EĞİTİM VE ÖĞRENİM

Yazacaklarımızın niteliği göz önüne alındığında belki başlık önce öğrenim sonra eğitim olmalıydı. Çünkü eğitim daha ziyade yaşam şekli, hal, davranış, daha güzele erişme olarak düşünülmekte, öğrenim ise Yaşamın neredeyse olmazsa olmazlarından bilgi, beceri, maharet, yetenek yüklenmesi olarak düşünülür.

Geçmişten bugüne devam edip gelen öğretim metotlarımız, maalesef irdeleyici sorgulayıcı düşünüp itiraz edilebilen bir yapıda olmayıp, verilenleri özümseme ve öğrenme biçimindedir.

Bunun devamında peki öğrenim nasıl ve nice olmalıdır sorusu akla gelir. Bunun cevabı öğrenimde 2 asıl metot izlenmelidir.

1-Öğrenimde, sorgulayıcı, irdeleyici, neden ve niçinlerini araştırıcı, akılcı bir uygulama esas olmalıdır.

Öğrendiğimiz nesne ya da iş neden böyle yapıyoruz? Yapmasaydık nasıl olurdu Böyle yaptık kısa ve uzun erimde beklentimiz neler olmalı sorularını kapsamalı ve yanıt olmalıdır.

Bu her tür bilim dalı için bu minval üzerine olmalıdır. Tıp, Matematik, Ziraat, Doğa bilimleri, örneğin yaraya sargı ya da böcek sokmasında nasıl bir yol izlenmeli? Bilimsel teorik ve deneyimsel bilgilerin uygulanması yoluyla. Yaranın türü ve çeşidi de önemli. Ve duruma göre uygulama değişiklik arz edebilir ve bunun mantıksal ve bilimsel dayanakları vardır.

Ya da arazi yüzölçümü hesaplamada uygulanacak metodun seçimi de gene bilimsel ve teknik ölçütlere göre yapılır. Bir başka örnek: Aşı nedir? Neden yapılır? Nasıl uygulanır? Tüm bunların öğretim ve öğreniminde aklı doyurucu yöntem ve kurallar nedenleri ile öğrenicinin beynine sokulmalıdır.

Genelde uygulamada yaptığımız doğru olmayan bir yöntem tarih ve tabloların ezberlenmesidir. Bir kere bir anlatımda olay mı önemli yoksa onun zamanı mı? Bizim için gerekli olan %95 olaydır. Olayı kavramak, ayrıntılarını açıklayıp ders çıkarmak. Zamanı bir yerlerden öğrenilebilir. Aynı şekilde tasnif tabloları da öyle.

Albert GUY, Malzeme Bilimine Giriş kitabının önsözünde şunu der. BİLGİ İKİ TÜRLÜDÜR.1- YA BİLGİNİN BİZATİHİ KENDİSİ BİLİNİR 2- YA DA NEREDE OLDUĞU BİLİNİR. Yani bilginin öğrenilebileceği yeri bilmiş olmak da bilgidir nedenle karmaşık tabloların öğretimi öğrenici ve öğretici için de yorucu ve zahmetlidir. Mesela DİOJEN in kim olduğu neler yaptığı mı yoksa nereli olduğu mu önemlidir. Diojenin bir Coğrafya bilgini olduğunu bilmek elbette daha önde gelir. Sinop lu olduğunu merak eden bakıp öğrenebilir.

2-Öğrendiklerimiz ve öğreneceklerimiz  yaşamımızda karşılık bulmalıdır.

Boş bilgilerin yüklenmesi beynimize yükten başka bir şey değildir. Tabii ki tercih öğrenicinin.  Havada uçuşacak hiç kullanmayacağımız bilgileri öğrenmek isteyen de olacaktır. Geçmişte böylesi kaçıklıkları bilgi diye satanlar pek çok olmuş ve hayatımız bu durumdan çok büyük darbeler almıştır.

Yıldıznameciler yüzünden 1590 ların sonunda Matematik, Medresede okutulmaktan vazgeçilmiş, Üfürükçülerin halkı kandırıp meleklerin bacaklarını seyrediyorlar uydurması ile, gene 1589 da ilk Matematikçimiz matrakçı Nasuh’un rasathanesi taşa tutulmuş ve yıkılmıştır.

Burada da aslolan olay üfürükçülerin isyanı ancak gelişecek tarihsel olaylara referans olacağı için tarih, zaman da önemlidir. Çünkü bu tarihten sonra Osmanlı da duraklama ve gerileme başlamıştır.

Gelelim en zor işe, İnsanlar konuştuğunuz ne denli gerçekçi olursa olsun BİLDİĞİNDEN VAZ GEÇMEMEKTE zihinlerinde yarattıkları dünyada yaşamaya devam etmekte. Yaşanmış bir olay:

Konya Öğretmenevi durağında otobüs beklerken bir öğrenci ile hasbihalde Medreselerden Matematiğin kaldırılışını konuşurken duraktaki daha yaşlı amcalar bir düşman gibi sözlü saldırıya geçip ateş püskürmeye, bize kafir zındık vs.  Diyerek arkası kesilmeyen ithamlarda bulunmaya başladılar.

Dedim amca şimdi ben de senin çıktığın Camide namaz kıldım. Niçin gerçekleri kabul etmiyorsunuz da sözlü hakaret ediyorsunuz? Sizin okuduğunuz kitabı yazanlar da kafir…. Bu kez bir iki değil birkaç kişi oldular. BİLEMİYORUM ACABA BİR GÜN TARİHÇE SABİT BU GERÇEKLERİ O İNSANLAR GÖREBİLİRMİ?

Sonra durağa gelen tanımadığım bir arkadaş bana destek çıkıp beni belki de yiyecek olduğum dayaktan kurtarmıştı. Konuştuğumuz Selçuk Ün. Öğrencisi de münakaşadan korkup duraktan uzaklaşmıştı. Velhasıl gerçekleri öğrenmek ya işine gelmiyor ya da öğrenmemek insanların kolayına gidiyor.

İlk emri OKU olan yüce Dinimizin tabileri olarak böyle mi olmalıydık? Ya da bilimin değerini tam kavrayıp teslim eden yüce Peygamberimizin BEŞİKTEN MEZARA BİLİM ÖĞRENİNİZ buyruğuna ne kadar uyduk? Saygı ile,

Alim Doğan ÖZCİVAN

Metalürji Yük. Mühendisi

A Sınıfı İş Sağlığı. Ve Güvenliği Uzmanı.