Kara Kıta’nın 3,4 trilyon dolarlık serbest ticaret pazarı Türkiye’ye fırsatlar sunuyor
NAİL OLPAK
DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER KURULU (DEİK) BAŞKANI
Afrika demek artık bir bakıma da Türkiye demek. Afrika ülkeleri ile çok eskiye dayanan dostane ilişkilerimiz geçtiğimiz yirmi sene farklı bir seviyeye ulaştı. Artık orada vuku bulan bir gelişme bizleri oldukça yakından etkiliyor. Bugün, Afrikalı devletler ticari manada kadim birlikteliklerini hatırlıyorlar. “Ubuntu” felsefesinin bir yansıması olarak biz olmanın ben olmaya dönüşüne şahitlik ediyorlar. Afrika’nın Rönesansı olarak adlandırabileceğimiz bu süreçte Kara Kıta, bölgesel ve uluslararası yalnızlığından kurtulup kıtanın en büyük sınaması olan yoksullukla etkin mücadele etmek istiyor. Afrika ile yakın ilişkilerimiz göz önünde bulundurduğumuzda, Türk iş dünyası olarak bizler de bu değişimin ve bu yeni dinamizmin farkında olmalıyız. Afrika içi ticareti yüzde 50 artırması öngörülen, dünya ticaretine 76 milyar dolar ek gelir sağlaması beklenen ve en büyük küresel serbest ticaret bölgesi olma özelliği taşıyan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA) Anlaşması’nı Türkiye açısından iyi okumalıyız. AfCFTA Anlaşması’nın Afrika ülkelerinin devlet başkanları tarafından imzalanmasından 1005 gün sonra AfCFTA, 1 Ocak 2021 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi. Böylece, Afrika’nın 1950 ve 1960’larda bağımsızlığını kazanmasından beri gündeminde olan kıtada kalkınma potansiyelinin arttırılması ve fakirliğin azaltmasına yönelik kıta içi ticaret ve entegrasyon fikri hayata geçmiş oldu.
DÜNYANIN İŞLENMEMİŞ TOPRAKLARININ YÜZDE 60’I AFRİKA’DA
Afrika’nın kalkınması sadece kıta için değil dünya için de büyük önem arz etmektedir. Zira dünyanın henüz işlenmemiş topraklarının yüzde 60’ını temsil eden kıtanın küresel nüfusun tarım ve gıda ihtiyacını karşılamak üzere, 1 trilyon dolarlık bir üretim gerçekleştireceği öngörülmektedir. Bu bağlamda Türk iş dünyası olarak, kıtadaki ticarette şeffaflık ve eşitlik ile özellikle sanayi alanındaki yatırımların artmasına katkıda bulunacak AfCFTA’nın başlamasını memnuniyetle karşılıyoruz.
ÜRÜNLERİN YÜZDE 90’I HİÇBİR TARİFEYE TABİ TUTULMAYACAK
En büyük küresel serbest ticaret bölgesi olan AfCFTA, 1,3 milyar nüfuslu ve 3,4 trilyon dolarlık bir serbest ticaret pazarı oluşturuyor. İş, yatırım ve insanların serbest dolaşımı ve kaynakların yeniden etkili bir şekilde dağıtılması sayesinde ürünler için kıtasal bir pazar oluşturan AfCFTA ile farklı tarifelerle kıtada işlem gören ticari ürünlerin yüzde 90’ının hiçbir tarifeye tabi tutulmadan iç pazarlara daha rahat ulaşabilmesi sağlanacak. AfCFTA anlaşması ayrıca yüzde 7’lik kısmı oluşturan hassas ürünlerde kıtada gelişmekte olan ülkeler için 10 yıllık ve en az gelişmiş olan ülkeler için de 13 yıllık ticaret serbestisi tanıyor.
AfCFTA ile Afrika içi ticaret yükselirken, bu kıtaya ihracat yapan ülkelerinin pazar paylarının da gerilemesi bekleniyor. Dolayısıyla AfCFTA’nın kıta ile iş yapmakta olan ve ticaret yapmayı hedefleyen Türk iş insanlarımız için de pozitif ve negatif etkileri olacaktır. Bu yeni dönemin artılarını da eksilerini de doğru analiz etmek için de DEİK olarak, “Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi ve Türk Firmalarına Etkisi” raporumuzu İstanbul Ticaret Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkan Vekili ve raporumuz Araştırma Koordinatörü Öğretim Üyesi Dr. Uğur Yasin Asal öncülünde hazırlayarak, yayımladık. Raporumuzu şu başlıklar altında inceledik:
● Küresel Ekonomi Politikte Afrika’nın Yeri
● Türkiye ve Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi
● Afrika’da Ticaret ve İş Yapma
● Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması (AfCFTA) ve Türkiye’nin Ticari Diplomasisi.
ÜLKELER MECLİSLERİNDE ONAYLAMAYA DEVAM EDİYOR
7 Temmuz 2019 tarihinde Nijer’in başkenti Niamey’de gerçekleştirilen Afrika Birliği (AU) 12’nci Olağanüstü Zirvesinde resmi olarak başlatılan görüşmeler AfCFTA ile sonuçlandı. Bu sözleşme, eski Afrika Birliği Örgütü’nün (OAU, 1963-1999) halefi olarak 2002 yılında başlatılmış Afrika Birliği’nin kurulmasından bu yana kıtadaki en önemli gelişme olarak takdir görüyor. Aralık 2019 itibarıyla Eritre hariç tüm Afrika ülkeleri bu sözleşmeyi imzalamış bulunuyor. Günümüzde ise sözleşmenin ülkelerin meclislerinde onaylanma süreci devam etmektedir. 1 Ocak 2020 tarihinde anlaşmanın operasyonel olması kararlaştırıldı.
“MADE IN AFRICA” GÜMRÜK DUVARLARINA TAKILMAYACAK
AfCFTA sözleşmesinin Mayıs 2019’da işleme konulması, en büyük küresel serbest ticaret bölgesini kurmuş olup, 1,3 milyar tüketiciden oluşan bir tabanını birleştirerek tahmini 3.4 trilyon dolar tutarında kombine bir GSYH yaratmıştır. AfCFTA’nın kurumsallaşması, Doğu Afrika Topluluğu (EAC), Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA) ve Güney Afrika Kalkınma Topluluğundan (SADC) oluşan Üç Taraflı Serbest Ticaret Bölgesine ilişkin önceki müzakerelerin devamı niteliğindedir. Bölgesel Ekonomik Toplulukların (REC) hâlihazırdaki kurumsal yapılarının AfCFTA yapısına katkıda bulunması beklenmektedir. Bu ticaret bölgesinin önemi; iş, yatırım ve insanların serbest dolaşımı sayesinde mal ve hizmetler için kıtasal bir pazar oluşturmasıdır.
Ayrıca AfCFTA’nın:
● Seri üretim için fırsatların etkili bir şekilde kullanılması ve işletilmesiyle endüstri ve işletmelerin rekabet gücünü artırması,
● Kaynakları yeniden etkili bir şekilde dağıtarak kıtasal pazara erişim sağlaması,
● Sanayileşmeyi teşvik etmesi,
● Afrika içindeki ticarete serbestlik getirmesi,
Bir kıtasal birlik kurması bekleniyor. Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması, kıtanın herhangi bir ülkesinde yapılan yatırım ve hizmeti, gümrük duvarlarına takılmadan bir başka Afrika ülkesine satılmasını sağlayacak. Anlaşma ile “Made in Africa” menşei ürünlerin kıta içindeki dolaşımı daha kolay ve gümrük duvarlarına takılmayacak. Türkiye ve Afrika ilişkilerinin geçirmiş olduğu dinamik 20 yıl sonucunda, Kıtasal Ekonomik Entegrasyon kıta ile sürdürülebilir ve karşılıklı kazanç ilkesi kapsamında çalışan Türkiye’nin;
● Türk özel sektörünün Afrika’da yatırımının teşvik ve tanıtımı sağlanmalı,
● Bölgesel ekonomik bir stratejinin oluşturulması,
● AfCFTA ile oluşturulacak yeni ekonomik pazarda üçüncü ülkeler ile ilişkiler ve bu ilişkilerde
Türkiye için ayrıcalıklı bir statünün mümkün olup olmayacağı, Ayrıcalıklı bir statünün sağlanamaması halinde, Afrika Birliği ve AfCFTA Genel Sekreterliği’ne sunulmak üzere yeni politika ve strateji önerilerinin sunulması öneriliyor.
AfCFTA’nın ardından Afrika 1 milyar dolarlık ithalatı durduracak
AfCFTA ile Afrika içi ticaret yükselirken, diğer taraftan Afrika’ya Afrika’nın dışında ihracat yapan ülkelerin ihracatlarının ise azalarak bu ülkelerin Afrika’da pazar paylarının gerilemesi bekleniyor. Ancak anlaşmanın Afrika içi ticaret hacmini düşük oranda artırması sebebiyle Afrika dışındaki ülkelerin yaşayacakları ihracat kayıplarının da ilk etapta düşük seviyelerde olması bekleniyor. Anlaşmanın etkisiyle Afrika içi ticaret hacminin 5,4 milyar dolar artması beklenirken, Afrika dışındaki ülkelerin Afrika’ya ihracatının ise yaklaşık 1 milyar dolar gerilemesi ve anlaşmanın küresel ticaret hacmine net olarak yıllık 4,4 milyar dolar artış sağlaması öngörülüyor. Afrika dışındaki ülkelerin ihracatları ülke bazlı incelendiğinde, değer bazında en büyük kaybın Afrika’nın en büyük ithalatçısı olan Çin’de yaşanması bekleniyor. Çin’i takiben BAE, Hindistan ve Fransa’nın Afrika’ya ihracatının yaklaşık 60 milyon dolar, Belçika’nın 54 milyon dolar gerilemesi öngörülüyor.
AfCFTA ile artması öngörülen Afrika içi ticarette, enerji, tütün, otomotiv, balıklar ve deniz canlıları, değirmencilik ürünleri ve demir-çelik sektörlerinde en yüksek artışların yaşanması bekleniyor. Enerji sektöründe Nijerya, Zambiya, Togo, Güney Afrika ve Gana’nın ihracatlarının artması beklenirken, bu artışta Nijerya’nın Kamerun’a ham petrol, Zambiya’nın Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne elektrik, Güney Afrika’nın Senegal’e kömür ihracatının artmasının etkili olması bekleniyor.
Afrika’nın ithalatından son 20 yılda aldığı payı en fazla artıran 3 ülkeden biri Türkiye
DEİK tarafından AfCFTA anlaşmasının Türkiye’ye etkilerini gözlemlemek için Ticaret Tamamlayıcılık Endeksi (TCI) oluşturuldu. Endeks, ihracat yapan ülkenin tüm fasıl kodlarında ithalat yaptığı ülkeyle olan uyumunu gösteriyor. Endekste sadece dış ticaret verileri üzerinden Türkiye’nin potansiyel rakipleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Afrika’nın ticari partnerleri arasında Afrika’nın ithalatından son 20 yılda aldığı payı en fazla artıran 3 ülkeden biri Türkiye oldu. Ancak, AfCFTA’nın imzalanmasından sonraki süreçte Türkiye’nin Afrika’ya ihracatında oluşacak kaybın büyük oranda Mısır ve Güney Afrika gibi Türkiye’nin ihracat portföyüne yakın olan ülkeler tarafından doldurulması tehlikesi de bulunmakta. Türkiye’nin Afrika’ya yaklaşık 46 milyon dolarlık ufak bir ihracat kaybı yaşaması öngörülüyor.
DEİK, Afrika’daki 45 iş konseyiyle kıtada ticari diplomasinin nabzını tutuyor
DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseylerimiz, Afrika ile iş yapan firmaların katılımıyla anket ve görüş çalışması yaptı. Türk firmalarının Afrika ile ticaret ve yatırım ilişkileri ve AfCFTA’nın uygulanmasına ilişkin Türk firmalarının görüşleri derledik. 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe giren AfCFTA Türk iş dünyamıza etkilerini inceleyen raporumuzun iş dünyasına tanıtımı için de DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseylerimizden beş başkanımızın katılımıyla çalışma grubu oluşturduk. Özellikle COVID-19 salgını ile birlikte artan globalleşmeden glokalleşmeye geçiş trendinin önemini hep vurguladık ve biz aslında bu paradigma değişiminin Afrika’ya da yansıyacağını 2019 sonundan beri biliyorduk. Bu anlaşmanın, Afrika ile ticaret yapan ya da iş yapmayı hedefleyen Türk iş insanlarımıza, hem olumlu hem olumsuz etkileri olması çok doğal. Ancak biz bardağın dolu tarafına bakmalı, Afrika’daki ticaret ve yatırım ortamında ayrıcalıklı konuma gelmek için çalışmalıyız. Yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları ile Türk özel sektörünün Afrika’daki rekabet gücünü artırmamız gerektiğini düşünüyoruz.
AFCFTA ANLAŞMASINI 54 AFRİKA DEVLETİNİN 41’İ İMZALADI
1980 yılında yayınlanan Lagos Bildirisi’nde kıtada yeniden doğuşun yolunun, bölgesel ticaret ve uluslararası piyasalara eklemlenmek olduğunu dile getirildi. 1991 Abuja Bildirisi’nde de muştulanan kıtasal ticaret alanı rüyası gerçekleşti. Afrika’nın önündeki “uzun ince” yolda yeni bir başlangıç noktası oldu. Afrika’da tek ve ortak bir pazar olmasının gerekliliği Afrika ülkelerinin liderleri tarafından benimsendi. 2019 yılında Ruanda’nın başkenti Kigali’de imzalanan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi anlaşmasına 54 Afrika ülkesinin 41’i imzacı durumda ve 24 devlet ise ilgili anlaşmanın iç onay süreçlerini tamamladı. Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi ile Afrika’da üretilen mal ve hizmetlerde tek bir pazar kurulması amaçlandı. Nitekim, anlaşma gümrük vergilerini yüzde 90 oranında kaldırırken gümrük gecikmeleri gibi tarife dışı engelleri büyük ölçüde kolaylaştırmayı amaçlıyor. Afreximbank’a göre AfCFTA, anlaşması kıta içi ticareti yaklaşık 231 milyar dolar arttıracak. Bu rakam oldukça önemli zira bugünkü tahminlere göre söz konusu artış Afrika içi ticaretin yüzde 22’sine tekabül edecek. Afrika kıtası Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi başlıca küresel ekonomik aktörler tarafından iyimser bir hava üzerinden yükselişe geçecek potansiyele sahip bir yeni aktör olarak sunuluyor. Kıta, dünya yüzeyinin yüzde 20’sini kaplayan ikinci büyük kıta olarak karşımıza çıkıyor. Afrika kıtası aynı zamanda, 1 milyarı geçen nüfus oranıyla en büyük ikinci kıta konumunda.
EN HIZLI BÜYÜYEN 15 EKONOMİDEN 6’SI AFRİKA’DA
Kıtada, ekonomik büyüme gözlemlenirken, aynı zamanda, kıtanın en önemli sorunlarından biri olarak ortaya çıkan yoksulluk da düşüşe geçmiş görünüyor. Bu olumlu gelişmelere, son dönemde gittikçe büyüyen orta sınıf ve devlet kapasitesini sınırlayan etmenlerin başında altyapı sorunlarının büyük ölçüde giderilmeye başlanması da eklenebilir. Dünya Bankası’nın öngörülerine göre, nüfus ve hane geliri artışının bu şekilde seyretmesi halinde Afrika’nın 2030 yılında en dinamik kıta haline geleceği varsayılıyor. 2019 yılında, en hızlı büyüyen 15 ekonomiden 6’sinin (Etiyopya, Ruanda, Fildişi Sahili, Tanzanya, Senegal, Gana) Afrika ülkelerinden oluşması Afrika’nın yükselişinin göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor.
2000’li yıllardan bu yana Afrika ülkeleri ekonomik büyüme yaşıyor. Bu dönemde neredeyse Afrika ülkeleri; Asya ülkelerine yakın bir büyüme oranı yakalayarak, “Yükselen Afrika” tabirinin kullanılması şaşırtıcı değil. 2000’li yıllarda kendini hissettiren ekonomik krizler, aynı zamanda Afrika kıtasının küresel ekonomi ile eklemlenmesinin kırılgan boyutunu da gözler önüne seriyor. “Afrika yükselişi” tabiri, Afrika kıtası ülkelerine ve ekonomik gelişmelere dair genel bir takım sorunları da gizleyemiyor. Kıta ülkelerinin birincil hammadde ihracatına dayalı ekonomileri ile bu durumun “deindustrialization” (sanayisizleştirme) süreçlerini hızlandırması Afrika ekonomisini küresel piyasalar karşısında bağımlı ve kırılgan kılıyor. Afrika ülkelerindeki altyapının yetersiz oluşu kıta ülkelerini bölgeselleşme yoluyla daha dayanıklı ve güçlü kılmaya yönlendiriyor. Bu doğrultuda Afrika’da oluşturulan bölgesel ekonomik topluluklar, giderek küreselleşmekte olan dünya sisteminde avantaj kazanmaya çalışan gruplar olarak karşımıza çıkıyor.
AfCFTA ve Türkiye-Afrika ticareti üzerindeki etkisi
Türkiye ve Afrika’nın köklü tarihsel bağları göz önünde bulundurulduğunda, ancak 1998 yılında kabul edilen Afrika Eylem Planı ile karşılıklı ekonomik, politik ve kültürel ilişkileri iyileştirmek için daha yakın ve odaklı bir temas içine girdikleri görüldü. Bu ilişkiler, Türkiye’nin Afrika’daki diplomatik ağının giderek büyümesiyle, üst düzey resmi ve ticari ziyaretlerin sıklaşmasıyla ve bölge için hem insani hem de kalkınma yardımlarının artmasıyla daha da derinleşti. Türkiye ve Afrika arasında ki bu ilişkileri kuvvetlendirme taahhüdünün uygulama süreci, 2003 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından hazırlanan Afrika ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi gibi başkaca strateji formülasyonlarına zemin hazırladı.
Türkiye, “Afrika Yılı” olarak ilan edilen 2005 yılında Türkiye’nin Afrika Birliği’ne (AUC) gözlemci üye olması ve 2008 yılında Türkiye’nin AUC tarafından stratejik ortak olarak ilan edilmesiyle ivme kazanan ilişkiler, düzenlenen Türkiye-Afrika Ortaklık Zirveleri ve Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumları ile daha da pekişti. Türkiye’nin 2015 itibarıyla alınan stratejik tedbirler, Afrika ülkeleri hükümetleriyle iki taraflı pek çok ekonomik iş birliği anlaşmalarının yapılmasına zemin hazırladı. Türkiye; Kenya, Tanzanya, Güney Afrika, Moritanya, Fildişi, Madagaskar, Burkina Faso, Malawi ve Ekvator Ginesi gibi pek çok Afrika ülkesi hükümetiyle iki taraflı platformlarda 39 Ticari ve Ekonomik İş birliği Anlaşmasına imza attı. Türkiye; Fas, Mauritius, Mısır, Tunus ve Sudan (onay sürecinde) ile iki taraflı Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalamış olup Mozambik, Somali, Moritanya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Çad, Kamerun ve Seyşeller ile de müzakereler devam etti. Ayrıca, Türkiye’nin Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması kapsamında 30 Afrika ülkesiyle (Mısır, Cezayir, Güney Afrika, Tunus, Fas, Sudan ve Etiyopya dahil) ve Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi kapsamında ise 13 ülke (Mısır, Cezayir, Tunus, Fas, Etiyopya, Sudan ve Güney Afrika dahil) ile anlaşmaları yürürlüktedir.
Bu stratejik anlaşmalar sayesinde Türk firmalarının kıtada ticaret ve yatırım yapmalarının önü açılmış ve projeler almaları kolaylaşmıştır. Türk iş dünyasının kıtaya yönelik giderek artan ilgisiyle de 2020 yılına kadar 70 milyar dolar değerinde proje ile 6,7 milyar dolar değerinde doğrudan yatırım gerçekleştirilmiştir.
2019 yılında Afrika ile 26,2 milyar dolar ticaret hacmine ulaşan Türkiye’nin, kıtada 43 Büyükelçiliği, 26 Ticaret Müşavirliği, 11 Askeri Ataşeliği, 22 TİKA Koordinasyon Ofisi, 8 YE Kültür Merkezi ve 144 TMV okulu ve 17 yurdu bulunmaktadır. Türk Hava Yolları, bölgede rekabetçi bir ağ kurmuş olup 40 ülkede 60 noktaya yolcu ve 14 noktaya kargo uçuşları bulunmaktadır. DEİK/Türkiye- Afrika İş Konseyleri, 54 Afrika ülkesinin 45’inde faaliyet gösteriyor.
2005 yılından sonra, 2019-2023 yıllarını kapsayan “İhracat Ana Planı” çerçevesinde 2020 yılı da Türkiye için “Afrika Yılı” olarak ilan edilmiştir. Afrika Türkiye’nin sürdürülebilir ticaret vizyonunu desteklemede önemli bir alternatif pazar niteliğindedir. Geçtiğimiz on yılda Afrika, Türk ürünleri ve hizmetleri için önemli bir pazar haline geldi. Afrika kıtasının artan genç nüfusu, yükselen şehirleşme, hammadde kaynaklarının varlığı ve bunların tüm ihtiyaç pazarlarına ulaştırılması için enerji, altyapı ve ulaşımın mutlak geliştirilmesi zorunluluğu ile birlikte, kıtada yer alan ülkelerin birçoğunun kaynak zenginliğine rağmen, bu kaynakların yerinde yarı-mamul veya mamul haline getirilmesi konusunda gerekli bilgi, tecrübe ve teknolojiye gelişmiş ülkeler kadar yakın olmamaları sebebiyle ve de diğer kıtalar ve kıtalardaki ülkelerin sahip olduğu asgari yaşam koşulları ve standardına kavuşmaları gerekliliği nedeniyle, Afrika ülkeleri tüm dünya ülkeleri olduğu kadar Türkiye için de büyük bir pazar olarak tanımlanıyor. Türk firmaları için kıtada, tekstil, demir-çelik, tarım, gıda, sağlık, çimento, inşaat ve gayrimenkul, konut, beyaz eşya, otomotiv, makine, liman işlemeciliği ve enerji alanlarında önemli fırsatlar bulunuyor.
Afrika’da ticaret ve iş yapma
Geçtiğimiz on yılda Afrika’nın ekonomik büyümesi istikrarlı bir şekilde arttı. 2019 yılındaki ekonomik beklentilerin, küresel emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, ticari belirsizlikler ve ABD dolarının güçlenmesiyle zayıflayan tüm küresel yükselen piyasalar için zorlayıcı olduğu görüldü. Bununla birlikte Afrika, global ortalamayla benzeri bir ekonomik büyüme gösterdi. 2018 yılındaki büyümenin düşmesi ise, büyük ölçüde Zambiya, Güney Afrika, Angola ve Nijerya gibi daha fazla emtia odaklı ekonomilerin kaydettiği zayıf büyüme oranlarından kaynaklanıyordu. Etiyopya, en yüksek ekonomik büyümeyi kaydetme yolunda giderken Ruanda, Tanzanya, Kenya ve Gana gibi diğer ekonomiler de yüzde 6’nın üstünde oranlarda büyümektedir.
İş yapmanın kolaylığı
Afrika, iş yapma kolaylığı endeksi ortalamasında puan olarak diğer bölgelerden geride kalıyor olsa da altı yıl üst üste iş ortamı reformlarının en fazla yapıldığı bölge oldu. Sahra altı Afrika’da ticareti düzenleyici 107 reformun üçte biri bölgesel ekonomiler kapsamında yapıldı. 2019 yılında Sahra altı Afrika’daki 48 ekonomiden en az 40’ı, en az bir ticareti düzenleyici reformu uygulamaya koyuldu. Sahra altı Afrika 905 reformla 15 yıl boyunca en çok reform yapan bölge oldu. En fazla reform gerçekleştirilen bölgelerde, “Sözleşmelerin Uygulanması” alanında 27 reform, “İşe Başlama” alanında 17 reform ve “Malların Kaydedilmesi” alanında 13 reform uygulamaya konuldu.
AfCFTA ve Türkiye’nin ticari diplomasisi
Türk iş dünyasının Afrika ile ilişkileri özelde ülke bazında, genelde ise kıta bazında derinleşme eğilimindedir. DEİK çatısı altında faaliyet gösteren ve hali hazırda 45 ülkede 50 ortak kuruluş ile iş birliği bağlantısı olan Türkiye-Afrika İş Konseylerimiz, 2019 yılında 62’si yurt dışında olmak üzere toplamda 275 etkinlik gerçekleştirirken, 2020 yılında COVID-19 salgını nedeniyle faaliyetlerini çevrim içi platforma taşımış ve toplam 230 toplantı düzenlemiştir (9’u yurt dışı, salgın öncesi dönem).
AfCFTA’nın kapasitesi ve performansı
Çok uzun bir süre boyuna Afrika ülkeleri tarafından yapılan ihracatta doğal kaynakların ihracatı ağır basıyordu ve Afrika ticareti, tüm küresel ticaretin sadece yüzde 3’ünü oluşturuyordu. Kıta kapsamında yaklaşık yüzde 16.6’lık ticaret oranı, küresel ekonomiye dâhil olan sürdürülebilir ve canlı ekonomileri geliştirmek için bölge içi ticaretten faydalanan Avrupa (yüzde 67), Asya (yüzde 61), Kuzey Amerika (yüzde 48) ve Latin Amerika (yüzde 20) gibi diğer bölge içi ticaretle karşılaştırıldığında zayıf görülmektedir. Afrika içi ticareti artırmak için AfCFTA, başlıca yedi hedefi vurgulamaktadır. Bunlar:
1. Mal ticaretindeki tarife ve tarife dışı engellerin kademeli olarak kaldırılması
2. Hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi
3. Fikri mülkiyet haklarında ve rekabet politikalarında kıtasal iş birliğinin kurulması
4. Üye devletler arasında uyuşmazlık çözümü mekanizmalarının kurulması
5. Tüm ticaret bölgelerinde iş birliği yapılması
6. AfCFTA’nın idaresi ve uygulanması için kurumsal bir çerçeve kurulması ve sürdürülmesi ve
7. Daha fazla ticareti kolaylaştıran gümrük ve tedbirler üzerinde iş birliği sağlanmasıdır.