Ülkemizde tarım ürünleri maliyetleri, enflasyonla birlikte maalesef artmaya devam ediyor. Tarım üreticilerimiz de bu durumdan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz haldedir. Tarım girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı tarlasını ekmeyen, ekim alanlarını boş bırakan çiftçilerimizi yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Son bir yıla bakıldığında zirai ilaç, mazot, gübre, fide gibi üreticinin olmazsa olmazı olan maliyetler katlanarak arttığını görüyoruz ve üreticilerimizin de gelirleri giderleri zor karşılıyor veya karşılamıyor.
Günümüzde Adana’da üreticide 1 veya 2 TL olan patlıcan marketlerde 25-30 TL ye,1-1,5 TL olan limon ise 40-45TL’den satılıyor. Bu kadar fark nereden geliyor veya bu kadar makas neden açılıyor? Araştırılması ve denetim altına alınması gereken bir konudur. Durum böyle olunca sebze ve meyve fiyatları yükseliyor ve fiyatlar bir çizgide tutulamıyor. Öncelikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın enflasyon oranı diğer yüksek gelirli vatandaşlarımızdan çok üzerinde olduğundan fakir ve yoksul vatandaşlarımız istediğini alıp yiyemiyor, sadece seyretmekle yetinmek zorunda kalıyor. Gıda fiyatlarının yüksek olmasından dolayı özellikle hayati önem arz eden et, süt, yumurta gibi protein içeren ürünlere ülke nüfusumuzun yaklaşık %20 sine tekabül eden 18 milyon kişi zor ulaşmakta hatta hiç ulaşamamaktadır. Bu durum önümüzdeki süreçte başta obezite olmak üzere bir takım sağlık sorunlarını ortaya çıkaracağı aşikardır.
Ülkemizde ekim alanlarının birçoğunun boş bırakıldığını belirtmiştim. Bazı ekim alanlarına ise siteler, fabrika binaları yapılıyor. Ne kadar tezat bir durum değil mi? Çünkü zirai alanlar zaten bir fabrika özelliğine sahiptir ve ektiğiniz zaman yılda bir veya birden fazla mahsul alabilirsiniz. Tarım ürünleri üreticilerine devlet tarafından çeşitli destek verilmektedir ama verilen bu destekler bir kez daha gözden geçirilmeli, yeni önlemler alınmalıdır. Çünkü verilen destekler yetersiz kalmaktadır. Öncelikle yukarıda saydığım çiftçinin olmazsa olmazı olan zirai ilaç, tohum, gübre, fide maliyetleri makul bir seviyeye çekilmeli, bunlardan alınan KDV de sıfırlanmalıdır. Ayrıca mazottan alınan KDV ve ÖTV’den de çiftçilerimiz muaf tutulmalıdır.
Bir başka konu ise sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikamızın mevcut olmamasıdır. Devlet destekli, hangi ürünün nereye, ne miktar ekileceğine yerel yönetimler yardımıyla devlet tarafından belirlenmelidir. İsteyen istediğini eker veya ekmez diyebilirsiniz ama makul ve mantıklı destek sunulduğunda çiftçilerimiz devletin tavsiyelerine uyacaktır. Ve aynı zamanda tarım üreticilerinin zarar etme riski ortadan kalkacaktır. Bu şekilde yapıldığı taktirde ürün fiyatları makul seviyelere geleceğinden hem üretici kazanacak hem de tüketici yüksek rakam ödemekten kurtulacaktır.
Sebze meyve ihracatımız oldukça yüksek rakamlara ulaşmıştır ve bu konuda Rusya ilk sıradadır. Döviz ihtiyacımız olduğu aşikardır. Ancak ihracatı arttırırken kendi vatandaşımızı unutmamamız, onlara yüksek fiyatlı ürünler sunmamalıyız. İşte tarımda her şey sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikası uygulanmasına dayanmaktadır. Çünkü her ürün ihtiyaca göre ekilecek, ihracat rakamları da yükselecek, tüketici uygun fiyatla sofrasına gıda ürünlerini tedarik edecektir.
Gıda fiyatları tüm dünyada düşme eğilimine girmesine rağmen ülkemizde yüksek enflasyonun da etkisiyle sürekli olarak artmaktadır. Bunun temel nedeni tarım üreticilerinin girdi maliyetlerinde yaşanan astronomik fiyat artışlarıdır. Zirai ilaç, tohum, fide, gübre, mazot. İşçilik gibi zorunlu giderlerin maliyeti yaklaşık yüzde 200-250 oranında artmıştır. İşte bu artışlara dayanamayan, maliyetleri gelire göre daha çok olan bazı üreticilerimiz ekim alanlarını boş bırakmak durumunda kalmıştır. Ayrıca bir tarım ülkesi olmamıza rağmen dışarıdan başta baklagiller olmak üzere bazı ürünleri ithal etmemiz kabul edilebilecek bir durum değildir. Dış ticaret açığımızın kapanması için ve dışarıya paramız gitmemesi için ithalat bir çözüm değildir. Çözüm öncelikle enflasyonu önlemek, çiftçiye verilen destekleri arttırmaktır. Bu desteklerden ilk akla gelen ise ilaç ve gübreden alınan KDV ve ÖTV’nin kaldırılmasıdır.
Bundan birkaç yıl önce yabancı ülkelerin birinde arazi ve tarım alanı için oldukça büyük hayallerle bir şirket kurularak tarım ürünleri ihtiyacımızın karşılanması amacıyla girişim yapılmıştı. Ancak bugüne geldiğimizde girişimin boş olduğu anlaşıldı. Zaten ilk baştan yapılan bu anlaşma maalesef yanlıştı. Çünkü ekim yapmak, tarım ürünleri yetiştirmek için kendi vatanımızda yeteri kadar hatta daha fazla kendi yerimiz mevcut iken ve daha da ötesi döviz ihtiyacımızın en yoğun olduğu bir dönemde bu tür bir işlem yapılması kabul edilemez bir olaydır. Zaten sonuçta boş olduğu anlaşıldı.
Hükümet bazı tarım ürünlerinin gümrük vergilerini düşürerek veya sıfıra indirerek gıda ürünlerinin fiyatları için önlem almaya çalışıyor ama dışarıya döviz ödeyerek tedarik ettiğimiz için hem çitçilerimiz zarar ediyor hem de döviz kurlarının yüksek olmasından dolayı gelen ürünlerin fiyatı yerliden düşük olmuyor. Yani yapılan işlem problemi çözmediği gibi daha büyük problemlere yol açıyor. Ülkemizde tarım üretici sayıları her geçen yıl sürekli azalmaktadır ve ortalama çiftçi yaşı 58 civarındadır. Yapılan bu istatistiki bilgiler maalesef gelecek dönemler için umut vermemektedir ve sorun büyüyerek devam etmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Adana’da bir soğan üreticisinin tarladan toplama maliyetini dahi karşılamadığı gerekçesiyle tüm halka bedava dağıttığını yazılı ve görsel basından izledik. İşte bu olay çiftçilerimizin halini gözler önüne sermektedir. Tarım üreticilerinin ekonomik koşullarının iyileştirilmesi için yurdun dört bir yanından traktörleri ile yol kapatarak, ürettikleri sebzeyi yollara dökerek seslerini duyurmak ve sorunların çözüm yollarının bulunması için benzer yollara başvurmaktadır. Önlem alınmadığı taktirde Türk tarımı gelecek için tehlike çanları çalmaktadır.
Tarım üreticilerinin sorunlarının çözümü için
*Öncelikle sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikası uygulanması
*Verilen desteklerin tekrar denetlenmesi ve gerekli ise arttırılması
*Tarım ürünleri ithalatının ihtiyaca göre yapılması ve denetimin arttırılması
*Özellikle ithalat yoluyla gelen gereksinimlerin (ilaç, gübre, tohum vd.) yerli ve ucuz maliyetle üretilmesi ve bu konuda girişimcilerin desteklenmesi
*Çiftçiye vergi yönünden ayrıcalık sağlanması gibi önlemler alınması gerekir.
Son açıklanan orta vadeli plana göre Türkiye’de ekilmeyen alan kalmayacağı ve tarım politikasının uygulamaya geçeceğinden bahsedilmiş. Umarız gerçekleşir.
TÜİK’dan aldığım AĞUSTOS ayı tarım üretici fiyat endeksi bilgileri aşağıdaki gibidir.
Tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (Tarım-ÜFE) yıllık %32,10 arttı, aylık %1,56 azaldı
Tarım-ÜFE’de (2020=100), 2024 yılı ağustos ayında bir önceki aya göre %1,56 azalış, bir önceki yılın aralık ayına göre %17,92 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %32,10 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %55,84 artış gerçekleşti.
Sektörlerde bir önceki aya göre, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde %1,75 azalış, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde %5,46 azalış ve balık ve diğer balıkçılık ürünleri; su ürünleri, balıkçılık için destekleyici hizmetlerde %9,39 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre, tek yıllık (uzun ömürlü olmayan) bitkisel ürünlerde %9,31 azalış, çok yıllık (uzun ömürlü) bitkisel ürünlerde %6,03 artış ve canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde %0,19 artış gerçekleşti.
Yıllık değişimin en yüksek olduğu alt grup %150,15 artış ile yağlı meyveler, aylık değişimin en yüksek olduğu alt grup %110,43 artış ile tropikal ve subtropikal meyveler oldu.
Kaynak: TÜİK
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar