CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarıyla ilgili açıklama yapıldıktan 4 gün sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı uygulama esaslarını açıkladı. 8 maddelik bu açıklamanın yasal dayanağı da hukuki değeri de yok.” dedi.
Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, vefatının 48’inci yılı dolayısıyla İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü andı. Türkiye’nin eylül ayı başından bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elleriyle çıkarttığı, ev yapımı bir krizi yaşadığını savunan Öztrak, şöyle devam etti:
“8 Eylül 2021’de, Erdoğan’ın son atadığı Merkez Bankası Başkanı, enflasyon hızla artarken çıktı ‘Faizi belirlerken, ben artık enflasyona değil, enflasyonun çekirdeğine bakacağım.’ dedi. Oyun içinde kural değiştirdi. Ardından Erdoğan’ın baskısıyla politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e kadar çekti. Merkez Bankası faizi indirdi de ne oldu? Şu anda KOBİ’lerin kredi faizleri yüzde 30’u geçti. Bazı özel bankalarda bu faiz yüzde 40’ı da aştı. Eylül başında yüzde 18 olan iki yıllık Hazine kağıdının faizi, aralık ayında yüzde 22,7’ye fırladı. Erdoğan ‘Faiz indireceğim.’ derken faizler arttı. Peki, bu işten kim karlı çıktı? Elbette faiz lobisi karlı çıktı. Eylül başında 8 lira 31 kuruş olan dolar kuru ise faiz indirimleri ve Erdoğan’ın açıklamalarıyla hızla dalgalanmaya başladı, 20 Aralık tarihinde dolar kuru 18 lira 33 kuruşa kadar çıktı. ‘Ekonominin kitabını yazdım’ diyen Erdoğan, esnek kur rejiminde, Türk lirasını 3 ayda yüzde 55 devalüe etti. Dünya iktisat tarihine geçecek bir skandala imza attı. Peki, bundan kim karlı çıktı?”
Erdoğan her konuştuğunda döviz kurlarının yeni rekorlar kırdığını, konuştukça kurun dalga boyunun arttığını belirten Öztrak, “Ekonomide istikrar kalmadı. Bugün anlaşılıyor ki Erdoğan bunları planlı, programlı yapmış. Millete tuzak kurmuş. Meğerse her konuşmasıyla millete ‘Gel, gel.’ yapıyormuş. Son üç ayda yaşadıklarımızın, akılla, izanla, bilim ve bilgiyle izahı yok.” diye konuştu.
Erdoğan’ın konuşmaları sonrasında döviz kurundaki artışlara dikkati çeken Öztrak, dolar kurunun 20 Aralık’ta 18 lira 33 kuruşu gördüğünü anımsattı.
Kur garantili mevduat türü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine toplantısından sonra Türk lirası mevduata ve faizine kur garantisi veren yeni bir mevduat türünü açıkladığını aktaran Öztrak, “Böylece, Türk lirası faizi dolara endeksledi, örtülü faiz artışı yaptı. Milli paramız, dolara bağlandı.” dedi. Öztrak, şöyle devam etti:
“Sonuçta, akşamında 18 lira 33 kuruş olan dolar kuru, ertesi sabah, 11 lira 16 kuruşa kadar düştü. Bu operasyon içeriden haber alma imkanı olanlara olağanüstü bir kazanç imkanı verdi. O gece 18 lira 33 kuruştan 1 milyon dolar bozduran, ertesi sabah 11 lira 16 kuruştan dolar alanın cebine, taş atıp yorulmadan birkaç saatte 642 bin 743 dolar girdi. Bu, dolar cinsiden yüzde 64 kazanç demektir. Birkaç saat içinde bu büyüklükte bir kazanç, Sülün Osman’a bile şapka çıkarttırır. Burada sorulması gereken kritik soru şudur, Erdoğan’ın açıkladığı dövize endeksli TL mevduatın, daha ne olduğu anlaşılmamışken, hukuki altyapısı belli değilken ve Türkiye’deki piyasalar kapalıyken döviz kurlarında bu ani geri çekilişin sebebi nedir? O gece yarısı bankaların döviz alış ve satış kotasyonları, son derece genişken, gerçek kişilerin bu büyüklükte döviz satması, hayatın olağan akışına aykırıdır. Nitekim bunun arkasında kamu tarafından gerçekleştirilen, planlı, programlı, yoğun bir döviz satış operasyonun olduğu, Merkez Bankasının günlük analitik bilançosunun açıklanmasıyla büyük ölçüde ortaya çıkmıştır. Tıpkı 128 milyar doların buharlaştırılmasında olduğu gibi bir defa daha Merkez Bankasının arka kapısından, milyarlarca dolar döviz satıldığı anlaşılmıştır. Madem Türk lirası mevduata dolara endeksli garanti verecektiniz, bunu dolar kuru 12-13 liralardayken neden yapmadınız? Neden, kuru tutmak için bir yandan Merkez Bankasına milyarlarca dolar rezerv sattırırken, bir yandan da açıklamalarınızla dolardaki ateşin üstüne sürekli benzin döktünüz? Neden dolar kurunu 18 liralara çıkarmak için özel bir gayret gösterdiniz? Bu muazzam manipülasyonu hangi gerekçeyle yaptınız?”
