Son yıllarda yaşadığımız ekonomide olumsuz gelişmelerden dolayı millet olarak büyük çoğunluğumuz yüksek enflasyondan etkilendiğinden, alım gücü sürekli düştüğünden, hayat pahalılığının her geçen gün derinleşmesinden dolayı aile bütçelerini denkleştirmek, kısa veya uzun vadeli plan yapamamak ve yarını düşünmekten dolayı huzur ve mutluluk kavramlarını neredeyse unuttu ve bir çoğumuzun da yukarıda anlatmaya çalıştığım sebepler yüzünden psikolojisi de bozuldu.
Artık art arda gelen zamlara, maaş ve ücretlerin enflasyon karşısında eridiği ekonomik boyuta alıştık ve kabullenmeye, günlük veya kısa süreli çözümler aramaya başladık. Ülkemizde ekonomide yaşanan olumsuzluklar halkın en önde gelen gündem maddelerinden biri oldu. Televizyonlarda tartışma programlarında hangi partinin adayının Cumhurbaşkanlığına aday olacağı, siyasi partilerin doğru veya yanlışlarının tartışılması bir yana sosyal medya fenomenlerinin aldığı veya almadığı cezalar artık hiçbirimizi ilgilendirmemekte; ekonomide yaşanan gelişmeler ise halkın birinci gündem maddesi olduğu halde tartışılması yapılmıyor veya erteleniyor.
Ekonomi yönetimi ise halkımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz, halkın alım gücünü yükselteceğiz, enflasyon şu tarihte düşecek gibi açıklamaları ise halka bir umut vermiyor. Çünkü daha önce yapılan bu ve buna benzer açıklamalar yerine gelmediği için insanlarımızın geleceğe dönük umudu kalmadı. Birçok vatandaşlarımız kendi memleketlerine dönmek, büyük kentlerde ise semt değiştirmek suretiyle ekonomik olarak az veya çok kendilerince çözüm arayışına girdiler. Ne yapsınlar başka çareleri kalmamış olmalı ki bu yöntemi seçmek zorunda kaldılar.
Son olarak 5 eylülde açıklanan orta vadeli planda her zaman olduğu gibi iyimser öngörüler öne çıkmış gözüküyor. En başta enflasyon oranlarının yılın ikinci yarısında düşme eğilimine gireceği ve 2024 yılının revize edilerek %41,5 olduğu hedeflenmiş. Kâğıt üzerinde, baz etkisiyle ve devlet kurumumuz Olan TÜİK in baz aldığı fiyat hesaplamalarını irdelediğimizde enflasyonun düşme ihtimalinin çok zor olduğunu yaşadığımız gerçek enflasyon oranlarına bakarak söyleyebiliriz. Son iki aydan bu yana enflasyon TÜİK tarafından düşmüş gösterilse de akaryakıt ürünleri, doğalgaz, elektrik zamları yüksek oranlı olarak geldiği için ve gazprom ve elektrik zamlarına ilişkin basında çıkan haberlere bakıldığında tekrar zam yapılmasının gündemde olduğu varsayımını baz aldığımızda inanmak oldukça zordur. Kaldı ki bütçe açığımız ve merkez bankası rezervlerimizin yeterli olmaması ayrı bir sorundur. Dolayısıyla enflasyonun düştüğünü veya düşeceğini söylemek epeyce zordur. Yıl sonu için %50 oranı enflasyon için iyimser bir tahmin olacaktır.
Ülkemizde en büyük sorunlarından biri de gelir adaletsizliğinin yaşanmasıdır. Euronews haber sitesinde okuduğuma göre Türkiye’de halkın %1 lik kesimi milli gelirin %40 ını almaktadır. Zaten maaş ve ücretlerdeki yapılan artışların yetersizliği ve kısa zamanda yüksek enflasyon karşısında eriyip gitmesi bunun ispatı niteliğindedir. Yüksek enflasyonla yaşadığımız son birkaç yıldan bu yana yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle asgari ücrete ara zam yapılmakta iken bu yıl yapılmaması, en düşük emekli maaşına seyyanen 2500 TL, diğer emeklilere ise ocak haziran dönemi enflasyon oranı olan %24,73 oranında artış yapılması kabul edilecek bir uygulama değildir. Çünkü verilen artışlar zam değil enflasyon farkıdır. Her dönem olduğu gibi (bazı dönemler küçük bir oranda refah payı verilmesi haricinde) geriye dönük yaşanan enflasyon oranı kadar maaş ve ücretlerde artış yapılmakta, önümüzdeki dönem ise dikkate alınmadığı için çok kısa bir zaman süresinde dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız ve emeklilerimiz geçim sıkıntısı ile baş başa kalmaktadır.
Yılbaşı’nda 17002 TL ye çıkarılan asgari ücret ağustos ayı sonuna kadar TÜİK hesaplarına göre %31,94 oranında kayba uğramış veya alım gücü %31,94 oranında azalarak 11571 TL değerini almıştır. Aynı şekilde en düşük emekli maaşının 12500 TL olarak belirlendiği temmuz ayı başından bu yana iki aylık (gene TÜİK hesaplarına göre) %3,64+%2,47=%6,11 oranında kayba uğramış ve 11736 TL ye inmiştir. Kaldı ki bu hesaplar TÜİK verilerine göre hesaplanmış olup yaşadığımız gerçek enflasyonu baz aldığımızda daha olumsuz sonuçlar çıkacağı kesindir.
Bir başka önemli konu da halkın en çok ihtiyacı olan gıda ürünlerinin fiyatlarının önlenemeyen yükselişidir. Dünyada fiyatlar düşerken gıda fiyat artışında ülkemiz lider durumdadır. Bir taraftan tarım üreticilerinin yurdun dört bir yanında çeşitli gıda ürünlerini yollara dökerek üretim maliyetlerinin toplama masrafını bile karşılamadığı için hükümet yetkililerine seslerini duyurabilmeye çalıştıklarını yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Orta vadeli plana göre âtıl durumda hiçbir tarlanın kalmayacağı, sıkı ve sürdürülebilir tarım politikası izleneceği belirtilmiş. Umarız gerçekleşir.
Sonuç olarak yukarıda saydığım nedenlerden dolayı huzur ve mutluluk kavramları giderek azalmaktadır.
Yeniçağ gazetesinde yer alan bir habere göre İstanbul planlama ajansı tarafından yapılan bir araştırmada katılımcıların %67 sinin ilk gündemi ekonomi olduğu sonucuna varılmıştır. İstanbul Planlama Ajansı (IPA) tarafından İstanbulluların gündemine dair düşüncelerini ve belediye hizmetlerine karşı farkındalığını ve tutumunu analiz ettiği İstanbul Barometresi Ağustos 2024 Raporu açıklandı. Buna göre, katılımcıların %60,7’si ağustos ayında İstanbul’un gündeminin ekonomik sorunlar olduğunu belirtti. İkinci sırada ise %21,5 ile İBB’nin kadınların saat 22.00’den sonra IETT otobüslerinden istedikleri yerde inmesini sağladığı uygulaması yer aldı. Üçüncü sırada ise %7,6 ile Bayrampaşa-Eyüp Sultan Tramvayı yapımına başlanması yer aldı. Ağustos ayında katılımcıların %17,6’sı Türkiye ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken %38,9’u değişmeyeceğini, %43,6’sı kötüleşeceğini belirtti. Ağustos ayında katılımcıların %26,1’i kendi ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken %49,8’i değişmeyeceğini, %24,2’si kötüleşeceğini belirtti.
Katılımcıların %36’sı kredi kartı borcunun asgari tutarım ödeyebildiğini belirtti. Kredi kartı kullananların %44,8’i aylık kredi kartı borcunun tamamını, %36’sı ise borcun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtti. %6,1’i asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda, %3,8’i asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini belirtirken, %9,3’ü ise kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini ifade etti. Ağustos ayında katılımcıların %29,4’ü bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, %9,2’si aslında pek geçinemediğini, %43,8’i kıt kanaat geçinebildiğini, %17,7’si ise geçinebildiğini ve kenara da para koyabildiğini belirtti. Katılımcıların 66,3’ü kripto paraları güvenli bulmadığını belirtti. Katılımcıların %66,3’ü kripto paraları güvenli bir yatırım aracı olarak görmediğini, %5,6’sı güvenli bulduğumu, %5,2’si kısmen güvenli bulduğunu %22,9’u ise fikrinin olmadığını belirtti. Katılımcılara ağustos ayındaki duygu halleri soruldu ve 10 üzerinden değerlendirmeleri istendi. İstanbulluların ortalama stres seviyesi 7 olarak ölçülürken kaygı seviyesi 6,5 olarak ölçüldü. Ağustos ayındaki yaşam memnuniyeti 5 ve mutluluk seviyesi 5,4 olarak ölçüldü.
Araştırma şirketi Areda Survey de daha önce Türkiye genelinde 3 bin 101 kişinin katılımıyla mutluluk araştırması yapmıştı. Buna göre araştırmaya katılanların yüzde 58,7’si mutsuz olduğunu belirtti. 10 yıl sonraki halleri sorulduğunda ise yüzde 34,7’si karamsar olduğunu söyledi. Türkiye’nin geleceğine dair pek bir şeyin değişmeyeceğini düşünenlerin oranı yüzde 17,9 geçen yıla göre yüzde 7,7 arttığı görüldü.
Türkiye Psikiyatri Derneği de hazırladığı raporunda, “Yoksulluk ve işsizlik ise ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir. Yoksulluk ve işsizlik; depresyon, intiharlara bağlı ölüm, alkol ve madde kullanım bozuklukları, anksiyete bozuklukları gibi birçok psikiyatrik hastalık riskini önemli oranda artırmaktadır” ifadelerine yer verdi.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar