Yaşadığımız ekonomik sıkıntılar nedeniyle sık sık duymaya ve görmeye alıştığımız pariteyi açıklamakla başlayalım.
Parite bir para biriminin diğer bir para birimi karşısındaki değerini gösterir.
Örneklemek gerekirse;
1 Dolar = 2 TL, 1 Euro = 3 TL olduğunu varsayalım;
Euro- Dolar paritesi 3/2 = 1.50 olur, Dolar- TL paritesi 2/1 = 2 olur, Euro- TL paritesi 3/1 = 3 olur.
Düşük faiz dönemine geçtiğimiz Ağustos 2021’den bu yana döviz kurlarının yükselmesini önlemek için hükümet çeşitli yollara başvuruyor. Çünkü döviz kurlarının yükselmesi enflasyon olarak karşımıza çıkıyor ve halkın alım gücünü düşürmekle kalmıyor, geçim sıkıntısı çekmesine de neden oluyor. Ekonomi yönetimimiz de kur yükselişine dur demek için bugüne kadar birçok önlem almak durumunda kaldı. Bunları hatırlayacak olursak;
*Ağustos 2021 de başlayan ve Aralık 2021 de son bulan faiz indiriminin sürdürülmesi ve politika faizinin beş ayda 500 baz puan düşürülmesi ile beraber dolar aralık ayında 18 TL’yi görmüştü. Doların bu değeri belki de tarihinin en yüksek değeri olarak aklımızda kalacak. Ekonomi tarihinde 21 Aralık gecesi olarak geçecek olan bir kararla kur korumalı mevduat sistemi yürürlüğe kondu ve dolar kuru 18 TL’den 11,50 TL seviyesine kadar geriledi. Yani %40 civarında yerli ve milli paramız değer kazandı. Milletimiz kur korumalı mevduata beklenenden daha çok yatırım yaptı ve kurların yükselmeyeceği, em azından stabil kalacağı yönünde tahminler ağırlık kazandı. Tabii ki yapılan tahminlerin doğal sonucu olarak kurların yükselmeyeceği kanaatiyle hazineye de kayda değer yük getirmeyeceği hesapları yapılmıştı.
*Yastık altında bulunan halkın altın tasarruflarını da ekonomiye kazandırmak için kur korumalı mevduat sistemine dahil edildi.
*Kur korumalı mevduat sistemin, yurt dışında yaşayan vatandaşlar için de geçerlilik kazandı onlara da aynı haklar tanınmış oldu.
*Şirketler içim kur korumalı mevduatın getirisi vergiden muaf tutuldu ve kur korumalı mevduata şirketler de teşvik edilmiş oldu.
*İhracat yapan işletmeler için döviz gelirlerinin önce %25 i daha sonra da %40 ı merkez bankası aracılığıyla TL ye çevrilmesi yasalaştı.
*Kamuoyunda GES olarak bilinen getiri endeksli senet sistemi uygulamaya kondu. Ancak bu sistem gerektiği kadar rağbet görmedi.
*Yabancı uyruklu vatandaşlar için olmak üzere 450 milyon dolar değerinde gayrimenkul yatırımı yapmaları kaydıyla kendilerine vatandaşlık verilmesi uygulamaya kondu.
*Sekizinci defa varlık barışı kanunu çıkarıldı. Yurt dışında varlığı bulunan (döviz, altın, menkul kıymet) vatandaşların varlıklarını getirerek ekonomimize kazandırılması amaçlandı.
*Son olarak varlıkları 15 milyon TL tutarında döviz karşılığı olan şirketlere TL kredisi kullanma yasağı getirildi. Amaç TL kredisi alarak dövize yatırımı engellemek ve TL ile işlem hacmini arttırmaktı ve doğru bir karadır.
Yukarıda sıralamaya çalıştığım TL’nin cazibesini arttırmak, dolarizasyonu önlemek, ülkemize döviz girdisi sağlamak, yastık altında bulunan tasarrufları ekonomiye kazandırmak ve sonuçta enflasyonun yükselmesini önlemek için alınan bu önlemler kesinlikle doğrudur. Ancak politika faizlerinin düşmesi sebebiyle oluşan döviz hareketlerine rağmen 2022 yılı başından bu yana yani altı aylık süreden bu yana T.C. Merkez Bankası politika faizlerini sabit tutmaya devam ediyor.
Bu kadar önlem alınmasına rağmen doların yükselişine dur diyemedik. Kur korumalı mevduata olan yoğun talep ve doların yükselmesi nedeniyle hazineye yıl sonuna kadar 150 milyar TL. yük getireceği yapılan tahminler arasındadır.
Dolar kuru bugün için 17 TL sınırını aşarak neredeyse euro değerini yakalamış durumdadır. Alınan önlemler maalesef sonuçsuz kalmış, merkez bankasının sık sık müdahale etmesine rağmen kur yükselişi durdurulamamıştır.
Faizlerin düşürülmesindeki amaç, sanayicilerimizin kredi maliyetlerini düşürerek üretimde ucuz maliyet sağlamak, üretim, ihracat, istihdam odaklı ekonomik büyüme sağlayarak cari açığı minimuma indirmekti. Fakat geldiğimiz noktada politika faizleri düştü ama diğer kredi oranları yükseldi. Döviz kurlarının yükselişi önlenemedi. Cari açık ise 2022 yılının ilk beş ayında 41 milyar doları aşarak önemli bir rekor kırdı.
Doların euroya çok yaklaşmasının da ekonomiye olumsuz etkileri olacağı kesindir. Çünkü ithalatımızın büyük çoğunluğunu dolar ile; ihracatımızın da büyük çoğunluğunu euro ile yapıyoruz. Yani pahalı alıp ucuz satıyoruz. Ayrıca üretimde kullandığımız hammadde ve ara malları ithal yoluyla elde ediyoruz ve bu ürünlerin genel üretime oranı %50 civarındadır. Yani döviz kurlarının yükselmesi üretim maliyetlerini arttırmaktadır. Öte yandan dolar euro ile yakın olduğu için dış ticaret açığımız artacaktır ve en önemlisi enflasyonla mücadelemiz devam edecektir. Zaten TÜFE ile ÜFE arasında uçurum varken enflasyonun artış sebebi olmasının üstüne bir de dolar, euro paritesi eklenince enflasyon bir müddet daha yüksek seyretmeye devam edecektir.
Saygılarımla
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist