Ağustos 2021 tarihinden bugüne hükümetin aldığı para politikasının sonucu olarak enflasyon, hayat pahalığı, döviz kurları gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Tabii ki hükümet yetkilileri de bu durumdan rahatsız oldukları için bir takım çözüm yolları üretilmeye çalışılıyor. Alınan önlemleri özetlemeye çalışalım;
*Aralık 2021’e kadar döviz kurları beklenmedik şekilde yükselmiş, bunun sonucu olarak da enflasyon ve hayat pahalılığı da yüksek seyretmeye başlamıştır. Ağustos 2021’den Aralık 2021 tarihine kadar 500 baz puan düşen politika faizi, dövize olan talebi arttırmış ve fiyatlar da önlenemeyecek şekilde yukarı yönlü hareketlenmiştir.
Özellikle döviz kurları anormal derecede yükselince hükümet 20 Aralık 2021 akşamı kur korumalı mevduat sistemini yürürlüğe koymuştur. Dövizin %35-40 civarında aşağı inmesi sağlanmış ancak bugüne kadar vadesi gelen kur korumalı mevduat hesapları yaklaşık 11,2 milyar TL hazineye yük getirmiştir. Bildiğimiz üzere söz konusu hesaplar 3-6-9-12 aylık vadeler baz alınarak açılmıştı. Sadece ilk 3 aylık dönemde hazine yükü 11,2 milyar olarak gerçekleşmiş, yıl sonuna kadar hazinenin 50 milyar TL mevduat sahiplerine ödeme yapacağı tahmin edilmektedir.20 Nisan 2022 tarihine kadar kur korumalı mevduat hesapları 756 milyar TL ye ulaşmıştır.
Bu hesapların amacı dolarizasyonu önlemek, tasarruf sahiplerinin TL ye dönmesini sağlamak ve dövize olan talebi minimuma indirerek kurların yükselmesinin önüne geçmektir. Çünkü ülkemizde enflasyon döviz kurları ile paralel bir seyir izlemektedir. Yani döviz kurları yükseldikçe fiyatlar da yükselişe geçmektedir. Enflasyonun önüne geçmek için döviz kurlarını yükselişini önlemek gerekir.
*Yerli ve milli paramız olan TL’nin değer kazanması için ikinci adım yastık altında bulunan altınların ekonomiye kazandırılması amacıyla aynen kur korumalı mevduat sistemi altın hesaplarında da devreye sokulmuştur.
*Daha sonra kur korumalı mevduat sistemi şirketler için de geçerlilik kazanmış, daha da ötesi kur korumalı mevduat hesaplarından elde edilecek kazançların vergiden muaf olacağı açıklanmıştır. Ancak şirketlere tanınan bu haktan da devletimizin vergi kaybı olacağı kesindir ama takam telaffuz etmek oldukça zor olacaktır.
*Kur korumalı mevduat hesabı T.C. vatandaşlarına ek olarak yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza ve yabancı vatandaşlara da bu haktan yararlanması yasalaşmıştır. Söz konusu hesabın adı ise yuvam hesabıdır. Burada da amaç yurt dışından para transferi gerçekleştirmektir.
*Yabancı vatandaşlar, ülkemizden gayrimenkul satın almaları halinde kendilerine T.C. vatandaşlığı verilmesindeki gayrimenkul yatırım tutarı 250 bin dolardan 400 bin dolara çıkarılmıştır. Ev fiyatlarının artmasında payı olan bu yükseliş tahmin edildiği şekilde ülkemizde konut fiyatlarının hızla yükselmesine sebep olmuştur. Bunun yanında gayrimenkul piyasasının yükselmesiyle birlikte ev kiraları da anormal şekilde artmıştır hatta kiralık ev bulmak sorun haline gelmiştir. Daha da ötesi yabancılara gayrimenkul satan emlakçıların hükümet tarafından ödüllendirilmesine karar verilmiştir.
*Yukarıdaki önlemler yeterli olmamış olmalı ki ihracatçıların döviz gelirlerinin %25 olan TL ye çevirme oranı %40 a yükseltilmiştir. Ancak ihracatçı için bu konu oldukça problem olacaktır. Çünkü üretimde kullanılan hammadde ve yarı mamullerin %50 den fazlası yurt dışından ithal gelmekte bunlara da döviz ödenmektedir. Bir üretici üretimde kullandığı hammadde veya yarı mamulleri sürekli satın almak zorundadır. Çünkü üretim süreklilik ister, istikrar ister. Bir başka konu da üretim işletmelerinin birçoğu dövizle borçlanmaktadır. Dolayısıyla dövizden vazgeçmesi oldukça zordur ancak %40 kazancı varsa karını merkez bankasına yatırması problem olmayabilir.
*Yukarıda saydığım önlemlere ek olarak en son geçtiğimiz günlerde alınan dövizle ödeme yasağının getirilmesidir. Yani işletmeler dövizle aldıkları hammadde veya yarı mamul için TL ödemek zorunda bırakılmıştır. Ancak bu işlemin uygulamasında birtakım zorluklar da çıkabilir. Mesela 1000 dolar ödeme yapması gereke bir işletme 14500 TK ödeyecek ama tahsil eden kişi veya kurum tekrar döviz almak istediğinde bir fark ödemek zorunda kalacaktır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için satıcı firma dolar kurunu yüksek tutarak doğabilecek zararının önüne geçmeye çalışacaktır. Meselenin bir de alıcı yönüne bakacak olursak, yüksek döviz kuru ile tedarik yapan üretici bu maliyeti üretim girdilerine ilave etmek zorunda kalacaktır ve bu da üretim maliyetini arttıracağından enflasyonun yükselmesine katkıda bulunacaktır.
Yerli ve milli paramızın değerini korumak, dövize olan talebi minimuma indirerek kurların yükselmesine engel olmak için yukarıda saydığım önlemlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. Ancak bir taraftan yap işlet devlet projelerine yaptığımız anlaşmalar gereği milyarlarca dolar ödemek zorunda kalıyoruz. Örnek vermek gerekirse bir şehir hastanesine verdiğimiz taahhüt bedeli ile 13 tane aynı hastaneden yapabiliyoruz. Merhum Turgut Özal, Süleyman Demirel birinci ve ikinci boğaz köprülerini devlet bütçesinden yapmışlardır. Bugün de bu yatırımlar devlet tarafından yapılabilir miydi?
Saygılarımla
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist