Suriye’de 2011 yılında başlayan ve Esat rejimini düşürmek için başlayan iç savaş nedeniyle bazı vatandaşlar ülkemize sığınmacı olarak gelmeye başladılar. Biraz empati yapmak gerekirse yaptıklarının doğru olduğu düşünülebilir. Biz de millet olarak misafirperverlik en büyük özelliklerimizden biri olduğu için ve misafiri sevdiğimiz için onları bağrımıza bastık ve kabul etmek durumunda kaldık. Ancak giderek artan sığınmacılar, sadece Suriye değil Irak, Afganistan, Lübnan ve daha birkaç ülkeden de gelmeye başladı.
Günümüze kadar gelen yabancılar, özellikle ekonomi açısından bakıldığında sorun olmaya başladı ve bazı kesimler tarafından memleketlerine gönderilmeleri istenme talepleri gündeme getirildi. Ancak yazılı ve görsel basından öğrendiğimize göre bu sayının 3 milyon civarındadır ve bunların bir kısmına vatandaşlık verilmiş, seçimlerde de oy kullanabilme hakkını elde etmişlerdir. Fakat geçtiğimiz günlerde bir iktidar yetkilisinin Suriye’nin üçte biri ülkemizde olduğunu söylemesi sonucu sadece Suriyeli sayısının 8 milyon olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Çünkü Suriye nüfusu 24 milyondur ve bunun üçte bir 8 milyona tekabül eder. Bu 8 milyona diğer ülkelerden gelenleri de eklediğimizde en az 10 milyon sığınmacıya bakıyoruz demiştir. Hatta Sn. Cumhurbaşkanımız bundan 5 yıl önce sığınmacılar için 40 milyar TL harcadığımızı, gerekirse bir 40 milyar daha harcayabileceğimizi ifade etmiştir. Anlaşılacağı üzere sığınmacıların ülkemize ekonomi açısından bir yük getirdiği gerçektir. Tabi fert başına düşen milli gelirimizi yaklaşık yüzde on oranında düşürmüştür. Dolayısıyla memleketlerine gönderilmesini isteyen her vatandaş haklıdır.
Günümüzde gelişen olaylara gelecek olursak 2011 de Esat rejimine karşı başlayan iç savaş,7 aralıkta Esat ın devrilmesiyle son bulmuş, Suriye şimdilik üçe bölünmüştür. Bir bölümü HTŞ, bir bölümü PKK-YPG, bir bölümü ise Suriye milli ordusu tarafından yönetilecektir. Yani iç savaş sona ermiştir.
Geri kabul anlaşmasına göre zorunlu hallerden dolayı sığınmacı olarak gelen vatandaşlar, ülkelerindeki zorunlu haller kalkınca memleketlerine gönderilebilir. Savaş bitip Esat rejimi de sona erdiğine göre sığınmacılar memleketlerine gönderilebilir. Ve az sayıda da olsa bazıları ülkelerine dönmüşlerdir. Ancak bu sayının 7-8 bin kişiden ibaret olduğu yetkililer tarafından açıklanmıştır. Yukarıda yazdığım gibi 10 milyon kişiden 8 milyonun gitmesi önemli değildir. Gene empati yapmaya çalışırsak ülkemizde sığınmacılara sosyal yardım, eğitim ve sağlık alanında yapılan ayrıcalıklar dikkate alındığında gitmek istemeyecekleri, ayrıca memleketlerinde savaştan sonra barınmayı nasıl sağlatacakları belli olmaması, evlerinin oturacak durumda olup olmadığı düşünüldüğünde dönme ihtimalleri çok zayıftır.
Suriye’nin şu anda üçe bölündüğü ancak önümüzdeki süreçte nel olacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. Bir taraftan İsrail de Suriye’de Golan tepelerini ele geçirdiği ve şu anda yönetimde olan üç bölümün birbirleriyle olabilecek olumsuz gelişmeleri düşünerek bizimle olan ilişkileri de önemli bir konudur. Diğer taraftan 20 ocakta görevi devralacak olan Trump ’un tutumu önemlidir. Çünkü yanılmıyorsam 2015 yılında rahip Btunsan olayını unutmadık dönemde dolar 3 TL’den 7 TL ye çıktığını ve bunu Trump kendisi yaptığını itiraf ettiğini unutmadık. Geçtiğimiz günlerde Trump ‘un Sn. Cumhurbaşkanımıza övgüler dolu sözler sarfettikten sonra bir senato yetkilisinin de PKK ya dokunmamamızı parmak sallayarak belirtmesi karmaşık bir durumdur. Biz PKK ile yıllardan bu yana mücadele ediyoruz ve binlerce şehidin yanında on binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz ortada iken PKK ya nasıl taviz verebiliriz. Dolayısıyla ABD’den bize dost olmayacağı kesindir. PKK ya binlerce tır silah ve para yardımı yaptığını hepimiz biliyoruz.
Sonuç olarak sığınmacılar özellikle ekonomik açıdan bakıldığında ülkemize bir yük olduğu kesindir ve memleketlerinde de savaş bittiği için gönderilmeleri doğru bir yaklaşım olacaktır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar