Naki BAKIR
Milli gelirde kesintisiz büyüme süreci, son çeyrekte hız kesmekle birlikte 9 çeyreğe ulaşırken, emek kesiminin payı tarihi dip noktaya indi. 2016’nın ilk çeyreğinde emeğin milli gelirden aldığı pay, sermayenin payını yakalamıştı. İzleyen dönemde makas yeniden açılmaya başladı.
Sermayenin milli gelirden aldığı pay 13,7 puan artarak yüzde 41,1’den yüzde 54,8’e çıkarken, emeğin payı 14,2 puan düşerek yüzde 40,5’ten yüzde 26,3’e indi, emek-sermaye makası alabildiğine açıldı.
Türkiye’nin, gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) büyümesi bu yıl 3’üncü çeyrekte hız kesmekle birlikte art arda kesintisiz büyüme süreci 9 çeyreğe ulaşırken, çalışan kesimin milli gelirden aldığı payın tarihi dip noktaya indiği belirlendi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), bu yılın 3’üncü çeyreğine ilişkin GSYH verilerine göre Türkiye ekonomisinin 2020’nin 2. çeyreğinde kaydettiği yüzde 10,3’lük küçülmenin ardından başlayan kesintisiz büyüme süreci, bu yılın Temmuz-Eylül dönemi itibariyle 9 çeyreğe ulaştı. Ancak bu yılın 3’üncü çeyreği itibariyle hız kesen büyüme oranı yüzde 3,9’a indi. Anılan kesintisiz büyüme döneminde Türkiye ekonomisi özellikle 2021’in 3’üncü çeyreğinde yüzde 22,2 ile rekor bir büyüme kaydetmiş, diğer çeyreklerde ise yüzde 6,4’le yüzde 9,6 arasında değişen büyüme oranları ölçülmüştü.
Ekonomi büyürken çalışanlar yoksullaştı
TÜİK’in açıkladığı GSYH büyüme verileri, emek kesimi aleyhine dikkat çekici bir değişimi de ortaya koydu.
Gelir yöntemiyle GSYH bileşenlerinin gayri safi katma değer içindeki paylarına bakıldığında, sermaye kesiminin milli gelirden aldığı payı gösteren “Net işletme artığı/karma gelir”in oranı bu yılın 3’üncü çeyreği itibariyle yüzde 54,8 olurken, emek kesimin payını gösteren “iş gücü ödemeleri”nin payı yüzde 26,3 düzeyinde gerçekleşti.
TÜİK veri seti, milli gelirden alınan payda emek-sermaye makasının özellikle 2016’dan bu yana açıldığını, son iki yılda ise bu eğilimin büyük bir ivme kazandığını gösteriyor. 2016’nın ilk çeyreği itibariyle gayri safi katma değer içinde net işletme artığı/karma gelirin payı yüzde 41,1 olurken, iş gücü ödemelerin payı yüzde 40,5 düzeyinde gerçekleşmişti. Başka deyişle emeğin milli gelirden aldığı pay, sermayenin payını yakalamış, iki kesim arasındaki makas neredeyse kapanmıştı. İzleyen dönemde ise emek kesimi aleyhine giderek bozulan bir tablo ile karşılaşıldı.
Emek-sermaye makası iyice açıldı
Buna göre 2016’nın ilk çeyreğinden 2022’nin 3’üncü çeyreğine kadar olan dönemde sermayenin milli gelirden aldığı pay 13,7 puan artarken, emeğin aldığı pay 14,2 puan düşüş gösterdi.
2022’nin 3’üncü çeyreği itibariyle 2016 birinci çeyreğe göre cari fiyatlarla milli gelir yüzde 649,8, gayri safi katma değer yüzde 661,3 artarken, sermaye kesiminin payını gösteren net işletme artığı/karma gelirdeki artış yüzde 914,7’ye ulaştı; iş gücü ödemelerindeki artış ise yüzde 395,3’le bu büyümenin çok altında kaldı.
Emeğin payı 2002’nin de altında
Ekonomide tüm dengeleri alt üst eden 2001 krizinin tahribatının onarılmaya çalışıldığı 2002 yılında milli gelirden alınan paylar, daha adil bir dağılıma işaret ediyordu. TÜİK verilerine göre 2002’nin tümü itibariyle sermaye kesiminin milli gelirden aldığı pay yüzde 53,8 olurken, emek kesiminin payı yüzde 28,3’le bu yılın 3’üncü çeyreğine göre daha yüksek düzeyde bulunuyordu. 2010 yılına gelindiğinde emeğin payı yüzde 30’u geçerken, sermayenin payı yüzde 52,1 olmuştu. 2016 ilk çeyrekte adeta kapanan makas, özellikle son iki yılda hızla açıldı ve emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 20’lere geriledi.
Ekonomik büyüme zenginleşme mi?
Ekonomik büyüme, ekonominin üretim kapasitesinin artırılması ve dolayısıyla daha fazla mal ve hizmet üretilmesi anlamına geliyor. Üretim kapasitesinin artması üretim faktörlerindeki artışlar ve teknoloji düzeyindeki gelişmelere bağlı bulunuyor. Milli gelirin büyümesi, büyüyen ekonomideki herkesin eşit oranda zenginleşmesi anlamına gelmiyor. TÜİK’in milli gelire ilişkin tarihi veri seti, milli gelir büyümesinden bankalar, borç verenler, rantiyeler ve şirketler büyük oranda yarar sağlarken, ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan ve vergiler, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, aşırı dalgalı kurlar, yüksek faiz düzeyinden en fazla olumsuz etkilenen işçi, memur gibi çalışan kesim ve orta sınıfın adil pay almadığını gösteriyor.