Halk arasında çok kullanılan ama hepsi sözde kalan ancak başımız sıkışınca değerini anladığımız” her şeyin başı sağlık” cümlesi ile başlayalım. Bu cümle hakikaten doğru ve uygulanması gereken bir gerçektir.
Hepimiz insan olarak doğup büyüyen ve hayatın basamaklarını zor veya kolay teker teker çıkarak belirli bir hedef doğrultusunda hayatımızı idame ettirmeye çalışmaktayız. Bu zor ve çeşitli parametrelerin yaşandığı süreçte karşımıza çıkan sağlık sorunlarını önemsemeyip sanki bir şey yokmuş gibi hayati faaliyetlerimize devam ederiz. Ancak bu sağlık sorunlarının ileriki dönemde karşımıza çıkacağını ve bazı durumlarda geri dönüşün olmayacağını hesaplamak bile istemeyiz.
Kendimden örnek vererek konuyu özetlemeye çalışayım. Çalışma hayatıma ilkokul 2, sınıfta Antalya’da manav kalfası olarak başladım. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarımda inşaat işçisi olan babamım yanında amelelik, toptancı halde hamallık yaparak lise bitmişti.1977 yılında üniversite sınavı her ilde olmadığı için İstanbul’da akrabalarımın yanına gelerek sınava katıldım ve aynı yıl Tahtakale’de tezgahtar olarak kazanç sağlamakta idim. Derken üniversite sınavları açıklandı ve ben İstanbul Üniversitesi İşletme fakültesini kazanmıştım. Âmâ bir taraftan da maddi imkansızlıktan dolayı iş hayatına devam etmek zorunda idim. Bizim fakültede devam zorunluluğu olmadığı için işime devam ettim. İkinci sınıfta ise gene Tahtakale’de sermayesiz olarak kendi hırdavat dükkanımı açmıştım ve para da kazanıyordum.21 yıl aynı adreste istikrarlı olarak ticari faaliyet yaptıktan sonra 1994 krizini yaşadım ve benim gibi sermayesiz çalışanların geleceğinin parlak olmadığını öngördüm. Tam bu sırada Türkiye’de iştigal konumla ilgili bir fabrika açılmıştı ve ben oraya satış müdürü olarak geçiş yaptım. İşi çok sevdiğimden olmalı ki tüm ülkede bayilikler oluşturmak için ayda ortalama 11000 km. araç kullanarak uzun bir süre çalışmıştım. Bu arada önemli derecede sırt ağrısı başlamıştı ve zaman fakirliği nedeniyle tedavi için bir hekime gitmemiştim. Bir bayram tatilinde Romatoloji polikliniğine başvurduğumda bel ağrısından daha önemli olduğu gerekçesiyle nefrolojiye yönlendirildim. Böbrek yetmezliği 2008 yılında başlamıştı. Uzunca bir müddet daha doktorların tavsiyesine kısmi olarak uyarak çalışma hayatına devam ettim. Tabii ki tedavi gereği birtakım ilaçlar kullanmaktaydım. Sözü uzatmadan 2013 yılında haftada 3 gün 4 er saat olmak üzere diyaliz tedavisine başladım ve halen devam etmekteyim.
Bu arada hastalığımla ilgili gereğinden fazla okuyup araştırma yapmaktaydım ve halen devam ediyor. Sonuç olarak benim yakalandığım gibi bazı hastalıklar önceden haber vermeden ilerlemekte olduğundan hepimiz altı ayda bir kan tahlili yaptırmalıyız. Çünkü basit bir tetkik ile bazı hastalıkları erken teşhis edebiliriz.
Bu özel bahisten sonra konumuza dönecek olursak; Euronews sitesi Avrupa’da insan ömrü hakkında bir araştırma yayınladı ve detayları aynen kopya ederek paylaşıyorum.
Tüm AB ülkeleri baz alındığında kadınların ortalama ömrünün erkeklerden yaklaşık 5 yaş daha fazla olduğu görülüyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında ortalama insan ömrü beklentisi son iki yıla kıyasla gerileme gösterirken yaşam süresi en uzun olan iki ülke İspanya ve İsveç. En kısa ortalama ömür ise AB’nin en fakir ülkelerinden biri olan Bulgaristan’da kaydedildi.
Eurostat’ın 2021 verilerine göre kıtadaki insan ömrü ortalaması 80,1 olarak açıklandı. Ancak raporda belirtilen bu oran, 2020 ile 2019 yılları ortalamasından daha düşük.
Euro stat yetkilileri bu oranı Covid-19 pandemisinde hayatını kaybeden insanların düşürdüğünü ifade ediyor.
2019 yılında kıtadaki insan ömrü beklentisi 81,3’e yükselerek tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmış, ancak 2020 yılında 80,4’e düşmüştü.
Kaynak: Euro stat • * değişken grafikte yer alan bazı veriler tahmini, kayıp ya da eksik olabilir.
Avrupa ülkelerinde yıllara göre değişen insan ömrü ortalaması. Grafik yaklaşık son 20 yılı göstermektedir.
Hafif gerilemeye rağmen gelecek yıllarda bu ortalamanın yeniden yükseleceği öngörülüyor. AB’nin 2000’li yılların başında verileri kaydetmeye başlamasından bu yana “uzun ömür ortalaması” yükselme eğiliminde ve resmi veriler yaşam beklentisinin 1960’lardan bu yana her on yılda ortalama “2 yıldan fazla” arttığını gösteriyor.
Kadın ve erkek
Tüm AB ülkeleri baz alındığında kadınların ortalama ömrünün erkeklerden yaklaşık 5 yaş daha fazla olduğu görülüyor.
2021 verilerine göre kadınların ortalama ömrü 82.9 olurken, erkeklerin ise 77,2 olarak kayda geçti.
Kadın ve erkek
Tüm AB ülkeleri baz alındığında kadınların ortalama ömrünün erkeklerden yaklaşık 5 yaş daha fazla olduğu görülüyor.
2021 verilerine göre kadınların ortalama ömrü 82.9 olurken, erkeklerin ise 77,2 olarak kayda geçti.
Tüm kıtada doğum anı baz alındığında yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke ortalama 83,3 yıl ile İspanya olurken, onu 83,1 yıl ile İsveç, 82,7 yıl ile Lüksemburg ve İtalya takip etti.
En düşük yaşam süresi ise 71,4 ortalama ile Bulgaristan’da ölçüldü. Bu ülkeyi Romanya (72,8 yıl) ve Letonya’da (73,1 yıl) takip etti.
Batı Avrupa ve Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde insan ömrü daha uzun olurken, Balkan ülkelerinde bu ortalama düşüyor. Canva-euronews
Avrupa’da son yıllarda insan ömrünün en çok uzadığı ülkeler hangileri?
Baltık ülkeleri arasında yer alan Estonya 2000 ile 2021 yılları arasında yaşam süresinin en çok uzadığı ülke olarak dikkati çekti. 1,3 milyon nüfuslu bu ülkede son 20 yılda insan ömrü ortalama +6,1 yıl artış gösterdi.
Bu oran İrlanda’da +5.8, Lüksemburg’da +4.7, Danimarka’da +4.6 ve Slovenya’da +4,5 olarak kayda geçti.
Listede insan ömrünün son 20 yılda düştüğü tek ülke Bulgaristan oldu. Bu Balkan ülkesinde ortalama insan ömrü-0,2 oranında azaldı.
Tüm AB ülkelerinde ise ortalama insan ömrü 2,5 yıl arttı.
Kaynak: Euro stat • Listede Hırvatistan ve Letonya ile ilgili veri sağlanamamaktadır.
Avrupa genelinde son 20 yılda insan ömrü birçok ülkede uzarken, bazı ülkelerde az da olsa kısaldığı görülüyor.
65 yaş sonrası insan ömrü süresi
Avrupa’da ortalama emeklilik yaşı 65 olarak kabul edilir. Euro stat, 65 yaş sonrası çalışmayan insanların ne kadar ömre sahip olduğunu belirlemek için farklı bir istatistik daha tutuyor.
Örneğin 1958’de doğan birisinin şu anda 65 yaşında olduğunu göz önüne alırsak, bu kişinin hayatı boyunca değişen etmenler olan refah seviyesi, sağlık hizmetleri, gündelik değişkenler ve bunların insan ömrüne etkilerini ölçmek oldukça zor.
Ancak 65 yaş sonrası emekli olan ve genellikle hayatlarının geri kalan kısmını dinlenerek evlerinde geçiren bireylerle ilgili sağlık hizmetleri, refah seviyesi vb. verileri elde etmek çok daha kolay.
Buna göre AB ülkelerinde 65 yaş sonrası ortalama ömür süresi 19,2 yıl. Bu rakam 2021’de kadınlarda 20.9, erkeklerde ise 17,3 olarak ölçülmüş.
Kaynak: Euro stat
65 yaş sonrası dönem baz alındığında en yüksek ortalama 21.4 ile İspanya ve Fransa’ya ait. Bulgaristan ise 13,6 yıl ortalama ile bu istatistikte sonuncu sırada yer alıyor.
İspanya’da 65 yaş sonrası kadınların ortalama ömrü 23,5 yıl ile Avrupa’da en yüksek orana ulaşırken, kadınlar arasında en düşük oran Bulgaristan’da 15,5 yıl olarak belirtiliyor.
Erkekler arasında 65 sonrası en uzun ortalama ömür ise 19,6 yıl ile İsveç’te görülüyor. Yine Bulgaristan bu istatistikte 11,6 yıl ile son sırada yer almakta.
‘Sağlıklı hayat beklentisi’ kategorisinde en önemli kıstas nedir?
Ömrün uzunluğu kadar ne kadar sağlıklı geçtiği de oldukça önemli. Bu alandaki en önemli kıstaslardan biri de özellikle emeklilik döneminde geçirilen ömrün kaliteli ve sağlıklı olarak geçmesi.
2020 yılında sağlıklı geçirilen ortalama hayat süresi kadınlarda 64.5, erkeklerde ise 63,5 olarak kayıtlara geçti.
Bu ortalama, 2011 ile 2020 arasında 61,4 olarak ölçülmüştü. Bu da yaklaşık son 10 senede 2,6 yıl artış anlamına geliyor.
Kaynak: Euro stat
Avrupa’da insan ömrünün uzunluğunun yanı sıra toplum refahı açısından bu ömrün sağlıklı ve zinde olarak geçirilmesi de ayrıca hesaplanıyor.
İsveç, AB genelinde “daha sağlıklı ömür yaşayan” ülkeler sıralamasında zirvede yer alıyor. 10,4 milyon nüfuslu bu Avrupa ülkesinde kadınların sağlıklı hayat ömrü 72.7 iken, bu rakam erkeklerde 72,8 olarak ölçüldü.
İsveç’i, bu alanda sırasıyla İtalya (kadınlarda 68.7, erkeklerde 67.2) ve Malta (kadınlarda 70.7 ve erkeklerde 70.2) takip ediyor
Danimarka, uzun yaşam ölçeğinde üst sıralarda yer almasına rağmen “sağlıklı yıllar” açısından çok geride.
Refah seviyesi oldukça yüksek olan bu Kuzey Avrupa ülkesinde kadınlar 57,7, erkekler ise 58,1 sağlıklı yıl yaşıyor. Bu düşük oran Danimarka’yı sondan 4’üncü sıraya itiyor.
Letonya, sırasıyla 54,3 ve 52,6 ile hem kadınlar hem de erkekler için en düşük sağlıklı yaşam yılı sayısına sahip olan ülke olarak listede son sırada yer alıyor.
İnsan ömrü mü uzuyor, çocuk ölümleri mi azaldı?
Genel itibariyle baktığımızda Avrupa’da insan ömrünün artığı görülüyor. Ancak istatistiklere bakıldığında uzun ömür oranını en çok düşüren etmenin “erken çocuk-bebek ölümleri” (neo-natal ölümler) olduğu biliniyor.
“Yeni doğan ölüm hızı” olarak da bilinen bu istatistik doğduktan bir ay sonra, yani bir ay içerisinde ölen çocukların oranını belirtiyor.
Dünya genelinde ekonomi, sağlık hizmetleri, ev hijyeni, gıdaya ulaşım kolaylığı, temiz suya erişim, barınma gibi etmenlerin gelişmesiyle birlikte erken çocuk ölümleri yüzde 50 ile 96 arasında düşüş gösterdi.
AB ülkelerinde 2011 ile 2021 yılları arasındaki neo-natal ölümler 1000’de 3.8’den, 1000’de 3.2’ye geriledi. Bu oran Avrupa’da 1999 yılında 1000’de 6,2 olarak kayıtlara geçmişti. Kısacası son 20 sene içerisinde erken bebek ölümlerinin yaklaşık iki katı azaldığı görülüyor.
AB ülkeleri arasında 2021’de erken bebek ölümlerinin en fazla görüldüğü ülke 1000’de 5.6 ile Bulgaristan oldu. Romanya bu alanda 1000’de 5.2 ile Bulgaristan’dan hemen sonra geliyor.
Erken bebek ölümlerinin en az görüldüğü ülkeler ise 1000’de 1.8 ortalama ile Finlandiya, Slovenya ve İsveç olarak göze çarpıyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar