasına rağmen kök maaş esas alındığı için önemli bir maaş oluşamadı. En düşük emekli maaşı 10000 TL de kaldı.

Bütün bu yaşananlardan sonra ekonomi yetkilileri tarafından ekimde meclis açılınca emeklilerin durumunun ele alınacağı, iyileştirme yapılacağı sözü birkaç kez tekrarlandığı halde sadece bir defaya mahsus olmak üzere 5.000 TL Cumhuriyet Bayramı ikramiyesi ile yetinildi.

Yüksek enflasyon devam ettiği için emekli vatandaşlar da seslerini yetkililere duyurabilmek adına çeşitli etkinlikler düzenlediler. Yapılan açıklamalarda ise yıl sonunda iyileştirme yapılacağı yönünde devam etmektedir. Peki yapılan iyileştirmede neler olmalıdır. Ekonomik koşullar ele alındığında öncelikle maaş bağlama katsayılarında eşitlik sağlanmalıdır. Bu katsayılar;

*1999’a kadar aylık bağlama oranı: %76

*1999-2008 arası: %65

*Ekim 2008 sonrası: %50    olarak uygulanmaktadır.

İlk olarak bu oranlar eşitlenmeli ve aradaki farklar hak edenlere ödenmelidir ki adaletsizlik ortadan kalksın ve her emekli aynı hakka sahip olabilsin.

Seyyanen zam oranı ise en düşük maaş alan emekli ile yüksek maaş alanlara aynı olmamalı, kademelere göre makul ve mantıklı bir rakam belirlenmelidir. Çünkü her emekli çalıştığı süre zarfında aynı primi ödememiştir. Burada her emeklinin aynı maaşı olması kesinlikle kastedilmemektedir ama 10000 TL maaş alan ile 20000 TL maaş alanın arasındaki fark dengelenmelidir. En düşük emekli maaşı, asgari ücrete eşitlenmelidir.

Haziran sonuna kadar yaşanacak enflasyon baz alınacağına göre söz konusu enflasyon oranına yılın ikinci yarısında yaşanacak enflasyon oranı ilave edilerek refah payı belirlenmelidir. Ve devam eden süreçte zam oranı her ay TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranı ile güncellenmelidir.

Bildiğiniz üzere 2018 yılından bu yana emeklilere yılda iki defa bayramlarda ikramiye verilmektedir. Ancak verilen bu ikramiyeler yaşadığımız ekonomik koşullar sebebiyle çok komik kalmaktadır. Dolayısıyla ikramiyelerde de değişikliğe gidilmeli, her bayram bir maaş tutarında ikramiye verilmektedir.

Diğer yandan bankalar tarafından verilen emekli promosyonları üç yıldan bir yıla indirilmeli ve rekabet kuralları gereği değişim gösteren promosyon miktarı maaşın 3 katı olmalıdır.

Emeklilik, bedeli peşin ödenmiş bir haktır. Bu bağlamda çalışanlar emeklilik döneminde rahat bir yaşam kalitesi, tatil, çocukları ve torunlarına en iyi hediyeleri alması kadar doğal bir konu olamaz. Ancak sağlık sorunları da yaşlar ilerledikçe ortaya çıkmakta ve doğal olarak sağlık harcamaları da emeklilik döneminde yükselmektedir. Günümüzde devlet hastanelerinden yapılan muayene kesintilerinin yanında eczaneden alınan ilaç kesintileri de emekliyi zora sokmaktadır. Sorunun çözümü için hastane ve ilaç kesintileri emeklilerden alınmamalıdır. (Günümüzde ilaç sıkıntısı da ayrı bir konudur.)

En düşük emekli maaşı alan ve kirada oturan emeklilere kira ve yakacak yardımı yapılmalıdır.

Yine en düşük maaş alanlara su, elektrik, doğalgaz ücretleri makul ve mantıklı bir şekilde indirim hakkı tanınmalıdır.

Anlaşmalı marketler aracılığıyla emeklilere indirim sağlanmalıdır.

2024 yılının emekliler yılı ilan edilmesine rağmen sorunlar gün geçtikçe artmakta, geçim sıkıntısı her geçen gün büyüyerek devam etmektedir. Birçok emekli ikinci bir iş yapmak zorundadır ama hepsinin bu şansı yakalamaları mümkün değildir.

Çalışma ve sosyal güvenlik bakanımız tarafından geçtiğimiz günlerde birtakım emeklilere haklar tanındı. Buna göre;

Gerekli koşulları olan emeklilere bir emekli kart verilecek. (Ek geliri olmayan, kira ödeyen ve 65 yaş üstü geliri olmayanlar)

Söz konusu emekli kart ile PTT, AVM, Tarım kredi kooperatifleri, THY, TCDD ve cep telefonu hizmetleri, sinema, tiyatro ve PTT kargo hizmetleri gibi işletmelerde özel indirimler verilecek.

Yukarıda devlet tarafından verileceği belirlenen haklar içinde en önemlisi gıda harcamalarının yapılabileceği tarım kredi kooperatiflerinden yapılabilecek alışverişler olacaktır ama ülkemizin her köşesinde yeterli sayıda tarım kredi kooperatifi bulunmamaktadır. Diğerleri ise emeklilerin çok az kullandığı hizmetler olduğundan birçok emekli tarafından kullanılmayacaktır.

Emekliler ve yaşam koşulları hakkında tam bir yazı yazmak oldukça fazla konulu olduğundan burada kesmek durumundayım. Bütün umudumuz Temmuz’da yapılacak iyileştirme uygulamasını beklemekten başka çaremiz yoktur. İnşallah bu defa önceki dönemler gibi hayal kırıklığına uğramayız.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar