Ülkemizde uzunca bir süreden bu yana devam eden konut krizi maalesef önemini koruyor ve yerini yavaş yavaş barınma sorununa bırakmaya başladı. Özellikle büyük kentlerimizde başta dar ve sabit gelirli vatandaşlar olmak üzere hepimizi ilgilendiren bu konunun çözümü için hükümet tarafından bazı önlemler alınmış durumda.
Konut sorunu sadece bu iktidarın değil, uzun yıllardan bu yana hükümetlerin çözüm aradığı bir konudur.1980 li yıllarda merhum Turgut Özal döneminde konut arzını arttırmak için tüm ülkede kooperatifleşme adımları hızla yayılmıştı ve kâr amacı gütmediği için tüm gelir gruplarının ev sahibi olabilmesine olanak tanımıştı. Günümüzde de aynı işlem uyarlanabilmesi enflasyonist ortam olduğu için zor olabilir ama imkânsız değildir.
Yaşadığımız yüksek enflasyon, yabancılara vatandaşlık karşılığı gayrimenkul satışları, depremden sonra hızla artan kentsel dönüşüm projeleri ve en önemlisi yüzyılın felaketi olarak adlandırılan (Allah tekrarını vermesin) yaşadığımız deprem felaketinden sonra on binlerce binanın yerle bir olması ve zorunlu olarak depremzede vatandaşlarımızın diğer kentlere göç etmesi sonucu ülkemizde doğal olarak konut açığı oluşmuştur. Bu sebeplere ilave olarak ülkemize gelen sığınmacıları da unutmamamız gerekir.
İnşaat maliyetleri ise sürekli yüksek seyreden enflasyon nedeniyle artışını sürdürse de kredi maliyetlerinin yüksekliği, alım gücünün sürekli düşmesi nedeniyle bir iki aydan bu yana düşme eğiliminde olmasına rağmen konut satışları da azalma eğilimine girmiştir. Öyle ki bankalardan kredi alınarak alınabilecek bir konutun maliyeti üç katına kadar çıkabilmektedir. Dar ve sabit gelirlilerin konut alması bu durumda hayalden öte gidememektedir. Fiyatların düşmesi ise konut ve arabaları yatırım aracı olmaktan çıkarmış, yani talep miktarı düşmüştür. Enflasyonun yılın ikinci yarısında düşme eğilimine gireceği beklentisi ise emlak piyasasında durgunluğa yol açan faktörlerden biridir.
Ancak temmuz ayında konut satışları rekor seviyeye ulaşmıştır. Bunda en büyük etkenler arasında konut ihtiyacının artması, yatay seyreden döviz kurları ve kur korumalı mevduatın önemini kaybetmesi olabilir.
Kamuoyunun gündeminde olan bir başka konu da emlak vergisinde 33000 TL olan muafiyet sınırının kaldırılması açıklamalarıyla birlikte %25 kira artışının kaldırılması ise kira fiyatlarını yükseltecek, olan gene dar ve sabit gelirliye olacaktır. Emekliler ve asgari ücretliler için bu sorun daha belirgin duruma gelecek, geçim sıkıntısı maksimum seviyeye gelecektir.
Yapı ruhsatları konusu ise son derece önemli bir faktördür. Bundan birkaç yıl önce Sn. Cumhurbaşkanımızın İstanbul’a ihanet edildiği özeleştiriş yaparak dikey mimari yerine yatay mimariye izin verilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapmasına rağmen dikey mimari yönünde ilerlemeye devam ediyoruz. Son yıllarda hızla gelişen AVM ler bun en güzel örnektir.
Konut sorununun çözümü için en büyük maliyet olan arsa maliyelerinin düşürülmesi son derece zordur. Bu yüzden devlet, vatandaşlara âtıl arsa temin ederek uzun vadeli ve düşük faizli kredi imkanları açarak vatandaşları ev sahibi yapmaya özen göstermelidir
İnşaat maliyetlerinin yükselmesinde bir büyük etken de işgücünün deprem bölgesine taşınması olabilir. Allah tekrarını göstermesin 2023 yılında yüzyılın felaketini yaşadık ve bu sırada on binlerce binamız yerle bir oldu. Bölgede depremzedeler için yapımına devam eden binlerce proje mevcuttur ve bunların bir an önce bitirilip ihtiyaç sahiplerine vermek için devlet tüm imkanlar seferber etmiştir ve inşaat işçileri de bölgede çalıştıkları için diğer bölgelerde işçilik maliyetleri artmıştır. Dolayısıyla işgücü maliyetleri yükselmiştir.
Yapı ruhsatları verilirken tarım alanları izin dışında tutulmalıdır. Çünkü zirai bölge aynı zamanda bir fabrikadır. Ekim türüne göre yılda 3-5 defa hasat yapılabilir. Ekim alanlarının küçülmesine veya yok olmasına fırsat verilmemelidir.
Üçüncü çeyrek (temmuz eylül dönemi) yapı izin istatistikleri geçtiğimiz günlerde yayaınlandı. Buna göre;
Yapı ruhsatı verilen binaların yüzölçümü %18,9 azaldı
Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, 2024 yılı III. çeyreğinde belediyeler tarafından yapı ruhsatı verilen bina sayısı %18,8, daire sayısı %17,0 ve yüzölçümü %18,9 azaldı.
Toplam yüzölçümün %53,1’i konut alanı olarak gerçekleşti
Belediyeler tarafından 2024 yılı III. çeyreğinde yapı ruhsatı verilen binaların toplam yüzölçümü 32,0 milyon m² iken; bunun 17,0 milyon m²’si konut, 8,2 milyon m²’si konut dışı ve 6,8 milyon m²’si ise ortak kullanım alanı olarak gerçekleşti.
En yüksek yüz ölçüm payı %66,3 ile iki ve daha fazla daireli binaların oldu.
Belediyeler tarafından 2024 yılı III. çeyreğinde yapı ruhsatı verilen binaların kullanma amacına göre en yüksek yüz ölçüm payına 21,2 milyon m² ile iki ve daha fazla daireli ikamet amaçlı binalar sahip oldu. Bunu 2,5 milyon m² ile sanayi binaları ve depolar izledi.
Yapı kullanma izin belgesi verilen binaların yüzölçümü %5,3 azaldı
Bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, 2024 yılı III. çeyreğinde belediyeler tarafından yapı kullanma izin belgesi verilen bina sayısı %2,9 artarken, daire sayısı %3,1 ve yüzölçümü %5,3 azaldı.
Toplam yüzölçümün %55,1’i konut alanı olarak gerçekleşti
Belediyeler tarafından 2024 yılı III. çeyreğinde yapı kullanma izin belgesi verilen binaların toplam yüzölçümü 22,5 milyon m² iken; bunun 12,4 milyon m²’si konut, 5,6 milyon m²’si konut dışı ve 4,5 milyon m²’si ise ortak kullanım alanı olarak gerçekleşti.
En yüksek yüz ölçüm payı %68,2 ile iki ve daha fazla daireli binaların oldu.
Belediyeler tarafından 2024 yılı III. çeyreğinde yapı kullanma izin belgesi verilen binaların kullanma amacına göre en yüksek yüz ölçüm payına 15,3 milyon m² ile iki ve daha fazla daireli ikamet amaçlı binalar sahip oldu. Bunu 1,8 milyon m² ile sanayi binaları ve depolar izledi.
Kaynak: TÜİK
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar