Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Türkiye’nin cari işlemler hesabı, temmuz ayında beklentilerin altında, 5 milyar 121 milyon dolar açık verirken, 12 aylık cari işlemler açığı da 37 milyar 112 milyon dolar oldu.
Ekonomist Haluk Bürümcekçi, cari açığa ilişkin yaptığı değerlendirmede, piyasa beklentisinin yaklaşık 5,3 milyar dolar açık verileceği yönünde olduğunu hatırlatarak, “Yıllık cari açık, 37,1 milyar dolar düzeyine doğru belirgin bir şekilde artarak yükseliş eğilimine devam etti. Ayrıca, ağustos ayı gümrük öncü dış ticaret verileri, geçen yıla göre daha yüksek dış açığa işaret ederek cari açığın artış eğiliminin devam etmekte olduğunu göstermişti.” şeklinde konuştu.
Bürümcekçi, cari dengenin temel eğilimi açısından takip edilen enerji dışı cari dengenin 9 milyar dolar açığa yükseldiğini, enerji ve altın dışı cari dengenin ise 1,7 milyar dolar açığa gerileyerek iyileşmeye devam ettiğini bildirdi.
Çekirdek (enerji ve altın hariç) cari dengenin yıllık bazda son 2 yılın en düşük seviyesine inmesini önemli bir gelişme olarak gördüklerini ifade eden Bürümcekçi, mevcut dengenin olabildiğince korunmasının dış dengesizlikler açısından Türkiye’nin lehine olacak gibi göründüğünü söyledi.
“Temmuz ayında gözlenen kötüleşmede, dış ticaret açığı ana etken”
Haluk Bürümcekçi, temmuzda cari açıkta gözlenen kötüleşmede, dış ticaret açığının geçen yıldan çok yüksek açık vermesinin ana etken olduğunu, hizmetler dengesinin bu yıl yüksek fazla vermesinin ise kötüleşmeyi sınırladığını kaydetti.
Finansman tarafında, cari açığın finanse edilememesi nedeniyle resmi rezervlerde 2,4 milyar dolar azalış gözlendiğini ifade eden Bürümcekçi, cari dengenin bu yıl enerji-altın ithalatı ve büyümedeki hızlanma nedeniyle yükseliş eğilimini koruyarak 38 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini kaydetti.
Bürümcekçi, “Geçen yıl cari açığı azaltan faktörlerin başında gelen enerji ve altın ticaretindeki lehteki gelişmeler 2017’de devam etmedi. Petrol fiyatlarının 2016 yılı ortalamasının üzerinde seyretmesi cari açığı artırıcı etkide bulunacaktır. Bu yılın 7 ayında bile enerji ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre 5 milyar dolar arttı. Altın ticaretinde ise 7 ayda net ithalatçı konumuna geçmemizin yıllık dış ticaret açığına artırıcı etkisi 9,1 milyar dolar olmuştur. Ayrıca, büyümenin yeni yılın ilk yarısında gösterdiği hızlanma, dış açık için riskleri yukarı yöne çevirmiştir.” şeklinde konuştu.
“Son 4 yılın en yüksek altın ithalatı kaydedildi”
İntegral Yatırım Araştırma Uzmanı Seda Yalçınkaya da temmuz ayında doğrudan yatırımlarda girişler olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Portföy yatırımları ise geçen aya kıyasla azalmış durumda. Temmuz ayında portföy girişleri 570 milyon dolar olurken, doğrudan yatırımlar 1 milyar 57 milyon dolar giriş yapmış. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 488 milyon dolar ve devlet iç borçlanma senetleri piyasasında 1 milyar 801 milyon dolar net alım yaptığı görülmektedir. Diğer yatırımlar kaleminde 173 milyon dolar giriş oluşmuş. Diğer yatırımlar ve portföy yatırımlarının katkısı geçen aya kıyasla daha az gerçekleşmiş.”
Yalçınkaya, parasal olmayan altın ithalatının temmuzda geçen yılın aynı dönemine göre artış kaydederek 2,7 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini, son 4 yılın en yüksek altın ithalatı yapılmış olmasının yanı sıra bu dönemde altın ihracatında kısmi bir artış görülmesinin, parasal olmayan altın ticaretinin gerek dış ticaret dengesini gerekse cari dengeyi bozmasına neden olduğunu söyledi.
“Cari açığın finansmanında herhangi bir sorun görünmüyor”
Ziraat Bankası ekonomisti Bora Tamer Yılmaz ise Türkiye’nin şu anda 12 aylık toplamda 37,1 milyar dolar cari açık verdiğini, bu toplamın 7,3 milyar dolarının net altın ticaretinden kaynaklandığını bildirdi. Cari açığın neredeyse 4’te biri tutarında bir altın ticareti söz konusu olduğuna işaret eden Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Enerji ve altın hariç tutulduğunda 12 aylık cari açık, 1,7 milyar dolar tutarına kadar iyileşmiş durumda. Altın ithalatında yılbaşından beri kaydedilen 10,7 milyar dolar, bu yıl Türkiye’nin dış denge istatistiklerini gerçek dinamiklerinden uzaklaştırmakta. Özellikle motorlu taşıtlar vergisindeki düzenlemeler temel mal dengesini iyileştirdi. Otomotiv sektörü yatırım malı istatistiklerine dahil hesaplandığı için yatırım malı ithalatı düşüyormuş gibi görünse de aslında bu durum tüketicilerin tercihlerini ithal otomobiller yerine yerli üretim otomobillerden yana kullanmalarından kaynaklanmakta. İthal araba satışları bu yıl yüzde 11 gerilerken, yerli üretim otomobil satışları yüzde 20 artış kaydetti.”
Turizm sektöründe bu yıl bir toparlanma olduğunu, doluluk oranları ve gelen turist sayısında artış kaydedildiğini ifade eden Yılmaz, temmuz verilerinde, Avrupa’dan gelen turist sayısında önceki aylara kıyasla daha güçlü bir artış gözlemlediklerini, bu eğilimin ağustos ve sonrasında devam etmesi halinde altın kaynaklı gelişmelerin bir nebze de olsa kompanse edilebileceğini söyledi.
Cari açığın finansmanında herhangi bir sorun görünmediğini belirten Yılmaz, gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik iştahın sürmesiyle Türkiye’ye sermaye girişlerinin devam ettiğini bildirdi. Portföy akımlarının bir yılda 15,7 milyar dolara ulaştığını, doğrudan yatırımların da 6,2 milyar dolar tutarında olduğunu aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
“Doğrudan yatırım miktarı düşük gibi görünse de büyük ölçekli BRIC ülkeleri dışında diğer benzer gelişmekte olan ülkelere yönelik doğrudan yatırım akımları da geçmişe göre düşük seyrediyor. Doğrudan yatırımlar, Türkiye özelinde bir konu değil. Borçlanma tarafında ise bankalar dış borçlarını yükselen maliyetlere bağlı bilinçli bir tercihle azaltırken, reel sektör dış kaynağa ulaşmakta herhangi bir sorun yaşamıyor.”