Doların eylülden sonra yalnızca Türk Lirası’na karşı değil, başta euro olmak üzere hemen hemen tüm paralara karşı değer kazanması, Türkiye’nin dış borcunun dolar cinsinden daha küçük görünmesini sağladı.
Merkez Bankası’nın dün açıkladığı verilere göre özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli dış borç ekim ayında hiç değişmedi ve 207.6 milyar dolar düzeyinde kaldı. İşte uzun vadeli borcun sabit kalmasını sağlayan da kur etkisi. Özellikle de doların euro karşısında değer kazanması.
Özel sektörün 207.6 milyar dolarlık uzun vadeli dış borcunun 123 milyar doları dolar cinsinden, yaklaşık 70 milyar doları da euro cinsinden borçlardan oluşuyor. Dolayısıyla euro-dolar paritesinin dış borç üstündeki etkisi büyük.
Euro-dolar paritesi eylül ayı ortalamasında 1.12 düzeyinde bulunuyordu. Ekime geldik, parite artık 1.09’a inmişti. İşte doların başta euroya karşı olmak üzere tüm paralara karşı değer kazanmış olması, ekim ayında özel sektörün uzun vadeli dış borcunu 2.4 milyar dolar aşağı çeken bir etki yarattı.
Özel sektörün dış borcunun ekimde eylülle aynı düzeyde 207.6 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini belirttik. Eğer dolar diğer paralara karşı değer kazanmamış olsaydı, ekim sonundaki uzun vadeli borç 210 milyar dolara çıkacaktı.
Euro-dolar paritesi içinde bulunduğumuz günlerde 1.06 dolayında seyrediyor. Dolayısıyla dış borcun dolar karşılığının kur farkı sayesinde ekimden sonraki aylarda da belirgin bir şekilde gerilediğini göreceğiz.
Kısa vadelideki etki daha az
Doların değer kazanımının özel sektörün kısa vadeli dış borcuna olan etkisi ise daha sınırlı kaldı. Parite değişimi, kısa vadeli dış borcu ekim ayında 272 milyon dolar aşağı çeken bir etki yarattı.
Özel sektörün eylül sonunda 51.3 milyar dolar olan kısa vadeli dış borcu ekim sonunda 52.4 milyar dolara çıktı. Eğer kur farkı etkisi olmasa borç yaklaşık 52.7 milyar dolara yükselecekti.
Toplam borç 260 milyar
Özel sektörün yurtdışından sağladığı borç, ekim sonu itibariyle 260 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Kısa ve uzun vade detayını biraz önce aktardık. Bu tutarın 52.4 milyarını kısa, 207.6 milyarını uzun vadeli borç oluşturuyor.
Bu arada bir yanlış anlama oluşmaması için bir detayı vurgulayalım. Özel sektörün 260 milyar dolarlık borcu, yurtdışından sağlanan kredileri gösteriyor. Özel sektörün yurtiçinde oluşan yükümlükleri bu rakamın içinde bulunmuyor.
Açık pozisyon
Gündem yoğunluğu yüzünden daha önce çok kısa olarak değindiğimiz bir başka konu da reel sektörün dövizdeki açık pozisyonu. Reel sektörün döviz pozisyonu açığı eylül ayı sonunda 212.8 milyar dolara yükseldi. Bir önceki aya göre hem döviz varlıklarında bir azalma görüldü, hem döviz yükümlülükleri artış kaydetti. Bunun sonucunda da açık pozisyon artış gösterdi.
Reel sektörün dövizdeki açık pozisyonunda dokuz ayda yaklaşık 23 milyar dolarlık artış oldu.
Toplamdaki artış çok fazla görülmeyebilir. Ne var ki kısa vadeli döviz pozisyonunun artıdan eksiye dönmekte olduğu dikkat çekiyor. Bir yıldan kısa vadeli döviz varlık ve yükümlülüğünün farkını gösteren net pozisyonda geçen yılın sonunda 4.8 milyar dolarlık bir fazla vardı. Bu fazla bu yılın ilk çeyreği sonunda 7.7 milyar dolara çıktıktan sonra azalmaya başladı.
Kısa vadeli net döviz pozisyon fazlası ikinci çeyrek sonunda 1.4 milyar dolara indi. Ağustosa geldik, net döviz pozisyonu artık sıfırdı. Eylülde ise durum daha da olumsuz seyretti ve kısa vadeli döviz pozisyonu negatif 1.3 milyar dolar oldu.
Her ne kadar son günlerde biraz durulsa da döviz kurunun hızla artış gösterme eğilimi içinde olduğu şu dönemde reel sektörün 213 milyar dolar gibi bir açık pozisyon taşıyor olması önemli. Ayrıca, şimdilik çok küçük bir rakam olmakla birlikte kısa vadelide de net döviz pozisyonunun pozitiften negatife dönmüş olması ayrı bir olumsuzluk işareti.