Hilal SARI
Ukrayna savaşı ihtilafların enflasyonist olduğunu ortaya koyan en bariz örneklerden. Ucuz Rus doğalgazı dönemi sona gelmiş durumda. ABD’nin 52 milyar çip desteği, Almanya’nın savunmaya akıttığı 100 milyar doları, Ukrayna’nın yeniden inşası için Batı’nın harcayacağı 750 milyar dolar ve G7’nin Kuşak ve Yol’a rakip olarak yapacağı 600 milyar dolar altyapı harcaması – hepsi, Foroohar’ın da ifadeleriyle “En azından kısa vadede enflasyonu besleyecek”.
“Enflasyonu düşürmek için L-tipi resesyon gerekiyor”
Enflasyonun döngüsel değil yapısal hale geldiğini savunan Pozsar’a göre enflasyonu düşürmek için merkez bankalarının adımlarının yeterli olmayacak ve Fed’in yüzde 5 hatta 6 düzeylerine kadar çıkarması gerekebilir ve analist “L-tipi resesyon” yaşanmadan enflasyonun düşmeyeceğini öngörüyor. Talebi maksimize eden Batı ile arzı maksimize eden Doğu arasında ilişkiler kötüleştiğinde, özellikle Rusya ve Çin’den kaynaklı arz aksaklıkları yaşandığına dikkat çeken Pozsar, işgücü darboğazının da göçmenlik kısıtlamalarıyla durumu kötüleştirdiğini aktarıyor.
“Fed QE’yi Çin ve Rusya’dan ucuz ithalat olmasaydı yapamazdı”
Son 50 yıldır yaşanan trendin tam tersi istikamette bir paradigma yaşandığına dikkat çeken Pozsar, gevşek para politikalarının ve ucuz işgücü ve ucuz tedarik zincirleri sayesinde hızlanan küreselleşme süreçlerini şöyle aktarıyor: “Çin ucuz şeyler üreterek çok zenginleşti. Rusya Avrupa’ya ucuz doğalgaz satarak çok zenginleşti. Almanya ucuz gazla ürettiği pahalı şeyleri satarak çok zengin oldu.” Credit Suisse’in kısa vadeli faiz stratejisti olarak görev yapan Pozsar, ABD’nin bile zenginleşmesinin Rusya ve Çin’den yaptığı ucuz ithalata bağlıyor ve “ABD de parasal genişlemeyle zengin oldu. ama bu parasal genişleme Rusya ve Çin’den gelen ucuz ihracat sayesinde sağlanan düşük enflasyon rejimiyle mümkündü” dedi.
“Fed 75 değil 100 bps artırım da yapabilir”
Küresel piyasalar Ukrayna Savaşı ve Tayvan geriliminin devam ettiği haftada Fed’in 21 Eylül’de açıklayacağı faiz kararına odaklanmış durumda. Para piyasalarında Fed’in 75 bps faiz artırımı yapacağı ‘tamamen fi yatlandı’ ve artış borçlanma maliyetlerini sadece ABD’de değil tüm gelişmiş ve gelişen dünyada da artıracak. Ancak ağustosta enflasyonun beklentilerin üzerinde gelmesi sonrası vadeli işlemler piyasası Fed’in ‘süper büyük’ diye de değerlendirilen 100 bps’lik bir faiz artırımı yapacağına da yüzde 20 ihtimal biçiyor. Para piyasaları ayrıca Fed’in enflasyonu resesyona da sokma pahasına faiz oranlarını yüzde 4,5’e kadar yükseltmesine de yüksek bir olasılık veriyor. Fed’in faiz kararının yanı sıra yakından izlenecek bir diğer bilgi ise FOMC üyelerinin ‘dotplot’ grafiğindeki öngörüleri. Piyasalar bu öngörülerin de şahinleşmesini, faiz oranlarının 2022 sonuna yüzde 4-4,25 aralığına gelmesini, 2023’te daha da yükselmesini öngörüyor.
Dolar Fed öncesi 20 yıl zirvesine yakın
Fed’in 100 bps artırım bile yapabileceği ihtimali doları yeni haftaya güçlü şekilde başlatırken, ABD’de 10 yıllık hazine tahvillerinin getirisi Mayıs 2011’den bu yana ilk kez yüzde 3,5’e yükselmesiyle sonuçlandı. 2 yıllıklarda da getiri yüzde 3,961 ile 12 yılın yeni zirvesini gördü. Tahvilde fiyat lar getiriyle ters orantılı. Dolar endeksi ise 20 yılın zirvesi olan 110,786 düzeyine doğru tekrar hareketlendi ve TSİ 15:56 itibariyle 110,175’e kadar çıktı. Avustralya merkezli banka CBA’dan analistler “Doların bu hafta yükselmeye devam etmesini ve giderek bozulan küresel ekonomik görünüm nedeniyle 110,8 üzerinde yeni döngüsel bir zirve görmesini bekliyoruz” diyor. Goldman Sachs çarşamba günü 75 bps faiz artırımı bekliyor ve bankanın kasım ve aralık toplantılarında 50’şer bps daha faiz artıracağını öngörüyor. ABD’li yatırım bankasının Başekonomisti Jan Hatzius “Faiz oranları nereye kadar yükselecek? Bu soruya yanıtımız fi nansal koşulların potansiyel büyüme patikasını ciddi şekilde aşağı çekebilecek kadar sıkılaşmasına yetecek kadar yüksek bir düzeye çıkartılacağı” diyor.
Merkezlerin yüzde 85’i ‘sıkılaşma’ modunda
Bank of America (BofA) ise küresel büyüme için geliştirdikleri 38 özel büyüme göstergesinin karamsar bir tabloya işaret ettiğini belirterek sadece Fed’in değil, birçok merkez bankasının parasal sıkılaşma yoluyla enflasyonla mücadele ettiğine dikkat çekiyor. Banka müşteri notunda şöyle uyarıyor: “Hem ABD tahvil getirileri hem de işsizlik yüzde 4-5 düzeylerine doğru gidiyor ve bu S&P’nin yeni dipler görmesine neden olacak. 38 büyüme göstergemiz küresel ekonomi için karamsar bir görünüme işaret ediyor ve dünya genelinde merkez bankalarının yüzde 85’inin sıkılaşma modunda olduğu, tarihin en agresif sıkılaşma süreçlerinden birine yeni başlıyoruz”. Bu hafta Fed dışında İngiltere, Çin, Japonya, Norveç, İsveç, İsviçre, Güney Afrika, Endonezya, Tayvan ve Filipinler’in de aralarında olduğu toplam 25 ülkede merkez bankalarının faiz kararları açıklanacak ve birçoğunun faiz artırması bekleniyor. Bu yıl iki kez daha faiz artırması beklenen Avrupa Merkez Bankası (ECB) denetim kurulundan Andrea Enria’nın yaptığı açıklamaya göre zor kış öncesinde bankaların sermaye planlarını gözden geçirmelerini istiyor. İngiltere Merkez Bankası’nın 50 bps faiz artırması bekleniyor. Japonya gevşek para politikalarıyla istisna olmaya devam ediyor ve Çin’de de gösterge faiz oranının düşürülebileceği belirtiliyor. Çin merkez bankası pazartesi günü 14 günlük ters repo faizini de 10 bps düşürdü ve piyasaya ters repo üzerinden Endonezya, Filipinler ve Tayvan’da ise faiz artışlarına kesin gözüyle bakılıyor. Doların ve ABD tahvil getirilerinin yükselmesi riskli Asya varlıklarını da baskılıyor ve yuan ve bahtın da aralarında olduğu birçok para biriminde yeni dipler görülüyor. Hindistan’da da merkez bankası enflasyonu kontrol altına almak için ‘önden yüklemeli’ faiz artışlarına ihtiyaç olduğunu açıkladı ve rupi açıklamayla güçlendi.