Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde, haftalık değerlendirme toplantısında konuştu.
Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kur korumalı vadeli TL mevduatı” modeli açıklamalarına ve iktidarın ekonomi politikalarına tepki gösterdi.
Babacan konuşmasında şunları kaydetti:
“Başımıza sözüm ona yeni bir icat çıkardılar. Adına da ‘kur korumalı Türk lirası vadeli mevduat’ dediler. Tabii ki döviz kurunun daha düşük seviyelerde olması iyi bir şeydir. Ancak bu uygulamanın önce adını doğru koymak gerekir. Yeni uygulamanın adı, bu milleti torunlarına kadar borca batırma planıdır. Şu an iktidar, servet sahibi olan bir kesime diyor ki, ‘dolar almayın, parayı Türk lirası hesabınızda tutun. Dolar ne kadar artarsa, o farkı biz size vereceğiz.’ O farkı Hazine’nin veya Merkez Bankası’nın kasasından verecekler. Vergilerden farkı ödeyecekler. ‘Aynı döviz almışsınız gibi olacak’ diyor. Model bu. Türk lirasının artık bir güven unsuru olmadığını itiraf eden bir yönetimle karşı karşıyayız. Kendi ekonomisine güveni Amerikan parası ile sağlamaya çalışan bir yönetim zihniyeti bu. Bu, ülkenin hazinesini, döviz kuruna bağlı şekilde borçlandırarak yarınlara ipotek koyan bir gözü dönmüşlüktür, aynı zamanda bir çaresizliktir. Hazine, Merkez Bankası… Bu kurumlar, hepimizin ödediği vergiler demek. Çocuklarımızın torunlarımızın bile alın teri demek, gelecek nesillerin ödeyeceği bir borç demek. Mevduat sahiplerini korumak için tüm maliyetini halka yüklüyorlar, özeti bu. Önceki akşam ne olmuştur, Erdoğan, faiz artırım kararı almıştır ve aldığı kararın herhangi bir limiti de yoktur. TL faizine siz o kur fakını eklerseniz ödeyeceğiniz faiz bunların toplamından oluşur. Banka mevduatının faizi 20, kur 40 artarsa ben sana 40 faiz vereceğim diyor. Kur riski olduğu gibi milletin sırtına, alın terine yıkılmıştır. Bunun adı kendi tabirleriyle faiz lobisine çalışmaktır, yine kendi tabirleriyle dış güçlerin maşası olmaktır. Erdoğan’a sesleniyorum. Çevresinde doğru ile yanlışı ayırt edecek kimse kalmadığını, kendisinin muhakeme yapamadığını da üzülerek gözlemliyorum. Bu girdiğiniz yol yol değil, siz gelip geçicisiniz ama bu ülke kalıcı. Siz ve ortaklarınız yolun sonuna geldiniz diye, bizden sonrası tufan diyerek devam edemezsiniz. Nasıl olsa gidiciyim, şimdi bir denerim olmazsa gelecek yönetime enkaz devrederim diyerek ülkeye böyle bir kötülük yapma hakkınız yok.
“Tek yapabildiğiniz ülkeyi 40-50 sene öncesine götürmek”
Tek yapabildiğiniz ülkeyi 40-50 sene öncesine götürmek. Niye eskiye götürmek diyorum? 1970’li yıllarda, dövize çevrilebilir mevduat yani DÇM hesapları vardı. Bu yeni icat hemen hemen onun aynısı. Şapkadan çıkarta çıkarta sonunda 1970 model bir tavşan çıkardılar. Millet uzaya gidiyor. İktisat ilmi de ilerliyor, bizimki gidiyor 1970’lere. 84-89 arasında dövize, dövize çevrilebilir mevzuat hesapları ile ilgili ödemeleri yapmasaydık aile başına herkese 1 milyon para ödeyebilirdik, 9000 okul, 900 fabrika, 500 hastane, 4000 km otoban yapabilirdik, 100 bin insanımız iş sahibi olabilirdi diyor’ tam ibretlik. Erdoğan, 1970’lerde yapılan Özal’ın şikâyet ettiği, bu ülkeyi bitirdi dediği uygulamaları bu ülkeye tekrar getiriyor. Bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar, bilene de sormuyorlar, DÇM dönemini bilen bir sürü iktisatçı var çağır bir sor ya. Yıllarca bu ülkenin bedel ödediği uygulamayı ülkeye getiriyorsun, ülkeyi uçuracak kaçıracak diye bu ülkeyi kandırmaya çalışıyorsunuz. Özal’ın ‘hesapsız kitapsız hata’ dediği yola geri girmiş durumdalar. Her zaman söylüyoruz, bunlar ülkeyi akılla bilimle yönetmiyorlar.
1967’de, DÇM uygulaması başladığında kur 9 lira. Sadece DÇM ile kalmıyor, bir sürü yanlış uygulama yapılıyor. 2002’de kur 1 milyon 700 bin liraya dayanıyor. Bu yolun sonu o. Bu yolun sonu hiper enflasyon, bu yolun sonu kurun ucunu tutamamak. Enflasyon yılda yüzde 150 bunları yaşadık. 34 yıl DÇM uygulama yıllarında. İleride, Erdoğan’ın yaptıklarını inceleyenler Özal’ın aynı sorularını soracaklar. 2021 yılının aralık ayında Erdoğan ve ortağı Bahçeli öyle bir adım attı ki bu millet çok büyük bedeller ödedi diyecekler. Keşke Erdoğan o gün DEVA Partisi’nin dediğini yapsaydı diyecekler. Ülkemiz her alanda büyük zorluklar yaşıyor.
“Faizle ilgili bir Nas yok mu?”
İnsanları kandırmaya gelince, ‘nas’ diyor, Faize karşıyım diyor. Daha toplu sözleşmeler geçen ay yapıldı. Memurların kamu çalışanlarının maaşını TÜİK’in makyajlanmış enflasyonuna bağladılar. Bugünkü ekonomik model, dar gelirliye, ‘aç kalın’ demek. Varlıklılara da ‘sizin servetinizi koruyacağız’ demek. Daha iki gün önce açıklanan Hazine’nin borç rakamı, biz yönetimden ayrıldığımızdan bu yana Hazine’nin borcu grafikte dört kare arttı. İki gün önce açıklanan rakam 2 trilyon 780 milyar. Bu borç, üzerinde faiz olan borç. 2.708 olan rakam var ya, 440 milyar daha azdı bir ay önce. 2.260 gibi bir rakamdı. Bu, daha kasım sonu. Henüz gelecek sene ödenecek faiz üzerine binmemiş durumda. Erdoğan bunların hiçbirisinden bahsetmiyor, saklamayı çalışıyor. İktidar yine ‘mış gibi’ yapıyor. Mücadele dediğiniz Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 19’dan 14’e indirirken hazinenin borçlanma faizini yüzde 25’e fırlatmak mı? Eylül başında yüzde 17 ile borçlanıyordu şu an yüzde 25. Merkez Bankası’nın piyasaya borç verdiği faiz günlük haftalık, Hazine’nin beş yıl. Hazine bugün 100 lira borç alıyorsa beş yıl boyunca 25, 25 borç ödeyecek demek. Nas bu mu? Acaba Nas, MB için Nas da, Hazine için bir Nas yok mu acaba? Küçük çaplı orta boyutlu işletme sahibi insanlara sorun, sen kredi alsan ne kadar faiz ödeyeceksin diye sorun, yüzde 30’larda. Esnafın, çiftçinin, Kobi’lerin ödediği faizle ilgili bir Nas yok mu? Her, faizle mücadele dediğinizde daha fazla faizci oluyorsunuz. Bu milletin ödediği faiz, hazinenin ödediği faiz artıyor. Biz faizlerin topyekûn düşmesinden yanayız. Faiz talimatla düşmez, güvenle düşer.
Meclis’te tamamlanan bütçeye bakın, bütün tarımsal desteklerin toplamı 25 milyar lira. Aynı bütçede faize ayrılan rakam 240 milyar lira. Gelecek senenin bütçesindeki 240 milyar lira neye göre belirlendi? Hazine’nin faizi yüzde 17 iken Meclis’e gönderildi o bütçe. Döviz kuru 8,30 iken bütçe Meclis’e gönderildi. O bütçenin faiz hesabının tutması mümkün mü? Muhtemelen o rakam 300 milyara doğru gidecek en az. Eğer hastalığı kabul etmezseniz doğru teşhis de uygulayamazsanız hastalığı tedavi edemezsiniz. Türkiye’nin uzun vadeli en önemli sorunu yüksek enflasyondur. Enflasyon sorunu çözülmeden Türkiye ekonomisini düzlüğe çıkaramazsınız. Şu an gösterilen tam bir yalancı bahar. Türk lirasına güvenceyi ABD doları ile vermek o ülke ekonomisine güveni sağlamaz. Vatandaşının satın alma gücünü artırmadan hiç kimse ekonomiyi düzelttik diyemez. Maaşları enflasyona yaklaştırmaya çalışıyorlar, arkadan geliyor. Maaşlar her an fiyat artışlarının arkasından gelecek. Bu, sürekli satın alma gücünün düşmesi demek. Yalancı bahara aldanmak daha büyük felaketlere sebep olabilir.”