Bundan yaklaşık 10 yıl öncesine kadar tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeter bir ülke olduğumuz halde günümüzde et ve diğer gıda ürünlerini ihtiyacımızı karşılayacak kadar yeterli üretim yapamadığımız gerekçesi ile ithal eder duruma geldik ve belki de yerli üretimden daha yüksek bedeller ödeyerek tarım ürünleri ve et ihtiyacımızı tedarik etmek zorunda kaldık.
Her platformda yazdığım ve söylemeye çalıştığım gibi sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikasına ihtiyacımız olduğu kesindir. Çünkü kayıtlı çiftçi sayısı giderek azalmakta ve çiftçilerimizin ortalama yaşı 58 seviyesine kadar yükselmiş durumdadır.1970 li yıllarda sanayi devriminin başlamasıyla birlikte başlayan köyden kente göç olayıyla birlikte köylerimiz boşalmaya, ekilebilir alanların kullanılma oranı giderek düşmeye başlamış ve tarım ve hayvancılıkta da üretim beklenen seviyeden düşük kalmasına sebep olmuştur. Bahsetmeye çalıştığım 1970 li yıllara dönecek olursak köyden merkez ilçe ve illere ulaşımın zorluğu, çocuklarımızın eğitim ve öğrenim görme olanaklarının son derece sınırlı olması, gençlerimiz için iş imkanları son derece az olması gibi sebepler köyden kente göçü adete zorunluluk haline getirmişti. Dolayısıyla köyde yaşayan vatandaşlarımızın kentlere göç etme si bir zorunluluktu. Ancak günümüze bakıldığında Anadolu’nun her köşesinde girişimciler için devlet destekleri ile açılan sanayi işletmeleri, yurdun her bir merkezine dağılmış üniversite ve yüksek eğitim kurumları, ulaşım kolaylığı gibi birçok aşama kaydetmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla köylerde yaşamak artık kolaylaştı ve kente göçe gerek kalmadığını söylemek abartı olmaz.
Genel olarak bakıldığında köylerde yaşayan vatandaşlarımızın büyük kısmının yaşlı büyüklerimiz olduğu, bunların devlet yardımlarından faydalandığı bir gerçektir. Hal böyle olunca tarım üreticiliği yapacak genç veya işi yapabilecek kişilerin köyde kalmadığı ve bir de köyde yaşam maliyetinin düşük olması, ekim yapıp yorulmak yerine devletten yardım alarak yaşamanın kolaylığı ile tarım üreticiliği azaldı ve bu sorun büyüyerek yapılan üretim ihtiyacımızı karşılamamaya başladı.
Eskiden köylerde koşulların zorluğuna aldırmadan hiçbir ekim alanı boş bırakılmaz tarım ürünleri tüm çeşitleri ile ekilip hasat edilir ve her aile kışlık ihtiyacını karşılayacak şekilde ambarlarda stok yapar ve unlu mamuller her evde yapılırdı. Şimdilerde ise ekmek bile varsa köyden yoksa en yakın ilçeden satın alınıp yenmektedir.
Günümüzde tarım üreticilerinin sorunları hemen hemen her gün yazılı ve görsel basında gündem olmaktadır ve yurdun dört bir yanında her türlü gıda ürününün yollara dökülerek heba edildiği gerçeği ile karşı karşıyayız. Üreticiler ürettikleri ürünlerin satış fiyatının toplama maliyetini bile karşılamadığı, verilen emeğin veya harcanan paranın geri dönüşümünde yaşanan problemleri kamuoyu ile paylaşmakta bu konuda devlet yetkililerinden seslerini duymaları, sorunlara çözüm bulunmasını beklemektedir. Üreticiler para kazanamazken son tüketiciler ise tarladan çıkan bedelin neredeyse on kat fazlasını ödeyerek sofralarına alabilmektedir. Yani üretici ile tüketici fiyatları karşısında uçurum oluşmuş durumdadır. Bunun sebepleri olarak üretim maliyetinin yüksekliği, tohum, fide, zirai ilaç, yakıt, işçilik gibi genel giderlerin astronomik şekilde artması ve vergilerin yüksekliğidir. Örneğin bir kg. Domates Antalya halinden bedavaya alınsa bile İstanbul haline ulaşması yaklaşık on TL. civarındadır. Bu maliyete komisyon, hal rüsumu, fire gibi diğer giderler dahil değildir. Hâl böyle olunca arada fiyat farklılığının ciddi oranlara ulaşması kaçınılmazdır.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikamızın olmaması, çiftçilerimizin bilimsel ve araştırma yapmadan kendi tahminleriyle ekim yapması sonucu bu karmaşayı yaşıyoruz. Hâlbuki yerel yönetimler vasıtasıyla ekilebilir alanlar tespit edilerek nerede ne kadar ekim yapılacağı planlanarak üretim yapılmalı ve devlet destekleri de bu projeye uygun olarak yapılmalıdır. Böylelikle hem üretici hem de tüketici kazanacak ve tarım ürünleri ihracatımız da artacaktır.
Tarım bakanlığı tarafından alınan karara göre bundan sonra iki yıl üst üste ekilmeyen ekim alanı bakanlık tarafından kiraya verilecek ve böylece ekilmeyen tarım alanı kalmayacak. Ancak zaten sahibi için verimli olsa kendi üretim yapabilir. Yukarıda bahsettiğim gibi sahibi köyde değil dışarda yaşayan kimseler için uygun olabilir ve aslında geç kalınmış olsa da verimlilik açısından uygun bir proje olacağı kesindir.
5 eylülde açıklanan son orta vadeli planda tarım alanları ve sektör hakkında önemli öngörülerde bulunulmuş ve hayata geçirilmesi halinde sorunların büyük kısmının çözüleceği aşikardır. Bu konuda planda yer alan bilgiler aşağıdaki gibidir.
Tarım sektöründe üretim planlaması, Orta Vadeli Program’a (OVP) girerken, stratejik ürünlerde üretim planlamasıyla büyümeye katkı verilmesi hedefleniyor
2025-2027 dönemine ilişkin OVP’den yapılan derlemeye göre, program döneminde, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı üretim ve istihdamın artırılması amaçlanıyor.
Tarım sektöründe gerçekleşecek verimlilik artışlarının büyümenin kalitesinin artışına katkı sağlaması öngörülüyor. Bu kapsamda, tarım sektöründe sanayi sektörüyle etkileşim içerisinde, verimlilik artışlarıyla büyümenin sürdürülebilirliği desteklenecek. Tarımsal üretimde verim artışı ve işlenmeyen tarım arazilerinin üretime kazandırılması, ekilebilir ve sulanabilir alanların genişletilmesi yoluyla tarımsal üretim artırılacak.
Bitkisel ürünlerin arz talep dengesi, tarım arazilerinin kabiliyet sınıflarına uygun kullanımı ve stratejik ürünlerde yeterlilik seviyesi dikkate alınarak üretim planlaması yapılacak.
Tarım ve sanayi etkileşiminin güçlendirilmesi amacıyla sözleşmeli üretim desteklenerek yaygınlaştırılacak.
ORGANİZE TARIM BÖLGELERİNİN SAYISI ARTIRILACAK
Doğal afetlere karşı korunması da dahil seraların doğru yerlerde ve doğru tekniklerle yapılması sağlanacak ve sera alanları, verim ve kaliteyi artırmak üzere rehabilite edilerek modernleştirilecek.
Jeotermal kaynakların yanı sıra rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da kullanılacağı organize tarım bölgelerinin sayısı artırılacak. Lojistik maliyetlerinin azaltılarak tüketicilerin tarım ürünlerine uygun fiyatla ulaşabilmelerini temin etmek üzere önemli tüketim merkezi olan kentlerin çeperlerinde tarımsal faaliyet desteklenecek. Bu konulara ilişkin idari düzenlemelerin, 2025 yılının 4. çeyreğinde hayata geçirilmesi hedefleniyor.
TARIM VE HAYVANCILIĞIN ÖZENDİRİLMESİ SAĞLANACAK
Kırsal alanların sosyo-ekonomik gelişimine katkı sağlayacak başta gençlere ve kadınlara yönelik uygulanan programların destekleme miktarları artırılacak. Bu kapsamda tarım ve hayvancılığın özendirilmesi sağlanacak.
Tarım sektörünün işletme bazında daha sağlıklı veriye dayalı olarak yönlendirilebilmesi için “Genel Tarım Sayımı” yapılacak, idari kayıtların güncellenmesiyle kapsamlı tarım envanteri oluşturulacak ve mevcut bilgi sistemlerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalara hız verilecek.
Etkin tarımsal arazi yönetimi, rekolte tahmini ve üretim planlamasının yapılmasında tarım bilgi sistemlerinden en yüksek seviyede yararlanılması amacıyla tarım bilgi sistemlerine ilişkin yazılım ve donanım altyapısı iyileştirilecek.
Dijitalleşme, yapay zekâ ve veriye dayalı iş modelleriyle akıllı tarım uygulamaları yaygınlaştırılacak.
Fiyat istikrarını sağlamaya yönelik tarım sektöründe de adımlar atılacak. Stratejik tarım ürünlerinde hedef yeterlilik oranları belirlenerek üretim planlaması, gıda ve tarım ürünlerindeki kısa ve uzun dönemli gelişmelerin fiyatlara olası etkilerinin erken uyarı yaklaşımıyla izlenmesi, belirli ürünlerde Gıda ve Tarım Ürünleri Stok Takip Sistemi oluşturulması, tarımsal üretimin teşvik edilmesi, bu kapsamdaki adımlar arasında sayıldı.
Kaynak: OVP
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar