AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, AB Bakanlığının 2018 yılı bütçesinin görüşmelerinde milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı.
AB’ye tam üyelik hedefinin bir devlet politikası olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, belirsiz bir coğrafyada en öngörülebilir ve istikrarlı partner AB olduğundan, ayrıca Türkiye’nin çıkarları bunu gerektirdiği için AB hedefinin konulduğunu söyledi. Bunun daha sağlam, daha güçlü sürdürülmesi gerektiğini belirten Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımız ile bizim yönettiğimiz politikalar arasında bir fark varmış, bir makas varmış gibi bazı değerlendirmeler oluyor.” ifadesini kullandı.
“AB çıpası kolaylaştırıcı oldu”
AB’nin öngörülebilir ve istikrarlı olmasının Türkiye’nin geleceğini kurgulaması bakımından önemli bir bağlantı noktası olduğunu ifade eden Bakan Çelik, Türkiye’nin sosyal, siyasal, ekonomik, gündelik hayatla ilgili dönüşümünü sağlayabilmesi için AB’nin reçetesinden yararlanmak istediğine dikkati çekti.
Bakan Çelik, “Şimdiye kadar Türkiye bundan fayda görmüştür ve kendi hedefleri açısından AB çıpası kolaylaştırıcı bir çıpa olmuştur. İlk günden itibaren Sayın Cumhurbaşkanımız bu reformlara liderlik etmiştir.” değerlendirmesinde bulunurken, 2004 yılındaki Kıbrıs müzakerelerinden örnek vererek, o zaman birçok söz verildiğini ancak tutulmadığını, dönemin AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’ya bu durum hatırlatıldığında, “Diğer ülkeleri ikna edemedik.” dediğini aktardı.
“Teslimiyetçilik ya da reddiyetçilik söz konusu değil”
Türkiye’de AB meselesinin bir süredir “teslimiyetçilik ya da reddiyetçilik” alanına sıkıştırıldığını ifade eden Çelik, bu ikisinin de söz konusu olmadığını dile getirdi.
Geçenlerde bir AB ülkesinin dışişleri bakanı ile yaptığı konuşmadan bahseden Bakan Çelik, bu bakanın “Sizi AB’ye almayacaklar.” dediğini belirtti. Çelik, konuştuğu bakanın buna gerekçe olarak, Fransa ve Almanya’nın AB’deki ağırlığını gösterdiğini, Türkiye gibi büyük bir ülkenin bu dengeyi bozacağını söylediğini ifade etti.
Bakan Çelik, “Bu yeni bir haber değil. Mesele bu değil. Bu meselenin bir süreç olduğunu, bu meselede Türkiye’nin kazanımlarının ne olduğuna baktığımız için bu süreci yürüttük ve şu anda da onun için yürütüyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
“Türkiye askeri karargah ya da toplama kampı gibi görülemez”
Türkiye’yi AB ilişkilerinden koparıp sadece komşuluk politikasına indirgemek isteyen bir strateji olduğunu belirten Bakan Çelik, “Türkiye’yi sadece göç ve terör konusunda partner haline getirmek isteyenler var.” dedi.
Bakan Çelik, aday ülke statüsü dışında başka statüye indirgenmiş bir AB-Türkiye ilişkisinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin, AB müzakerelerini yürüten bir aday ülke olduğunu dile getiren Bakan Çelik, “Türkiye sadece terörle mücadele için bir askeri karargah olarak, ya da sadece göçmen ilişkisinde bir toplama kampı gibi görülemez. Biz, sadece terör ve göç konusunda iş birliği yapılacak bir ülke olmayı kabullenmiyoruz ki ben Avrupa’nın her tarafında ’23. ve 24. fasılları açın’ diyorum veyahut da ‘Bu meseleleri gelin konuşalım’ diyorum.” ifadelerini kullandı.
Fasıl açılması için ön kriterlerin olmaması gerektiğine dikkati çeken Bakan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sen açarsın, bunları konuşuruz. Nasıl ilerleyeceğimize bakarız; ilerliyor muyuz ilerlemiyor muyuz. Bu, Türkiye için de bir çıpa olur, AB’nin de ciddiyetini gösterir. Sonuçta tatminkar bir noktaya vardığımızda da faslı kapatırız ama faslı açmamak demek, Türkiye ile AB arasında ciddi ve saygıdeğer bir ilişki kurmamak demek.”
AB’ye katılım sürecinde 23 ve 24. fasılların, bütün fasılların omurgası olduğunu kaydeden Çelik, AB Bakanı olarak, Türkiye-AB ilişkilerine fasılların açılması perspektifinden baktığını aktardı.
“Müzakereler çocuk oyuncağı değildir”
Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinin önemine değinen Bakan Çelik, “Ama şunu da kabul edemeyiz: Eğer ‘Türkiye ile müzakereleri kestik, Türkiye şu şartları yerine getirir’ gibi bir cümle kullanırlarsa bu müzakere ebediyen kesilir. Bu çocuk oyuncağı değildir. Türkiye gibi bir ülkeye davranmanın bir stili, yöntemi vardır. Hiç kimse Türkiye ile müzakereleri kesemez.” diye konuştu.
AB’nin Türkiye’ye çifte standart uyguladığına vurgu yapan Bakan Çelik, AB Komisyonunun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ve diğer yetkililerin 18 Mart mutabakatına ilişkin, “Türkiye bu anlaşmayı kesemez, Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı var.” yönündeki görüşlerinin gazetelerde yer aldığını anımsattı.
Bakan Çelik, “Türkiye gibi bir devlet, bir Avrupa devleti ve demokrasisi olarak AB üyesi olmadan bugüne kadar gelmiştir. Bundan sonra da yoluna AB üyesi olmadan gider ama biz, AB üyesi olmasını tercih ederiz.” değerlendirmesinde bulundu.
18 Mart göçmen anlaşmasının içinde 1’e 1 anlaşması, 3 milyar euro meselesi, fasılların açılması ve gönüllü insani kabul konusunun yer aldığını söyleyen Bakan Çelik, “Birisi çıkıp da ‘Fasıllar açılmayacaktır’ dediği zaman, 18 Mart anlaşmasını iptal etmiş olur.” açıklamasını yaptı.
“Gümrük Birliği’ne hazırız”
Bakan Çelik, Türkiye’nin, Gümrük Birliğinin güncellenmesine hazır olduğunu kaydetti. Kurumların buna hazır olduğunu belirten Bakan Çelik, “Burada, Konseyin Komisyona yetki vermesi gerekiyor. Herhangi bir şekilde ekonomik ilişkilerin kesilmesi diye bir şey söz konusu değil.” değerlendirmesinde bulundu.
Görüşmelerin tamamlanması ve oylamanın ardından AB Bakanlığının 2018 yılı bütçesi 346 milyon 861 bin lira olarak kabul edildi.