Alaattin AKTAŞ
Cari işlemler dengesi şubat ayında 4,4 milyar dolar açık verdi. Geçen yılın aynı ayındaki açık 3,3 milyar dolar düzeyindeydi. İki aylık açık da 5,6 milyar dolardan 8,4 milyar dolara çıktı.

Cari açık, şubat ve ocak-şubat dönemi itibarıyla geçen yıla göre artış göstermişse de yıllıklandırılmış açık halen geçen yılın altında bulunuyor. Geçen yılın şubatında 27 milyar dolar olan açık, bu yıl 12,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Cari işlemler dengesi açığında ilk iki ayda geçen yıla göre bir artış var ama bu artışın öyle kaygı duyulacak boyutta olmadığı ortada.

Bu yılın cari açık öngörüsü zaten 28,6 milyar dolar. Dolayısıyla şubat itibarıyla oluşan yıllık açık öngörünün halen çok aşağısında bulunuluyor.

Kaldı ki 2025 yılı için ödemeler dengesi projeksiyonu yapılırken ham petrolün varil fiyatı 83,8 dolar olarak öngörülmüştü. ABD Başkanı Trump’ın günü gününü tutmayan tutumu yüzünden petrol fiyatları pek öngörülemiyor ve çok dalgalanıyor olsa da öyle anlaşılıyor ki yıl ortalaması bazında 83,8 doların epeyce altında kalınacak ve bu sayede cari açık da belki 28,6 milyar doları bile bulmayacak.

Doğrudan yatırım mı, o da ne! Türkiye yıllardır kayda değer ölçüde doğrudan yatırım çekemiyor da son dönemdeki durum da artık içler acısı bir hal aldı.

Şubat verilerine bakın! Geçen yıl giriş bir yana 198 milyon dolarlık çıkış olmuş. Ya bu yıl? Yalnızca 11 milyon dolarlık bir giriş gerçekleşmiş. Yalnızca 11 milyon dolar…

Bu tutar tabii ki gerçek anlamda bir yatırım girişi değildir. Olsa olsa sermaye ya da benzeri olarak getirilen tutardır.— Üstelik şubat ayında bazı belediyelere dönük operasyonlar yaşanmış ama daha ortada İBB’ye ve Ekrem İmamoğlu’na dönük operasyon yok.

Gerçi bu tür operasyonlar doğrudan yatırımları öyle bugünden yarına etkilemez. Hele hele mevcut yabancı yatırım bir anda çekip gidemez. Ama şu olur; gelmeyi düşünen varsa gelmez.

Zaten aylıktan öte yıllık bazda değerlendirildiğinde görülüyor; Türkiye’ye doğrudan yatırım mı geliyor ki?

Şubat itibarıyla son bir yıldaki net doğrudan yatırım girişi yalnızca 4,8 milyar dolar. 2024’ün şubatındaki tutar da 4,3 milyar dolar. Kaldı ki bu tutarların ne kadarı mevcut yatırımlar için sermaye takviyesi, ne kadarı gerçek yani sıfırdan doğrudan yatırım; o ayrıma girildi mi geriye pek bir şey kalmayacaktır.

Gayrimenkulde alımlar yer değiştirdi

Son yılların verileri gayrimenkul alımında yabancıların Türkiye’ye olan ilgisinin giderek azaldığını, buna karşılık Türk vatandaşlarının yurt dışına olan ilgisinin hızla arttığını gösteriyordu. Nitekim yabancıların Türkiye’deki alımlarıyla Türklerin yurt dışındaki alımları birbirine yaklaştı yaklaştı ve bu yıl yer değiştirdi.

Türklerin yurt dışındaki gayrimenkul alımları bu yıl ilk iki ayda yabancıları geçti.

Türk vatandaşları ocakta 144 milyon dolarlık, şubatta 190 milyon dolarlık olmak üzere ilk iki ayda yurt dışında 334 milyon dolarlık gayrimenkul aldı.

Bu dönemde yabancıların Türkiye’deki gayrimenkul alımları ise 266 milyon dolarda kaldı. Yabancılar ocakta 132 milyon dolarlık, şubatta 134 milyon dolarlık olmak üzere iki ayda 266 milyon dolarlık alım yaptı.

Dövizin görece düşük seyretmesi ve yurt içindeki gayrimenkul fiyatlarının yüksekliği yabancıların gayrimenkul almak için Türkiye yerine başka ülkelere yönelmesi sonucunu doğuruyor.

Türk vatandaşlarını gayrimenkul almak için yurt dışına yönelten de aslında aynı nedenler. Hele hele gayrimenkul alımıyla birlikte vatandaşlık ve dolayısıyla vizesiz seyahat sağlayan pasaport olanağı da doğuyorsa yurt dışında gayrimenkul edinmek çok avantajlı hale geliyor.
Yıllıkta durum ne?

Yabancıların Türkiye’deki gayrimenkul alımı 6,3 milyar dolarla 2022 yılında zirveye ulaştıktan sonra hızla gerilemeye başladı. Yabancıların bu yılın şubat ayı itibarıyla son bir yıldaki alımı 2,5 milyar dolara indi.

Türk vatandaşlarının 2017 yılından bu yana olan dönem için açıklanan yurt dışındaki gayrimenkul alımı ise giderek artıyor. Yıllık alım şubat sonunda 2,2 milyar dolar oldu.

Belli ki bir süre Türk vatandaşlarının alımı, yabancıların Türkiye’deki alımlarını yıllık bazda da aşacak.