O gece yapılan algı operasyonuyla Türkiye tarihindeki en acımasız servet transferinin gerçekleştiğini savunan Öztrak, bu servet transferinin kaybedeninin fakir fukara yani milletin bizzat kendisi olduğunu söyledi. Öztrak, “Bunu ben demiyorum. Erdoğan’ın Nebati Bakanı diyor, ‘Büyük finansörler, bu işin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar.’ Nebati Bakan haklı da neden küçük yatırımcının çarpılmasını engellemedi.” diye konuştu.
İsviçre’nin küresel bankası UBS’nin 13 Aralık’ta, müşterilerine Türk lirasıyla ile ilgili tavsiye vermeyi ve yorum yapmayı durdurduğunu aktaran Öztrak, yine Amerikan finans kuruluşu J.P. Morgan’ın 18 Aralık’ta Türk Lirası algoritma işlemlerini sonlandırma kararı aldığını söyledi.
Büyük finansörlerin “Vatandaşa kurulan finansal tuzağın ya kokusunu ya da haberini” aldıklarını iddia eden Öztrak, “Anlaşılan yerli ve yabancı tüm büyük finansörler, 20 Ocak gecesi yapılacak finansal kumpastan haberdardı. Haberi olmayan, tasarrufunu Erdoğan’ın ipe sapa gelmez yönetiminden korumaya çalışan küçük tasarruf sahipleriydi. Büyük finansörler kendi müşterilerini korurken, küçük tasarruf sahiplerini korumakla yükümlü olan hükümet, onlara tuzak kurdu.” görüşünü savundu.
Kendilerinin Merkez Bankasının açıkça yaptığı müdahaleleri değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapılan her müdahaleden sonra çıkıp yaptığı açıklamalarla bunun etkisini sıfırlamasını eleştirdiklerini belirten Öztrak, Merkez Bankası tarafından satılan 7 milyar doları kimlerin aldığının ise mutlaka açıklanmasını istediklerini söyledi.
“Hazine yükümlülük altına sokuluyor”
Kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarıyla ilgili açıklama yapıldıktan 4 gün sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı uygulama esaslarını açıkladığını aktaran Öztrak, “8 maddelik bu açıklamanın yasal dayanağı da hukuki değeri de yok.” görüşünü savundu. Hukuki dayanağı olmayan bu kağıtla, Hazinenin yükümlülük altına sokulduğunu belirten Öztrak, şunları kaydetti:
“Hazine ve Maliye Bakanlığı, devletin hazinesini böyle bir yükümlülüğün altına sokmak için TBMM’den yetki aldı mı? Almadı. Gazi Meclisi ve millet iradesini hiçe saymaktır. Bu kağıda dayanarak işlem yapacak bürokratların çok büyük sorumluluğu olur. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcıları da dahil tüm bürokratlara, bu kağıtta yazan işlemlere imza atmadan önce bir değil, on değil, yüz değil, bin defa düşünmelerini tavsiye ediyoruz. Sonra hiç kimse üzülmesin. Bu kağıt 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun, 56’ncı maddesine aykırı. Merkez Bankası, Hazineye avans veremez. Merkez Bankası kendi kasasından, bankalardaki mevduata kefil olamaz. Merkez Bankası, bankalara bu finansal araçla ilgili ödemeyi ancak Hazine’nin kendi nezdinde tuttuğu mevduattan yapabilir. Bankalara herhangi bir ödeme yapamaz. Ekonomide senaryosu sarayda yazılan, büyük bir orta oyunu oynanmıştır. Saray, büyük bir kumpasla küçük yatırımcıyı çarpmıştır.
Korkarız ki ocak ayının 3’ünde aralık ayı enflasyon rakamları açıklanınca, enflasyon yüzde 30 bandının üzerine çıkacaktır. Yurt dışında Noel tatili bitip, dışarıdaki piyasalar açılınca da döviz piyasalarındaki dalganın boyu ister istemez yükselecektir. Kendi yanlış politikaları nedeniyle artan etiketler için, ‘Hızla indirin yoksa Hazine ve Maliye Bakanlığı gerekeni yapar.’ diyerek abanın altından sopa göstermektedir. İyi de sen kendi dediğini neden yapmıyorsun? Akaryakıttaki indirimin getirisini millete değil, ÖTV’ye yansıttınız. Dolar çıkarken artan pompa fiyatını dolar düşerken milletin üstünde bıraktınız. Milletimize sesleniyoruz, hıncını, öfkeni önüne gelecek ilk sandığa sakla. Bu kifayetsiz, beceriksiz, cahil hükümetin ülkeyi yönetme kabiliyeti kalmamıştır. Sandıktan kaçma imkanı da kalmamıştır. O sandık milletin önüne yakın zamanda gelecek. Sandık geldiğinde de elini korkak alıştırma, aşına göz dikenlere, cebine göz dikenelere, geleceğini çalanlara, en şeddelisinden tokadını yapıştır.”